• 23-07-2022, 16:03:33
    #1

    Alıntıdır. Duzenleme bana aittir
    Ahmed Midhat Efendi'nin 10 yıllık bir sukût devresinden sonra kaleme aldığı Jon Turk romanı konusunu II Abdulhamid idaresinin zulme dayanan baskılı doneminden alır. Esasında Abdulhamid'e buyuk bir sadakatle bağlı olduğunu bildiğimiz Ahmed Midhat'ın boyle bir konuyu ele alması, eserin 'Meşrutiyet idaresine hÂkim olan ittihatcıların maddî ve manevî baskısı altında yazılmış olduğu'nu duşundurmektedir.

    Hikayemiz, 1897 senesinde geciyor. Olayın yaşandığı mekan İstanbul'da, Keşkekciler başı semtinde "konak yavrusu " tanımını hakeden guzel bir evdir. Gercek şu ki, "konak yavrusu" tanımı gunumuzde neredeyse unutulmuş, kullanılmaz olmuştur. Hem "Konak" mı kaldı ki yavrusu olsun? Eski zamanlardan kalma koca koca konaklar bir yangının ardından kul oldukca, arsaları parca parca satılarak, yeni mahalleler oluştu. Yanmayanları da mirascıları tarafından once enkazı bu ticaretle uğraşanlara satılıp yıkıldıktan sonra, arsaları aynı şekilde yeni mahalleIere donuşturulmek uzere satıldı. Konak da kalmadı, yavrusu da. Ama hikaye edeceğimiz vakanın yaşandığı yeri; biz hala bir "konak yavrusu" olarak nitelendireceğiz.

    Gizli İçerik:
    Gizli içeriği görmek için mesaj yazmalısınız.