Ataturk, Millî Mucadele'de millî birliği temin eden eşsiz bir lider, muharebe
meydanlarında efsanevî bir kumandan, devlet kuran buyuk siyaset adamı, milletin
cehresini değiştiren kudretli bir inkılÂpcıdır. Bu vasıflarıyla, insanlık tarihinin
tanıdığı en buyuk adamlardan biri olduğunda şuphe yoktur. Kahramanlık ve yuksek
insanlık meziyetlerini en yuksek seviyede taşıdığında dunya tarihcileri ve fikir
adamları tereddutsuz birleşmektedir. Tarihin buyuk tanıdığı şahsiyetlerle
mukayesesi yapıldığı zaman turlu bakımlardan bariz ustunlukleri goze carpmaktadır.

Bir kere butun bu dehalara ustun tarafı, hem fikir hem hareket adamı oluşudur. O,
fikri ve hareketi kişiliğinde birleştirmiş bir lider idi. Fikir ve duşuncelerinin
ozunu oluşturan Ataturkculuk, her turlu dogmatik unsurdan sıyrılmış akılcı bir
dunya goruşudur. Memleket gerceklerinden kaynaklanan, problemler karşısında aklın
ve ilmin rehberliğini kabul eden bu gercekci goruş, gerek Turk Bağımsızlık

Savaşı'nın gerekse onu izleyen Turk cağdaşlaşma hareketinin esasını
oluşturmaktadır.

Ataturk, milletin tarihî seyrini değiştirebilecek ustun meziyetleri sayesinde,
memleketi askerî ve siyasî zaferlerle ucurumun kenarından kurtarmıştır. Dunya
tarihinde, her turlu imkÂnsızlığa rağmen inandığı fikri tatbik sahasına dokmuş. "Ya
istiklÂl, ya olum!" parolası ile bir Millî Mucadele kazanmış, arkasından yepyeni
huviyette bir cağdaş millet ve devlet yaratmış adam azdır. İcinde bulunduğu
şartları değerlendirmede, engelleri ortadan kaldırmada gosterdiği buyuk başarı

Ataturk'un ayrı bir ozelliğini teşki1 etmektedir. Diyebiliriz ki Ataturk, Turk
toplumunda sadece cağdaşlaşma gereğini gorduğu icin değil, bu cağdaşlaşmayı en kısa
zamanda gercekleştirecek yolu gosterdiği icin ve nihayet cağdaşlaşmaya engel olan
etkenleri cesaretle bertaraf ettiği icin buyuktur. Esasen "Modern Turkiye'nin
Kurucusu" sıfatını da işte bu buyukluğunden almaktadır.

Buyuk Nutkun sonlarında, Turk gencliğine hitaben cizdiği tablo, aslında, kendisi
mucadeleye atıldığı zaman, memleketin icinde bulunduğu tablodur. Ataturk, en guc
şartlar altında bile, her şeyin bitti zannedildiği bir zamanda bile, Turk milletine
guven hissinin kaybolmaması gerektiği gerceğini, eseriyle ispatlamış bir millî
kahramandır; onun icin sembol olmuştur, onun icin bayrak olmuştur.Ataturk gerceğin
adamıdır; sağduyunun ve ince goruşun adamıdır. Nerde ne yaptı, neye karar verdi ise
daima en iyisini yapmış, en hayırlısına karar vermiştir.Halkın eğilimlerini cok iyi
sezen ve ruhlara sızmasını bilen usta inkılÂpcılığı sayesindedir ki muşterek arzu
ve eğilimler kolayca millî ulku haline gelebilmiştir.Giriştiği mucadelenin başından
sonuna kadar Turk milletinin yuksek vasıflarına guvenmiş, kazanılan her turlu
zaferin milletin eseri olduğunu soylemiştir. Butun teşebbuslerinde millet sevgisine
dayanmış, kudretli kişiliği ve gerceği sezişe dayanan ikna kuvvetiyle kutleleri
surukleyebilecek bir lider olduğunu gostermiştir. Millî kurtuluşa bayrak olan
fikirleri, goruşleri ve olmez eseriyle, tesirleri memleket sınırlarını aşmış,
mazlum milletlerin bağımsızlık ve hurriyet mucadelesinde manevî kuvvet olmuştur.

Ataturk yaratıcısı, yapıcısı olduğu "Turk İnkılÂbı"nı ifade ederken: "Bu inkılÂp,
yuksek bir insanî ulku i1e birleşmiş vatanperverlik eseridir. Cocuklarına butun
guzellikleri ve butun buyuklukleri gormek ve aynı zamanda butun sefaletlere acımak
sanatını oğretmektedir" diyordu. Kendisi de yarattığı inkılÂbın imanlı bir yapıcısı
sıfatıyla butun dunyaya acık yurekle, samimiyetle ve dostlukla bakıyordu.

Gercekten, "Ne Mutlu Turkum diyene!" vecizesiyle kalplere millî iman percinleyen

Ataturk, aynı zamanda insanlık idealinin ve insan sevgisinin de sembolu idi.

Yabancıların, "Duşmanlarınız kimlerdir?" sorusuna, "Biz kimsenin duşmanı değiliz;
yalnız insanlığın duşmanı olanların duşmanıyız!" cevabını veriyordu. İşte bu
insancıl yonu iledir ki tamamen millî nitelik taşıyan "Ataturk İnkılÂbı" aynı
zamanda butun insanlığın hayranlığını da uzerinde toplamaktadır.

Ataturk'un insanlık değerlerine icten ve buyuk saygısı vardı. O, butun insanlığın
asırlar boyu ovduğu ııe ovunduğu meziyetleri ustun kişiliğinde toplamıştı. Hayatı
boyunca gosterdiği davranışlar bu meziyetleri sergiliyordu. Şoyle ki:

• Muzaffer Başkomutan olarak İzmir'e girdiği gun, onune serilen duşman bayrağını,
"Bayrak bir milletin bağımsızlık alÂmetidir; duşmanın da olsa saygı gostermek
gerekir!" diyerek, onu yerden kaldırtan,

• Bir milleti hurriyet ve bağımsızlığa kavuşturan buyuk eserinin haşmeti
karşısında, memleketin buyuk sanatkÂrları, şairleri, tiyatro sanatcıları elini
opmek istedikleri zaman "SanatkÂr el opmez; sanatkÂrın eli opulur!" cevabını veren ,

• Canakkale'de kendisine karşı savaşırken bir kolunu kaybeden unlu Fransız Generali
Gouraud'ya, yıllar sonra Ankara'da karşılaştıkları zaman -Generalin boş kolunu.
işaret ederek- : "Turk topraklarında yatan şerefli kolunuz, memleketlerimiz
arasında son derece kıymetli bir bağdır!"diyen ,

• Canakkale şehitleri torenine konuşma yapmak uzere giden bir Bakanına, harpte olen
diğer millet askerleri icin de: "Bu memleketin toprakları uzerinde kanlarını doken
kahramanlar! Burada bir dost vatanın toprağındasınız. Huzur icinde uyuyunuz!" diye
not yazdıran,
Mısır elcisine, bir sabah, Cankaya sırtlarından doğmakta olan guneşi gostererek:
"Doğudan şimdi doğacak olan guneşe bakınız! Şu anda gunun ağardığını nasıl
goruyorsam, uzaktan butun doğu milletlerinin de uyanışını oyle goruyorum.

Bağımsızlık ve hurriyetine kavuşacak daha cok kardeş millet vardır. Bu milletler,
butun gucluklere, butun engellere rağmen mÂnileri yenecekler ve kendilerini
bekleyen geleceğe ulaşacaklardır. Mustemlekecilik ve emperyalizm yeryuzunden yok
olacak ve yerlerini milletler arasında hic bir renk, din ve ırk farkı gozetmeyen
yeni bir Âhenk ve işbirliği cağı alacaktır!"
Diyen Buyuk Ataturk, gercekten insan sevgisinin ve insanlık idealinin kolay
erişilemeyecek bir orneği idi. Bu davranışlar, belki de insanlık tarihinde eşi
olmayan şeylerdi ve O'nun buyukluğunu, O'nun genişliğini, O'nun engin hoşgorusunu
simgeliyordu.

"Yurtta barış, cihanda barış" icin calışmak, Ataturk icin dunyamızda yaşayan butun
insanları birbirine daha cok yaklaştırmak, daha cok sevdirmek yolundaki cabaların
bir parcası idi. O, "İnsan her şeyden once mensup olduğu milletin varlığı ve
mutluluğu icin calışmalı; fakat başka milletlerin de huzur ve refahını
duşunmelidir" derken, işte bu cabasını dile getiriyordu. Ataturk'e gore "Dunya
milletlerinin mutluluğuna calışmak, diğer bir yoldan kendi huzur ve mutluluğunu
temine calışmak, demekti". Cunku, "dunyada ve dunya milletleri arasında sukûn ve
iyi gecim olmazsa, bir millet kendi kendisi icin ne yaparsa yapsın huzurdan
mahrumdu". İşte Ataturk'un "Yurtta barış, dunyada barış" ilkesinin kokleri boyle
insancıl bir .duşunceden, boyle insancıl bir idealden kaynaklanıyordu.

Ataturk'e gore "Milletleri idare edenlerin vazifesi, hayatı mutlu kılmak hususunda
milletlerine yol gostermekti. Butun insanlığın varlığını kendi şahıslarında goren
adamlar mutsuzdu. Hayatta mutluluk, ancak gelecek nesillerin şerefi, varlığı ve
huzuru icin calışmakla mumkundu. Hatta bir devlet adamı boyle hareket ederken
"Benden sonra gelecekler, acaba boyle bir ruhla calıştığımı fark edecekler mi diye
bile duşunmemeliydi."

O, karşılık beklemeksizin, insanlığın mutluluğuna hizmet edebilecek adam
yetiştirmenin, en buyuk zevk olduğunu soyluyor ve şoyle diyordu: "Bahcesinde cicek
yetiştiren insan, bu cicekten bir şey bekler mi? Adam yetiştiren insan da, cicek
yetiştirendeki hislerle hareket etmelidir. Ancak bu tarzda duşunen ve calışan
adamlardır ki memleketlerine, milletlerine ve bunların geleceğine faydalı
olabilirler".

Ataturk'e gore, milletler arasında duşmanlıkların yerini akrabalık bilinci almalı
idi. Kıt'alar ve milletler arasında ırkcı ve şoven yaklaşımlar, yerini butun

insanlığın paylaştığı bazı ortak değerlere terk etmeli idi. "İnsanları mesut edecek
yegÂne vasıta, onları birbirine yaklaştırarak, onları birbirlerine sevdirecek
karşılıklı maddî ve manevî ihtiyaclarını temine yarayan hareket ve enerji idi.

Dunya barışı icinde insanlığın gercek mutluluğu, ancak bu yuksek ideal yolcularının
coğalması ve muvaffak olmasıyla mumkun olacaktı. Dunya vatandaş(arı kıskanclık,
acgozluluk ve kinden uzaklaşacak şekilde eğitilmeli, insanlığın butununun refahı,
aclık ve baskının yerini almalıydı." Butun milletlerin cağdaş uygarlık duzeyinde
birleşmesi, bu ortak uygarlığa dahil olması Ataturk'un en samimî arzusu idi. Cunku
O, insanlığın hepsini bir vucut ve her milleti bunun bir organı sayıyordu.
Ataturk'e gore, insanlar arasında artık hicbir renk,
din ve ırk ayırımı tanımayan bir ahenk ve işbirliği cağı acılmalı,
milletler bağımsızlıklarını,
millî
niteliklerini, millî kulturlerini kaybetmeksizin,
her turlu emperyalist goruşun
dışında, insanlığın ortak değerlerinde birleşmeli idi.
Bu ortaklaşa değerlerin
kıtaları birbirine bağlaması, insanları renk, ırk ve din farkı gozetmeksizin
birbirine yaklaştırması lÂzımdı. Cunku insanlığın yukselmesi, insanlık idealinin
gercekleşmesi bu şuurun ayakta tutulmasına bağlı idi. İşte Ataturk, goruş ve
duşunceleriyle, bu yonuyle de insanlık tarihi onunde aşılamayacak bir buyukluğu
temsil etmektedir.

Son soz olarak diyebiliriz ki, Ataturk'un hayatı, şahsiyeti ve eseri incelendiği
zaman, insanoğlu, hayranlığını gizleyememekte; bu millî kahramanı kutlamakta, bu
kutsal mucadelenin onunde saygı ile eğilmektedir.