Yirminci yuzyılın en onemli duşunce geleneklerinden biri olan Frankfurt Okulu, eleştirel teoriyi radikal anlamda yeni bir bilgi bicimi olarak sunmuş ve bu bilginin bizleri gercek veya doğru cıkarlarımız konusunda aydınlatacağını ve coğu zaman farkında olmadığımız baskı bicimlerinden, zorlamalardan kurtaracağını savunmuştur. Faşizmin en guclu olduğu donemde bir direniş soylemi olarak geliştirilmiş olan eleştirel teori, totaliterlikle birlikte duşunduğu aydınlanma kavramının kendisini de sorunsallaştırmış, bu kavramın toplum bilimlerindeki yontem sorunuyla ilişkisini ortaya cıkarmış ve dolayısıyla yontem tartışmasına kalıcı bir siyasi icerik kazandırmıştır. Frankfurt Okulu duşunurlerine gore bu tur bir teori sadece bir araştırma nesnesi olarak toplumsal dunyanın değil, aynı zamanda bu dunyanın bir parcası olarak teorinin kendisinin ortaya cıkmasını sağlayan ya da gerektiren koşulların ve yapacağı etkinin de bir acıklamasını vermelidir. Dolayısıyla donuşlu bir yontem benimseyen eleştirel teori pozitivizmin nesneleştirici bilim anlayışını ve bu anlayışın bir parcası olan ozne/nesne ayrımını reddeder. Adorno, Horkheimer ve Marcuse gibi duşunurlerin calışmalarıyla başlayıp Habermas?a uzanan bu teori turunun ilk ornekleri ise Marx ve Freud?un eserlerinde karşımıza cıkar.
Raymond Geuss, Eleştirel Teori: Habermas ve Frankfurt Okulu?nda bu temel iddiaların ayrıntılı bir analizini veriyor ve gecerliğini tartışıyor.Toplumsal fenomenleri betimleyip acıklamakla yetinmeyen, aynı zamanda eleştiren bir bilimsel teori mumkun mudur? Mumkunse empirik bilimlerden nasıl ayrılır? Bu sorulara cevap ararken eleştirel teorinin pozitivizmle hesaplaşmasına geniş yer ayıran Geuss, cıkış noktası olarak ideoloji kavramını alıyor. Bu kavramın farklı anlamlarını kuşatan kapsamlı bir tartışma cercevesinde, ideolojinin inanc ve cıkarlarımızla ilişkisini, bir ideoloji eleştirisinin gerektirdiği doğruluk ve bilimsellik kriterleri ve bu eleştirinin sağladığı ?aydınlatıcı? ve ?ozgurleştirici? bilgiyi, ozellikle felsefi bir cercevede sorguluyor. Frankfurt Okulu sadece modern kapitalist toplumu ve faşizmi değil, onlara karşı geliştirilmiş muhalif soylemleri de yonlendiren bir bilim ve aydınlanma anlayışının maskesini duşurerek toplum bilimlerinde kalıcı bir etki yapmıştır. Bu soyleme bir giriş niteliği taşıyan Eleştirel Teori, getirdiği analitik bakış acısıyla sadece eleştirel teoriyle ilgilenenler icin değil, toplum bilimlerinin amacı ve yontemi konusunda calışanlar icin de kalıcı bir başvuru kaynağıdır.
Raymond Geuss, Eleştirel Teori: Habermas ve Frankfurt Okulu?nda bu temel iddiaların ayrıntılı bir analizini veriyor ve gecerliğini tartışıyor.Toplumsal fenomenleri betimleyip acıklamakla yetinmeyen, aynı zamanda eleştiren bir bilimsel teori mumkun mudur? Mumkunse empirik bilimlerden nasıl ayrılır? Bu sorulara cevap ararken eleştirel teorinin pozitivizmle hesaplaşmasına geniş yer ayıran Geuss, cıkış noktası olarak ideoloji kavramını alıyor. Bu kavramın farklı anlamlarını kuşatan kapsamlı bir tartışma cercevesinde, ideolojinin inanc ve cıkarlarımızla ilişkisini, bir ideoloji eleştirisinin gerektirdiği doğruluk ve bilimsellik kriterleri ve bu eleştirinin sağladığı ?aydınlatıcı? ve ?ozgurleştirici? bilgiyi, ozellikle felsefi bir cercevede sorguluyor. Frankfurt Okulu sadece modern kapitalist toplumu ve faşizmi değil, onlara karşı geliştirilmiş muhalif soylemleri de yonlendiren bir bilim ve aydınlanma anlayışının maskesini duşurerek toplum bilimlerinde kalıcı bir etki yapmıştır. Bu soyleme bir giriş niteliği taşıyan Eleştirel Teori, getirdiği analitik bakış acısıyla sadece eleştirel teoriyle ilgilenenler icin değil, toplum bilimlerinin amacı ve yontemi konusunda calışanlar icin de kalıcı bir başvuru kaynağıdır.