Ernest Hemingway - İhtiyar Balıkcı Pdf Cs
(Varlık) İhtiyar Balıkcı (The Old Man and the Sea, 1952), roman
Yazan: Ernest Hemingway, ceviren: Ulku Tamer
Varlık Yayınları sayı:1754, Buyuk Eserler Kitaplığı:sıra 189
Haziran 1973 (İlk baskı:1970'te)
145 sayfa, Pdf
Amerikalı yazar Ernest Hemingway bu eserini 1951'de Kuba'da kaleme almış, 1952'de ABD'de yayımlatmıştı. Yazarın hayattayken yayımlanmış son buyuk eseridir. Yaşlanmakta olan Kubalı bir balıkcının acık denizde bir kılıc balığıyla olan zorlu mucadelesini anlattığı bu roman 1953'te Pulitzer odulu aldı. Hemingway'in 1954'te Nobel Edebiyat Odulu'nu almasında da en ağırlıklı rolu oynayan eseri budur. Roman semboller ve dinsel altmetinler icerir (Hemingway koyu bir Katolikti). Turkiye'de sonradan yapılan baskılarında romanın ozgun adına daha yakın bir ceviriyle "Yaşlı Adam ve Deniz" adı da kullanılmıştır.
Ernest Hemingway'in 1952 tarihli "The Old Man and the Sea" romanı once 1958'de yonetmen John Sturges tarafından sinemaya uyarlandı, başrolde Spencer Tracy oynadı, filmin muziği Oscar aldı. 1990 yılında televizyon icin mini dizisi cevrildi, bu kez başrolde Anthony Quinn vardı. 1999'da ise cam boyama tekniğiyle Aleksandr Petrov tarafından bir animasyon filmi de yapıldı. Bu film kendi dalında Oscar aldı.
Ernest Hemingway - İhtiyar Balıkcı Pdf Cs:
“Balık nasıl balık olmak icin yaratılıyorsa sen de balıkcı olmak icin yaratılmışsın.”
“Yenilmedim aslında, belki biraz fazla acıldım, o kadar…”
“Biriyle konuşmanın, kendi kendine konuşmaktan, denizle konuşmaktan cok daha guzel olduğunu fark etti.”
“Gozlerinden başka her şeyi eskiydi.”
“Başı sudan cıkmıştı, sırtı beliriyordu. Yaşlı adam kopek balığının burnu ile gozleri arasındaki cizginin ustundeki bir noktaya zıpkını sapladığı sırada, buyuk balığın derisinde, etinde acılan yarığın sesini duydu. Gercekte boyle bir cizgi yoktu. Sadece koyu mavi bir kafa, kocaman gozler ve her şeyi ezen, yutan ceneler vardı. Ama yaşlı adamın vurduğu yer, tam beynin bulunduğu yerdi. Butun gucu ve kandan vıcık vıcık olan elleriyle iyi bir zıpkın atmıştı. Umutsuzca saplamıştı zıpkını, ama azimliydi, ici nefretle doluydu. Kopekbalığı sarsıldı ve yaşlı adam artık gozlerinde can kalmadığını gordu, sonra bir kez daha sarsılıp ipin iki ilmeğine dolandı. Yaşlı adam onun işini bitirdiğini anlamıştı ama balık direniyordu. Sonra sırt ustu yattı, ceneleri takırdıyarak, tıpkı hızlı bir motor gibi suyu yardı. Kuyruğunun denizi dovduğu yer bembeyaz olmuştu. Vucudunun dortte ucu sudan iyice cıkmıştı, ip sıkınca titredi, kopardı ipi. Bir sure suyun ustunde hareketsiz kaldı, yaşlı adam bakıyordu ona. Sonra yavaş yavaş battı.”
“Bir yanı koptuğu icin bakmak istemiyordu artık balığa. Ona saldırılınca sanki kendisine saldırılmış gibi olmuştu. Ama balığıma saldıran kopek balığını oldurdum diye duşundu. Gorduğum en buyuk Dentuso’yu, Allah var, cok buyuklerini gormuşumdur. Dayanmak guzel şey diye duşundu. Keşke bir duş olsaydı bu, balığı hic yakalamamış olsaydım, yatağımda, yalnız, gazetelerin ustunde yatsaydım. ‘İnsan yenilmek icin yaratılmadı’ dedi. ‘İnsanoğlu mahvolabilir ama yenilmez.’”
“Ruzgar tazeydi, kayıp gidiyorlardı şimdi. balığın baş tarafına bakıyordu sadece, umutlanmağa başlamıştı. umutsuzluk gunahtır, ben inanırım. Gunahı bırak şimdi, diye duşundu. Gunahı kale almadan uğraşacak nice sorun var. Ayrıca bir şey anlamam ondan. Bir şey anlamam, ayrıca inandığımdan da emin değilim. Balığı oldurmek gunahtır belki. Gecimim bundan, başkaları da karnını doyuruyor, ama gene de gunahtır sanırım. Ne var ki, boyle olunca her şey gunah. gunahı bir yana bırak sen. İş işten gecti bir defa, sonra da gunah islemek icin parayla tutulmuş adamlar vardır. Onlar duşunsun. Sen balıkcı olmak icin doğdun, balık da balık olmak icin. Koca Di Maggio’nun babası San Pedro da balıkcıydı. Onu ilgilendiren her şey uzerinde durup duşunmek hoşuna gidiyordu, okuyacak bir şeyi, radyosu falan da olmadığı icin gene gunah ustune duşunmeğe koyuldu. Ovunmek icin oldurdun onu, cunku sen bir balıkcısın. Canlıyken seviyordun onu, oldurdukten sonra da sevdin. E, seviyorsan, oldurmen gunah değildir onu. Yoksa daha mı gunah?”
“Bu kadar acılmamalıydım balık. Senin icin de iyi olmadı, benim icin de. Pişmanım balık.”
“Cocuk gitti. Karanlıkta yemek yemişlerdi, masanın ustunde lamba yoktu. Yaşlı adam pantolonunu cıkardı, karanlıkta yatağa girdi. Gazeteyi de arasına koyarak pantolonunu katladı, yastık yaptı. Battaniyeye sarındı, yatağın yaylarını orten eski gazetelerin ustunde uykuya daldı.
Carcabuk uyudu, cocukluğunda gittiği Afrika’yı gordu duşunde, insanın gozlerini acıtacak kadar beyaz kumsallar, uzun, parlak kumsallar, dik burunlar, yuksek kara dağlar… Şimdi her gece duşunde gene bu kıyıda yaşıyor, azgın dalgaların sesini duyuyor, yerli kayıklarının dalgalar arasından geldiğini goruyordu. Uykusunda burnuna geminin katran ve ustupu kokusu vuruyor, sabahleyin esen kara melteminde Afrika kokusunu duyuyordu. Kara meltemini duyar duymaz kalkar, giyinip cocuğu uyandırmaya giderdi. Ama bu gece meltem erken başlamıştı, uykusunda bile anladı daha cok erken olduğunu. Adaların denizden sivrilen karlı tepelerini gormeye devam etti. Sonra da kanarya adalarının ceşitli limanlarını, koylarını gordu. Artık duşlerinde ne fırtınalar, ne kadınlar, ne de koca balıklar vardı. Bilek tutuşmalarını, buyuk olayları, dovuşleri, giderek karısını bile gormez olmuştu. Şimdi hep gezdiği yerler, kumsallara inen aslanlar geliyordu gozlerinin onune. Alaca karanlıkta yavru kediler gibi oynaşırlardı, cocuğu sevdiği gibi severdi onları da. Cocuğu duşunde hic gormemişti.”
“Denizi her zaman La Mar olarak duşunurdu, İspanyollar denizi sevdikleri zaman boyle adlandırırlardı. Kimi zaman onu sevenler kotu sozler de ederlerdi ama bunlar sanki hep bir kadına soylenmiş gibiydiler. Ağları icin şamandıra kullanan kimi genc balıkcılar -kopek balığı ciğeri cok para ettiği sırada birer motor da edinmişlerdi bunlar- denizden soz ederken El Mar derlerdi. Sanki erkekmiş gibi, bir rakip, bir yer, giderek duşman gibi soz ederlerdi ondan. Ama yaşlı adam onu hep bir kadın gibi, hep bir şeyler veren ya da buyuk iyilikler taşıyan biri gibi duşunurdu. Kotu ve korkunc şeyler yapıyorsa elinde ayışığı bir kadını etkiler gibi etkiler onu da diye duşundu.”
“İhtiyar balıkcı karanlıkta şafağın sokmek uzere olduğunu hissediyordu. Ucan balıkların suyu yararak havaya fırlayışının cıkardığı ıslığı andırır tiz bir sesle duyuldu. Okyanuslarda balıkcıların yegÂne arkadaşı olan bu hayvanları pek severdi. Kuşlara, hele durmadan arayan ve bir turlu aradığını bulamayan ufacık narin deniz kırlangıclarına da acırdı da, ‘Buyuklerinden ve arsızlarından başka butun kuşlar bizden cilekeş’ diye duşunurdu. ‘Okyanus bu kadar vahşi ve zalim olurken zavallı kuşlar niye boyle narin ve guzel yaratılmış acaba? Deniz cok guzel, cok merhametlidir. Fakat Âniden oyle değişiverir, oyle zalimleşir ki; başımızın ustunde fırıl fırıl donen bu ufacık, huzun dolu sesli kuşlar icin dayanılmaz olur.’”
“İhtiyar adam uyudu. Ruyasında aslanlar gordu.”
ERNEST HEMINGWAY
Yaşlı Adam ve Deniz
Ernest Hemingway - İhtiyar Balıkcı Pdf Cs
Romanlar ve Öykü Kitapları0 Mesaj
●23 Görüntüleme
- ReadBull.net
- E-Kitap Forumları
- Romanlar ve Öykü Kitapları
- Ernest Hemingway - İhtiyar Balıkcı Pdf Cs
-
22-07-2022, 08:13:43