• 19-07-2022, 03:30:22
    #1
    Gizli İçerik:
    Gizli içeriği görmek için mesaj yazmalısınız.
    Bilim duşmanı! Akıl duşmanı! Anarşist!...Feyerabend, 1975 yılında yayımlanan Yonteme Karşı adlı yapıtıyla bu ve benzeri suclamalara hedef olurken aynı zamanda geniş bir tartışmayı da başlatıyordu. Elinizdeki Ozgur Bir Toplumda Bilim'de ise bir yandan Yonteme Karşı'nın başlatmış olduğu bu tartışmayı tekrar ele alarak daha da geliştirmekte, ote yandan da bilim alanındaki tezleri toplum alanını da kapsayacak bicimde genişleterek ozgur bir toplumda bilimin ve bilim adamının rolunun ne olması gerektiğini tartışmaktadır.Feyerabend'e gore bilim, son iki yuzyıldaki goz kamaştırıcı başarılarına rağmen ne hakikatin tılsımlı anahtarıdır ne tumuyle akılsaldır ne evrensel yontem ve usullere bağlıdır ne kusursuzdur ne de her zaman insanın yararınadır. Bilim başarısını aklın sınırlarını aşmasına, bilim felsefecilerinin evrensel olduğunu iddia ettikleri yontemlere, kurallara ve usullere uymamasına, "bilimde akılsallık" ya da "bilimsel yontem" denen canavarlardan uzak durmasına, kısacası yaratıcı ve kulturel coğulluktan yana oluşuna borcludur.Toplumdaki diğer geleneklerden (ideolojilerden) hicbir ayrıcalığı olmaması gereken "Batı bilimi", dunyanın her yerinde rakipsiz bir egemenlik kurmuştur. Ama bunun nedeni akılsal oluşu ya da icsel ustunluğu değil; devletle butunleşerek butun diğer kulturleri, değerleri, yontemleri, usulleri, "akıldışı", "bilimdışı" ilan ederek yok etmiş olmasıdır. Rakipsiz bırakan zafer her zaman yozlaştırıcıdır. Bilimin hakikat konusundaki tekelci konumunu (tıpkı bir zamanların din adamları gibi) "gecim kapısı" haline getirmiş "aydınlar" da toplumun yapısını belirleyen, neyin doğru olup olmadığı konusunda fetva veren, herkese ne yapması gerektiğini soyleyen, hakkında hukum verdikleri halkın denetimi dışında kalmayı başaran ayrıcalıklı bir ideolojinin savunucuları haline donuşmuşlerdir. Bu tekel, Batı toplumlarında hem bilimin kendisi hem de demokrasi icin bir tehdittir. Eğer ozgur bir toplum arzulanıyorsa bilim adamlarının calışmaları halkın denetimine acılmalı, devletle bilim de birbirlerinden ayrılmalıdır.Feyerabend'in bu yapıtını okurken yalnızca "bilimin kusursuzluğu" konusundaki onyargılarınıza indirilen yetkin ve guclu darbelere tanık olmakla kalmayacaksınız; Tanzimat'tan bu yana pozitivist bilimci bağnazlıkla dinsel bağnazlık arasındaki catışmanın icine sıkışıp kalmış Turkiye'de, bu soruna, yok edicilikten ve kopyacılıktan uzak; coğulcu, ozgurlukcu ve ozgun cozumler bulma yonundeki arayışlara katkıda bulunabilecek sınırsız kışkırtıcı argumanla karşılaşacaksınız.