Makal, yurdumuzun cileli yazarlarından biridir. Cilesi, halkcı, toplumcu yazar olmasından ileri geliyor. Yoksa, bugun O da sonsuz bir rahatlık icinde olurdu. Eline, cok para kazanma fırsatları gecmişti. Amacı para kazanmak olmadığından, boylesi ucuz rahatlıklara kendini kaptırmadı. Onunde, bugun pek coklarının duşunde yaşattığı koltuklar duruyordu. O, iskemlede oturmayı koltuğa yeğ tuttu. Cunku Makal, bir halk yazarı olarak ortaya cıkmıştı, halk yazarı olarak yaşayacaktı. Yerli halklı, o yukseldiği oranda O da yukselecekti. Boyle olmak, halk yazarı olmanın gereklerindendir.
Ne diyor Sartre: “Ac bir dunyada edebiyatın işi nedir? Yazar herkese seslenmek, herkesce okunmak istiyorsa, aclıktan olen milyarlardan yana olmalıdır. Bunu yapmadıkca, mutlu bir azınlık hizmetindedir ve onun gibi somurucudur.”
Eski kuşağın, “Ayağı nalınlı kızların tıpış tıpış raks ettiği yer” olarak tasvir ettiği Anadolu koyunun ustundeki kalın ve karanlık perdeyi yırtıp atmak ancak Mahmut Makal’a nasip olabilmiştir. Makal, boyle mutlu bir akımın oncusudur. İşini cok iyi bilen bir yazardır, bu yuzden teslim bayrağını cekemez. Edebiyatı, “edebiyat olsun” diye yapan eski kuşaktan değil cunku.
Geri bırakılmış bir halkın acısını, Makal ve Makal’lar cekecektir. Ama şurası bilinsin ki, tarihin kutsal sayfaları bu acı cekenlere yer verecektir, acı cektirenlere değil.
Anıları da kitapları kadar ozgun ve ilginc...
Ahmet Koklugiller (Caltı dergisi)