• 21-07-2022, 18:02:16
    #1

    ... "Nasreddin Hoca'yı boyle bilmezdik". Bu cumle, ufkumuzda, "biz Hoca'yı boyle istemiyoruz"un bir cevirisi olarak belirdi aslında. Karagoz metinlerinde olduğu gibi ayıklanmış, aklanıp paklanmış, bu yoldan yuku atılmış bir "corpus"te uzlaşılmasıydı amac; aşırılık fazlalıktı, halk kaynaklı bir bilgeliğin halkı korumak, ola ki kendinde korumak icin torpulenmesiydi hedeflenen. Boratav'ın ulaştığı elyazmalarına şupheyle bakanlar gordum, duydum.

    Tersine, kok kulturun acığa cıkarılmış bu boyutundan gonenc duymak gerekmez miydi? Yakası acılmadık Carmina Burana şarkılarının, Villon'un ağzıbozuk şiirlerinin, Gargantua'da patlayan şen bilim dilinin bir karşılığının bu topraklarda da duyulmuş, yayılmış olduğunu oğrenmekten bir gurur payı cıkaramaz mıydık? Olduysa bile, akıl erdirilmesi guc bir suskunluk eşliğinde olmuş olmalı: Boratav'ın Nasreddin Hoca'sıyla ilgili, on yıl icinde dişe dokunur bir yorum, bir cozumleme-değerlendirme girişimine rastlamadım.
    ... Nasreddin Hoca: Zaman zaman ne kadar cağdışı kaldığımızı gosteren cağdaşımız değil midir?
    ... Boratav'ın Nasreddin Hoca'sı, kultur birikimimizin bir avuc temel, kaynak metni icindeki yerinden bakıyor: Biz onu gorebilecek miyiz, gozgoze duracak yurekliliği gosterebilecek miyiz - bu karşılaşmadan kazanımlı cıkıp cıkmamak hala elimizde.

    Gizli İçerik:
    Gizli içeriği görmek için mesaj yazmalısınız.




    (alıntıdır)