Walter Kaufmann, İnsanı Anlamak -I: Goethe, Kant, Hegel, cev. Aziz Yardımlı, İdea Yayınevi, 2014 (3. baskı), 200 s.
“Kant ve Hegel birer profesor olan ve akademik olmaktan ve populerlik uğruna değil da daha cok meslektaşları icin yazmaktan gurur duyan modern felsefeci imgesini ve modelini yaratmak icin başka herkesten cok daha fazlasını yaptılar. Gene de calışmalarının nasıl insan oznelliğinin yaratıları olduğunu ve dehalarından az olmamak uzere karakterlerini de yansıttığını gorduk. Başkalarının ustunde durmaktan ve insan anlığını tanrıların bakış acısından gormekten uzak, kitaplarında kendi kişisel sorunlarını cozduler. Ve Goethe'nin gelişimin belirleyici onemi uzerinde diretmesinden ve bilim anlayışından bugun de bir şeyler oğrenebiliriz. Bir bilimci olduğu denli de bir şair olarak, şiir ve bilimin butunuyle ayrı olmadıklarını ama aynı anlığın yaratıları olduğunu biliyordu. Anlığı keşfedecek olanların şiir ve sanatı goz ardı etmeye gucleri yetmez.”
Walter Kaufmann
***
[Arka kapaktan]
Felsefe isteyen ve kişisel bir soylem yerine tanıtlama ve kavramsal sağınlık bekleyen okur Kaufmann'da tam tersini bulacak, kişisel-kulturel eleştirinin felsefe uzerine uygulanmasının enteresan bir orneği ile karşılaşacaktır. Kaufmann'ın cozmeyi ustlendiği problem "anlığın keşfi"nden daha azı değildir ve gene de Kaufmann bu iş icin tanıtlama gibi bir istemin butunuyle gereksiz olduğunu, aslında boyle bir istemin insan usunun gelişiminin onune bir "engel" cıkardığını duşunur. Buna gore Hegel'in felsefi cabayı yeniden diriltebilmek ve modern dunya icin sağlığına yeniden kavuşturabilmek icin onemini oylesine vurguladığı kurgul-kavramsal yontemin sozu bile edilmez, Mantık Bilimi butunuyle bir yana bırakılır ve bunun yerine Hegel'in kendisinin bir "genclik yapıtı" olarak gorduğu Gorungubilim neredeyse felsefesinin butunu olarak alınır. Bilimsel gorguculer ve mantıksal pozitivistler, giderek nihilistler, materyalistler ve postmodernistler bile "felsefe" yaparken ve kendi kişisel olgusallık tablolarını cizerken, nicin yazınsal eleştirmenler boyle bir doyumdan yoksun kalsınlar? Kaufmann'ın calışması hic kuşkusuz Goethe, Kant ve Hegel uzerine yazılabilecek en az ozsel, en az derin acımlamalar arasındadır. Ama eğer kulturel bir inceleme icin aşırı olacak felsefi olcutlerden vazgecersek, calışma yaratıcı bir hermeneutik ustasının urunudur ve bu niteliği ile acıkca pek cok felsefecinin hermeneutik uyuşukluğuna ciddi katkılarda bulunacak bir girişimdir.
Aziz Yardımlı
*Aziz Yardımlı gercekten kelimenin her anlamıyla “ilginc” bir insan. Kendini bir cevirmen ve yayıncı olmaktan ziyade, oncelikle bir felsefe misyoneri (ki bence de oyledir), belki az cok da bir duşunur/feylesof (bundan emin değilim) olarak gorduğunden olacak, maddi-manevi onca kulfet altına girerek cevirip bastırdığı kitapların arka kapak tanıtımlarında bile, herhalde aydın sorumluluğunun asgari gereği olarak kendince “doğrucu Davut”luktan (aydın olmak, normatif bir tanımla yetineceksek, muzmin bir “doğrucu Davut”luktan başka nedir?) uzak duramıyor, sozunu --doğru ya da eğri-- esirge(ye)miyor ve bu ornekte olduğu gibi (evet, bu sadece bir ornek, cok daha beterleri var!) “kendi” kitabını kotuluyor; adeta, ey okur, “uyuşukluğuna ciddi katkılarda bulunacak” bu “sığ” kitabı zinhar satın alma, okuma, okutma, demekten kendini alamıyor.
Olur da bana fikrimi sorarsanız, siz yine de -- Aziz Yardımlı’ya inat ya da rağmen!-- satın alın, olmadı indirin, ama okuyun, okutun, derim, nacizane…
el-fakîr, el-hakîr Acem
Alıntıdır • PDF-cs • 2.79 MB