• 23-07-2022, 15:57:13
    #1

    Erica Jong - Ucuş Korkusu;Ceviren. Armağan İlkin, Genel Dizi, Dokuzuncu Baskı: Haziran , 1989, e- Yayınları, İstanbul.



    Otuz yaşlarındaki Erica Jong, 1974 yılına kadar Birleşik Amerikanın en yetenekli ozanlarından biri olarak tanınırdı. Daha once yayımlanan iki kitabı Fruits and Vegetables- Meyvalar ve Sebzeler, Half Lives-Yarım Hayatlar adlannı taşımaktaydı. Şiirleri, oykuleri ve eleştirileri ulkesinin MS, Harper's, The Nation, The Paris Review, Poetry, Encounter gibi bircok unlu dergisinde yayımlanmıştı. Ama ilk romanını kaleme aldığı duyulduğunda, kendisini tanıyanlar buyuk bir ilgiyle beklemeye koyuldular. Fear of Flying-Ucuş Korkusu bu beklemeyi haklı cıkaran bir eser olarak ortaya cıktı. Ozellikle kadınları ilgilendiren sorunları, kadının erkeği ve ailesiyle ilişkilerini, bir kimlik kazanma uğruna harcadığı cabalan buyuk başarıyla veriyordu. Kitap hemen ulkenin en cok satan kitapları arasına girdi ve dar bir cevrenin tanıdığı ozan Erica Jong?u buyuk okur yığınlarına tanıttı.


    TADIMLIK -1
    İşimiz gucumuz, arkadaşlarımız var; yani yaşamımızda erkeklerden daha onemli şeyler var. Oyleyse nicin boylesine buyutuyoruz bu erkek sorununu? Nicin butun gunlerimizi erkek avıyla gecirdiğimiz duygusuna kapılıyoruz? Gercekten ozgur olan, erkeksiz yaşayabilen, boyuna sevgili değiştirmeyen kadınlar yok mudur? Varsa nerede? Arayıp taradık, oykunduğumuz dişileri biraz daha yakından inceledik, oğrendiğimiz gerceklerden birkacı; Simone de Beauvoir, «Acaba Sartre ne der?» diye duşunmeden adım atamazmış, Lilliän Hellman erkekliğe-ozenirmiş. Erkek olduğu takdirde, kendine hayranlık duyan Dashiel Hammett?in, onu biraz daha cok seveceğini sanırmış. Doris Lessing?in buyuk kadın kahramanı Anna Wulf, yattığı erkeğe Âşık değilse orgazm olamazmış (Âşık olduğu da pek enderdir). Oteki kadın yazarlara, kadın ressamlara bakıyoruz. Coğu utangac, icine kapalı; birer şizofren adayı. "Ozel yaşantılarında urkek, yalnızca yarattıkları eser-(erde yiğitlik gosteren kadınlar. Emily Dickinson, Brontë kardeşler. Virginia Woolf, Carson McCullers... Annesinin dizinin dibinden ayrılamayan, tavuskuşu besleyen Flannery O?Conner, kafasını havagazı fırınına sokan Sylvia Plath. Beğen, beğen al! Kimi kacık, kimi kendini oldurme meraklısı, kimi kupkuru, kısır yaratıklar. Bir tek dişi Chaucer yok! Keyifle yaşayan, rahatca sevişen, yeteneğinin yanısıra kahkahasını da kullanmasını bilen bir kadın sanatcı yok mudur? Kim yol gosterecek bize? "Fransız Afroditine dayanan Colette mi? Kişiliği hakkında hemen hemen hic bir şey bilmediğimiz Sappho mu? «Doyamadım hic, hep bir ozlem icindeyim,» demiş bir şiirinde Sappho. Biz de aynı durumdaydık! oykunduğumuz kadınlar ya kız kurusu olup kalmış ya kendi canına kıymış. Bizim sonumuz da boyle mi olacaktı?
    Bulunamayacak bir erkeği arayıp durmamızın asıl nedeni bu.

    TADIMLIK -2
    Orgazmın ne olduğunu Leydi Chatterley kılığına burunen D.H. Lawrence?tan oğrendim. Butun kadınların erkek ?Fallus?una taptığını da ondan oğrendim. (Kelime secişindeki inceliğe de hayran kalmıştım.) Kadınların asla başarılı bir sanatcı olamayacaklarını B. Shaw, din duygularından yoksun olduklarını da Dostoyevsky oğretti bana. Swift?le Pope tam tersini savunuyorlardı: Kadınların din duyguları aşırı gelişmiştir, o yuzden akılları pek calışmaz. Faulkner kadını toprak ana sayıyor; yıllık urunden, gokteki aydan, alcalıp yukselen okyanus sularından ayırmıyor dişiyi. Freud'dan oğrendiklerim de şoylece ozetlenebilir: Dunyanın temel direğinden, penisten yoksun oldukları icin eksik yaratıklardır kadınlar; superegoları da yetersizdir.

    Gizli İçerik:
    Gizli içeriği görmek için mesaj yazmalısınız.