MUNÎH:
Oktoberfest'in ilk gunu.
Bavyera'da her sonbahar gokyuzu koyu maviye
boyanır. Ağaclar yollarda sağlı sollu, kızıl ve altm
sarısı yapraklarıyla sıralanır. Alp dağlarının dik bayırları
duman gibi ucuşan bir sisle ortulur. İnişli yokuşlu
tepelerde, sararmış otlarla ortulu topraklarda
ve icice sıkışmış kucuk, beyaz şehirlerde soğuk bir
ruzgÂr esmeye başlar.
Munih'in krom celik karışımıkuleleri guneş altında
pırıl pırıl parlar.
Oktoberfest başlamıştır.
Şehrin ronesans tarzı yapıları ve rokoko tipi
kucuk kulelerinin arasında;
icen, alışveriş yapan, dans eden altı milyon insan karıncalar
gibi kaynaşmaya başlar.
Tam onaltı gun kendinden gecercesine icip,
eğlencelere katılan halk, bu gurultulu patırdılı karnaval sonunda
artık kendini kaybeder.
Ta ki uykusuzluktan, yorgunluktan bitkin duşene,
şenliğe katılan yabancıların Almanya'dan yavaş yavaş ayrılmalarına
ve dağların yuksek tepelerine ilk kar duşene kadar.
İşte ondan sonra Munihliler yeniden kendilerini toparlayıp,
sokakları temizlenirken ya,
Schwabing'deki bohem hayatlarına ya da Maxburger sokağındaki
burolarına donerek buyuk bir sabırla Noel tatilini beklemeye koyulurlar.