• 17-07-2022, 04:23:25
    #1


    “Kimi diyo ki, sen benden daha zenginsin diyo. Kimi, git diyo, kor musun, calış diyo, elin ayağın tutuyo, diyo. Kimi diyo, ayıp değil mi dileniyosun, diyo, terbiyesiz, diyo. Bu cocuğu sokağa cıkartıyosun, diyo. Ben de diyom ki keyfimden cıkarmıyorum ki cocuğumu sokağa, diyom. Yoksulluktan cıkartıyom, diyom.”

    “‘Kucuk cocuğunla cıkma,’ diyorum. Diyor ki, ‘Cocukla cıkmazsam kimse bana para vermiyor, kimse benden alışveriş yapmıyor. Ya da cocuğumla cıktığım zaman mendil veriyorum,’ diyor: ‘Kac lira,’ diye soruyorlar. ‘Bir lira,’ diyorum. ‘Al sana beş lira,’ diyorlar. Ama cocuksuz cıktığında bir lirasını veriyor.”

    Tarihin en eski mesleklerinden biri de dilencilik. Aslıcan Kalfa-Topateş, kitabında her şeyden once dilenciliğin, yoksullar icin bir hayatta kalma stratejisi olduğunu hatırlatıyor. Tarihsel devamlılık olduğu gibi, bir değişim de var ama: Feodaliteden kapitalizme ve kapitalizm icinde refah devletinden kureselleşmeye, dilenciliğin “bağlamının” nasıl değiştiğini goruyoruz.


    Kitabın geniş bolumunu, Turkiye’nin toplumsal tarihinde dilenme kulturu ve onun değişimi oluşturuyor. Dilenciler nasıl algılanıyor, nasıl muamele goruyorlar, onlar kendi faaliyetlerini nasıl algılıyor, gordukleri muamelelere nasıl tepkiler geliştiriyorlar? Yoksullukla ve sosyal yardım rejimiyle dilencilik arasındaki ilişki nasıl bicimleniyor?

    Yuz cevrilen, “gorulmeyen”, en fazla “sosyal bir yara” deyip gecilen bir olgu hakkında, oncu bir calışma.


    Yayınevi: İletişim
    Basım Yılı: 2015


    Aranabilir PDF + 5.5 MB

    Mediafire

    Gizli İçerik:
    Gizli içeriği görmek için mesaj yazmalısınız.