• 19-07-2022, 16:44:07
    #1

    Antonio Negri, Sanat ve Cokluk: Sanat Uzerine Dokuz Mektup, cev. Serkan Sonmezgil, MonoKL Yayınları, Mayıs 2013, 124 s.



    [Tadımlık ve tanımlık olarak]
    Sevgili Marie-Magdeleine,
    İki ay once birlikte ziyaret ettiğimiz Venedik Bienali’ni anımsıyor musun? Boylesine boş bir bicimsel yenilikten kafamız karışmış ve şaşkına donmuş bir halde cıkmıştık. Ve guzel, bicim değilse başka ne olabilir ki? Ote yandan orada sergilenen yapıtlar uzerinden okuyabileceğimiz ve genellikle onlarda baskın olan şey, dışavurumcu bir kulturun bitişi hissiydi ve gosterimdeki yapıtların birbirine bitiştirilmesi -ki bu, yapıtlar birbirinden cok farklı olsa bile, bu tur sergilerde kacınılmazdır- bir mezarlıktaki belirsizlik izlenimini veriyordu. Bu Bienal ziyaretinden birkac gun sonra, Jean-Luc Nancy ile “Uretim ve Yaratım” konusu uzerine bir tartışma gercekleştirme fırsatı buldum. Tartışmanın başlangıc noktası olan soru ikimiz icin de ortaktı: Mutlak ickinlik tarafından fethedilmiş bir dunyada sanat yapıtlarının var olmayı surdurmesi nasıl mumkundur? Sanat yapıtlarında her zaman aşkın bir şey var gibi ama biliyoruz ki aşkınlık artık yok; Tanrı oldu. Kriz algısının ciddiyeti ve bir aşkınsal boyutun olanaksızlığının farkındalığı eşliğindeki bu ilk değerlendirmeler, icine duştuğumuz kaos ve savaş durumunun trajik karakterinin algısı ustune Nancy ile girdiğimiz tartışmada katmerlenmiş oldu. Tanrı yalnızca olmuş değildi, cesedinin golgesi de yaşamlarımızın ve ifade yeteneğimizin uzerinde yayılıyordu. Daha da kotusu bu savaş boyunca Tanrı iki tarafta da gorunuyor; kendisini yıkıcı bir guc, fanatizmin temsili veya her biri Başka’nın varoluşuna katlanamayan kibirli kimlikler dizisinin bir işlevi olarak sunuyordu.
    (…)
    Bu Bienal ziyaretinden ve Nancy ile tartışmadan sonra fikirlerimi netleştirmeye calıştım. Apacık olan şey şuydu ki derin bir krizdeydik ve uretim -buna sanatsal uretim dahil- artık boşa donuyordu. Aradığımız guzeli bu gelişmenin icinde bulmak hÂl olanaklı mıydı? Kalan tek olanak, ex nihilo bir şey inşa etmek olarak gorunuyordu: Fakat oyleyse hiclik, mutlak ickinliğin bakış acısının neresindeydi? Descartes’ın cogito arayışının azabını bir uzun gece gibi deneyimlemesine benzer olarak, biz de bugun kriz algısı, savaş tehlikesi ve duşuncenin kısır donguleri arasında debeleniyoruz... Varlığın sınırlarında salınan poiesisin Heideggerci hipotezi bile bize gitgide daha gercekdışı gorunuyor. Bu cozumsuz kriz durumunda kalmaya, sonu gelmeyecek bir savaşın muharebe alanında gezinmeye mahkumuz. Cesaret Ananın el arabasındayız.
    Antonio Negri (15 Aralık 2001)

    Alıntıdır • PDF-cs • 1.48 MB

    Gizli İçerik:
    Gizli içeriği görmek için mesaj yazmalısınız.



    *
    k