Kısaca acıklayacak olursak telli calgılar, titreşen teller aracılığı ile ses ureten muzik aletleridir.
Bunları uc ana grup altında inceleyebiliriz:

Tezeneli calgılar: Tellerin mızrap, pena vb. aletler yardımı ile cekip bırakılarak titreştirilmesi ile calışır. Salt parmaklar da kullanılabilir. Bu tip calgılara ornek olarak gitar,elektro gitar, bağlama, ut, tambur, cumbuş, mandolin, kanun, arp, tar gosterilebilir.

Yaylı telli calgılar: Calgının telleri ile onu calmakta kullanılan yayın kıllarının birbirine surtulerek cekilmesi sonucu ses uretilir. Yaylı calgılara ornek olarak keman ve kemence gosterilebilir.

Vurmalı telli calgılar: Tellerin uzerine bir cekic ile vurularak titreşim ve ses oluşturulur. Bu tip calgıların en bilinen orneği piyanodur. (Piyano perkusyon sınıfına da dahil edilebilir.)

Şimdi geldik bunların detaylarına tezeneli calgılardan başlayacak olursak gunumuzdeki en populer calgılardan biri olan gitardan başlamak daha iyi olur diye duşunuyorum.Akustik ve klasik gitarın farkına biraz değinmek gerekirse ikisinin telleri ve calımında değişmeler gorulur.Klasik gitarla biraz daha latin ve klasik muzik havasına girersiniz bunun en guzel orneği flamenkodur.Akustik gitarda da calarım derseniz aynı havayı katmaz ozellikle flamenko klasik gitara has bi tarzdır, akustik gitarı penasız calmak her nekadar mumkun olsada bu akustik gitarın konseptine uymaz.Bu ornek gibi verebileceğim bircok ornek hatta "ne alakası var kardeşim?" dedirtecek bilgiler vericem. Maksat canımız sıkılmasın . Bu arada ek bilgi: Konservatuar mulÂkatlarında klasik gitarı ne kadar profesyonel calsanızda baş parmağınız klavyenin ustunden gorunduğu an mulÂkattan eleniyorsunuz . Yani gereksiz gibi gorunen teknik bilgileri prosedur gereği uygular ve alışkanlık haline getirirsek ileride başımız ağırmaz.

Oncelikle gitarın kısımlarına değinelim:
Sap: Gitarın klavyesinin de bulunduğu kısımdır. Bu klavyede perdeler bulunur. Klasik gitardan hem kalınlık hem de genişlik acısından daha ince olan elektro gitar klavyesi ise genelde 18 ile 24 arasında perde sayısına sahiptir. Genellikle sapın icinden truss rod adı verilen bir metal ayar cubuğu gecer. Zamanla eğilebilen bu sap, bir vida yardımı ile eski haline geri getirilebilir. Akort burguları en ucta bulunur ve genellikle metal bir aksama sahiptir.
Kopru: Gitarda telleri govdeye bağlayan kısımdır. Zamanla değişim gecirmiş olmakla beraber, değişik ceşitleri de mevcuttur. Kopru, sabit ya da oynar olabilir. Oynar koprulu gitarlarda kopru bir kol (tremolo kolu) yardımı ile ileri geri hareket ettirilebilir. Bu ileri veya geri harekette kopruye bağlı olan teller gerilir ya da gevşer. Tellerin gerilip gevşemesi telden cıkan sesi etkileyeceğinden gitardan farklı notalar elde edilebilir. Kopruler genelde metalden yapılır. Koprunun baz ayarlarına dikkat edilmelidir, tellerden birinin kopması halinde elektro gitar geri donuşu olmayan hasar gorebilir.
Eşik: Gitarın sapında, telleri akort burgularına gitmeden once sonlandıran kısımdır. Genelde ucuz gitarlarda plastikten oluşur. Ayrıca kemikten veya farklı malzemelerden yapılanlar da mevcuttur.
Manyetik: Elektro gitarda veya manyetik takılmış klasik ya da akustik gitarda teldeki titreşimlerin algılandığı kısımdır. Manyetik alanda telin titreşiminin icerideki bir sargıda akım oluşturması prensibi ile calışır. Cift halinde (Humbucker) ya da tek (Single) olabilir. Bazı manyetikler amplifikatore cıkış sağlamadan sinyali yukseltebilirler.
Pasif Manyetikler: Ses titreşimlerini elektrik sinyaline herhangi bir elektronik değişime uğratmadan donuşmesini sağlayan manyetik turudur. En sık kullanılan manyetik turu olup, sesin tınısı (frekans cevabı) sadece manyetiğin bazı fiziksel ozelliklerine (yuksekliğine, mıknatısına, sargısına) bağlıdır.
Aktif Manyetiker: Bu manyetikler ses titreşimlerini bazı elektronik devreler ile bozulmaya uğratan manyetiklerdir. Sinyali, icerisindeki guc kaynağını (genelde bu bir pildir) kullanarak pre-amp ile guclendiren, aktif filtrelerle ve gomulu equalizerlar ile sinyalin ozgununden farklı olarak enstrumandan cıkmasını sağlayan manyetiklerdir.
Calışma prensibine gore 3 tip manyetik vardır:
1-) Manyetik
2-) Piezoelektrik
3-) Coklu-Bolunmuş Manyetikler (Polifonik)
Tremolo kolu: Tremolo kolu, gitarın eşik bolumunun bitiminde bulunur. Bu kolu one veya arkaya gevşeterek tellerden farklı ses cıkartılması sağlanır. Klavye yonune doğru geveşetilerek kalın, eşik yonune gevşetilerek daha ince seslerle efekt elde edilebilir.
[IMG]http://img812.**************/img812/8028/3387.png[/IMG]



Gitar: Gitar, parmakla veya pena ile calınan, esasen sekiz şekline benzeyen, yan kısımları oval, sap uzerinde ses perdeleri olan, telli bir calgı turu. Gitarlar genelde altı tellidir ve farklı ceşitlerdeki ağac turlerinden yapılabilirler. Gitar neredeyse her turlu muzik turunde kullanılan bir muzik aletidir.Klasik gitar, gitar turlerinin en ilkeli ve sadesi olarak tanımlanabilir. Gitarın govdesinin ortasında ses deliği denilen yuvarlak bir boşluk bulunur. Gitarın telleri titreştiğinde govdenin icinde bulunan hava titreşir ve tek cıkış noktası olan bu yuvarlak boşluktan dışarı ses olarak geri cıkar. Klasik gitarda; kalın 3 tel, ipek uzerine sarılmış celik, ince 3 tel ise naylondur. Genellikle parmak ile calınır. Klasik gitarda sağ elin gorevi daha fazladır. Sağ eli kullanarak gitarda cok farklı ritim ve harmonikler oluşturulabilir. Genelde klasik ve flamenko tarzı muziklerde kullanılır.


Elektro gitar: Elektro gitar veya elektronik gitar, sesini manyetikleri aracılığı ile elektrik akımına donuşturen ve bir amplifikator ile bu akımdan ses elde edilmesine olanak tanıyan bir gitar turudur. Oluşturduğu sinyalin değiştirilebilir olması, ve zamanında bir devrim niteliği taşıyan yukseklikte bir sese sahip olması nedeniyle, kullanım alanı cok genişlemiş bir gitar turudur.
Elektronikteki gelişmeler ile tonal olarak sınırları 1960'lı yıllardan ozellikleri ve ceşiti artan elektro gitarlar, ozellikle 1980'li yılların başlarından itibaren uretilen superstrat modeller başta olmak uzere gunumuzun en bilindik enstrumanlardan biri haline gelmiştir.
Amerikan elektro gitar markaları: B.C. Rich, Dean, PRS, Schecter, DBZ, Musicman, Hamer, Fender, Squier, Gibson, Epiphone, Jackson, Washburn, Kramer, Extreme, Jay Turser
Japon elektro gitar markaları: Aria, ESP, Fernandes, Ibanez, Yamaha, Greco, Zemaitis
Kore elektro gitar markaları: Cort
Kanada elektro gitar markaları: Eastwood Guitars, Godin Guitars
İtalyan elektro gitar markaları: Eko
lman elektro gitar markaları: Steinberger, Gretsch, Hofner
Avusturalya elektro gitar markaları: Ashton, Crafter
Cek elektro gitar markaları: Tatra, Czerny
Belcikalı elektro gitar markaları: Stagg

Bağlama: Bağlama ya da saz Turk Halk Muziğinde yaygın olarak kullanılan telli tezeneli bir calgı turudur. Yorelere ve boyutlarına gore kopuz, cura, saz, coğur, dombra, ikitelli, tambura, tar gibi değişik isimlerle tanınır.
Kullanılan tekniğe gore mızrap veya parmaklar ile calınır. Parmaklarla calma tekniğine şelpe ve dovme denir. Genellikle altta iki celik ile bir sırma bam, ortada iki celik ve ustte bir celik ile bir sırma bam teli olmak uzere toplam 7 tellidir. Tezene ile calınır.Bağlama, kullanım amaclarına gore farklı tur ve boylarda calınmaktadır. Gunumuzde genellikle aşağıdaki turlerle tanınır.
Cura (en kucuk boy)
Coğur (kısa kol bağlama)
Kısa saplı bağlama (yakın zamanda geliştirilmiş bir bağlama turu)
Tambura (uzun kol bağlama)
Divan sazı (buyuk boy bağlama)
Meydan sazı (en buyuk boy bağlama)

Bağlama; Tekne, Goğus ve Sap olmak uzere uc ana kısımdan oluşmaktadır. Tekne kısmı genelde dut ağacından yapılmaktadır. Ancak dut ağacının dışında ardıc, kestane, ceviz, gurgen gibi ağaclardan da yapılmaktadır. Goğus kısmı ladin ağacından, sap kısmı ise gurgen, ak gurgen veya ardıc ağacından yapılmaktadır.

Ut: Ud, telli bir muzik aletidir. kelimenin aslı Arapca sarısabır veya odağacı anlamındaki el-oud dan gelir. Baştaki el- sozcuğunun, bazı dillerde olup bazılarında olmayan harf-i tarif (belirgin tanım edatı) olduğunu bilen Turkler bu edatı atmış, geriye kalan oud ('ayn, waw, dal) kelimesini de - gırtlak yapıları ayna uygun olmadığı icin - "ut" şekline sokmuşlardır. Dillerinde tanım edatı olan batılılar, 11-13. yuzyıllar arasındaki Haclı Seferleri sırasında tanıyıp Avrupa'ya goturdukleri bu saza, fr:luth, en:lute, de:Laute, it:liuto, Alaut (İsp.), Luit (Dat.) gibi hep L ile başlayan isimler vermişlerdir. Hatta saz yapıcılığı anlamında kullanılan lutiye kelimesi de yine lutten yapılmadır.

Yapısı: Tekne (govde), goğus (kapak), sap, burguluk ve teller olmak uzere beş esas elemandan meydana gelen udun yapımına, eleman sıralamasında da gorulduğu gibi, tekneden başlanır. Udun teknesi; gemi karinasını andıran, eni ve boyuna yapıştırılmış 4–5 cm kalınlığındaki parcalardan oluşan bir kalıp uzerine, 70 cm boy, 2 ila 4 cm en ve 3 mm kalınlıktaki dilim yaprak veya cemberlerin, coğunlukla aralarına - hem estetik, hem sağlamlık amaclı - kontrast renkli tek veya cift filetolar konularak işlenmesiyle meydana getirilir. Gunumuzde bazı yapımcıların, parcaları tekne kavsine uygun boşluksuz olarak yapıştırılmış veya yine aynı formda yekpare aluminyum olarak kullandıkları kalıplar uzerine, ortada geniş, uclarda sivri ve işlem orta eksenden başladığı icin hep tek sayıda cevirdikleri dilimler, genellikle maun, ceviz, paduk, vengi, kelebek, nadiren de erik veya zeytin ağacındandır. Onceden ısıtılarak kalıbın eğimli profili kabaca verilen dilimler utu ve ince kÂğıt yardımıyla kalıba cekildikten sonra, belirli yerlerdeki kucuk monte civileri cıkarılarak kalıptan alınır ve bu defa dilimlerin icbukey yuzeyi, cenber ve filetoların uzun birleşme hattı boyunca kalın kÂğıt veya ekstrafor yapıştırılarak kuvvetlendirilir. + Tekne (govde), goğus (kapak), sap, burguluk ve teller olmak uzere beş esas elemandan meydana gelir.
Ut yapımı hakkında ozet bilgiler: Yaylı sazlarda olduğu gibi uzun da bir şekli var. Yapımdan once malzemeyi şecmek gerekir. Utdteknesi; ceviz, maun, erik, kayısı, akca ağac, kiraz, ithal ağaclardan magase, vengi, pelesenk gibi bircok ağactan yapılmaktadır. En onemlisi kemanda da olduğu gibi ust tabladır. Seste başarı elde edebilmek icin tablanın yani goğsun kaliteli ve cok kuru ladin ağacından yapılması gerekir. Ancak guzel ve yumuşak bir ses elde etmek icin tabla kalın olmamalıdır. Cunku ses dalgaları utun teknesine aksederek tablaya yansıyarak titreşim sağlar. Utta ses tablasının yuzde yetmiş beş onemi vardır, buna uyulduğu takdirde guzel ses almak mumkun olacaktır.
Utun Akort Ceşitleri: Ut tellerinin dort turlu akort şekli vardır ki şunlardır: 1) Geleneksel beş telli utta (inceden kalına); sol-re-la-mi-re; 2) Cağdaş altı telli utta (aynı sırayla): sol-re-la-mi-re-la (Targan bu kalın La’yı calacağı parcaya gore bazen kalın Sol olarak da kullanmıştır); 3) Bacanos’un yaptığı değişiklik; sol-re-la-mi-si-fa diye; 4) Cinucen Tanrıkorur'un akort sisteminde sol-re-la-mi-si-en kalın mi.
Mızrab: Udun, eskiden uzun sure zeytinyağına yatırılan genc ve erkek kartalın kanadından yapılan ‘mızrabı’ (teleği), bugun yerini hem esnek, hem sağlam kaliteli plastik malzemeden, 11–13 cm boy, 6 mm en ve 0.6-0.8 mm et kalınlığında ve hafifce incelen ucları parabolik olarak yuvarlatılıp kece ile parlatılmış mızraplara bırakmıştır. (İnce plastikten canta sapı veya yoğurt kabı kapağından yapılmış mızraplar, kaliteli saz ve icrÂcılar icin soz konusu değildir.) Bunun ile beraber gunumuzde imal edilen İ-20 adlı plastik malzemeden yapılma orta esneklikteki mızrablar da tercih edilmektedir.
Bunun yanında, mızrabın sertlik derecesi ve esnekliği (flexibilitesi) icrÂcının alışkanlığına gore değişebilir. Bu konuda bir standart ya da şart koşulması uygun olmaz. Zîra kimi buyuk icrÂcılar sert mızrab tercih ederlerken kimi icrÂcılar ise daha yumuşak ve esnek mızrab tercih etmişlerdir. MeselÂ, Targan'ın orta sertlikte ve ucu inceltilmiş esnek mızrab kullandığı, Yorga Bacanos'un ise oldukca sert mızrab kullandığı soylenir.
KAYNAKCA: Kod:
http://www.turkmusikisi.com/calgilar/ud/ud.asp
Tambur: Tambur, Turk muziğinde yaygın olarak kullanılan ve yalnız Turklerde gorulen telli bir sazdır. Genel yazılış ve okunuşunun aksine sazın adı "tanbur" değil, "tambur"dur.
Tamburun kokeni, hangi tarihte ortaya cıktığı bilinmemektedir. Sumerce "pantur"dan geldiği hakkında bilgiler mevcuttur. Araplar, kelimenin "kuzunun kuyruğu" anlamına gelen "dumba-i bara"dan geldiğini soylerler. Sozcuk, sonraları İran'da ve Orta Asya'da, daha cok bağlamaya benzeyen armudi govdeli, uzun saplı calgıların adı olarak kullanılmıştır. Ozellikle Avrupalı gezginlerin (orn. Charles Fonton ve Toderini), sapındaki perde bağları dolayısıyla Turk muziğinin ses sistemini gozle gorulur bicimde yansıttığını yazdıkları tambur, gunumuzde yalnızca Turkiye'de kullanılan belki de tek calgıdır. Sazı icra edenlere "tamburi" ismi verilir. Farabi, "horasan tamburu"ndan bahsetmektedir. Evliya Celebi XVII. yuzyılda İstanbul'da 500 tamburi bulunduğunu ifade ediyor. Tarihte tambura; Farabi'de "Horasan tanburu", Maragali Abdulkadir'de "tanbur-ı Şirvaniyan" ile "tanbura-i Turki" adlarındaki ceşitleri ile değinilmiştir.
Bugun kullanılan tambur ise ilk kez Kantemiroğlu'nda gorulmuştur. Dimitri Kantemir tarafından tambur, Turk muziği ses sistemini ifade maksadıyla kullanılmıştır. Uzun yıllar Turk muziğinde rağbet edilen bir saz olan tamburda virtuoziteyi getiren Tamburi Cemil Bey olmuştur. Geliştirdiği yeni icra şekli, tamburun klasik uslubuna alternatif olmuş ve yeni bir cığır acmıştır. Tamburi Cemil Bey, viyolonsel ve yaylı tamburu Turk muziğinde ilk kez kullanmıştır. Mesut Cemil'in tambur uslubu babasının izlerini taşımakla birlikte bircok yonden ondan farklılık gosterir. En uygun geckilerle bezenmiş zengin bir melodik yapı, ustaca calış Mesut Cemil'de de aynen vardır. Makamları tutumlu bir tavırla tanıtır, bastığı perdelerin tam hakkını vererek, aşırıya kacmadan yaptığı zarif suslemeler ve kaydırmalar ve guzel geckilerle calışını zenginleştirmiştir. Tamburi Buyuk Osman Bey, Tamburi İzak, Tamburi Cemil Bey, Kadı Fuat Efendi, Mesut Cemil, Refik Fersan, İzzettin Okte, Ercument Batanay, Necdet Yaşar, Abdi Coşkun, tavır olarak ornek alınan tamburilerden bazılarıdır.
Tambur perdeleri: Perdeleri icin, bağırsak (katkut) veya olta misinası kullanılır. Cemil Bey'in zamanında tambur 42 perdeliydi. Sonra Arel sistemi gereğince 48 perde bağlanmaya başlandı. Gunumuzde ise transpozede kolaylık sağladığı iddiasıyla 65, hatt daha fazla perdeli olabilmektedir.
Tambur, sapı oldukca uzun bir sazdır (ortalama 73-84 cm). Sapın uzerine bağlanan perdeler konusunda Tamburi Cemil Bey şunları soylemektedir:
Bu perdeler mandolin ve gitarda olduğu gibi sap uzerine tesbit edilmiş olmayıp, iki tarafa hareket edecek surette bağlandığından ve sapın tûli dahi musÂit bulunduğundan, tambura her istenilen perde ilave edilebilir. Tum icra bu sap uzerinde en altta bulunan telde yapılır. Bu, tek tel uzerinde yapılan icrada, telin mızrap yardımıyla titreştirilmesinden, tamamen kapalı olan teknesinin icindeki hava da rezonansa girer ve tannaniyet diye tabir edilen inilti sağlanmış olur. Tamburiler icra sırasında sapı hafifce yukarı-aşağı sallamakta ve bu sayede titreşimi arttırarak farklı duygular ifade edebilmektedirler.

Tambur mızrabı: Tamburun mızrabı kaplumbağa kabuğundan (bağa) elde edilir. Oldukca sert bir maddeden yapılan mızrabın uzunluğu icracının isteği uzerine 9.5-13.5 cm. arasında değişir. Esnemez bir cubuk olan mızrabın iki ucu da kullanılır. Ama iki uc, farklı tınılar elde edebilmek icin birbirinden biraz farklı yapılır. Sağ elin baş, işaret ve orta parmakları ile tutulan mızrap, tellere geniş yuzuyle değil, diklemesine dar yuzuyle vurulur. Bu vuruş, calgının tok ses vermesini sağlar. Mızrabı boyle tutulan başka calgı yoktur.
Teller: Tamburda dordu sarı ve ucu de celik olmak uzere yedi tel vardır. Bazen sekiz telli de olabilir. Gunumuzde genellikle sekiz telli tanburlar yapılmaktadır.

Cumbuş: Cumbuş, Zeynel Abidin Cumbuş tarafından 20. yuzyıl başlarında geliştirilmiş olan ud benzeri bir muzik aletidir. Sap kısmı govde ile bağlandığı noktadan ayrılabilmektedir. Bu şekilde yalnız telleri değiştirilerek mandolin, banjo, gitar gibi bircok enstrumana cevrilebilir. Genel yapısı banjoya ve uda benzer.

Bazı cumbuş ceşitleri: Standart cumbuş, Saz-cumbuş, Cura-cumbuş, Tambur-cumbuş, Yaylı tambur, Gitar-cumbuş, Mando-cumbuş, Yaylı-cumbuş, Ahenk (Ahşap Cumbuş)

Mandolin: Mandolin, uta benzeyen telli calgı dır. Mızrapla calındığı zaman iyi ses verdiği bilinir ancak modern mandolinlerde genelde pena kullanılmaktadır. Mızrap ile calınabilmesi mandolini ut ve gitardan ayırır. Dort cift teli olan mandolinin ses duzeni kemandaki gibidir. Kolay oğrenilir olması nedeniyle muzikle yeni tanışanların tercih ettiği bir muzik aletidir.

Mandolin ut ailesinin modern uyelerinden birisidir. Mandore, pandurina, ut, terbo, arşilut ve gitar, mandolinin yakın akrabalarındandır. Bunların icerisinde gunumuzde en yaygın olanı gitardır.

Kanun: Kanun, 10. yuzyılda Kazakistan'ın Farab kasabasında doğan Farabi adında bir Turk bilgini tarafından bulunduğu rivayet edilen bir calgıdır. Mızraplı bir muzik aletidir.
Yapısı: 24 veya 27 perdeli bir sazdır. Her bir perdedeki sesi 3 tel tınlatır. Bu yapısıyla klavsenin ses sistemine benzer. Telleri, ozel olarak muzik aletleri icin uretilmiş naylon teldendir. İlk evrelerinde naylon tel yerine bağırsaktan yapılan kiriş teller kullanılmıştır.
Goğus tahtası coğunlukla cınar ağacından, alt tabanı ıhlamur veya sıkıştırılmış kontrplaktan, burgu tahtası yumuşak bir ağac olan ıhlamurdan, burgular gul, şimşir veya abanoz gibi sert ağaclardan yapılır. Uc telden oluşan her perdede diyez, bemol ve koma sesleri ayarlayabilen mandallar vardır.
Kanun kullanım amacına gore 24-25-26 sesli olarak yapılır. Bunun karşılığı 3.5-4 oktavdır. İnsan sesiyle birlikte icra edilen tum sazlar bu aralıktadır. Zaman zaman 36 sesli Arap Kanunu diye anılan sazlar yapılmış olsa da hangi amaca hizmet ettiği anlaşılamamıştır.
Turk sanat muziğinde kullanılan profesyonel kanun 26 perdeli olup her perdeye ucer tane tel takıldığı hesaplanırsa toplam 78 tellidir. Bu tellerin kalınlığı yukarıdan aşağı doğru; 0.60 mm. 0.70 mm. 0.80 mm. 0.90 mm. 1.00 mm. 1.10 mm. 1.20 mm. capındadır.

Kanunda kullanılan tel, petrokimya tesislerinin kuruluşuna kadar, kuzu bağırsağının kurutulup bir takım işlemlerden gecirilmesi sonucu değişik kalınlıklarda uretilmekteydi. Ancak petrokimyanın kuruluşundan sonra bu sanayi dalının uretimi olan ‘naylon-6’ hammaddesinden elde edilmekte olup halen gerek yapımcıların gerekse icra edenlerin yeğlediği marka, amerikan malı ‘dupont’ ensturman telleridir.

Arp:: Arp, coğunlukla Klasik Batı Muziğinde kullanılan telli bir muzik aletidir.

Arp, en eski telli calgılardan biridir. Bir yayla ok atılırken gerilip bırakılan yay kirişi bir tınlama sesi cıkarır. Tek telli olan yaya değişik uzunluklarda teller ekleyip onların gerginlikleriyle oynayarak değişik sesler cıkarıldı. Sonraları sesi yukseltmeye elverişli bir govde(tını kutusu) eklenince gercek bir calgı yapılmış oldu. Bunlardan geliştirilen ilk calgılardan biri "lir" di. Yunanlılar ve Romalılar cok yaygın olarak kullandıkları liri Tanrı Apollon'un boş bir kaplumbağa kabuğuna teller takarak yaptığına inanıyorlardı. Orkestralarda kullanılan dik konuma tutulan arp, cağdaş orkestra calgıları arasında telleri yalnızca parmakla cekilerek calınan tek calgıdır. Arpın 47 teli ve yedi pedalı vardır. Pedalların yardımıyla tellerin sesi değiştirilebilir. Bu pedallar uc ayrı konuma getirilebilir. Boylece bir nota diyez ve bemol olabilir. Notaları birbirinden ayırabilmek icin notalara ceşitli renkler verilir; do telleri kırmızı, fa telleri ise siyah mavi veya koyu mavidir.

Tar: Tar, uzun saplı; İran, Azerbaycan, Gurcistan, Ermenistan ve kısmen Turkiye'de kullanılan telli bir calgıdır. Tar (تار) kelimesi, Farsca'da "tel" anlamına gelir. Tar, tıpkı sitar ve dutar gibi gitarın kokenini oluşturur.

Gunumuzde İranlılar ve Azerbaycanlılar bu calgının kendi kulturlerine ait olduğunu iddia ederler. İran tarı, beş tellidir. Derviş Han, tara altıncı bir tel daha eklemiştir. Azerbaycan tarı ise farklı ceşitte olup, on bir telden oluşur. Turkiye'de de Azerbaycan tarı calınmaktadır. 19. yuzyılda Azerbaycanlı tarzen Mirze Sadıgcan devrim yaparak tarı diz uzerinden goğus uzerinde calınabilecek şekilde yeniden tasarlamıştır.

Arkadaşlar Tezeneli calgılardan sonra gelelim yaylı telli calgılara..

Yaylı telli calgılar olarak oncelikle en populer enstrumanlardan biri olan kemanla başlayalım..

Keman: Keman, Viyola ve viyolonselin de bulunduğu violin ailesinin en kucuk ve en yuksek tondan calan uyesidir. Akord sesleri pesten tize sol, re, la, mi'dir.
Keman yayına arşe denir. Arşede yapay ya da gercek at kılının yanı sıra ham misina olarak adlandırılan bir madde de kullanılabilir.
Almanca Geige, Fransızca Violon, İngilizce Violin, İtalyanca Violino'dur. Uzunluğu 60 cm'dir. Yayla calınan telli bir calgıdır. Notası, ikinci cizgi Sol ackısı ile yazılır. Orkestralarda, genel olarak (Solo, I, II) uc partisi bulunur.Solo ve eşlik gorevi verilir (ozellikle bir solo calgıdır). Hicbir calgıda olmayan ses rengiyle, cok zengin bir anlatım gucu vardır.

Tarihcesi: Keman gibi yaylı enstrumanların kokeni, Orta Asya gocebe atlı kulturlerinden gelmektedir; Kazak Kopuzu buna ornek olarak gosterilebilir. Tum bu enstrumanların yayları gunumuzde de olduğu gibi hÂl daha at kılından yapılmaktadır. Bu muzik aletleri, Orta Asya'dan İpek Yolu aracılığıyla, Cin'e, Hindistan'a ve Orta Doğu'ya yayılmıştır. Orta Doğu'da Bizans, lir adı altında ilkel bir keman ceşidi geliştirmiştir. Gunumuz anlamdaki keman ilk olarak 14.yuzyılda Kuzey İtalya'da ortaya cıktı. Bu donemden sonra keman Avrupa'da yayıldı. İlk keman yapımcılarının Rebec, Ronesans de Fer tarafından Ortacağ'da İtalya'da Lira da Braci, Fransa'da Viel adlarıyla kullanılan yaylı calgılar Keman'ın atası sayılır. Lavignac, Keman'ın Turklerin Kemence'i guz (Oğuz Kemencesinden)alındığını yazar. Bazı kaynaklarda ise Arapların Rebab'ından geliştirildiği one surulmuştur. 16.ve 17. yuzyıldaki Keman yapım ustaları Nicolo Amati, Paolo Maggini, Giuseppe Guarneru, Antonio Stradivarius Keman'a son şeklini vermişlerdir. Keman asıl bicimi korumakla birlikte 19. yuzyılda , bazı değişikliklere uğradı. Cağdaş kemanda govde ve sap daha uzun, kopru daha yuksektir.
Ciftlemeler
Birinci keman ile ikinci keman: Renk değişmez dolgunlaşır (calanların sayısı coğalırsa, duyulusu yumuşak bir de tahta calgı eklenir. Yaylı calgıların duyulusu egemen kalır. Fakat biraz dolgunlaşmış olur).Keman ile Viyola: Kemanların birleşmesinden cok farklı bir etki yapmaz. Kemanın rengi egemendir. Dolgun ve yumuşak bir renk sağlanır.
Keman ile viyolonsel: Dolgun bir duyuluş sağlanır. Viyolonselin ses rengi egemendir. Birinci Keman, ikinci Keman, Viyola ve Viyolonsel: Bunların dordunun sesdeş olarak calması, alto ve tenor katında mumkundur. (F) de gayet kuvvetli, (P) de ozellikle dolgun ve yumuşak bir renk sağlanır.
Sekizliden ciftleme: Birinci keman ile ikincisi arasında boy farkı,ağırlık farkı ve tel farkı vardır bu farklara Cok sık rastlanır, ozellikle ezgi yuksek soprano seslerinden daha yukarılara cıktığı zaman kullanılır. Cunku bu katta Mi telinin dolgunluk ve anlatım gucu azalır. Bundan başka, birinci kemanlar ikinci kemanlarla sekizli aşağıdan katlanmazsa, butun diğer calgılardan uzakta, yalnız kalır.
Kemanlar: Bu bicim duyulusu zayıflatır ve kucuk orkestrada ozellikle belli olur. Buna rağmen bazı durumda ezgi cok incelerde iken ve tahta calgılarla katlayarak kulanılır.
Keman ile viyola: Buna cok sık rastlanır, ozellikle goruntu biciminden birbirlerine benzedikleri icin, insanlar boyutlarına bakmadan bu keman diyebilirler.
İki sekizliden ciftleme: Birinci Keman, ikinci Keman ve Viyola ya da Birinci Keman, ikinci Keman ve Viyolonsel[değiştir]
Bu bicim geniş ve uzun ezgilerde kullanılır. ozellikle (eb) de yapılır.
Uc ve dort sekizliden ciftleme: Birinci keman, ikinci keman, viyola ve viyolonsel ( telli kontrbas )
Bu bicim cok az kullanılır ve soluklu calgılarla katlanmaz kullanılır

Kemence: Kemence, Doğu Karadeniz bolgesinde yaygın olan ve rebap, keman turu yaylı calgılarla akraba olduğu sanılan, bir yay yardımıyla calınan uc telli geleneksel halk calgısının adı olup, klasik kemence ile karıştırılmasını onlemek amacıyla Karadeniz kemencesi ya da Laz kemencesi olarak da adlandırılmaktadır.
Coğrafi dağılım: Karadeniz kemencesi temel muzik aleti olduğu ozellikle Ordu , Giresun, Gumuşhane , Trabzon, Rize,Artvin , Samsun,Bayburt, Sivas ın ic Karadeniz bolgesinde kalan Suşehri , Akıncılar cevresinde ve , Cumhuriyet doneminde Karadenizlilerin topluca goc ettiği Adapazarı, İzmit Yalova Orhangazi koylerinde ve buyuk şehirlerde, 1923 mubadelesiyle Yunanistan'a giden Rumlar tarafından başta Selanik olmak uzere Kuzey Yunanistan'da yer alan gocmen koylerinde kullanılmaktadır.Kemence artık evrensel bir calgı aleti olmak yolunda emin adımlarla ilerlemiştir.İc Anadolu ve Doğu Anadolu bolgelerindede ilğisi gorulmektedir.
Akort: Karadeniz kemencesi genellikle beş yarım sesten oluşan aralıklarla orneğin G [sol] –D [re] –A ([la]) veya E [mi] –A [la] –D [re)formunda akort edilmekle birlikte, nadiren de olsa tulum ezgileri calınmak istendiğinde (ozellikle Trabzon Macka ) da (A [la] – A [la] – D [re] formu kullanılmaktadır. Mubadeleye kadar Rumlar tarafından Trabzon da yoğun olarak kullanılan tulum 1970'lere kadar Trabzon'un Holo ve Macka bolgelerinde de Muslumanlar tarafından kullanılmıştır. Gecmişte yaygın olarak yapılan kucukbaş hayvancılığın terkedilmesi tulum ve şimşir kavalın yerini kemenceye bırakması sonucu getirmiş olmalıdır.
Yapım: Kemencenin govdesi dut, karadut, akcaağac ardıc, ladin veya erik ağacından tamamen elde oyularak tip ve ozelliklerine gore 3-15 gun icerisinde yapılmaktadır.[4] Ozellikle Gorele, Tirebolu, Espiye ,Vona Perşembe, Ordu, Fatsa, Unye,Samsun Alacam, Eynesil, Mesudiye, Akyazı, Vakfıkebir, Akcaabat, Tonya, Macka, Surmene'de sureklilik arzeden kemence yapımcılığı genellikle babadan oğula gecmekte ve yapımcılar hicbir resmi eğitim kurumunun formasyonundan gecmemektedirler.Kelkit Vadisinin Suşehri, Şebinkarahisar bolgesinde kemence yapımı ozellikle Alevi kokenli bolgelerde gelenek olarak devam ettirilirken bugun sadece icracıları kalmıştır.Bu bolgede kemence genellikle dut ve erik ağacından yapılırdı, on kapak gurgen, yay ise aygır kılından yapılırdı. 19. yuzyıla dek bağırsak olan teller yerini metal olanlara bırakmıştır. Teller inceden kalına doğru zil, sağır ve bam olarak adlandırılmaktadır.
Kelkit Vadisi Kemencesi: Cok yakın zamana kadar bu kemence formu standart kemence formu ile beraber İc Karadeniz Bolgesinde Suşehri, Şebinkarahisar, Akıncılar, Camoluk, Koyulhisar ve Golova cevresindeki ilcelerde kullanılmaktaydı ve gelenek olarak icra edilmekteydi.Bugun ise yorede standart kemence formuna geciş başlamıştır.Her iki formunda kullanıldığı Kelkit Vadi bolgesin de, Karadenizin sahil tarafında calınan standart kemenceye gore bu bolgedeki kemence form olarak değişim yaşamamıştır.Zamanla farklılaşan burgular ve kemencenin kafa kısmı ilk formuna en yakın şekilde kalmıştır.Yoredeki kemence en cok erik ağacından yapılıp, kapak kısmında borcka ladinin yerine daha sert olan gurgen ağacı kullanılırdı.Yayı ise aygır kılından yapılırdı.İnce tel sahildeki formdan farklı olarak bam telinin yerine takılır, bam teli ise ince sesli telin takıldığı sol tarafa takılırdı.Ses olarak bolge genellikle ince sesli olan zil kemenceyi tercih etmekteyse de orta sesli ve pes kemencelere de eğilim vardır.Bu kemence formunun son icracılarından ve temsilcilerinden Kemenceci Fahri Duyandır.Bolgedeki ilcelerden hala kemence icracıları cıkmakta olup, ozellikle Alevi kokenli koylerde bu bir gelenek olarak devam etmekteydi.Kemenceci Suşehrili Mehmet, Kemenceci Karahisarlı İlhami GURSOY, Kemenceci Suşehrili Ali ŞAHİN, Kemenceci Camoluklu Fahri DUYAN ve İnce MUNUKLU, Kemenceci İmranlılı Nuri YILDIZAY, Kemenceci Dursun ve Kemenceci Suşehrili Aziz Koylu Suleymangiller, Kemenceci Mesudiyeli Ayhan YALCIN ve Ali Osman KARACA gibi pek cok mahalli kemence sanatcısı bu bolgeden cıkmıştır.Yorede bugun en bilinen Kemence icracıları, Ali ŞAHİN, Uğur SUNAR, Sabit MUNUKLU, Gursel EKİNCİ, Emre GURSOY gibi isimlerdir.

Ornek kemence olculeri (Gorele kemencesi): Gorele kemencesi, yurek bicimindeki burguluğu, kısa sapı dar ve uzun govdesiyle dikkat cekicidir, narindir. Goğsundeki delikler kemanınkini andırır. Bir kuyrukla govdeye bağlanan teller, eşikle dip eşiğin ustunden gecilerek akort burgularına bağlanır, sarılır. Goğusle teknenin dibi arasına can direği denen bir ahşab cubuk sıkıştırılır. Can direği tel koprunun altında bulunur. Can direği ses ozelliği kazandırır kemenceye. Can direği olmazsa yeterli ses cıkmaz. Kemence calınırken sol elle tutulur, sapından kavranır kemence, havada durdurulur. Kemenceyi tutan sol el, parmakları tellere basarak istenen sesleri bulur. Sağ eldeki yay tellere surtulur. Bir tel ustundeki melodi(ezgi, hava) calınırken kemencenin yayı bu telin yanındaki tele de surtulur. Kemence dortlu paralelle calışır (ikili, dortlu, altılı seslere paralel ses denir). Kemencemizin orta teli (la) ortak calınır. Orta telle birlikte, ince tele de kalın tele de istenen sese gore birlikte basılır (Kemencede sağ tel kalın, sol tel incedir). Kemence calınış ozelliğiyle, dortlu paralel calışma yonuyle doğu tekniği icinde cok sesli tek calgıdır. Muzikte, cok seslilikte yapı farkı gorulur. Doğuda koma sistem, Batıda tampere sistem vardır.
Gorele kemencesinin ozellikleri: Kemence ardıc, erik, dut, kiraz ağacından yapılır. Kapağı ladin ağacındandır. Kapak kalınsa ince ses, kapak inceyse kalın ses verir. Kemenceyle her ezgi calınabilir. Perdesizdir.Kulak yeteneğine, parmak yeteneğine bağlı olarak calınır.

Vurmalı Telli Calgılar
Piyano: Piyano, tuşlu bir calgıdır. Tuşlarına basıldığında, sahip olduğu karmaşık cekicli mekanizma sayesinde tellere vurarak ses veren klavyeli calgı.
Yapım bicimi ile duvar (konsol) ve kuyruklu (salon / konser / grand) adı verilen ceşitleri vardır. Piyano kelimesi İtalyanca "Guclu ve Hafif sesli klavsen (harpsikord) - gravicembalo col piano e forte" 'den gelir. Pianoforte olarak adlandırılması da bundandır. Atası, klavsenden en onemli farkı, tuşa basarken uygulanan kuvvete gore cıkan sesin şiddetinin de aynı yonde değişken olmasıdır. Piyano calan kişiye piyanist veya piyano sanatcısı denir.
İlk tuşu La-0, son tuşu Do-8 olma uzere toplam 88 tuştan oluşur.

Tarihce: İlk Piyano 1700'lu yıllarda İtalya Floransa'da Bartolommeo Cristofori' tarafından yapıldı. Cristofori'nin en buyuk başarısı, piyanonun temel mekanik sorunu olan, cekicin tellere vurması anında sesin cekicin etkisi ile sonumlenmemesi ve cekicin cok cabuk bir şekilde tellerden ayrılarak notanın yeniden calınabilmesi sorununa bir cozum uretmesidir. Olduğu 1732 yılına dek 20 civarında piyano uretti.
Fransız Marius'un bu calgıya katkısı, tokmaklı klavseni bulmak oldu. Saksonyalı Silbermann ise, Schroter' in cekic sistemini geliştirdi ve Bach'ın da değerli oğutlerinden yararlanarak, klavyenin tum ses genişliğinde eşit bir otum elde etmeyi başardı. Augsburg' da org yapımcısı Johann Andreas Stein (1728-1792) Alman veya Viyana usulu denen mekanizmalı piyanolar meydana getirdi. 1789'da Stein, ayrıntıları belirtmek icin kullanılmakta olan dizliklerin yerine pedal koydu. Andreas ve torunu Johann Baptist Streicher (1796-1871), piyanonun yapısını (Beethoven'in arzusu uzerine) daha sağlamlaştırdı ve ikinci bir otum kapağı ekleyerek daha dolgun bir ses sağladı. Piyano sanayinin gercek kurucusu Alman Zumpe' dir, "kılavuzlu" denen mekanik piyanoyu gercekleştirdi. İlk duz piyanoyu, 1789' da İrlandalı William Southwell yaptı. Sebastian Erard 1822'de piyano yapım tekniğini geniş olcude etkileyen bir yenilik getirdi (ikili itme dilleri). Henri Pape, capraz tel ve keceli cekici buldu. James Thom , ekleme demir catıyı kurdu.Bu calgı, buyuk bestecilerin en yakını olmuştur, dolayısıyla bu calgı icin verilen bestelerin sayısı ciltler tutar. "Piyanistler, diğer calgıları calanlara nazaran, cıkaracakları sesleri piyano uzerinde hazır bulurlar" gerekcesiyle, kucuk yaştan (altı-on) başlayarak, oğrenebilecek calgılardan birisidir.Hatta gunumuzde cok daha kucuk yaşlara yonelik piyano eğitimi verilebilmektedir.
Unlu Piyanist Sigismund Thalberg: "Calarken, sesleri uzatmayı, iyi bir ses cıkarmayı ve ses cıkarırken gerekli olan değişiklikleri yapabilmek icin, zorunlu olan ilk şartlardan biri her turlu sertlikten uzak bulunmaktır. Kolda, elde ve parmaklarda yetenekli bir şarkıcının sesinde sahip olduğu incelik ve bukulmeler bulunmalıdır" diyor ve şoyle devam ediyor: "İhmal edemeyeceğimiz bir konu varsa, o da , calarken vucudun hareketlerinde buyuk bir olcu olmasının; kolları, elleri buyuk bir sukunetle yonetmenin, piyanoya cok yuksekten vurmamanın, kendi kendini dinleyebilmenin ve hukum verebilmenin gerekliliğidir. Genellikle, parmaklarla fazla calışılmakta, fakat kafa ile yeter derecede calışılmamaktadır."
Piyano pedallarının kullanılması hakkında, Antoine Marmontel şoyle diyor : "Pedalları kullanmasına izin verilen oğrencilerin buyuk bir kısmı onları usulleri saymak icin kullanırlar veya ayaklarını pedalın uzerine basarlar ve bir daha cekmezler. Şuphesiz ki, her ikisi de kusur sayılan bu alışkanlıklara sahip olmamak gerekir." Lavignac ise: "Pedal sanatı ayağın nasıl konulacağını değil, nasıl cekileceğini bilmektir" diyerek, gerekli oğudu vermiştir.
Genelde pianonun telimi olur diyen arkadaşlara guzel bi kaynak buldum.


Arkadaşlar farklı kaynaklar ve ansiklopediler buldum ve elimden geldiğince kaynak belirtmeye calıştım. Alanında uzman olduğum bolumleri kendim duzenleyip eklemeler yaptım. Bilgi sahibi olmak isteyen urunler hakkında teknik bilgi, tavsiye tarzında sorular sormak isteyenlere bu konu altından yardımcı olacağım. Aynı zamanda ekleme yapacak olan arkadaşlar buradan yazabilirler bu konuyu surekli guncel tutacağım. Bilginize...

__________________