İngiliz edebiyatı ve Handel uzmanı, opera hayranı ve polisiye roman yazarı Donna Leon'un kitaplarının başlıca mekanlarından biri Venedik'tir. Guzelliğiyle yuzyıllar boyunca romantizm ilham etmiş olan bu sisler kenti, Donna Leon'un romanlarında neredeyse duşkun bir asilzade gibi cıkar karşımıza: Turizmin amansız yağmacılığına rağmen kendine ozgu sihrini korumayı başaran; tarih, sanat ve guzellikle yoğrulmuş bir eski zaman kenti. Atmosfer yaratmadaki ustalığıyla Donna Leon, dar sokakları, tarihi binaları ve sayısız kopruleriyle bu kentin buyulu havasını olanca canlılığıyla yeniden yaratır.
Donna Leon polisiyelerinin kahramanı, Venedikli polis komiseri Guido Brunetti, karısı ve iki cocuğuyla paylaştığı sıradan bir hayata sahiptir. Gundelik hayatın sıkıntılarından muaf olmasa da, polisiye okurunu fazlasıyla memnun edecek kadar zeka, tarz ve ozguven sahibidir. Komiser Brunetti, yolsuzluğun kol gezdiği ve muhafazakar değerlerin coğu zaman galebe caldığı İtalya'da sucluları kovalarken; kan, dehşet ve tehlikeden cok, onyargılarla, ikiyuzlulukle ve sistemin icine işlemiş adaletsizliklerle boğuşmak zorunda kalır. Sadece Eski Yunanca eğitim almış bir komiser olmasıyla değil; sucun doğası, toplumsal duzen, insan tabiatı gibi konular uzerine kafa yormasıyla da turunun az rastlanır bir orneğidir. Operada Cinayet, bir La Traviata gosterisi sırasında, yuzyılın en onemli muzisyenlerinden biri sayılan Alman asıllı orkestra şefi Helmut Wellauer'in beklenmedik olumuyle acılır. Dahi muzisyenin gecmişine doğru bir yolculuğa cıkan komiser, hayatta hicbir şeyin gorunduğu gibi olmadığını, insan hayatının "kara ayrıntılar"la orulu olduğunu bir kez daha keşfeder...
Alıntıdır.