İletişim Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 208
Format: ePub
Cizgilerin kurelere, zamanın sonsuzluğa, sonsuzlukların da hayÂllere donuştuğu bir hikÂyedir bu. Sıradan insanların sıra dışılığı, bilinen hikÂyelerin duşlere donuşumu, zaafların asîlleşmesi, erdemlerin ardındaki gunÂhkÂrlık tum ictenliğiyle akacak zihinlere. İnsan olmanın en zayıf ve en yuce yanları, bir hikÂyenin dokunuşuyla bir kez daha bilinebilir olacak.
İhsan Oktay Anar, bu yeni duşuyle sizleri bir kez daha şaşırtacak. Cizgilerde değil kurelerde gezinecek, bilinen zamanların bilinmeyen anlarına yolculuk edeceksiniz. Alışık olmadığınız bu dunyanın kapısından girdiğinizde Âşinalık hissedecek, sadeliğin ihtişÃ‚mına teslim olmanın rahatlığıyla kendinizi akışta yolculuk ederken bulacaksınız.
Kapaktaki Cizim: İhsan Oktay Anar
Kitaptan bir bolum: "Benzin tankları da doldurulduğunda vakit gece yarısını coktan gecmişti. Zeplinin kumanda kabinine once Selahattin cıktı ve alavereye tırmanıp motor kabinine gecti. İhsan Sait ve İdris Dede ise ahşap merdivenden kumanda kabinine cıktılar. Aman Baba, aşağıda amelelerin başındaydı.
Yukarıdaki kumanda ve motor kabinlerinden yirmişer uclu iniş palamarları sarkıtıldı. Aşağıdaki Aman Baba?nın emriyle 60 kadar amele bu palamarlara asıldı. Aman Baba?nın, ?Hazır ol! Dikkat! Şimdi!? demesiyle, bu iş icin gorevli ameleler, zeplini kum torbalarına bağlayan halatları baltayla kopardılar. İşte tam bu anda palamarlara var gucleriyle sımsıkı asılan adamların ayakları yerden kesilir gibi oldu.
Aman Baba korkuyla, ?Herkes palamarlara!? diye bağırınca geri kalan ameleler de telÂşla koşuşturup halatlara asıldı ve tepesi neredeyse hangarın tavanına değen zeplin hasar gormekten boylece kurtuldu. Aman Baba, ?Haydi arslanlarım! Goreyim sizi!? diye haykırdıktan sonra, adamlar kendilerini paralayarak, zeplini hangardan dışarı cekmeye başladılar. Goklere yukselmek icin can atan bir ejderhaya benzeyen hidrojen dolu devÂs hava sefînesinin halatlarına asıldıkları icin, zaman zaman ayakları yerden kesili kesiliveriyor, yerden yukseldikleri boylesi durumlarda, sanki boşlukta koşuyorlarmış gibi bacaklarını sallıyorlardı.
NihÂyet dışarı cıktıklarında bu kez kendi terleriyle değil şiddetli yağmurla ıslandılar. Ustelik zeplini oraya buraya kımıldatan şiddetli ruzgÂr amelelerin işlerini zorlaştırıyordu. Aman Baba, ?Palamarları sakın bırakmayın! Kur?Ân-ı Kerim?e nasıl yapıştıysanız halatlara da oyle yapışın! 40 adımımız kaldı!? diye bağırdığında amelelerin coğunun tÂkati tukenmişti. NihÂyet zeplini hangardan yeterince uzağa goturebildiler. Ama hemen hepsi sıfırı tuketmişti.
Cok gecmeden zeplindekiler palamarları aşağı bıraktılar. Hava sefînesinin kumanda kabininde, İdris Dede actığı iskele ve sancak pencerelerindeki mesnetlere makinalı tufekleri rapt ederken İhsan Sait, makina dÂiresi telgrafının kolunu geriye cekti ve muhabere borusundan motor kabinine, ?Selo! İskele ve sancak motorleri marş! Yarım yol ileri!? diye bağırdı.
Selahattin manyetoları cevirip irtif motorlerini gurul gurul calıştırınca, zeplinin dort pervÂnesi birden, ?Flap!?.. Flap!.. Flap! Fırrrrrrrrrrrr!? sedÂsıyla donmeye başladı. İhsan Sait kordona asılıp kıc safra tankından su boşaltınca, zeplin bir sure kuyruk havada yol aldı. Ancak dumeni kırıp hava sefînesini, ruzgÂrın estiği yere dondurdukten sonra, baş safra tankının valfına bağlı kordona, meyil saati 14 dereceyi gosterene kadar asılır asılmaz, aşağıdaki herkesin uzerine zeplinden ?Foşşşşşş!? diye su boşaldı. Zeplin artık olması gerektiği gibi, pupasını ruzgÂra vermiş, burun yukarı seyrediyor, o karanlık gecede ve yağmur altında goklere yavaş yavaş tırmanıyordu! AllÂh nazardan saklasın, bu koskoca hava sefînesi gercekten muhteşemdi! MaşÃ‚?allÂh, BÂrekallÂh, l havle ve l kuvvete ill billÂh! Fakat maateessuf, işte tam bu esnÂda, bir tÂlihsizlik kapkara yağmur bulutlarını dağıttı ve dolunayın ışığı zeplini bir sure gun gibi acığa cıkardı."
NOT: ePub duzenlemesi bana ait değildir.Keyifli okumalar dilerim.