İnsanlık tarihi boyunca evrenin ve yaşamın nasıl ortaya cıktığı ve bu ortaya cıkışta herhangi bir amac olup olmadığı sorusu, felsefe ve ilahiyat cevrelerinin en temel konularından biri olmuştur. Ozellikle 20. yuzyılın son ceyreğinden itibaren evrenin kaynağı ve kaderi ile ilgili sorularla ilgilenen akademisyen sayısında onemli bir artış olduğu gorulmektedir. Bu akademisyenler icinde ileri seviyede uzmanlık sahibi filozoflar, ilahiyatcılar ve bilim adamları bulunmaktadır. Bu modern metakozmolojistler hem mikro hem makro olcude pek cok soruyu gundeme getirmişlerdir: İnsan ve evren yaratılmış mıdır? Yoksa kor tesadufler sonucu mu meydana gelmişlerdir? Evren nicin olduğu gibidir? Nicin sonu varmış gibi gorunur? Uzay, zaman, madde, enerji ve bilincin, arkasındaki guc nedir? Ve bunlar neden bu kadar hassas bir denge icindedirler? Oyle ki bunların temel yapısındaki en ufak bir farklılık, yaşamın varlığını ve devamlılığını imkÂnsız kılacak duzeydedir. Evrenin varlığı icin ne gibi kozmik birleşimler gereklidir ve bunlar akıllı bir yaşamı nasıl desteklemişlerdir? Belki de en buyuk metakozmolojik soru Leibniz?in dediği gibi felsefî acıdan şu şekilde sorulabilir: ?Neden hicbir şey yerine bir şeyler var??. Evrendeki, aklın sınırlarını zorlayan karmaşık yapıya ve yaşamın ortaya cıkmasına engel olabilecek sayısız faktore rağmen nasıl olmuştur da yeryuzunde yaşam ortaya cıkmıştır? Bu gibi sorulara cevap bulmak icin ozellikle astronomi, fizik, astrofizik, kimya, biyoloji, biyokimya, molekuler biyoloji, hucre biyolojisi gibi alanlarda modern bilimin verileri ışığında bilim adamları tarafından ceşitli yaklaşımlar ortaya konulmuştur. Soz konusu yaklaşımlar ise pek cok bilim adamının acık bir şekilde ifade ettiği bir gerceğe dikkatleri cekmektedir: ?Tanrı Var?.
Gizli İçerik:
Gizli içeriği görmek için mesaj yazmalısınız.