• 18-07-2022, 22:06:46
    #1
    Gizli İçerik:
    Gizli içeriği görmek için mesaj yazmalısınız.



    "Herhangi bir insanın vahşetin en amansız boyutlarını gosteren fotoğraflarla ilk defa karşılaşması, bir tur ifşadır, prototipik acıdan da modern ifşadır. Benim kendi payıma bu ifşayı yaşadığım an, Temmuz 1945'te Santa Monica'daki bir kitapcıda tesadufen gorduğum Bergen-Belsen ve Dachau fotoğraflarıydı. O gune değin -fotoğraflarda ya da gercek hayatta- gormuş olduğum hicbir şey, icimi bu denli keskince, derinden ve anında deşmemişti. Gercekten de, tam olarak ne hakkında olduklarını kavramam yılları alsa bile, hayatımı o fotoğrafları gorduğumden onceki donemim (o zaman henuz on iki yaşındaydım) ile sonraki donemim olarak ikiye ayırdığımı soylersem abartıya kacmış olmam. Onları gormem neye yaramıştı? Kaldı ki, fotoğraftan başka bir şey değildi onlar -o gune değin hemen hic haberim olmamış ve etkilemek icin de hicbir şey yapamayacağım bir olayın, hemen hic tasavvur edemeyeceğim ve dindirmek icin de elimden en ufak bir şey gelmeyecek olan bir ıstırabın fotoğrafları. Fakat o fotoğraflara baktığımda icimde bir şey kırılmıştı. Bir sınıra dayanmıştım ve bu salt dehşetin sınırı değildi; tesellisi mumkun olmayan bir kedere duşmuş, yaralanmıştım, ama duygularımın bir kısmının katılaşmaya başladığını da hissetmiyor değildim; icimde bir şey olurken, bir şey de hÂl feryat edip duruyordu."