• 16-07-2022, 21:18:18
    #1











    Bir insanın yuzundeki cizgilere bakarak neleri yaşadığını cıkarabilir miyiz? Kaldı ki ortada kendisi değil de bir fotoğrafı, heykeli ya da resmi varsa, bunlar o insanın yaşadığı gercekliği ne kadar yansıtır? Dolayısıyla, cizgilere bakılarak yazılanlar ve bu yazıları okuyanların yazdıkları nasıl bir tarihtir? Gecmiş ye bir daha geri gelmeyecek hayat deneyimini bıraktığı izlere bakarak aslına uygun olarak yeniden yaratmak mumkun mudur? Yani nesnel ve tek bir tarih yazılabilir mi? Yuzdeki aynı cizgilerden hem aşk acısı hem gecim sıkıntısı hem de kurak iklimin izleri okunabiliyorsa, tarihcinin kurduğu tarih metninin edebiyatcının kurduğu oykuden farkı nedir? İşte Alun Munslovv Tarihin YapısokumJnde bu sorulara yanıt arıyor. Tarihe, ozellikle kendi tarihine cok meraklı olup da tarihci ve tarih metninin kendisi uzerinde pek durmayan bir entelektuel iklimde bu soruların hayati onemi ortadadır. Foucault’ya gore ifade edersek, tarih gecmiş hakkında tarihcilerin cağdaş soylemlerinden ibarettir ve bu tarih, her bilgi gibi iktidar ilişkilerinin kurulmasında ve surdurulmesinde kullanılır.
    Munslovv bu kitapta, pozitivist ve ampirist tarih anlayışlarının eleştirisi temelinde, postmodern tarih anlayışına bir giriş yapıyor ve sorunlarını tartışıyor:
    Tarih salt zihinsel ya da salt dilsel bir kendilik olmadığı gibi nesnel de olamaz. Gecmişten bize kalan izler vardır. Ama bu izler kendi başlarına dilsizdir: Onları dillendiren tarihcidir. Tarihci, fiilen var olan gecmişe acıklayıcı, ideolojik, siyasi nedenlerle hikÂyeler dayatarak bir anlatı, yani tarih yaratır. Daha doğrusu, Foucault’nun “epistemlerinin art arda dizilişi gibi, mecazların akışıyla yaratılan bir anlatıyla gerceklik etkisi yaratır tarihci.
    Dilin gercekliği ne kadar yansıtabildiği, tarih ve tarihcinin neyi anlattığı, tarihsel gerceklerin ne kadar gercek olduou soruları ortadayken yine de tarih yazılabilir mi? Yoksa şoyle mi demeliyiz:
    Tarih mumkun değildir, gecmiş olsun...






    Alun Munslow - Tarihin Yapısokumu
    Ayrıntı, 2000, 293, Abdullah Yılmaz, İnceleme







    Gizli İçerik:
    Gizli içeriği görmek için mesaj yazmalısınız.