Mustafa Kemal Suriye’den gizlice SelÂnik’e gelmiş ve guvendiği arkadaşları ile Askerî Ruştiye oğretmenlerinden Hakkı Baha (Pars)’nın evinde toplanmışlardır.

Arkadaşlar, bu gece burada sizleri toplamaktaki amacım şudur: Memleketin yaşadığı tehlikeli anları size soylemeğe gerek gormuyorum. Bunu hepiniz anlarsınız. Bu talihsiz memlekete karşı onemli gorevlerimiz vardır. Onu kurtarmak tek hedefimizdir. Bugun Makedonya’yı ve butun Rumeli topraklarını vatan butunluğunden ayırmak istiyorlar. Memlekete yabancı etkisi ve egemenliği kısmen ve fiilen girmiştir. Padişah zevk ve saltanatına duşkun, her alcaklığı yapabilecek nefret edilen bir kişidir. Millet baskıcı ve zorba yonetim altında yok oluyor. Hurriyet olmayan bir memlekette olum ve yok olma vardır. Her ilerlemenin ve kurtuluşun anası hurriyettir. Tarih bugun biz evlatlarına bazı buyuk gorevler yukluyor. Ben Suriye’de bir cemiyet kurdum. Baskıcı yonetim ile mucadeleye başladık. Buraya da bu cemiyetin temelini kurmağa geldim. Şimdilik gizli calışmak ve teşkîlÂtı şekillendirmek mecburidir. Sizden fedakÂrlıklar bekliyorum. Kahredici bir baskıcı yonetime karşı ancak ihtilÂl ile cevap vermek ve eskimiş olan curuk yonetimi yıkmak, milleti hÂkim kılmak, ozetle vatanı kurtarmak icin sizi goreve cağırıyorum.

Oda icinde derin bir sessizlik olmuştu. Lambanın solgun ışıkları icinde Mustafa Kemal’in heybetli sesinin yankıları hÂl dalgalanıyordu. Omer Naci ayağa kalkarak, Mustafa Kemal’in konuşmasına karşı o tatlı şivesiyle; “Mustafa Kemal, arkandayız, seni takip edeceğiz. Olumler, cellatlar, işkenceler bile bizi bu kararımızdan ceviremeyecektir. Hurriyet verilmez, o ancak alınır. Haksızlık zulum ve baskı altında inleyen bu sucsuz ve caresiz milleti kurtaracağız, yaşasın hurriyet ve ihtilÂl” sozleriyle derin sessizliği bozmuştu: Mustafa Necip, inkılÂbın o fedakÂr evladı, gizli hıckırıklarla yanımda goz yaşlarını tutmağa calışıyordu. Mustafa Kemal yeniden soze başladı:

Arkadaşlar! Dedi, gerci bizden once bircok girişimler yapılmıştır. Fakat onlar başarılı olamadılar. Cunku işe teşkîlÂtsız başladılar. Bu kuracağımız teşkîlÂt ile bir gun mutlaka ve elbette başarılı olacağız. Vatanı, milleti kurtaracağız.

Bu konuşmadan sonra teşkîlÂt işi goruşuldu. Sonunda Ataturk bana bakarak:
“Husrev, tabancanı cıkar, bu masanın uzerine koy, kararımızı yemin ile de doğrulayalım
dedi. Taşıdığım brovnik tabancasını masanın uzerine koydum. Hepimiz ellerimizi bu tabancanın uzerine koyarak olunceye kadar bu kutsal dava uğrunda calışacağımıza and ictik.

Kaynak:(Kızıldoğan, Husrev Sami, “Vatan ve Hurriyet: İttihat ve Terakki”, Belleten, sayı:3-4, s.619-655.