ATATURK'UN COCUKLUK ANISI: ELBİSE KAVGASI
Cocukluğumda yaşadığım anılardan biri de Makbule ile Naciye arasındaki elbise kavgasıdır. Komşu kızın ustunde yeni elbiseyi goren Makbule ile Naciye, anneme, biz de yeni elbise isteriz, dediler.
Annem: " Tabi olur, benim guzel cocuklarım. Olcunuzu alır, size yeni birer elbise dikerim. Şunun şurasında bayrama ne kaldı? Bayram gunu de yeni elbiselerinizle gezersiniz. "
Birkac gunde elbiseler hazırdı. Makbule ile Naciye yeni elbiseleriyle kıvanarak gezdiler. Bir hafta sonra kız kardeşlerim eski elbiselerine donuş yaptılar. Annem de yeni elbiseleri yıkayıp, utuledi ve elbise dolabına astı.

Aradan zaman gecti ve arefe gununden bir gun once evde bir gurultudur koptu. Naciye bayramlık elbisesini giymek istemiş, ustune olmamış, dar gelmiş ve bir yaş buyuk ablası Makbule'nin elbisesini giymiş. Bunun goren Makbule Naciye'den elbisesini cıkarmasını isteyip sesini yukseltmiş.
Araya giren annem Naciye'ye neden ablasının elbisesini giydiğini sordu. Bunun uzerine Naciye: " Ama anne, benim elbisem ustume olmadı, cok dar geldi. Bir de ablamın elbisesini deneyeyim dedim. Tam geldi. Bayramda ben bunu giyeyim ha, ne dersin? " Annem daha sonra elbiseyi Makbule'ye giydirmeye calıştı ama dar geldi.

Annem: " Tabi dar gelir. Siz buyume cağındasınız. İki ay once diktiğim elbisenin şimdi dar geleceğini duşunemedim. O zaman bayramda Naciye bu elbiseyi giyer, ben Makbule'ye iki gun icinde yeni elbise dikerim. "
Annem aynen oyle yaptı. İki gunde elbiseyi dikti ve Makbule bayramda bu elbiseyi giydi. Beni sorarsanız annemden rica etmiştim ve beni kırmadı. Bana bayramlık alınmadı. Babamın yokluğunda zaten kıt kanaat geciniyorduk. Annemi zor durumda bırakmak istemedim.

Oğretmenim Ataturk Bilgi Yayınevi Sayfa: 21-22


ATATURK'UN COCUKLUK ANISI: BALIKLARI SUYA ATTIM
Bir gun Makbule ile Naciye'yi yanıma alarak ciftliğin yakınındaki golette balık tutmaya gittim. Ben oltayla balık yakaladıkca Naciye ağladı, yalvardı, balıkları suya atmamı istedi. Naciye ağlamasın diye, balıkları suya attım ve erkenden ciftliğe donduk. Zaten hastaydı, hastalığının ilerlemesinden korkuyordum.*Ciftlikte elimdeki kovanın boş olduğunu goren dayım bana şoyle dedi:
" Vay Mustafa , bakıyorum goletteki butun balıkları yakalamışsın. Bu kadar balık bize cok, yarısını koye verelim. Hani balıklar, oltana yakalanmak icin, atılırlardı. Hani avladığın balıkları şanslı sayardın. Giderken bir kova daha istiyordun. Sen once bu kovayı doldur da sonra ikinci kovayı iste. "

Dayım konuşmasına devam edecekti fakat Makbule araya girdi:
" Mustafa abim, yakaladığı balıkları suya atmasaydı iki kova dolardı. "
Bunun uzerine dayım: " Nee, abin yakaladığı balıkları suya mı attı? Ama neden? " diye sordu.
Makbule bu soruya şoyle cevap verdi: " Cunku Naciye balıklara acıdı ve her balık yakalandıktan sonra ağladı. "
Naciye: " Ben ağladım diye abim bir dolu balığı suya attı. " dedi.
Dayım: " Affet beni Mustafa.. Durup dururken haksız yere sana laf soyledim. Senin boşa konuşmayacağını anlamalıydım. Yarın ikimiz gideriz balık tutmaya. Yanımıza dort kova alırız. " dedi.
Dayım konuşmasını bitirince bir an Naciye ile goz goze geldik. Kardeşim yalvaran bakışlarla bana bakıyordu.*

Ertesi gun sabah kahvaltısından sonra dayım ciftlikte beni cok aradı. Bulamazdı tabi ki cunku samanlığa saklanmıştım. Dayım, Mustafa, Mustafa, neredesin? diye bağırdıkca yanımdaki Makbule ile Naciye kıkır kıkır gulduler.

Benim Adım Ataturk Puslu Yayıncılık Sayfa: 21-23


ATATURK'UN COCUKLUK ANILARI: KARANLIKTAN KORKMAM
On beş yaşlarındaydım. Manastır Askeri İdadisi'ne gidiyordum. (O zamanın lisesi) Yaz tatilinde dayımın ciftliğine gitmiştik. Komşunun oğlu Enver'le cok iyi arkadaştık. Ara sıra birlikte gezerdik. Bir gun Enver, bizim bağa gidip uzum yiyelim, dedi. Ben de olur dedim. Annelerimizden izin alıp yola cıktık. Sağda solda fazla eğlendiğimiz icin, karanlığa kaldık.
Enver: "İstersen donelim. Sen şehir cocuğu olduğun icin, karanlıktan korkarsın. Boyle durumlara alışık değilsin" dedi.
Ben karanlıktan korkmadığımı soyledim. Yola devam edelim dedim. Tarla kenarı, patika yol, ağaclık alan derken, karanlık iyice coktu. Yanımdaki Enver'i zor secer oldum. Bir saat once dağların kartalıyım diyen Enver, gel Mustafa donelim, az kalmıştı ya, yarın gunduz geliriz, demeye başladı. Neyse ki sonunda bağa vardık ve birer salkım uzum kopardık. Uzum yiyerek ciftliğe donduk.

Oğretmenim Ataturk Bilgi Yayınevi Sayfa: 47


İLK ANDA CANIM SIKILMIŞTI
Bakla tarlasında yalnız başıma bekcilik yaptığım gunlerden birinde oğle vakti kulubenin onundeki cardak altında uyuya kalmışım. Aradan ne kadar zaman gecti bilmiyorum, annemin sesine uyandım.
Annem: ” Dayısı şuna bak, Mustafa uyuya kalmış. Makbule dun pınardan soğuk su icince hastalandı ya, Mustafa butun gece başında bekledi. Ondan uykusunu alamadı. Neyse ki Makbule’ye ballı ıhlamur icirdim de iyileşti ” dedi.
Dayım: ” Bırak canım uyusun. Benim en sevdiğim şeydir burada uyumak. Bu oğle sıcağında karga falan uğramaz. Bir yatsam iki saatten once top atsan uyanmam ” dedi.
Bu konuşmaları duyunca ayağa fırladım. Uykuda yakalandım diye ilk anda canım sıkılmıştı ama Makbule’nin iyileştiğini duyunca rahatladım.


NACİYE KAYBOLDU
Dayımın bakla tarlasına Makbule ile giderdik. Bir gun Naciye de bizimle gelmek istedi. İlk defa benden bir şey istediği icin olmaz diyemedim. Annemden izin cıkınca o gun uc kardeş tarlaya gittik. Naciye eline bir sopa aldı ve kargaların ardından koşturdu durdu. Bir ara Makbule ile uzun suren bir konuşmamız oldu.
Tarlanın ortasındaki kulubenin onune oturduk ve yemeğe başlayacaktık ki, Naciye’nin yanımızda olmadığını fark ettik. Sağa baktık, sola baktık, Naciye neredesin diye bağırdık, Naciye yok. Neden sonra Naciye cıkageldi. Meğer karga peşinde koşarken cok yorulan Naciye kulubeye girmiş ve doşeğe yatıp uyumuş. Naciye’nin ortaya cıkmasıyla birlikte rahatladık ve yemeklerimizi yedik.


BAHCEDEKİ KUYU
Ben yedi yaşındayken, babamı kısa suren bir hastalığın ardından kaybettik. O tarihlerde kadınlar bir işte calışamadıkları icin maddi sıkıntı icine duşmuştuk. Onun icin evimizin yanında bulunan kucuk bir eve taşındık. Ertesi gun yeni evin bahcesine teftişe cıktım. Otların arasından yurudum. Sağda solda dut, erik, armut ağacları vardı. Armut ağacının ilerisinde bir kuyu olduğunu gordum. Kuyunun yanına sokulduğumda hayretler icerisinde kaldım. Yer seviyesinde olan kuyunun ustu acıktı. Annemi durumdan haberdar ettim. Annem komşumuz Ali Usta'yı cağırdı. Ali Usta kuyunun ustune tahtadan bir kapak yaptı. Kilidi taktı. Anahtarı anneme verdi. Boylece kotu bir olay yaşanmadan kuyunun ustu kapatılmış oldu.


BENİ KOMUTAN SECERLERDİ
Yeni evimiz kucuktu ama bahcesi buyuktu. Bu bahcede komşu cocuklarıyla askercilik oynardık. Askercilik oynarken, beni komutan secerlerdi. Ben de karşımda hazır ola gecmiş arkadaşlara ceşitli gorevler verirdim. Onlar da, emredersin komutanım deyip koşarak uzaklaşırlardı. Uc beş dakika sonra geri gelerek gorevi tamamladıklarını soylerlerdi. Daha sonra onları sıraya sokar, uygun adım yuruturdum.
Bir gun bize tahtadan tufekler hazırlayan marangoz Celal Amca oyunumuzu seyretmiş ve anneme: " Zubeyde Hanım, Mustafa'yı askeri okula gondermelisiniz. Kendisi iyi bir komutan adayıdır. " demiş.

Ataturk'un Cocukluğu - Ezgi Yayınları - Yayın Yılı: Aralık 1994