ZUBEYDE HANIMA MEKTUBU
1 Ağustos 1920


Muhterem valideciğim,

İstanbul'dan ayrılışımdan beri sizlere ancak birkac telgraftan başka bir şey yazamadım. Bu sebeple buyuk merak icinde kaldığınızı tahmin ediyorum. Bilhassa, hakkımda otekinden berikinden ve gerek gazetelerden işittiğiniz tamam olmayan haberler şuphesiz merakınızı artırmıştır. Şimdi vereceğim bilgilerle tahmin olacağınız icin endişe duyacak hicbir şey yoktur.

Biliyorsunuz ki İstanbul'da iken yabancı devletler, devleti ve ulusu fevkalade sıkıştırmakta ve millete hizmet edebilecek ne kadar adamımız varsa hepsini hapis ve tevkifle, bir kısmını da Malta'ya surerek herkesi sıkıntıya sokmakta pek ileri gidiyorlardı. Bana nasılsa ilişmemişlerdi. Fakat 3. Ordu Mufettişi olarak Samsun'a ayak basar basmaz İngilizler benden şuphelendiler, Hukumete benim gidiş nedenimi sordular.

Nihayet İstanbul'a cağırılmamı istediler, bunda ısrar ettiler. Hukumette beni kandırarak İstanbul'a gelmemi ve İngilizlere teslim olmamı sağlamak istedi. Bunun derhal farkına vardım. Tabiatıyla kendi ayağımla gidip esir olmam doğru değildi. Padişahımıza gercek durumu yazdım ve gelemeyeceğimi bildirdim. Zatı şahanede once uygun buldu. Fakat daha sonra İngilizlerin baskısı artmıştı. Sonunda O'da İstanbul'a donmemi emretti.

Bu suretle artık resmi gorevimde kalmaya imkan gormediğim gibi askerliğimi surdurdukce de İngilizlerin ve hukumetin hakkımdaki ısrarına karşı duyulamayacaktı. Bir taraftan da butun Anadolu halkı, tum ulus, hakkımda buyuk bir sevgi ve guven gosterdi, "seni bırakmayız" dediler. Gercekte vatan ve milletimizi kurtarabilmek icin tek care, askerliği bırakıp serbest olarak milletin başına gecmek ve milleti tek vucut bir hale getirmekle doğacak kudret ve ulusal gucu kullanmaktan başka care yoktu. Bende oyle yaptım. Elhamdulillah başarılı oluyorum. Pek yakında elle tutulur sonucu butun dunya gorecektir. Ben bu suretle hareket edince İngilizler derhal yalvarmaya başladı. Ve beni kazanmaya calıştı. Ve butun sucu bizim hukumete attılar. Gercekten hukumette benimle uğraşmak istedi. Fakat gucu buna yetmedi ve yetemez.

1-Daha bir zaman bu şekilde Anadolu icinde calışmakla her şey hallolacaktır. Yakında Millet Meclisi toplanacak ve meşru bir hukumet iktidara gelecektir. Bende ihtimal o zaman İstanbul'a geleceğim. Sıhhat ve afiyetteyim, katiyen hic merak etmeyiniz.

2-Salih Bey (Salih Fansa) Fuat Beyden alacağını aldı mı? Bunu bilgi almak bakımından soruyorum. Yoksa her ne olursa olsun, elhamdulillah hic onemi yoktur. Siz musterih olunuz ve bir sıkıntınız olursa derhal bana bildiriniz.

3-Bu mektubu getirecek olan "...." size benim hakkımda istediğiniz kadar bilgi verecektir. Kendisiyle bana bazı elbiselerimi gonderiniz.

4-Hemşiremin sıhhati nasıldır. Eve herhangi bir taraftan saldırıda bulunuldu mu? Hala orada mısınız? Cocuklar ne yapıyor, buyuduler mi?

5- Salih(Fansa) Beyle Madam Salih Bey inşallah sıhhat ve afiyettedirler. Ben kendilerini daima yad ediyorum. Madamın benim hakkımda bir ruyası vardı. Galiba o cıkacaktır. İnşallah yakında sevinc icinde goruşeceğiz.

6-Ben, birkac gune kadar bir kongre icin Sivas'a gideceğim. Tekrar Erzurum'a doneceğim. Tekrar ediyorum: Her işittiğinize onem vermeyiniz. Pekala bilirsiniz ki ben, yaptığımı bilirim. Netice gormeseydim başlamazdım.

Saygı ile ellerinizden, hemşiremin gozlerinden operim.

M. Kemal

İSMET İNONU'YE MEKTUBU
12 Haziran 1937

Başvekil İsmet İnonu'ye,

Hatırlarsınız, Turk koylusunun, Turk'un efendisi olduğunu soylediğim zamanı. Ben o efendinin arzu ve iradesi altında senelerden beri calışmış olan bir hadimim (hizmetkarım). Şimdi beni cok heyecana getiren hadise, Turk koylusune nacizane de olsa ufak bir vazife yapmış olduğumdur. Milletin yuksek mumessiller heyeti bunu iyi gormuş ve kabul etmişlerse benim icin ne unutulmaz bir saadet hatırasını bana vermişlerdir. Bundan dolayı cok yuksek zevkle millet, memleket ve Cumhuriyet Hukumetine yapmaya mecbur olduğum vazifelerden en basiti karşısında gosterilmiş olan teveccuhten, takdirden ne kadar mutehassis olduğumu ifadeye muktedir değilim.

Ben icap ettiği zaman en buyuk hediyem olmak uzere Turk Milletine canımı vereceğim.

Kemal Ataturk

SALİH BOZOK'A MEKTUPLARI

Trablusgarp muharebesi sırasında Sofya dan yazdığı mektup

Urla tahaffuzhanesinden Rus vapurundan 4 Ekim 1911

"Bilirsin ki Trablusgarp meselesinin ortaya cıktığından beri oraya gitmek teşebbusunden geri durulmadı. Bir defa Şam vapurunda uc gece kalındıktan sonra dondurulduk. Ondan sonra Mısır ve Tunus yolu ile gitmeye teşebbus ettik.

Harbiye Nazırı, umit kestiği icin vazgecirtildi. Bir defa Omer Naci ve daha iki kişi ile Mısır uzerinden hedefe yurumek uzere (2 Ekim 1911) İstanbul'dan hareket olundu. Harbiye Nazırı da ister istemez muvafakat etti. Luzum ve fayda gorursem bazı arkadaşları isteyeceğim. Şimdilik temin edilecek noktalar var. Benim nerede olduğumu duyurmayın. Daha bir muddet icin validemi dahi haberdar etmeyin. Ara sıra benim tarafımdan İstanbul'dan mektup gonderin.

Eyup Sabri sizi gorecek. Ona ilmuhaberlerim ve borclarım hakkında malumat verdim. Ruşen ve Necati beylere gizlice soyleyin, ilmuhaberlerimin Beşinci Kolordu idaresinde kalması ve maaş tahsisatımdan borclarım odenmekle beraber kalanın valideme verilmesi lazımdır. Bunu Harbiye Nazırı da yazacak, unutmazsa!

Senin vasıtanla valideme verilmek uzere Kerim Beye (Abdulkerim Paşa) kırk lira bıraktım.

Mısır'a vardıktan sonra sana malumat ve adres vereceğim. Sen de bana yazarsın. Şayet sen bir tarafa gidersen senin namına mektupları alacak ve acacak bir arkadaş tayin edersin.

Arkadaşlar ne alemdedir? Vatanı kurtarmak icin şimdiye kadar olduğundan ziyade gayret ve fedakarlık elzemdir. Endulus tarihinin son sayfalarını okuyunuz.

Faydalı sohbetlerinizde bulunamadığıma uzgunum. Beni unutmayın. Alaydaki arkadaşlara cok selam. Beraber yaptığımız talim programını takipten cok guzel neticeler alınır. Yorulmasınlar, eski tembellikle hicbir şey olmaz. Başka kağıdım yok, Nuri'ye ayrıca mektup yazamayacağım. İstersen bu mektubu aynen gonder veyahut bahisle bir mektup yaz ve o kıymetli kardeşimize de ki "Benim icin hatırası kalp ve vicdanımdan bir an cıkamayan bir oz kardeş varsa Nuri'dir." Bu muzlim seferi onunla beraber yapmak isterdim. Allah nasip ederse mucadele sahasında birleşiriz. Eğer mukadderse ahirette kavuşuruz.

Salih, senin de gozlerinden operim. Kalbinin vefasına vicdanının saffet ve nezaketine şukran borcluyum. İstanbul'da kalan kerim Bey'e mektup yazın. O zavallı oradaki mucadelede yalnız kaldı. Mektuplarınız ona kalp kuvveti verir. Allahaısmarladık.

M. Kemal



***


Aynımansur Karargahından 25-26 Nisan 1912 gece saat 6

"Mektuplarınız da, gazetelerde bize ait hislerinizi tasvir eden satırları okuduğum zamanlar kalbimin pek derin hislerle carptığını duyuyorum. Birkac kardeşinizin Akdeniz'i aşarak, collerde uzun mesafeler alarak donanmasına dayanan duşmanın karşısına cıkması ve buradaki vatandaşları kucaklayarak, duşmanı sahile hapsetmesi şuphesiz sizi memnun eder. Fakat biz vatana borclu olduğumuz fedakarlık derecesini duşundukce bugune kadar yapılan, hizmeti pek kucuk buluyoruz.

Bilirsin ben, askerliğin her şeyden ziyade sanatkarlığını severim. Burada sanatın tum icraatını tatbik edecek kadar zamana ve bu zamanın doğuracağı vesait ve vesilelere malik olunursa, işte o zaman milletin arzusuna uygun bir hizmet yapmış olacağız.

Ah Salih, Allah bilir, hayatımın bugune kadar orduya faydalı bir uzuv olabilmekten başka vicdani bir emel edinmedim. Cunku vatanın muhafazası, milletin saadeti icin her şeyden evvel ordumuzun, eski Turk ordusu olduğunu dunyaya bir daha ispat luzumuna coktan kani idim. Bu kanaate ait emellerimin şiddeti ihtimal beni pek ziyade ifratperver gostermişti. Fakat zaman, saf ve nezih dimağlardan doğan fikri hakikatleri-kabulunden cekinilse dahi-tatbik ettirir.

Bu gece Derne kuvvetlerimizin butun kumandanları ve zabitleriyle bir musamere yapmıştık. Bu satırları cadırıma donuşumde yazıyorum. Bu guzel kalbi, kahraman bakışlı arkadaşlarımın, bu kucuk rutbeli fakat duşmanı titreten buyuk kumandanların samimi nazarlarında vatan icin olmek iştiyakını okuyordum.

Bu okuyuş, dimağımda sizin, butun Makedonya muhitinde tanıdığım arkadaşların, butun ordumuzun kahraman evlatlarının hatırasını canlandırdı. Kalbimde buyuk bir sevinc ve gurur hasıl oldu. Arkadaşlarıma dedim ki: "Vatan mutlaka selamet bulacak, millet mutlaka mesut olacaktır." Cunku kendi selametini, kendi saadetini, memleketin ve milletin saadet ve selameti icin feda edebilen vatan evlatları coktur.

Cumlenize selam ederim kardeşim.

M. Kemal
Derne Osmanlı Kuvvetleri Kumandanı


ALİ FUAT (CEBESOY) PAŞA'YA MEKTUBU
23.1. 1918

"Kardeşim,

Sina Cephesinde başlayan Filistin askeri harekatının kan ve heyecanla dolu safhalarında kader icabı defedilemeyen felaketli gunlerin tevalisinde ibraz buyurduğunuz cesaret ve askeri kudrete, resmi ve muhtelif membaların raporlarına dayanarak harekatı takibim sırasında vakıf olmuştum. Sonradan gelen zabitlerden dahi şifahen malumat almıştım. En nihayet yuksek hizmetlerinizin mirlivalığa terfiinizle resmen teyit ve ilan edildiğini işitmekle mubahi oldum. Suret-i mahsusa da tebrik ve bu rutbede dahi vatanımızı kurtarmak uğrunda parlak muvaffakiyetlere mazhariyetinizi temenni ederim.

Falkenhayn Paşa ile Sina harekatına dair ilk karar ve tedbirlerde ve sevk-u idare noktasında bugun vaki, o gun icin bir tasavvurdan ibaret olan feci hakikatleri devlet ricalimize de kabul ettirmek ve ona gore sevk-ı tedbire muvaffak olmak mumkun olamaması yuzunden Yedinci Orduyu ve ondan sonra verilen İkinci Orduyu kabul etmeyip İstanbul'a gelmiş olduğumu duymuşunuzdur. Burada pek aksi olarak rahatsızlıktan baş alamıyorum. Veliaht Hazretleriyle Almanya seyahatine yataktan kalkıp gittim.

Yirmi gun seyahat esnasında bir şey yok, tam avdette trende yeniden hastalandım. Bir aydır yine yataktayım. Birinci ve Beşinci ordulardan Liman Paşanın idaresinde bir grup teşkili tekarrur etti. Bana Beşinci veya Esat Paşa ile becayiş suretiyle Birinci Ordu kumandanlıklarından birini teklif ettiler. Ben Beşinci Orduyu tercih ve kabul ettim. Fakat icraat gecikti.

Bu mektubu eski arkadaşım ordunuz Sıhhiye Reisi Huseyin Beyin hareketinden istifade ederek yazabiliyorum. Gozlerinizden oper ve inşallah bundan sonrada İngilizlerin geri cekilişiyle neticelenen muvaffakiyetlerinizi işitmekle mesut olurum kardeşim."

M. Kemal

MİRALAY FAHRETTİN (ALTAY) BEY'E MEKTUBU
Sivas 8 Aralık 1919

Muhterem kardeşim,

Şemsettin Beyden sonra Huseyin Beyin de Sivas'a gonderilmesi suretiyle kardeşlik bağlarını kuvvetlendirmek hususunda ishar buyurulan samimiyete teşekkurlerimi arz eylerim, Şemseddin Bey son gunlerin geciktirdiği muzakere ve kararlar hakkında siz biraderlerine malumat arz eylemiştir.

Huseyin Beyde Suriye ve Ermenistan Fevkalade Komiseri iken İstanbul yolu ile Paris sulh konferansına giden Francois George Piqueau'nun Heyet-i Temsiliye'ye katılmak uzere Sivas'a gelmesindeki sebebi izah edecektir. Bu buluşmaya ait bir hulasa şifre ile takdim edildiği gibi bir sureti de Huseyin Beyle takdim edilmiştir. İtalya'nın İstanbul Fevkalade Komiseri Mosyo Malis evvelce bazı mutalaalarını mektupla bildirdiği gibi bu defa da Sivas'a hususi bir memur gondererek iki taraf icin bir anlaşma zemini araştırmaya başlamıştır. İngilizlerin Erzurum Kars havalisindeyken tanıştığımız ve sonradan Harbiye Nazırlarının daveti uzerine Londra'ya giden Kaymakam Rovlson bu defa İstanbul'a donmuş ve goruşmek uzere Sivas'a gelmek istediğini Trabzon'daki mumessilleri vasıtasıyla bildirmiştir. Rovlson Londra'ya hareket edeceği sırada Erzurum'da veda etmek uzere goruşmuş ve "avdetimde daha musait şartlar dahilinde goruşebileceğimizi umit ederim." demişti. İstanbul umumiyetle Şarkta İngiliz siyasi memurlarının Turkleri tanımakta ve Trakya hakkında takip ettikleri siyasette yanlış yola gittiklerini ve bunda İstanbul muhiti ile Osmanlı Hukumet merkezinin zararlı amil olduklarını ilave etmişti.

Amerika Tahkikat Heyeti Reisi General Harbord ile Sivas'ta uzun uzadıya vuku bulmuş olan goruşmemizde muşarunileyhin ve Şarkta bulunan butun Amerikalıların lehimizde olduğu anlaşılmış ve sonradan alınan mevsuk malumattan Harbord raporunun lehimizde yazıldığı anlaşılmıştır. Yalnız, Amerika ahalisi senelerden beri aleyhimizde işittikleri propagandanın tesirinden kolaylıkla kurtulamayacakları itiraf olunmuştur.

Avrupalıların Turkiye hakkındaki niyetleri memleketimiz uzerinde azami derecede ve daimi emin bir surette menfaatlerinin temini merkezindedir. Menfaatlerine uygun zemini hazırlamak ve temin etmek icin dayanmak istedikleri sebep ve bahaneler: Osmanlı Hukumetinin aczi ve azınlıkların korunması icin teminat.

Toplanacak olan Meclisi Mebusan, millete dayanır, vakur ve azimli bir vaziyet alırsa, millet ve vekillerine cidden mesnet olabilecek tam birlik gosterirse, mahvolmaktan kurtulabileceğimize emniyetim vardır.

Milletimizi mevcut ters ve zararlı cereyanlar arasında kuvvetli bir butun halinde tutabilmek her şeyden evvel zat-ı biraderleri gibi kıymetli hamiyetli kumandan arkadaşlarımızın himmet ve fedakarlıklarına bağlıdır.

Mulkiye memurlarının başında bulunanlarının ekseriya mutelevvin olduklarını tecrube gostermiştir. İşlerinde en hamiyetli olanlar bile daima askeri kumandanlara uymaktan başka bir şey yapmamışlardır.

Teşekkure ve hamde şayandır ki bugun istisnasız tekmil kolordu kumandanları arkadaşlarımız buyuk bir iyi niyetle kurtuluşu noktasında fikirlerini birleştirmiş ve milleti muşekkel bir hale getirmek icin alicenabane ve azimkarane bir surette calışmaktadırlar.

Benim ve elyevm beraber bulunan Rauf Bey, Bekir Sami Bey gibi arkadaşlarımızın pek dikkatli olarak calıştığımız esaslı nokta, butun mesaimizin, arkadaşlarımızın duşuncelerine mutabık ve milli umumi efrarın muhassalasına uygun olmasıdır.

Buna rağmen Huseyin Beyin, yolda bazı kimselerden bizim hicbir vakit hatır ve hayalimizden gecmemiş ve gecmeyecek olan zararlı fikirler propaganda edildiğini soylemesi cidden teessurumuzu mucip oldu.

Mesela, diktatorluk gibi... Bu fikrin ne kadar manasız olduğu izan erbabınca kolaylıkla takdir olunur. Bir de bu hususta zerre kadar şuphe ve tereddute duşen namus ve hasiyet erbabı icin Heyet-i Temsiliyeye fiilen dahil olarak işbirliği etmek ve davranışları kontrol etmek daima mumkundur.

İstanbul'da bulunan yuksek zevatın serbest olanları, Ahmet İzzet Paşa vesaireyi devam ettim. Fakat bu gibiler hayatını tehlikeye koymak istemez, huzur ve rahatını feda edemezse ne yapılır?

Memleket ve milletin icinde bulunduğu elim şartlar, sonumuz hakkındaki karanlık ihtimaller bir an vicdan huzuru ile donuşulecek olursa milli vahdeti, calışmamızdaki ahengi bozacak ve kıl-u kale sebebiyet verenler hakkında ne hukum verilmek lazım geleceği kendi kendine anlaşılır

Heyeti temsiliye yakında Kayseri, Kırşehir uzerinden Ankara'ya ve oradan da Eskişehir yakınında Seydigazi'ye gidecektir. Bu intikali henuz mahrem tutmaktayız. Maksat, Eskişehir'den temin olunacak mebusların toplanmasına temas edebilmektir. Oraya intikal edecek Heyeti Temsiliye'ye, yeniden her liva mebuslarından Heyeti Temsiliye azası olarak davet olunacak birer mumessil ile takviye olunacaktır. Muvakkat bir toplantı ve kısa bir fikir danışmasından sonra Heyeti Temsiliye bir kısım azasıyla orada kalacak, geri kalanlar İstanbul'a gidecektir. Oralara geldiğimizde yakınlığı hasebiyle zat-ı ali-i biraderleriyle de muşerref olmayı temenni ederim.

Refet kendiliğinden İstanbul'a gidivermiş. Cephenin bir an evvel deruhtesi hakkındaki bildirileri uzerine kendisine yazdım, hatta habersiz İstanbul'a gidişini biraz da tenkit ettim.

Hurmetle gozlerinizden oper ve diğer arkadaşların selam ve muhabbetlerini takdim ederim kardeşim."

M . Kemal


AFET İNAN'A MEKTUBU

Saravona yatı 14.6.1938


Afet,
H. R. Soyak ile, benden mektup beklediğini bildirmiştin. Arzun her gun hatırımdadır. Şifahen Celal'e (Uner) telefonla bildirmek uzere soylemekteyim. Ancak henuz kendim bir şey tespit edemedim.

Vazifem şudur: Bence doktorların yanlış goruş ve hukumleri sebebiyle hastalık durmamış, ilerlemiştir. Vakitsiz ayağa kalkmak, yurumek hususiyetiyle burunda yapılan atuşman uzerine gelen kusma neticesi, yapılan istirahatleri hice indirmiştir. İstanbul'a gelince, Hukumet reyimi almaya luzum gormeksizin Fissenger'yi getirtti. Yeniden tetkik, muayene yapıldık. Karaciğeri eski halinden farksız ve karnı birkac kiloluk birikmiş su ve gaz dolayısıyla şişkin ve defigure bir halde buldular. Şimdilik Temmuz on beşe kadar yeni tiretman ve yeni rejim altında repo apsoluyu (Kesin istirahati) zaruri buldular. Bunun esası da yatak ve şezlong istirahatidir. Bu muddet sonunda Fissenger tekrar gelecektir. Umumi ahvalim iyidir. Tamamen iadeli afiyet umit ve va'di kuvvetlidir. Senin icin asla merakı ve endişeyi mucip olmamalıdır. Serinkanlılıkla imtihanlarını vererek muvaffakiyetle donmeni bekler ve muhabbetle gozlerinden operim.

İkamet icin Savarona'yı tercih ettiler. Yat şimdilik saray karşısında demirlidir.

Malumun olan devlet işleri icin Başbakan ve diğer bakanlar sık sık gelip yatta misafir olmaktadırlar.

Nutuk'unu Şukru Kaya Turkceye cevirmektedir. Matbuata verilecektir.

K. Ataturk

SABİHA GOKCEN'E MEKTUBU
Ankara 29.6.1929


Sabiha'ya

Sanatoryumdan mektubu da aldım. Oradaki hayat ve bakımdan hoşnut olduğundan ve doktorların tavsiyelerini cok itina ile takip ettiğinden pek memnun oldum. Aldığımız raporlardan anladığımıza gore esasen hastalığın o kadar muhim değildir. Sıhhat ve rahatına bildiğin gibi itinada devam edersen az zamanda tamamıyla iyileşeceğin şuphesizdir.

Vucudunda her gun topluluğa doğru olacağına şuphe olmayan değişikliği anlamak uzere ara sıra kilonu bildirmekle beraber fotoğraflarını da gonder.

Gozlerinden operim.
Gazi M. Kemal

***


Dolmabahce15.8.1929

Kızım Sabiha'ya,

Sıhhatiniz hakkındaki mektubuna memnun oldum. "Zemering"ten istifade etmeni temenni ederim.

Gozlerinden operim.

Gazi M. Kemal

KURTDERELİYE MEKTUBU
12 Kasım 1931 Salı


Kurtdereli Mehmet Pehlivan,

Seni, cihanda buyuk un almış bir Turk pehlivanı tanıdım. Parlak muvaffakiyetlerinin sırrını şu sozlerle izah ettiğini de oğrendim:

"Ben her gureşte arkamda Turk Milletinin bulunduğunu ve millet şerefini duşunurum."

Ben, dediğini en az yaptıkların kadar beğendim. Onun icin senin bu değerli sozunu, Turk sporcularına bir meslek dusturu olarak kaydediyorum. Bununla, senden ve sozlerinden ne kadar cok memnun olduğunu anlarsın.

Gazi M. Kemal

BEHİC ERKİN'E GONDERİLEN MEKTUP

Aynı-ı Mansur Karargahından 30 Mart (1912)

"İzzetli Beyefendi, gunluk ciddi calışmalarınız arasında elinize gecmek bahtiyarlığına erişeceğine umit ettiğim işbu varakpare, Cebel-i Ahzar'ın hayatına ait hisleri aksettireceği icin meşgalelerinizden birkac dakika terk et-meye değer zannederim.

Selanik'ten İstanbul ve oradan Akdeniz'i gecerek Mısır'a ve Mısır'dan da 700 kusur kilometrelik boş colleri gecerek şimdiki mevkiimize gelişimiz oyle bir tarihtir ki ancak Selanik'in "paşa gıdası" ile anlatılabilir Buna muvaffakiyet şimdilik bir hayal ise de hakikat olması da uzak değildir.

19 Şubat Muharebesinde Nişancı Taburu Kumandanı iken Sedes civarında Pertev Beyin idare ettiği karşılıklı hareketimiz munasebetiyle zatı alinizi hatırladım. Muharebenin, manevramızın bazı safhalarıyla benzerliği vardır. Esasen 70 kişilik bir pusu kurulmuştu. İtalyanlar sabahleyin bu kuvvetle muharebeye tutuştu. Bizde taarruz fikri yoktu. Kuvvetlerimizin hepsi ortulu hazırlık mevziinde bulunuyordu. Saat 6 oldu, gunduz. İtalyanlar pusu kuvvetini taredemedi. Butun kuvvetini muharebeye hazırladı ve taarruza gecti. Pusu yeri Derne'nin 4 kilometre batısındaydı. Biz, bu umum kuvvetle taarruza gectik. Şark kolunu da getirttik. Seyitabdullah noktasında (pusu yeri) "...." muharebesinde olduğu gibi 8-9 defa duşmanın taarruzu kırıldıktan sonra saat 11'de butun İtalyan safları avcı hattı, ihtiyat, istinat, hepsi birbirine muvazi olarak kacmaya başladılar. Biz bu hattın sol tarafında, topcu mevziinde manzarayı tamamen goruyorduk. Gecenin gelmesi muharebeyi sona erdirdi. O gun Derne'ye gelmiş bulunan iki Alman, bir İngiliz subayı harbin cereyanını anlayamıyorlardı. Netice meseleyi halletti. Bizde onlara oldukca yuksek perdeden attık. Benzerlik cenah hucumlarımızdadır.

Arzı hurmet ederim efendim" Derne Kumandanı M.Kemal

***


Aynı Mansur Karargahından 16 Temmuz 1912

"Muhterem kardeşim Behic Bey,

Pek ziyade teselli veren mektubunuzu aldım. Selanik'in Olimpos'unda iadesi vaad buyurulan gecmiş tatlı gunlerin hulyalarına daldım. O ciddi kardeşlik hayatına ornek olan gunlerin tekrar yaşanması ne kadar buyuk saadet olur.

Buradaki hayat tarzımız ve calışmamız artık cumlece anlaşılmış bir hale geldiğinden bahsini bile luzumsuz buluyorum. Ancak şurasını arz edeyim ki bizde buradaki vaziyet ve mukavemetimizle milletin şanına uygun bir netice alınması umidi pek kuvvetli iken, son zamanlarda memleket icinde cıkan elem verici levhalar bizi uzdu. Bizim ahlaksızlığımızın, menfaatperestliğimizin derecesi malum idi. Fakat bunun hıyanet ve katibeten tasavvur etmiyorduk.

İhtiraslar, cehalet ve mantıksızlık yuzunden koca Osmanlı Devletini mahvedeceğiz. Kuvvetli bir Osmanlı İmparatorluğu vucuda getirmeyi duşunurken vaktinden evvel esir, sefil ve rezil olacağız.

Askeri, siyasetle uğraşmaktan men icin kanun maddeleri yapmışlar. Ben iki sene evvel tesadufen bulunduğum bir kongrede "askeri bırakınız" dediğim icin murteci oldum, idama mahkum edildim. Zaman ve hadiseler her turlu hakikatleri ispat ve izhar eder, fakat bazen boyle helak eden bir darbe indirerek.

Harbiye Nazırının mevkiini terk edişini garip buluyorum. Hamiyetli ve fedakar idiyse otede beride savurduğu gibi kellesini koltuğuna almış idi ise asıl hamiyet ve fedakarlık gostermek ve sebat etmek zamanı şimdi idi.

Kalp yumuşaklığı gostermeye ne luzum vardı. Daha on ay evvel benim gibi naciz bir kolağasını sukuta mecbur ve atalete ducar etmeye ve gizli maksatlarını temin icin etrafını saran bir suru beyinsizlere kafa sallamakla vakit gecirmeye ve budala gibi, bir alık gibi kukla vaziyetinde entrika cereyanlarına nefsini teslim etmeye rıza gostermektense, daha o zaman makamını ehline terk etmek elbette daha doğru olurdu. Meslek hareketi doğru idiyse, şimdi gostereceği vaziyet, sebat ve fedakarlık olacaktı. Devlet işlerini cocuk oyuncağı mı zannediyordu?

Bizim askeri vaziyetimizde bir değişiklik yoktur. Siyasetimiz musait ise biz, istenildiği kadar sebat ve mukavemete muktediriz.

Yalnız siyaset erbabının memleketi busbutun tarumar olmaktan korumak icin gozlerini dort acması lazımdır.

Bilcumle dostlara selam ve hurmetlerimi takdim eyler ve sizin gozlerinizden operim. Enver Bey mahsus selam eder."

Derne Kuvvetleri Kumandanı M. Kemal

İKBAL GAZETESİNE MEKTUBU

Mustafa Kemal'in Bingazi'de bulunduğu donemde Hanya'da cıkan İstikbal adındaki gazetede mektup yayınlanmıştır. 29 Ekim 1909 Bingazi

Muazzez vatandaş;

Bir muddetten beri Bingazi ahvali Bingazi memurininden bazısı hakkında gazetenize derceylemekte olduğunuz malumatın, pek basit nazar ve fikirli mustenit olduğuna şuphe edilemez. Gazetenizin boyle araz-ı şahsiye (kişisel garaz) ye musteniden vaki olan ihbaratın vasıta-i neşr u tamimi olması, Bingazide bircok erbab-ı hamiyetin yekdiğerine şupheli nazarlarla bakmasını, tesis ve takviyesi selamet-i millet ve saadet-i namına elzem olan uhuvvet-i umumiyeye iras-ı halel edebilir.

BOLUCULU?U DE?İL BİRLİ?İ SAVUNUNUZ

Efrad-ı millet beyninde nifakı değil, ittihat ve ittifakı temine, yekdiğerden ahz-ı intikam hissiyatını tevlide değil, devr-i istibdat ve zulmetin tadiğar-ı levsiyatı olan fena hislerin kalplerden tebidine medar olacak makalat-ı hakimane ve akılane dercine sa'yedilse gazetenizin şerefli teali eder, hizmeti mufit olur. Hukumet-i sabıkanın perver-şeyyap eylediği zulum malumdur. Yanlış malumata musteniden bazı erbab-ı namus ve hamiyetin de o guruh-i mustebideye karıştırılması pek buyuk hatadır.

GAZETELER VE BASIN HALK YASASI

Bir ayı mutecaviz bir muddet beridir vatanımızın Afrikasında seyahat ve ahval-i mahalliye, efkarı umumiye hissiyat-ı mutekabileyi tahkik ediyorum. Buna binaen gazetenizle dercine tavassut edilen hususatın hakikate mukarin olmamakla beraber pek muzir olduğunu dermeyan edebilirim.

Gazetelerimizin ahlakiyatımıza ulviyet, hissiyatımıza nezahet ve necabet ve maneviyatımıza kuvvet verecek makalata tecellisiz olduğunu gormek isteriz.

Hulus-i vicdanıma emin olunuz kardeşim.

Erkanıharbiye Kolağası M. Kemal


MADAM CORİNNE'E MEKTUBU
28 Şubat 1913,Sofya


"Aziz Corrine,

Kaymakamlığa (yarbaylığa) terfiim munasebetiyle yolladığınız cok sevimli tebrikler beni cok derinden derine mutehassis etti ve bu vesile ile bana yazdığınız guzel sozler dosdoğru kalbimde yer aldı. Kendi kendime izah edemediğim sukutumun birkac amilleri vardı. Son zamanlarda Sofya, Belgrad ve Petinya ateşemiliterliklerine tayinim uzerine son derece meşguldum. Bana o kadar iş yukledi ki o iki şehre de gidemedim. Beni bilhassa Sofya ile ilgilendiren bazı meseleleri tetkik etmek luzumunu duyuyorum. Bundan başka buyuk meşgalelerimden biride, bana bir cok sıkıntı ve rahatlık veren bu otellerdeki hayatımdan kurtulmak icin bir ev aramaktır. Nihayet mevsim ortasında burada bulunduğumuz icin modern hayata ait vazifeler zamanımın buyuk bir kısmını alıyor.

İşte, maalesef beni sana uzun uzun yazmaktan men eden sebeplerden bazılarının hulasası bu. Birkac kelimelik kartpostal yollamak, seni yalnız tatmin etmemekle kalmaz, aynı zamanda hayrete duşururdu. Hem de bu vasıtayı ancak beni az ilgilendiren ve kendilerine birkac nezaket kelimesi gondermek mecburiyetini hissettiğim kimselere karşı kullanırım.

Kucuk ve sevimli Edith'in, benim uzun ve irademin dışında kalan sukutumun uzerine sana bazı şeyler soylemeyi vazife bilmesi beni hayrete duşurmekten hali kalmadı. Hakkımda beslediği iyi fikirden dolayı ona teşekkur ederim. Kucuk nasihatleri evvela sana karşı buyuk bir dost olduğu ve benim samimiyetime de pek az itimadı olduğunu ve nihayet hayat, hayat işleri hakkında pek az tecrubesi olduğunu ispat ediyor. Rica ederim ona soyle, en cok konuşan ve sayfalar dolusu yazan kimseler mi bu dunyada en halis ve samimi dostlardır? Cok hisseden, fakat uzun lakırdıların sevilen insanı nihayet yormasından korktuğu icin hislerini gizlemeyi tercih eden bir insana kayıtsızlık ve tasasızlık isnadı lazım mıdır?

Her halde kucuk Edith emin olabilir ki ben onun Avusturyalı dostu kadar halis ve fedakar olmaya muktedirim. Yine kucuk Edith emin olsun ki bazı insanların tabiatları iktizası mecbur oldukları cemileleri yapmaya, eğer zahmeti goze alırsam, ben de muktedirim. Hem şunu da bilsin: Senin benim nazarımda cok buyuk bir mevkiin var. Oyle bir mizaca sahipsin ki mudahaleci bir ağzın sozlerine kulak asmazsın ve benden kalbimin dikte etmediği kelimeler almayı elbette ki istemezsin.

Tatlı ve sevimli hemşirene bu satırları okuduktan başka, ona kendisinin kolay kolay silinmeyecek bir hatırası olduğunu soylemeni rica ederim. Aynı zamanda annene ve babana saygılarımı sunmama delalet etmek lutfunda bulun.

Samimi ve halis dost"
M. Kemal

***

Maydos Karargahı (Canakkale) 17 Mart 1915

Aziz dostum,

Son kartınız Maydos'a Fethinin bir zarfı icinde geldi. Siz ki her şeyden haberiniz olduğunu iddia edersiniz. Siz ki benim hayatımı takip etmekten memnun olmak istersiniz. Nasıl oluyor da benim muharebe meydanında bulunduğumu oğrenemediniz? Bunun, benim hatam olduğunu mu soylemek istiyorsunuz? Tabii, değil mi, cidden hayret ettiniz sanırım. Ben Maydos'ta bulunur, gece gunduz duşmanla savaşırımda aziz dostum Corinne bunu bilmez ve kartlarıyla mektuplarını bermutat Sofya'ya gonderir, bunları da benim yerime hep Fethi Bey alır.

Vaziyet Canakkale Boğazında biraz buhranlı bir hal kastedince, aziz dostunuz Nuri'nin eski mevkii olan Tekirdağ'a gidip orada bulunan bir fırkamızın kumandasını uzerime almamı isteyen gayet mustacel bir telgraf aldım. Yeni dostlarıma veda bile edemeden Sofya'dan ayrıldım. Biliyordum ki bu benim tarafımdan bir nezaketsizlikti. Mısır'a gitmeden ve Kudus'te ıstırahate karar vermeden evvel sizde bir akşam yemeği yiyen ve size hararetle veda eden Nuri hicbir zaman benim gibi hareket etmek istemez.

Neyse, 24 saatte Tekirdağ'ında hazırdım ve bir fırka teşkili ile meşgul oldum. Sonra teşkil ettiğim fırka ile Maydos'a gitmek ve orada bulunan butun kuvvetlerin kumandasını deruhte etmek emrini aldım. Bu kuvvetler Canakkale Boğazını mudafaa eden, takriben iki topcu fırkasıydı.

İki aydır buradayım ve Canakkale Boğazı'nı muttefiklerin ihrac teşebbusunde bulunan donanmalarına ve kuvvetlerine karşı mudafaa ediyorum. Bu ana kadar aziz Corrine, hep muvaffak oldum ve aynı yerde kalırsam, kuvvetle umit ediyorum ki daima da muvaffak olacağım.

Burada benim ismimin duyulmasına hayret etmemeli, cunku ben muhim bir muharebenin kahramanı olarak Mehmet Cavuşa şeref kazandırmayı tercih ettim. Tabii şuphe etmezsiniz ki muharebeyi idare eden sizin dostunuzdu ve savaş gecesi muharebelerin saflarında Mehmet Cavuşu bulanda o idi.

Corrine, Sofya'dan ayrıldığımı ve burada bulunduğumu size nicin haber veremediğimi bana sormayınız. Anlayamazsınız ki cok ciddi bir şekilde meşgulum ve şuphe etmemelisiniz ki hafızalarımızda silinmez cizgilerini cizdiğimiz guzel anları asla unutamam.

Zaman gecer, fakat dostlar arasındaki bağları daima kuvvetlendirir. Mektubumu elinize vermesi icin size fırkamdan bir zabit gonderiyorum. Cunku posta ile ancak manasız birkac kelime gondermek mumkun. Siyasi ve askeri, umumi vaziyeti nasıl gorduğunuzu bana acıkca soyleyiniz Corrine. Ben bu mevzuda size izahat veremem.

Cevat Bey hic değilse Pazar gunleri sizi ziyaret ediyor mu? Etmiyorsa ona, sizi gormesi icin yazınız ve soyleyiniz ki her turlu yanlış anlaşmalara rağmen, ben onun samimi dostuyum ve bana mektup yazmasını arzu ediyorum.

Siz bana kısa, basit kartlar yollayabilirsiniz.

Size, istenilen zamanda cevap veremezsem umit ederim ki beni mazur gorursunuz.

Matmazel Edith'e samimi dostluklarımı arz ederim. Valideniz hanıma ve pederinize lutfen hurmetlerimi bildiriniz.

Gecmiş zaman ve gecmiş zamanın hatıraları ebedi bir hayata maliktir.

Beni unutmayınız Corrine, hatta bu harpte olsem bile."

19.Fırka Kumandanı M.Kemal


***

"Aziz dost,

İşte Arıburnu'nda İngilizlerle savaştayım. Duşmanın esaslı kuvvetini ezdim, bakiyesi de cesur kıtalarım tarafımdan sahilde donanma tarafından himaye edilen bir noktaya suruldu.

Pek ziyade umit ederim ki duşmanın tam imhası haberini yakında alacaksınız.

Matmazel Edith'e Turk dilinde ilerlediği icin tebrikler ve cumlenize hurmetler.

(İmza yok)

LENİN'E MEKTUBU


1-Emperyalist Hukumetler aleyhine 26 Nisan 1920 harekatı ve bunların tahakkum ve esareti hakkında bulunan mazlum insanların kurtulması amacını guden Bolşevik Ruslarla işbirliği ve harekatı kabul ediyoruz.

2-Bolşevik kuvvetleri Gurcistan uzerine askeri harekat yapar veyahut takip edeceği siyaset ve gostereceği tesir ve nufusla Gurcistan'ın da Bolşevik ittifakına dahil olmasını ve iclerindeki İngiliz kuvvetlerini cıkarmak uzere, bunlar aleyhine harekata başlamasını temin ederse Turkiye Hukumeti de emperyalist Ermeni Hukumeti uzerine askeri harekat icrasını ve Azerbaycan Hukumetini de Bolşevik devletler zumresine ithal etmeyi taahhut eyler.

3-Evvela, milli topraklarımızı işgal altında bulunduran emperyalist kuvvetleri tart ve ileride emperyalizm aleyhine vuku bulacak muşterek mucadelemiz icin dahili kuvvetlerimizi organize ettirmek uzere şimdilik ilk taksit olarak beş milyon altının ve kararlaştırılacak miktarda cephane vesaire harp vesaiti ve sıhhiye malzemesinin ve yalnız doğuda harekat icra edecek kuvvetler icin erzakın Rus Sovyet Cumhuriyetince temini rica olunur.

Yuksek hurmetlerimin ve samimi duygularımın kabulunu rica eylerim.

T.B.M.M. Reisi
Mustafa Kemal


ROOSVELT'E MEKTUBU

Aziz Bay Cumhurbaşkanı,

Son gunlerde Bay Julien Briyan tarafından alınmış olan filmi seyretmekten duyduğunuz memnuniyeti bildiren 6 Nisan 1937 tarihli lutufkar mektubunuzu hakiki bir sevinc ile aldım. Mektubunuzda ahval ve şerait musaade eder etmez birbirimize bir gun mulaki olacağımız umidini de izhar buyuruyorsunuz. Samimi duygularınızdan ve Turkiye'de elde edilen terakki hakkında takdirkar telakkilerinizden dolayı size fevkalade muteşekkir olduğuma inanmanızı rica ederim.

Bay Cumhurbaşkanı.

Bu fırsattan istifade ederek Amerika Birleşik Devletleri hakkındaki hayranlığımı tekrar bildirmek isterim. Bilhassa ki bizim iki memleketimiz, umumi sulh ve insanlığın saadetini hedef tutan aynı ideali gutmektedirler.

Size bir an evvel mulaki olmak benim de samimi arzum olduğundan harikulade işler yapmış olan sevimli ve kuvvetli şahsiyetinizi Turkiye'de selamlayabileceğim gunu sabırsızlıkla intizar ediyorum.

Samimi saygılar ve bilhassa temennilerimle.
Vafakarınız
K. Ataturk

MUŞİR VON FALKENHEIN'A MEKTUBU

Yıldırım Orduları Grubu Kumandanlığına

2.10.1917 tarihli tahriratın arıza-i cevabıdır:

Sina Cephesinde her turlu selahiyet mahfuz bir ordu kumandanı olarak istihdam edilmekte tereddutu gosterir bir şeyi kimseye soyleyemediğimi arz ederim. Hatırladığıma gore Miralay Von Dommez lutfen ziyaret icin teşrif ettiği vakit benden "bizi terk etmek istediğinize pek muteessirim" demişlerdi. "Boyle bir şey duşunmedim" cevabında bulunmuştum. Soz arasında Grup'tan gelen emirle 7. ordunun lağvedilmiş olduğunu soyledim. Goruşme esnasında ordunun hakikaten şimdilik mulga olup bir vazife bulmak muşkul olduğu ve cephedeki kıtalara ve gideceklere kamilen Kres Paşanın kumanda edeceği ve acizlerine şimdilik 19. ve 20. fırkalardan ibaret iki fırka kaldığı bahis konusu edilmiştir.

İki fırkanın bir ordu değil bir kolordu olabileceğini nazarı dikkati cekince Von Dommez bunu dahi tasdik etmişlerdir. Bir kolorduya kumanda etmekliğim teklif olunamayacağı kanaatinde bulunmuştum.

-Bu goruşmemizi Muşir Paşa Hazretlerine (Mareşal Falkenhayn'e) nakledebilir miyim?

Sualine karşı da tarafımdan: "Muşir Paşa Hazretlerince bu ahval malumdur" cevabı verilmiştir. Esas itibariyle goruşme bundan ibarettir.

Şimdiye kadar tayin olunduğum vazifelerde ve Harbi Umumide gecirdiğim hayatta vazife ifasında hevessizlik gostermiş ve bahusus yanlış karar ve icraatla vatanıma zarar vermiş bir zabit değilim. Butun kabiliyetimi sarf icin hakiki bir orduya kumanda etmeye hazır ve boyle bir ordunun gosterilmesine muntazır bulunduğumu arz ederim.

7. nci Ordu Kumandanı Miriliva M. Kemal

***


Yıldırım Orduları Grubu Kumandanlığına

4.10.1917 tarihli emr-i devletleri ariza-i cevabiyesidir:

Pek muhim olan yuksek meşgaleleriniz arasında benim hicbir sun'um olmaksızın ve ne suretle zuhur ettiğini anlamaksızın cakirleri icin mumkun olmayan işbu muharebatın devamından dolayı yuksek aflarını istirham ederim.

Kayıtsız ve şartsız vazife ifası her askerin tabii borcu olup madundan (aşağı rutbelerdekilerden) her vazife icin ayrıca bir tekefful beklemek mutat olmadığı kanaati arzetmekliğime musaade buyurmaları kemal-i hurmetle rica olunur.

Bu hususta bilhassa acizlerine karşı talep izharına bir vesile gecmediğine ve şimdiye kadar telakki ettiğim emr-i devletlerinden hicbirinin gecikmesini gostermem mumkun olmadığı icin, Sina Cephesi hazırlıklarının geciktirilmeksizin başlaması hakkındaki duşuncelerin acizlerine taalluku olmadığının lutfen kabul buyurulacağına inanıyorum. İşar buyurdukları tabiye mulahaza ve ihtimallerine nufuz-i kumanda vaziyetini en iyi bir surette hal icin zatı devletlerine imkan bırakmak suretiyle olsun, arz-ı hizmet edebilmek maksadıyla acizleri ordu kumandanlığından kat-ı surette istifa ediyorum. Devam eden muharebeler ve daha evvel ki gunlerin icraatı ile ve bil vasıta vuku bulan imalarla cekilmekliğim luzumunu lutfen daha evvel irade buyurulmuş olduğuna ancak şimdi intikal edebilmekteyim. İdrakimdeki gecikmeden dolayı kusurumun affını ve daimi olan hurmet ve itaat hislerimin lutfen kabulunu rica ederim Muşir Paşa Hazretleri.

Mirlivalığı M. Kemal

PİERRE LOTİ'YE MEKTUBU

3 Kasım 1921


"Turkiye Buyuk Millet Meclisi, Paris Mumessilinin hareketinden istifade ederek Turklerin buyuk ve asil dostuna karşı perverde ettiği hissiyat, minnet ve şukranı tekrar beyan etmeyi kendine bir borc bilmiştir.

Tarihin en karanlık gunlerinde sihrengiz kalemiyle daima Turk Milletinin hakkını teyit ve mudafaa etmiş olan buyuk ustad icin Turk Milletinin beslediği derin ve sarsılmaz muhabbet hislerini, İstikbal Mucadelesinde şehit duşen erkeklerimizin yetim bıraktığı kızlarımız tarafından gozyaşları arasında dokunan bu halı şehadet edecektir.

Naciz kıymeti, delalet ettiği manadan ibaret olan bu hediyemizi haksever ve civanmert buyuk Fransız'a beslediğimiz şukran hissine delalet olarak telakki ve kabul buyurmanızı rica ederiz."

Turkiye Buyuk Millet Meclisi
Reisi Başkumandan
Gazi Mustafa Kemal


FRANSIZ MAREŞALİ LYATEY'E MEKTUBU
Ankara 13. Aralık 1921


"Sayın Mareşal,

Madam Berthe Georges-Gaulis, ricam uzerine birkac satır yazının size ulaştırılmasını kabul etmekle şimdiye kadar gosterdiği sayısız dostluk delillerine yeni bir tanesini ilave etmek nezaketinde bulundu.

İstiklalimiz icin giriştiğimiz savaşta bize karşı gostermek lutfunda bulunduğunuz sempatiden dolayı en derin minnet hislerimi ifade etmek icin işte bu fırsattan faydalanıyorum.

Fransa, kendisinden umduklarımızda bizi hayal kırıklığına uğratmadı ve en yetkili şereflerinin muhabbet sozleriyle yaşadığımız o muşkul anlarda bizi teselli etmeyi, maneviyatımızı yukseltmeyi bildi. Fransa'nın yuksek menfaatlerini ve Akdeniz de işgal ettiği hususi mevkii idrak etmek basiretini gosteren Fransa'nın yakın Şark'ta ananelere dayanan politikasını devam ettirmeye taraftar olan kimseller arasında Ekselansınız birinci planda yer almış ve hic şuphe yok ki yuksek mudahaleniz, terazinin bizden yana meyletmesine amil olmuştur.

Her iki tarafın karşılıklı olarak sarf ettiği gayretlerin Ankara Antlaşmasının akdi suretiyle meyvelerini vermiş olduğunu gormekle bahtiyarız. Ve iki millet arasında en geniş anlayış ve samimiyetle yeniden kurulan yuzlerce yıllık maziye sahip dostluk munasebetleri uzerine, en mutlu tesirleri yaratmaktan geri kalmayacak olan bu vesikaya buyuk umitler bağlamaktayız.

Yuksek değerini takdir ettiğimiz bu kıymetli sempatiyi, sayın Mareşal bizden esirgememekte devam edeceğinizi umit ederim.

En derin hurmetlerimin kabulunu rica ederim, sayın Mareşal.

M. Kemal

CURTİS LAFRANCE'YE MEKTUBU

On yaşındaki Amerikan cocuğu Curtis Lafrance'a 27 Ekim 1923 tarihinde yazmış olduğu mektup


Mr. Curtis Lafrance'a

Mektubunuzu aldım. Turk vatanı hakkındaki alaka ve temenniyatınıza teşekkur ederim. Arzunuz vechile bir adet fotoğrafımı leffen gonderiyorum. Amerikanın zeki ve calışkan cocuklarına yegane tavsiyem: Turkler hakkında her işittiklerine hakikat nazariyle bakmayıp kanaatlerini mutlaka ilmi ve esaslı tahkikata istinat ettirmeye bilhassa atf-ı ehemmiyet eylemelidir. Hayatta nail-i muvaffakiyet ve saadet olmanızı temenni ederim.

Turkiye Reisicumhuru
Gazi Mustafa Kemal

ERNEST JACKH'A
Canakkale 2 Eylul 1915


Gelibolu yarımadasında yaralanan ve sakatlanan Osmanlı askerleri icin topladığınız ianeye benim ve Mareşal Liman Von Sanders'in teşekkurlerini sunarım. Yolladığınız bir milyon marka "Jackh Fundu" ismini verdik. Kaderin savurduğu her haşin darbeye bizimle katlanmakla kalmayıp bundan doğan ıstırapları da hafifletmek icin akla gelen her yardımı esirgemeyen siz sadık dosta Fevzi Bey de (Cakmak) selamlarını ve teşekkurlerini yollar.

M. Kemal

1914 TARİHLİ COK DİKKATE DE?ER BİR MEKTUBU

Bir arkadaşına yazdığı aşağıdaki mektup 1918 yılında Minber gazetesinin 18. sayısında "Nuhufte Bir Sima" başlığı altında cıkan bir makale icinde yayımlanmıştır.

"Sofya dan İstanbul'a gidip "..." goren ve benim arkadaşımdan bir zata "..." nın odası kapısında bir munasebetle adımın gecmesi uzerine "..." aynen:
-Onun yuzunu şeytan gorsun.
Diyor. İstanbul'a gidip bu gibi insanların yuzlerini gormek bana eza verecektir.

Bundan başka birtakım insanlar vardır ki benimle gayet samimi arkadaş gibi gorundukleri halde, bilmem gecmişin bazı suni tefehhumlerinden mi, yoksa bazı meslek ve meşrep anlaşmazlıklarından mı nedir, hakkımdaki fikirleri daima menfidir. Mesela ""..." ın beni biraz methetmesi uzerine, bu methedişin ne suretle aleyhime tefsir edildiğini sen pekala bilirsin. Ve ben zannediyorum ki bazı kimseler bugun ve gelecekte herhangi anlaşmazlık zemini kalmamak ve bu suretle vatan ve millete hizmet (!) eğlenmiş olmak itikadiyle, benim her ne suretle olursa olsun vucudumu ortadan kaldırmayı dahi caiz goruyorlar. Bu suretle duşunmekte olduğumuz kadar haksız olduklarını izahat luzum gormem. Cunku siz benim fikir ve hislerimi değil kalp ve vicdanımı bilirsiniz.

Pekala bilirsiniz ki benim butun hayatımda bu ana kadar takip ettiğim gaye hicbir vakit şahsi olmamıştır. Her ne duşunmuş ve her ne etmiş isem daima memleketin, milletin ve ordunun nam ve menfaatine olmuştur. Hicbir zaman şahsımın teferrut ve temeyyuzunu nazarı dikkate almamışımdır.

Eğer o yaratılışta olsaydım, maalesef serguzeştciliğe pek musait olan muhit ve vaziyetlerde fırsatlar eksik değildi. Bugun dahi mesleğim, gecmişte olduğunun aynıdır. Gayesi vatan ve milletin kurtarılması ve ordunun ıslahı noktasında toplanan ve gayesi nezih ve her turlu şahsi hislerden uzak olarak takip edenlerle beraber calışmak bence pek şerefli bir calışmak olur.

Bu şartın mevcut olmayışı halinde memlekete zararlı olmaktan Allah beni korusun. Katiyen şahsi gucenikliklerimi bir takım menfi teşebbuslerle tatmine kalkmak adiliğine tenezzul etmem. En cok yapacağım şey, istifa edip tevekkul icinde maişetimi temin yollarına başvurmaktan ibaret olur.

Hangi tarafın galip geleceğine dair olan fikri kanaatimi soylemek istemem. Nazik ve muhim bir devre icinde bulunduğumuza şuphe yoktur. Almanlar buyuk ve hayrete şayan bir saldırışla bir cok Fransız kalelerini ciğneyerek sağ cenahı ile Paris'i gecip Fransız ordusunu arkası İsvicre'ye olmak uzere sıkıştırdı. Bu Almanların biricik maksadı olduğunda ve ona da muvaffakiyet elverdiğinde herkes aynı fikirdeydi. Ve butun kainat artık son ve kati meydan muharebesine ve onun neticesine intizar ediyordu. Halbuki bu neticeye karşılık, Alman ordularının Fransız ordusu karşısında yuzlerce kilometre geri cekildiği goruldu.

Şarkta, Ruslarla Almanlar ve Avusturyalılar arasında cereyan eden vakalarda Şarki Prusya'da Ruslar bozuldu, fakat guneyde Rusların pek ustun kuvvetleri karşısında Avusturya ordusu cekiliyor. Batıda Fransız ordusu taarruza hazır. Binaenaleyh Alman ordusu serbest değil. Şarkta Rus ordusu ustun ve Avusturya ordusu cekilmeye mecbur.

Vaziyeti şoyle tefsir edebiliriz: Almanlar Fransızlar ordusunu kati meydan muharebesiyle henuz mağlup edemeyeceklerini ve Avusturya ordusunun ustun Ruslar karşısında dana ziyade mukavemet edemeyeceğini gorerek Garp'te butun ordu ile geri cekilerek nispeten doğuya yaklaşmak ve sonra Fransız ordusu karşısında bir mudafaa ordusu terk ederek geri kalan ordularıyla doğuya donup Avusturya ordusuyla birlikte Rus ordusunu vurmak istiyorlar.

Pek guzel! Fakat bu defa Rus ordusu geriye, doğuya cekilmeye başlarsa ve bu orduyu yakalayıp ezmek mumkun olmazsa ve diğer taraftan Fransız ordusu mukavemet icin yardım istemeye mecbur olursa bu defa yine doğuda Ruslara karşı bir mudafaa kuvveti bırakıp batıya mı donulecek? Ve boyle mekik gibi bir doğuya, bir batıya gide gele Alman ordusunun hali ne olur.

Aziz kardeşim, hurriyet ilanı gunlerinde bilmem nerede nutuk soylemeye kalkıp da iki şaklak uzerine hitabet kursusunden inen ve "niye indin?" sualine karşı:"Ne "..." şaklak ettiler ya! Demek iş bitti!" diyen ağanın hali olmaz mı?

İşte bugunku halimizi bir mizah diliyle ifade etmek istersek acaba aynı cumleyi tekrar edemez miyiz?"

4 Eylul(1914) M: Kemal


-ALINTIDIR-