Mario Levi ilk kez bu kadar icerden yazıyor kendisini,
kendi kendisiyle soyleşiyor, kendine sorular soruyor. İcimdeki İstanbul Fotoğrafları, Mario Levi?nin ?Mario Levi? olarak portresi... Renklerini, dillerini, insanını ayırmadan kucaklayan bir kent olarak İstanbul?un da portresi?.
1950?lerin İstanbulunda ?Mario Levi? adıyla doğmak, cocuk olmak, buyumek, erkek olmak, yazar olmak uzerine sorular... Şehir değişir donuşurken, Mario Levi de nasıl değişmiş donuşmuştur, onun uzerine sorular...
?Herkes kendi dilinde oluyordu. Dilini fırtınalardan korumak icin, yeterince duyurulamayan o yangınları, depremleri, aynaların acımasızlığını taşıma umuduyla en korunaklı yerlerinde hayatta tutmaya calışanların
sozleri... Bu sozlerin cağrısını hep duymak istemiştin.
Dil... İnşa etmek istediğin dil, hangi dildi? Evlerin, odaların, sende Turkceninkinin yanı sıra, başka dil dunyalarının, Fransızcanın ve Yahudi İspanyolcasının renkleri, sesleri ve duygularıyla da kalmıştı. Tabii aynı zamanda kaygıları, korkuları ve ice kapanmalarıyla da... Cocukluk gunlerinde bu yaşadıklarının, şehrinin tarihinin, sendeki tarihinin kacamayacağın gercekleri arasında yer aldığının farkında değildin. Şehir seni kendisine, bu cağrısıyla da bağlıyordu. Biliyordun, cok iyi biliyordun asıl farklılığın, seni yazıya cağıranın o aynalardan geldiğini.?
Sayfa Sayısı : 376
Baskı Yılı : 2010