Saygıdeğer Temsilci Efendiler!
Kongremiz başkanlık heyetine, beni secmekle gosterilen guvene ve ilgiye ozellikle teşekkur ederim. Buna dayanarak bazı şeyleri arz etmek istiyorum.

Efendiler!
Tarih ve olayların yonlendirmesi ile, fiîlen icine duştuğumuz bugunku kanlı ve kara tehlikeleri gormeyecek ve bundan dehşet ve uzuntu duymayacak hicbir vatansever duşunulemez.
I. Dunya Savaşı’nın sonlarına doğru milliyetler temeline dayanarak verilmiş sozler uzerine Osmanlı hukûmetimiz de adaletli bir barışa kavuşmak arzusuyla ateşkes istedi. Bağımsızlık uğrunda namus ve cesaretle dovuşen milletimiz, 30 Ekim 1918’de imzalanan mutareke belgesi ile silÂhını elinden bıraktı.
Devletlerin manevî kişiliği ve imzalayan temsilcilerin kendi namuslarının niyet ve guvencesinde olan bu mutareke belgesi hukumleri bir tarafa bırakılarak İtilÂf Devletleri’nin askerî kuvvetleri saltanat merkezini ve yuce hilÂfetin başşehri olan İstanbul’umuzu işgal etti. Gun gectikce artan bir şiddetle Saltanat ve HilÂfete ait hukukumuz ile hukûmetimizin kişiliği, millî onurumuz saldırılara ve adaletsizliklere uğradı. Osmanlı Vatandaşı olan Rum ve Ermeni unsurlar gordukleri destek ve yardımların sonucunda millî şeref ve namusumuzu yaralayacak taşkınlıklara başladılar. Nihayet uzucu ve kanlı devresine girinceye kadar kustahca saldırılara devam ettiler.

Fakat derin bir uzuntu ile itiraf etmeliyiz ki, bu cesur ataklar, sekiz aydan beri birbirinin peşi sıra iktidar olan, ama millî denetimden uzak hukûmetlerden birinin diğerinden daha kotu olarak gosterdiği zayıf ve beceriksiz icraatlarından, başkentte ve bazı gazetelerde gorulen cok ayıp ihtiraslardan ve millî vicdanın inkÂrı ve Kuva-yı millîyenin hesaba katılmamasından dolayı gelişme fırsatı bulmuştur.

Belirtilen nedenlerle, Saltanat merkezinin de kuşatılmış olmasıyla, tam olarak kaderimize sahip cıkacak bir millî irÂdenin de olmadığı şeklinde yanlış fikir hÂkim olmuştu. Cansız bir vatan, kansız bir millet neleri hak etmişse cekinmeden onların uygulanmasına İtilÂf Devletleri’nce başlanmıştır.
Vatanın bolunup parcalanması soz konusu olan bu kararda Doğu illerinde “Ermenistan”, Adana ve Kozan havalisinde “Kilikya” adlarıyla Ermenistan, Batı Anadolu’nun İzmir ve Aydın havalisinde Yunanistan, Trakya’da hukûmet merkezimizin kapısına kadar boylece Yunanistan; Karadeniz sahillerimizde “Pontus” Krallığı ve ondan sonra vatanın kalan kısmında yabancı işgal ve kontrolu gibi artık 650 seneden beri bağımsız saltanat surmuş ve tarihî adalet ve kahramanlığını vaktiyle Hindistan hududuna, Afrika’nın ortasına ve Macaristan’ın batısına kadar yurutmuş olan bu milletin kolelik duzeyine indirilmesi istenmektedir. Sonucta bu devletin tarih sayfasını kapatarak, devleti sonsuzluk mezarına gommek gibi insanlık ve uygarlıkla ve hele de millîyet ilkeleriyle acıklanması mumkun olmayan emeller kabul ve destek bulmuş ve goruluyor ki uygulama devresi de başlamıştır.

Bu uygulama gozumuzun onunde uzuntu verici bir şekilde yaşanıyor. İzmir, Aydın, Bergama ve Manisa havalisinde şimdiye kadar binlerce anaların, babaların, kahramanların ve cocukların akıp giden temiz kanı, Aydın gibi Anadolu’muzun en seckin bir şehrinin Yunanlıların zulum ve ateşli tahribatına kurban oluşu, memleketin bazı bolumlerinin İtalyan ve diğerlerinin işgaline uğraması ve Anadolunun ic kısımlarına doğru uzucu şekilde goc edilmesi elbette Gayretullah’a ve millî gayretlere dokunmuştur.

Efendiler!

Bilinen gerceklerdendir ki, tarih; bir milletin kanını, hakkını, varlığını hicbir zaman inkÂr edemez. Bundan dolayı, boyle bir yalan ortusunun arkasından vatanımız ve milletimizin aleyhinde verilen hukumler, kanaatler kesinlikle iflas etmeye mahkûmdur! Ve işte butun bu iğrenc zulumlerden ve bu talihsiz zavallılardan, tarihimize karşı uygun gorulen haksızlıklardan uzuntu duyan millî vicdan, sonunda sesini yukselterek haykırmış ve Mudafaa-i Hukuk-i Millîye (Millî Hakları Savunma) ve Muhafaza-i Hukuk-i Millîye (Millî Hakları Koruma) ve Mudafaa-i Vatan (Vatanı Savunma) ve Mudafaa-i Hukuk-i Millîye ve Redd-i İlhak (başta Yunanistan olmak uzere topraklarımızı kendi sınırları icine katmak isteyen her turlu cabayı red) gibi değişik isimlerle fakat aynı kutsal değerlerin korunması icin ortaya cıkan millî akım, butun vatanımızda artık bir elektrik şebekesi hÂline girmiş bulunuyor. İşte bu kararlılıkla meydana getirdiği kahramanlık ruhudur ki vatan ve milletin kutsal bildiklerini kurtarma ve korumaya dayanan son sozu soyleyecek ve hukmunu uygulattıracaktır.

Efendiler!
Genel ve ozel durum hakkında hepinizce bilinen bazı konuları burada tekrar hatırlatmayı faydalı buluyorum:
Dort aydan beri Mısır’da millî bağımsızlığın geri alınması icin pek kanlı olaylar ve karışıklık devam ediyor. Sonucta İngilizler tarafından tutuklanarak Malta’ya goturulmuş olan temsilciler serbest bırakılmış ve bu temsilcilerin Paris Barış Konferansı’na gitmelerine izin vermek zorunda kalmışlardır.

Hindistan’da bağımsızlık icin geniş olcude ihtilÂl oluyor. Millî hedef-lerine ulaşmak icin bankalar, Avrupalı kuruluşlar, demiryolları bombalarla tahrip ediliyor.
Afganistan ordusu da İngilizlerin millîyeti yok etme siyasetine karşı savaşıyor. İngilizlerin bel bağladıkları hudut kabileleri de Afganlılara katıldıkları ve bu yuzden İngiliz askerlerinin de iceriye cekilmek zorunda kaldıklarını İngiliz gazeteleri itiraf etmişlerdir.

Suriye’de ve Irak’ta İngilizlerin ve yabancıların zorbalık ve yonetiminden butun Arabistan ayaklanmış hÂldedir. Arabistan’ın her yerinde yabancı hÂkimiyeti reddediliyor. Yalnız memleketin refah ve mutluluğu icin yabancıların iktisadî ve bayındıklıkla ilgili desteklerine, medenî vasıtalardan yardım almaya razı olunuyor. Bağdat ve Şam bir araya gelerek bu kararı her tarafa bildirmişlerdir.
Son zamanlarda devletler arasında ortaya cıkan rekabet sebebiyle İngilizlerin Kafkasya’dan tamamen cekilmesine karar verilmiş ve uygulamaya bir sureden beri başlanmıştır. İtalyan kuvvetlerinin Batum yoluyla Kafkasya’ya gelmesi kararlaştırılmış ise de İtalya ve Kafkasya’daki ic durum sebebiyle bu kararı uygulamaya koymaktan korkuyorlar.

Millî bağımsızlıklarını tehlikede goren ve her taraftan işgale uğrayan Rus milleti, bu genel zorbalığa karşı, milletinin butun bireylerinin ortak gucuyle carpışmış ve herkesce bilindiği uzere bu kuvvet, kendi memleketleri icinde ustun gelmiş, careyi kendi uzerlerine bel olan milletleri etkileri ve kontrolu altına almakta bulmuşlardır.

Kuzey Kafkasya, Azerbaycan ve Gurcistan birleşerek millî varlıklarına karşı yurumek isteyen Denikin Ordusu’nu savaşa zorlayarak Karadeniz sahiline surmuştur.

Ermenistan’a gelince; bir istil fikri sevdalısı olan Ermeniler, Nahcivan’dan Oltu’ya kadar butun Musluman halka baskıda, bazı yerlerde de katliam ve yağmacılıkta bulunuyorlar. Hudutlarımıza kadar Muslumanları yok etmek, onları goce zorlayarak doğu illerimiz ile ilgili isteklerine guven icinde yaklaşmak ve bir taraftan da 400 bin olduğunu iddi ettikleri Osmanlı topraklarındaki Osmanlı Ermenileri’ni dayanak yaparak memleketimizi işgal etmek istiyorlar.
Karadeniz’in batı tarafına gelince, Macar ve Bulgarlar memleketlerinin onemli bir kısmını işgal etmek isteyenlere karşı butun millî varlıklarıyla carpışıyorlar.
Meric nehrinin batısının, yani Balkan harbinden once devletimizin sınırları icinde olan Batı Trakya’nın Bulgarlardan alınarak Yunanlılara verilmesi İtilÂf Devletleri’nce kararlaştırılmış olmasından dolayı uygulamaya başlanmıştır. Yunan işgal kuvvetlerine karşı Bulgar millî kuvvetleri tarafından desteklenen Bulgar kuvvetleri, Batı Trakya bolgesi icinde yaptıkları savaşlar sonunda bircok Yunan birliğini uzaklaştırmışlardır.

Ozel durumumuza gelince, daha İstanbul’dan cıkmadan once vatan ve milletin kurtulması yolunda bircok sorumlu ve yonetici ile goruşulmuştu. Başkent’deki aydınların, din ve devlete hizmetleri gecmiş olan buyuk kişilerin harcadıkları zamanları cok değerli olmakla beraber, etki ve denetim altında kalmış bir cevre, kendilerini daima tehdit etmekte ve iş yaptırmayarak uzmektedir. Her hÂlde kaderimize hÂkim bir millî irÂdenin her turlu karışma ve karıştırmalardan korunmuş, sağlam bir şekilde ortaya cıkması, ancak Anadolu’dan beklenilmekte ve umulmaktadır. Buna dayanarak bir millî şûrÂnın ortaya cıkması ve gucunu millî irÂdeden alacak sorumlu bir hukûmetin varlığını istemek, ozellikle son zamanlarda İstanbul’da hemen hemen butun kesimlere ait duşunurler icin değişmez bir fikir hÂlini almıştır.

Burada dokunaklı bir gercek olmak uzere arz edeyim ki, memleketimizde cok miktarda yabancı parası ile bircok propaganda cereyan ediyor. Bundaki amac pek acıktır: millî hareketi sonucsuz bırakmak, millî istekleri felce uğratmak, Yunan, Ermeni emelleri ve vatanın bazı onemli kısımlarını işgal amaclarını kolaylaştırmaktır. Bununla beraber her devirde, her memlekette ve her zaman ortaya cıktığı gibi bizde de kalp ve sinirleri zayıf, anlayışsız insanlarla beraber vatansız ve aynı zamanda refah ve kişisel cıkarını vatan ve milletin zararında arayan sefiller de vardır. Doğu işlerini idare ederken, zayıf noktaları arayıp bulmakta elinden cok iş gelen duşmanlarımız, memleketimizde bunu Âdeta bir teşkîlÂt hÂline getirmişlerdir. Fakat kutsal değerlerinin kurtuluşu emelleri ile cırpınan butun millet, işte bu yuce amac ve savaşında her turlu engelleri muhakkak ve mutlaka kırıp supurecektir.
Butun bu emellere ulaşmak icin kendini adayan asil milletimizin icinde millî bir birey gibi calışmaktan meydana gelen zevk ve ovuncu, burada teşekkur ve iftiharla arz ederim.

En son olarak isteğim şudur ki, istekleri gercekleştiren Yuce Allah, Sevgili Peygamberi hurmetine bu kutsal vatanın sahibi ve savunucusu Diyanet-i Celile-i Ahmediye’nin (Hazret-i Muhammed’in Yuce Dini) kıyamet gunune kadar sadık koruyucusu olan soylu milletimize, Saltanat makamını ve yuce hilÂfeti, sağlam ve kutsal değerlerimizi duşunmekle sorumlu olan heyetimize başarılar buyursun!.... Amin.