Camille, erkek kardeşi Paul Claudel?e yazdığı bir mektupta caresizlik icinde şoyle haykırmıştı: ?Akıl hastanesi! Evim diyebileceğim bir yere sahip olma hakkım bile yok! Onların keyfine kalmış işim! Bu, kadının somurulmesi, sanatcının olesiye ezilmesi? Mahsus kacırdılar beni, onlara tıkıldığım yerde fikir vereyim diye; yaratıcılıklarının ne kadar sınırlı olduğunu biliyorlar cunku. Kurtların kemirdiği bir lahana gibiyim şimdi, yeni filizlenen her yaprağımı buyuk bir oburlukla mideye indiriyorlar.

Bilmiyorum, kac yıl oldu buraya kapatılalı, ama tum hayatım boyunca urettiğim eserlere sahip cıktıktan sonra şimdi de kendilerinin hak ettikleri hapishane hayatını bana yaşatıyorlar. Butun bunlar Rodin şeytanının başının altından cıkıyor. Kafasında bir tek duşunce vardı zaten; kendisi oldukten sonra benim sanatcı olarak atılım yapıp onu aşmam? Bunu engellemek icin de yaşarken olduğu gibi olumunden sonra da ben hep mutsuz kalmalıydım. Her bakımdan başarıya ulaştı işte!

Bu esaretten cok sıkılıyorum? Eve hic donemeyecek miyim, Paul??




Camille 1943 yılında tam 30 yıl yaşamak zorunda bırakıldığı hastanede ?Bu kadar yalnız kalmak icin ne yaptım?? duşuncesiyle oldu. Sanırım; ona layık gorulen yaşam, deha sahibi yaratıcı ve farklı bir kadın olmanın cezasıydı.





Gizli İçerik:
Gizli içeriği görmek için mesaj yazmalısınız.



Bir avuc toprağı yoğurmayı bile bilmeyenler.
Duygusuz yavan insanlar. Bu benim ruhum en kutsal varlığım?
Bunlar calışma saatleri. Ruhumun yandığı saatler.
Siz yiyip icerken, dalga gecerken, oburca tıkınırken, ben heykelimle yalnızdım..
Ve yavaş yavaş akan benim hayatımdı.. Bu toprağın derinliklerine kanımı akıtıyordum??
Camille Claudel