• 21-07-2022, 18:38:25
    #1
    Murat GOKALP - İlk Donem Hadis ve İslam Tarihi Kaynaklarına Gore Veda Hutbesi Rivayetlerinin Tetkiki

    (Yuksek Lisans Tezi), Ankara 2001 (Hadis Ana bilim Dalı)



    NOT: Şu an itibariyle YOK'te paylaşıma kapalıdır.


    Hz. Peygamber (a.s.), sahih kavle gore hicretin dokuzuncu yılında farz kılınan hac ibadetini, bazı sebeplere binÂen bu yıl tehir etmiş ve bir yıl sonra hicrî onuncu yılda ed etme imkÂnı bulabilmişti. Boylece Medine?ye hicretinden sonraki ilk ve son haccını, vefatından yaklaşık uc ay kadar once MilÂdî 632 Şubat?ında gercekleştirmişti.
    Bu hac esnasında nÂzil olan Nasr Sûresi ve dinin kemÂle erdiğini bildiren Âyet (MÂide, 5/3.), onun ecelinin yaklaştığının da habercisiydi. Bunun idrakinde olarak Resûlullah (a.s.), binlerle ifade olunan muazzam insan topluluğuna karşı farklı yer ve zamanlarda birkac kez hutbe iradında bulunmuş ve bu hutbelerinde, hazır bulunanlarla, bu yıldan sonra bir daha buluşamayacaklarını ifadeyle Âdet vedalaşmıştı. İşte bu sebepten dolayıdır ki, onun bu haccı, ?haccetu?l-veda? adıyla ma?ruf ve meşhur oldu.
    Hz. Peygamber?in bu hac esnasında irad ettiği hutbelerinden Arefe gunu Arafat?ta yaptığı ise, diğerlerine nazaran daha şohret kazandı. Bu ise, hutbenin veda haccına teşbîhen ?veda hutbesi? olarak bugun dahi isimlendirilmesi neticesini doğurdu.
    Ne var ki, yaptığımız araştırma esnasında gorduk ki, ilk donem hadis ve İslÂm tarihi/siyer kaynaklarında Arafat hutbesinin bugun anlaşıldığı mÂnÂda ne ?veda hutbesi? olarak isimlendirilmesi, ne de bu anlamda bir ?şohreti? mevzubahistir. Zira Arafat hutbesini olduğu kadar, kurban bayramı gunu ve hatta daha sonrasında irad olunan hutbeleri de tek başlarına ?veda hutbesi? olarak gorme eğilimlerinin naklettiğimiz rivayetlerden acıkca gorulmesi mumkundur.
    Calışmamız esnasında kaydettiğimiz farklı gunlere ait rivayetler ışığında şunu net olarak soyleyebiliriz: Gunumuzde ?veda hutbesi? olarak şohret bulmuş metin; gun anlamında tek tek ele alındıklarında, Hz. Peygamber?in veda haccında hutbe irad ettiği hicbir gunun hutbesiyle tam mÂnÂsıyla ortuşmemekte, metinler icerisinde ziyadelikler ve takdim-tehirler bulunmaktadır. Buradan hareketle diyebiliriz ki;

    ?Veda hutbesi? ancak, Hz. Peygamber?in bu son haccı esnasında irad ettiği hutbelerinin butunudur, bir derlemesidir.
    ?Veda hutbesi? tabiri ise, ilk donem kaynaklarında da kullanılmış olmakla beraber, hicbir zaman ?şohret? anlamı taşımamaktadır. Sadece ?haccetu?l-veda? adlandırmasına paralel olarak, onun (a.s.) bu hacındaki hutbelerini tanımlayan bir sıfat olarak kullanılmıştır.
    ?Veda hutbesi?nin şohret kazanım sureci ile ilgili olarak diyebileceğimiz ise; ilk donem hadis, İslÂm tarihi/siyer, fıkıh, tasavvuf,edebiyat alanlarına ait incelediğimiz eserlerde ve hatta coğrafî sozluklerde yaptığımız taramalarda, bugun anlaşılan tarzda bir ?meşhur veda hutbesi?nin mevcut olmadığıdır.
    İlk donem sonrasına ait eserlere baktığımızda da, ?veda hutbesi?nin bu anlamda bir ?şohret?ini goremiyoruz. TÂ ki, Batı?da doğup gelişen ?insan hakları? kavramının uluslararası bir mÂhiyet kazanıp da, İslÂm Âleminin bundan etkilenmesine değin. Bu etkilenmenin akabinde, İslÂm alimlerinin genel karakteristiği olan ?nasscılık? zihniyeti icerisinde, savunmacı ve meseleye hazırlıksız yakalanmışlık edasıyla, insan haklarına dair İslÂmî kaynaklardan ?nass? bulma psikolojisi altında, Hz. Peygamber?in veda haccı esnasında irad ettiği hutbeleri dikkati cekmiş ve; ?şu kadar yıl once Hz. Peygamber insan haklarıyla ilgili olarak meşhur veda hutbesinde şoyle buyurmaktadır? gibi soylemler geliştirilmiştir.
    Sosyal hÂdiseler soz konusu olduğunda, bunların başlangıc noktasına dair kesin bir zaman vermenin gucluğu malumdur. Bu sebeple de, ?kesinlikle veda hutbesi şu tarihte şohret bulmuştur? diyebilmemizin imkÂnsız olduğu ÂşikÂrdır. Bu hususta diyebileceğimiz son soz, ancak MilÂdî 20. asrın ortalarına doğru bir zaman diliminde, ?veda hutbesi?nin ?şohret?ini kazanmış olduğudur.





    Gizli İçerik:
    Gizli içeriği görmek için mesaj yazmalısınız.