E. Rennan Pekunlu _ Buyuk Patlama Bir Metafizik Araştırma Programının Eleştirisi

E. Rennan Pekunlu _ Buyuk Patlama Bir ?Metafizik? Araştırma Programının Eleştirisi:
Gizli İçerik:
Gizli içeriği görmek için mesaj yazmalısınız.


Big Bang teorisi yanlış mı?
İnternette Big Bang teorisiyle ilgili cok ilginc tartışmalarla karşılaştım. Oğrendiğim bazı şeyleri sizlerle de paylaşmak istiyorum.

Anlaşıldığı kadarıyla, uzun zamandır Big Bang karşıtı pek cok ciddi fizikci ve kozmolog var ortalıkta. Ama ne sayıları ne de etkinlikleri seslerini geniş capta duyurmalarına yetmemiş. Thomas Kuhn'un duysa hoşuna gideceği bazı sebeplerle, kozmolojide ve teorik fizikte mevcut bazı paradigmaların ve kabul goren fikirlerin barajını aşamamaktan yakınıyorlar.

Pek coğu fizikle gayet ciddi ve ve akademik duzeyde uğraşan bu kesimin - ki bu kesim dediğim kişiler birbirlerinden bağımsız, pek coğu birbirini tanımayan ve tamamen kendi fikirleri ve araştırmaları cercevesinde konuşan kişiler - iddialarına gore, aslında kozmolojideki Big Bang teorisi pek cok problem iceriyor, pek cok noktada gozlemsel verilerle celişiyor, fakat yerleşmiş bir teori olduğundan bilim dunyası ondan kolay kolay vazgecemiyor.

Bu tur fikirlerin kamuoyuna duyurulduğu populer bilim kitaplarından biri Eric Lerner'ın "Is the Big Bang a Bust? The Big Bang Never Happened: A Startling Refutation of the Dominant Theory of the Origin of the Universe." isimli kitabı. 1991'de basılmış anladığım kadarıyla.

Lerner'ın ortaya koyduğu sorunlardan biri, buyuk galaksi gruplarının nasıl oluştuğu sorunu. Bu konu fizikcilerin hala kafasını kurcalıyor. Evrenin yaşı Big Bang teorisine gore 15-20 miyar yıl civarı olmalıdır. Fakat, bu buyuk yapıların oluşması icin Lerner'a gore 100 milyar yıldan fazla zamana ihtiyac vardır.

Astronomiyle ilgilenenlerin bileceği "kızıla kayma" fenomeni, hem galaksilerin bize uzaklığını, hem de birbirlerine olan goreceli hızlarını verir. Gozlenen galaksilerin kızıla kayma oranlarının mesafeyle arttığı tespit edilmiştir. Tully ve Fisher yontemi gibi başka mesafe olcum yontemleri de kullanan fizikciler, galaksilerin hızlarının ve uzaklıkların yaklaşık olarak ne olduğunu tespit edebilmektedirler. Lerner'a gore, bu olcumler sonucunda tespit edilmiştir ki, galaksiler hicbir zaman saniyede 1000 km'den daha yuksek bir hızla hareket etmemektedir. Bu durumda ise 20 milyar yılda, olsa olsa 65 milyon ışık yılı kadar hareket etmiş olabilirler. O zaman, milyarlarca ışık yılı genişliğindeki alanlara dağılmış buyuk galaksi grupları, tek bir noktadan yayılarak nasıl oluşmuş olabilir diye soruyor.

Big Bang kozmologlarının bu sorunu cozmek icin onerdikleri acıklama, iki aşamalı bir yayılmayı gerektiriyor. Bu yuzden bazı bilim kitaplarında ya da dergilerinde "big bang iki kere oldu" turunden yorumlar gorursunuz. Bu fikre gore, bir ilk patlama gercekleşmiştir, bunu buyuk yapıların oluşmasına imkan verecek birkac yuz milyarlık bir duraklama donemi izlemiş ve sonra ikinci bir patlama gercekleşerek her şeyi daha uzak bolgelere yaymıştır. Lerner'a gore, sırf teoriyi gozlemlere uydurmak icin yapılmış ve yapay olduğu cok acıkca sırıtan bir acıklamadır bu.

Fakat bu kadarıyla bitmiyor. Teoriye yapılan bu yama, diğer bazı gozlemleri acıklamaya yetmiyor. Orneğin, bilim adamları, yaşı cok buyuk galaksiler tespit etmiş durumdalar, ki bunların oluşmuş olması gereken donemde Big Bang modeline gore evren henuz bu tur yapıların oluşmasına izin verecek kadar soğumuş durumda değildi.
Ayrıca, ilk donemlerinde evrende madde dağılımı homojendi Big Bang teorisine gore. Fakat bugun gozlediğimiz evrenin yapısı homojen değildir. Madde bolge bolge gruplaşmış durumdadır. Homojen bir yapıdan, ilk zamanlarda mevcut olan tek kuvvet olan gravitenin etkisiyle, bu gun gorduğumuz topaklı yapının nasıl ortaya cıkmış olabileceği de Big Bang teorisinin acıklamakta cok zorlandığı noktalardan biridir. Lerner'a gore, bu gozlem de cok acıkca evrenin tek bir noktadan yayılarak oluşmuş olamayacağını gostermektedir.
Bir başka sorun ise, iyi bilinen "dark matter" (kara madde) sorunu. Big Bang teorisine gore, gozlenen kızıla kayma hızlarını acıklamak icin gerekli cekim gucunu sağlayacak miktarda madde evrende gozlenememektedir. Notrinolar ve kayıp kutle hesaplarını acıklayabilecek pek cok başka acıklamaların tumu hesaba katıldığında bile, gerekli kayıp maddenin ancak yuzde biri acıklanabilmektedir.

(Ozellikle bu "dark matter" sorunuyla ilgili, bilim dergilerinde bu konunun Big Bang teorisiyle ilgili ciddi bir sorun olduğu ve artık teoriyi krize sokar hale geldiği şeklinde pek cok yorum ve fikir okuduğumu hatırlıyorum son yıllarda. Ki bunlar bilim dunyasında hala yaygın kabul goren Big Bang teorisinin destekleyicileri tarafından yazılmış makalelerde gecen yorumlar. Okuduğum bir yerde diyordu ki, Big Bang teorisiyle ilgili ortaya konan diğer problemlerin tumunun şu ya da bu şekilde ustesinden gelinebilmektedir, fakat bu kayıp "dark matter" sorunu bir turlu cozulememektedir).

Yine Lerner'ın kitabına donersek, Finlandiya'lı ve Amerika'lı bir grup bilim adamı tarafından Lerner'ın kitabının basılmasından kısa zaman once ortaya cıkartılan bir bulguya gore, aslında aranan "dark matter" evrende gercekten de yok.

Cunku, galaksilerin hızlarının olcumlerinde, astronomların iyi bildiği bazı problemler vardır. Orneğin, bir galaksi grubundaki bazı yakın tarafta bulunan bir galaksi, bize yaklaşıyormuş gibi gorunebilir. Veya, gruptan daha uzakta olan bir galaksi grubun bir uyesi zannedilebilir. Ozellikle bu ikinci duruma uyan galaksiler, hasaplara katıldığında, galaksi grubunun kendi etrafında donme hızını gercekte olduğundan yuksek gostermektedir. Galaksi gruplarındaki madde miktarı hesaplanırken, bu olcum hızları kullanıldığından, bu hızlar yanlış hesaplandığında, orneğin olduğundan fazla cıktığında, galaksi grubunun kutlesi de olduğundan fazla hesaplanmaktadır. Sozkonusu Finlandiya'lı ve Amerika'lı grubun calışmaları gostermiştir ki, bu durum aşağı yukarı tum "dark matter" gerektiren durumları acıklamaya yetecek kadar onemli bir faktor bile olabilir. Cunku yine aynı grubun dikkatleri cektiği bir gozlem var ki, her galaksi grubunun en parlak galaksisinin grup merkezi etrafında donme hızı, grubun ortalama hızından daha yavaş. Bu ya cok tuhaf bir rastlantı, ya da aslında grubun gercek hızı zannedilenden daha yavaş, ama gruba gercekte dahil olmayan galaksilerin de hesaba katılması yuzunden hız olduğundan yuksek cıkıyor. Benzer şekilde, birbirinin cekim alanına kapılmış ve gruptan uzaklaşmakta olan bir galaksi ciftinin hızı hesaba katıldığında benzer bir problem ortaya cıkmaktadır aynı grubun calışmalarına gore.

Kısacası, Lerner'ın dediğine gore aslında bu calışmalar, belki de ortada gercekten de hic "dark matter" olmadığını gosteriyor. Evren, neyi gozluyorsak ondan ibarettir gorunuşe gore diyor. Fakat ekliyor, bu durumda ise, ortaya bir sorun cıkıyor: Big Bang teorisine gore, eğer aranan kara madde yoksa, galaksiler, yıldızlar ve gezegenler oluşamaz!
Kısacası, kitap cok onemli konulara parmak basıyor. Fakat tek bir kitaba bakıp, bilimsel teoriler hakkında hukum vermek elbette ki cok doğru değil. Bu yuzden, bu kitapla ilgili eleştirileri vs. de inceledim. Kitapta sozu edilen iddialara cevap vermeye calışan Big Bang fizikcilerinin veya kitabın kritiğini yapan kitap eleştirmenlerinin yazılarını okudum. Karşı cıkılan noktaların genellikle "Populer bilim kitabı yazarak yerleşik teoriler curutulemez", "Uzmanlar hala Big Bang'den vazgecmiş durumda değiller", vs. turunde olduğunu gordum. Teknik ayrıntılarla ilgili acıklamalar da var yer yer, fakat hic birinde Lerner'ın yanlış bilgi verdiği soylenmiyor. Sadece sorunları biraz abarttığını soyleyenler var. Bir de Lerner'ın Big Bang'e alternatif olarak sunduğu Plazma Kozmolojisi kuramının gozlemleri acıklamada Big Bang'den cok daha zayıf olduğu turunde yorumlara rastladım. (Fakat orneğin bu son nokta, kitabın asıl onemli kısmıyla, yani Big Bang teorisinin sorunlarıyla ilgili bir cozum ortaya koyan bir caba değil tabi ki. Lerner'ın onerdiği alternatif daha bile zayıf olabilir, ama bu Big Bang doğru demek değil). Bilinenler haricinde ve Lerner'ın zaten hesaba kattığı acıklamalar haricinde, gercekten sorunları ortadan kaldıran veya Lerner'ın ciddi şekilde yanıldığını gosteren acıklama ise pek goremedim.

Yalnız şunlar deniyor. Orneğin, Lerner'ın teorinin iyi acıkladığı konularla ilgili bir yorum yapmadığı, fakat iyi acıklayamadığı konulara aşırı yuklendiği soyleniyor. Cunku orneğin, Big Bang teorisinin en onemli kanıtlarından biri sayılan Kozmik Arkaplan Radyasyonunun olculmuş olması ve bu değerin Big Bang teorisinin ongorduğunden biraz da duşuk cıkmış olmasına rağmen yine de pek coğunun fikrine gore yeterince yakın olması, hatta butun bunlar bir yana, boyle bir radyasyonun varlığının bile tek başına Big Bang teorisinin onemli bir dayanağı olduğu soyleniyor. Cunku bu fenomeni, Big Bang teorisinden başka acıklayabilen, hatta acıklamaya yaklaşan bir fikrin dahi olmadığı soyleniyor. (Fakat aşağıda acıklayacağım gibi, aslında bu tur bir fikir var. Kozmik arkaplan radyasyonunu, yıldızların uzayı ısıtması fikriyle acıklamaya calışanlar var).

Bu şekliyle, Lerner'ın eleştirilerini yaratılışcıların Evrim'e saldırılarına bile benzetenler var. Nasıl ki yaratılışcılar doğru durust bir alternatif getirmeden, biyolojideki yerleşik bir teori olan evrime saldırıp dururlar ve teorinin iyi acıkladığı noktaları gozardı ederler, Lerner ve diğerlerinin de kozmolojinin yerleşik bir teorisi olan Big Bang icin aynı şeyi yaptığını soyleyenler var.

Fakat bu tartışmada olaylar ilginc şekilde tersine donmuş gorunuyor. Lerner ve benzer duşunenler, Big Bang teorisinin bu kadar populer hale gelmesinin, yaygın kabul gormesinin ve aleyhinde bunca delile rağmen bilim adamları tarafından bile hala kolay kolay terkedilememesinin altında bu teorinin dinsel yaratılış fikirlerine destek sağlaması (daha doğrusu destek sağladığının zannedilmesi) olduğunu soyluyorlar.

Aslında bu konu cok ilginc, cunku big bang teorisi şimdiye kadar Evrim-Yaratılış tartışmalarında iki taraf tarafından da değişik vesilelerle kendi teorilerini desteklemek amacıyla kullanılmış durumda. Bu yuzden, ilginctir, pek cok yaratılışcılık propagandası yapan kaynak, bu teoriden ofkeyle bahseder ve şiddetle reddeder. Bunların arasında, ozellikle bizim Harun Yahya'nın bolca cevirilerini yaptığı ICR (Institute for Creation Research) kurumunun yayınları da bulunmakta. Bu tur yaratılışcılar, Big Bang ve sonrasıyla ilgili fikirleri, bilim adamları tarafından evrenin gelişimini Tanrı'nın işin icine girmesine ihtiyac duymadan evrimsel bir şekilde acıklamakta kullanılmaları sebebiyle sevmiyorlar. Fakat, bu teorinin kendi dinsel yaratılış dogmalarına destek sağlayacak şekilde yorumlanabileceğini goren pek cok yaratılışcı ise Big Bang'e sahip cıkıyor. İşte ozellikle bu kesimin toplum uzerindeki etkileri ve dinsel dogmaların yuzyıllardır toplumsal hayata girmiş etkileri yuzunden, Lerner ve benzerlerine gore, Big Bang bugun bilinen populerliğine ulaşmıştır ve aleyhindeki onca delile rağmen hala terkedilememektedir.

Tabi, yazının başında da belirttiğim gibi, Big Bang teorisine inanmayanlar Lerner'dan ibaret değil. Bu yazıda buyuk olcude ondan bahsetmemin sebebi, Lerner'ın bu konuda ozel olarak populer bir bilim kitabı yazmış bir kişi olması. Benzer şekide Big Bang teorisini beğenmeyen ve aslında yanlışlarla ve deliklerle dolu olduğunu soyleyen başka pek cok bilim adamı da var.

Hatta bu tur bilim adamlarının calışmalarına fon sağlamak uzere kurulmuş Meta Research diye kar amacı gutmeyen bir kurum bile var. Cunku Big Bang aleyhinde calışma yapan bilim adamlarının, bu calışmaları icin normal kaynaklardan kolay kolay fon bulamadığını soyluyor bu kurumun kurucuları. (Meta Research'un web sayfası: 301 Moved Permanently).

Bu kurumun web sayfasında, Big Bang teorisinin en buyuk 10 problemi diye bir liste de verilmiş durumda. Bu listeyi kısaca cevirmeye calışırsak:

1) Statik evren modelleri, eldeki verilere genişleyen evren modellerinden daha iyi uyuyor.

2) Kozmik arkaplan radyasyonunun Big Bang'den kalma bir artık olduğu fikrinden ziyade, uzay boşluğunun yıldızların ışığı tarafından ısıtılması yoluyla oluştuğu acıklaması daha akla yatkın.

3) Elementlerin oluşumunu acıklamak icin Big Bang modelinde cok fazla parametre ayarlaması yapmak gerekiyor.

4) Evrenin Big Bang teorisine gore hesaplanan yaşı (15-20 milyar yıl) evrende gozlenen buyuk yapıların (galaksi grupları) ve onların arasındaki buyuk boşlukların oluşmasına yetecek kadar fazla değil.

5) Kuasarların ortalama ışık şiddetinin zaman icinde tam belli bir şekilde azalması gerekiyor ki, ortalama parlaklıkları tum kızıla kaymalarda aynı kalsın. (Ki boyle birşeyin olasılığı cok duşuk).

6) Galaksi gruplarının yaşı, evrenin yaşından daha buyuk gozukuyor.

7) Galaksilerin yerel hareketleri, her tarafı uniform olması gereken bir sonlu evren modeli icin fazla yuksek gorunuyor.

8) Big Bang teorisine gore, evreni oluşturan asıl baskın maddenin, iceriği ve varlığı belirsiz olan "kara madde" olması gerekiyor. (Kara maddenin normal maddeden cok daha fazla olması gerekirken varlığı bile tartışmalı durumda... En azından baskın madde turu olmadığı ortada).

9) Gozlenen en uzak galaksiler (ki bunların en eski galaksiler olması gerekiyor) galaksilerin evrimi konusunda yeterli kanıt gostermiyor. (Yani daha yeni galaksilerle aynı gelişmişlik duzeyinde gorunuyorlar, ki Big Bang teorisine gore zaman icinde galaksilerin evrim gecirmiş olmaları gerekiyor). Ve bunların bazıları en sonuk kuasarlardan daha yuksek bir kızıla kayma gosteriyor.

10) Gunumuzde gozlediğimiz acık evren eğer başlangıc anına dondurulseydi, evrende gozlenen maddenin gercek yoğunluğunun kritik yoğunluğa oranının 1'den sadece 10 uzeri 59'da bir kadar farklı olması gerekirdi. Daha fazla bir fark ya coktan kendi uzerine cokmuş, ya da coktan dağılıp gitmiş bir evren ortaya cıkartırdı.
Bu maddeler, dediğim gibi Meta Research'ten alınmış bilgiler. Fakat pek coğu, big bang aleyhine olarak rastladığım diğer fikirlerle de paralellik iceriyor. Dolayısıyla, Big Bang'in sorunları konusunda, teoriyi kabul etmeyen bilim adamları arasında aşağı yukarı bir fikir birliği var gibi.

Ayrıca, yine onemli bulduğum icin burada belirtmek istediğim birbaşka nokta, evrendeki tum galaksilerde gozlenen kızıla kaymanın Doppler etkisinden değil, Compton etkisinden kaynaklandığını iddia eden uzmanlar da var. Bilindiği gibi, Doppler etkisi, bizden uzaklaşan veya yaklaşan bir dalga kaynağının urettiği dalgaların dalga boyundaki kaymayı ifade ediyor. Kızıla kayma uzaklaşma, mora kayma yaklaşma anlamına geliyor. Tum galaksilerin ise kızıla kaydığı tespit edildiğinden, tum evrenin her an genişlediği duşunuluyor. Bu etki, konsantre elektronların icinden gecen ışığın bu elektronlara enerji kaybetmesi anlamına geliyor ve bu etki de kızıla kayma uretiyor. Galaksiler arasındaki boşluk eğer serbest elektronlar ve pozitronlarla doluysa, bu boşluk icinden gecen ışığın kızıla kayma gostereceği de tespit edilmiş. Bu durumda, ışık boyle bir ortamda ne kadar uzun sure seyahat ederse kızıla kayması da o kadar yuksek olacağından, bu durum galaksiler ne kadar uzaksa kızıla kaymalarının da o kadar fazla olduğunu soyleyen o gozlemleri de acıklamış olur. Kuasarların ise, kendi bunyelerinde yer alan bulanık bir atmosfer icinde bulunan serbest elektronların sebep olduğu Compton etkisinden dolayı cok daha yuksek bir kızıla kayma gosteriyor olabileceğini duşunuyorlar.

Gorunduğu kadarıyla Big Bang ile ilgili cok ilginc fikirler ve tartışmalara rastlamak mumkun internette. Bu yazıda yazdıklarım, bilim dunyasında hala yerini koruyan onemli teorilerden biri olan Big Bang'i ne derece curutur, işin o kısmını okurların takdirine bırakıyorum. Ben kişisel olarak, Big Bang aleyhine yazılmış fikirlerden oldukca etkilendiğimi soyleyebilirim. Fakat tum bunlar, Big Bang gibi yerleşik bir teoriyi bir cırpıda silip atmak icin yeterli olur mu, orasını bilemem.

Bilim dunyasının kuralları ve işleyişi bellidir. Elbette ki Thomas Kuhn gibilerin de belirttiği gibi, kimi zaman bilim dunyasında paradigmaların terkedilmesi zor da olsa (ve bu duraklamalara, veya yanlış fikirlerin uzun sure tum bilim kamuoyu tarafından korunmasına da sebep olsa), herhangi bir bilimsel teoriyi bu tur ithamlarla kolayca terketmek de iyi bir bilimsel pratik olmasa gerek. Sonucta eğer bilimin yontemine guveniyorsak, eninde sonunda da olsa, ağır aksak da olsa doğrulara ulaşacağına guvenmemiz gerekiyor.
Duşunce Dunyası

Sevgili E. Rennan Pekunlu ile yıllar once bir kac etkinlikte bu konularda uzun ve keyifli sohbetler yapma olanağı bulmuştum.