Edebiyatımızın sayfalarında Sevim Burak bir kuyruklu yıldız gibi parlayıp duruyor. Kimileyin goruş alanımızın dışına cıkıyor ama, gokyuzunde yine goruneceğini, mutlaka goruneceğini biliyoruz. Bir dergide mektuplarından secmeler okudum. Uzgun, olumcul bir ofkeyle konuşuyordu. Bu mektup orneklerinde buyuk bir kuskunluk duyumsanıyor, cocuksu heyecanların tersine. Umduklarını bulamamış olmanın tedirginliği, dahası, korku, yok edilmek, yazıda cizide soykırımına uğramak korkusu, dehşet verici bir endişe... Gozlerini, ellerini yok sayanlardan oc alabileceğini soyluyor. Mektuplar, soylentilere bakılırsa, suclamalar, sovguler, ithamlarla yukluymuş. Yayınlanmaması daha doğruymuş... Boyle duşunmuyorum. Cunku bu mektuplarda Sevim Burak'ın kimler icin neler soylemiş olduğunu okumayacağım. Yalnızca sozcukler, gizemli, puslu, erincsiz sozcukler gonlumu celiyor. Surup gitmiş karabasan, biz okurlara, kendi azap kapılarımız icin bir kılavuz olamaz mı?
Baskı yılı: 1990
Sayfa Sayısı: 293
Yayınevi: Logos
Aranabilir PDF + 3.7 MB
Yandex
Mediafire