defne samyeli, hayali, hello dergisi, roportajı, haberleri burada arkadaşlar







Eski Turkiye guzellerinden olupta, şimdilkerin başarılı haber spikeri Defne Samyeli'nin Hello dergisine verdiği roportajından kesitler sunuyoruz bu yazımızda Melek'ler.

"Tek bir hayalim var" diyen Defne'nin hayali neymiş; buyrun oğrenelim

Fırtınanın icinde sessiz kalabilmeyi başardı. Kendini ve cocuklarını, zarar verecek her şeyden korudu. şimdi, olmak istediği yerde, sahip olmak istediği duygularla yaşamına devam ediyor. Defne Samyeli, yaşamındaki değişimleri ve farkındalıklarını Hello!’ya anlattı.

“Son beş yıldır, doğrularım ve yanlışlarımla kendimi yeniden keşfettiğim ve yeniden doğduğum muthiş bir evreyi yaşıyorum” diyorsunuz. Bu yeni doğumun icini neler dolduruyor?

- Değişim, durmayan bir gercek. Devamlı bir devinim ve donuşum halindeyiz. Ben buna “gelişme” diyorum. Hayatta yaşadığımız iyi ya da kotu her turlu deneyim, bizi donuşturmek ve iyiye sevketmek icin var.

Bu farkındalık ya da değişim son yaşadıklarınızdan sonra mı gelişti?

- Hayır! Benim cocukluğumdan beri hayatım cok inişli cıkışlıdır. Onların doğurduğu bir “ben” vardı zaten. O bilincle yoluna devam ederken hem iş hem de ozel hayatın tekduzeleşiyor. Sanırım o tekduzelik insanda yeniden gelişme kapısının acılacağına dair on bir fısıltı. Bu şimdiki ben ama yarınki ben yine ben olmayacağım.

Yani acılarınız ve korkularınızla yuzleştiniz...

- Acı ve korku her insanın hayatında olduğu kadar benim hayatımda da var. Coşkular ve mutlulukların beslediği kadar, acılar da beni buyuttu, geliştirdi, kacınılmaz olarak bazı taraflarımı nasırlaştırdı. Buyuk acılar yaşamış insanların başka acılara tavrı daha donuk oluyor. Korkular da her insanda olması gerektiği kadar. Kendimi cesur, atak ve gozukara olarak tanımlıyorum.

DUNYAYI BİZ YONETSEK DAHA AZ SUC İŞLENİR

“En kotu olayda bile oğrenilecek buyuk dersler var. Kendime once uzulmek icin belli bir sure verir, sonra gozyaşlarımı siler, bundan ne oğrendim ona bakarım” diyorsunuz. Peki aşktan, evlilikten, cocuklardan ve boşanma surecinden neler oğrendiniz?

- Cocuklarımla birlikte ne kadar verici olduğumu keşfettim. En bencil kişi bile anne olduktan sonra bir yere kadar kendinden vazgecmek zorunda... Kendimi yeni baştan tanıdım, anne olmak icin doğduğumu anladım. Bu, buyuk bir şefkat artışına neden oldu. 23 yaşımda her insanın da bir başkasının evladı olduğu duşuncesi kafama yazıldı ve herkese o gozle bakmaya başladım. Hatta dunya, kadınların yonettiği bir yer olsa daha az suc işlenir. Cunku biz beyin yapımız gereği farklıyız.

Kendinize uzulmek icin belli bir sure veriyor, sonra gozyaşlarınızı siliyor ve oğrendiklerinizle yuzleşiyorsunuz. Peki ruhunuzu nasıl doyuruyorsunuz?

- Kendime uzulme ya da caresiz hissetme hakkı tanıyorum. Ama bu hakkı ne kadar tanıyacağımın kontrolu yine bende!

O zaman cok kontrollusunuz ve kalkanlarınız var.

- Kalkanlarım yok. Aksine cok şeffaf biriyim ve kendimi cok rahat acarım etrafımdakilere.

Bu, zarar getirmiyor mu?

- Cok umursamıyorum, bana zararı yok. Ben cok acık bir insanım. Cok şahane dostlarım var. Hayat paylaşmadan gecmiyor ki.

Tamamen yeni biri olarak hayata başlamak mumkun mu? Siz bu zor sureci atlatmayı nasıl becerdiniz?

- Aynada baktığım “ben”e guvendim. Ne kadar yuk taşıyabileceğinizi, o yuk sırtınıza yuklenmeden keşfedemiyorsunuz. Kendime cok guvendim ve cok destek verdim. Bana destek veren ben varken, başkasının desteğine ihtiyacım yok ki. Kendime yetiyorum.

ONEMLİ OLAN YANGIN YERİNDE SAKİN KALMAK

Reenkarnasyona inanıyorsunuz, değil mi?

- Evet. Parapsikolojiye de meraklıyım. Bir donem telekinezi ile uğraşmaya karar verdim. Astral seyahat gibi merak duyduğum konular vardı.

Başarabildiniz mi?

- Başaramadım, cunku meşakkatli bir calışma sureci gerektiriyor.

Spirituel duşunce, ruhunuzu nasıl besliyor?

- Bildiğim iki şey var: Hayata oğrenci olarak geliyoruz ve bu dunyadan gocunceye kadar oğrenmeye devam edeceğiz. ıkincisi, etrafımızda gercek olarak algıladığımız şeyleri cok ciddiye almamak gerektiğini duşunuyorum.

Yani siz, dağ başındaki bir manastıra kapanmazsınız...

- Bu insanı geliştiren bir şey değil. Zaten gelişebiliyorsan sosyal ortam icinde geliş. Hayatın sana meydan okumasıyla başa cık. Onlar karşısında bir duruş sergile ve oradan buyu. Dağın tepesinde, kuş sesleri arasında insan tabii sakin olur. Onemli olan yangın yerinde sakin kalabilmek.

TEK BİR HAYALİM VAR O DA MUTLU OLMAK

Hayata bu kadar pozitif bakabilmeyi nasıl başarıyorsunuz?

- Gerektiği kadar ciddiye almak lazım, derdi, tasayı, kederi... Sevinci buyuterek yaşamak lazım... En onemlisi hayatın her anından, her saniyesinden keyif almak. Kotu gibi gozuken tecrubeyi bile donuşturebilmeyi başarabilmek gerek.

Herhalde bunun icin insanın kendisine iyi davranması gerekiyor...

- İnsanın kendisini cok fazla yormaması ve kırmaması, kendisine iyi davranması gerek. Kendinin en iyi arkadaşı olabilmeyi becerebilmelisin. Cunku bizim başkasına verecek cok aklımız oluyor. Ama bir derdin, bir sıkıntın, cozemediğin bir problemin, kafanda bir soru işaretin olduğu zaman bir de kendine sormalısın... Kendinle bir başkasıymış gibi konuş. Ne kadar ılımlı ve ne kadar sakinleştirici olabildiğine şaşırırsın.

Ama en ağır eleştirileri kendimize yoneltiyoruz.

- Kendimize karşı en buyuk eleştiri yapan yine kendimiziz. Biz kendimizin en buyuk yargıclarıyız. Kafalarımız icinde kendimizi o kadar ağır yargılıyoruz ki, kendimize iyi davranmayı bilmiyoruz.

Hayallerinizi sorsam...

- Mutlu olmak, ama sadece mutlu!

DIŞIŞLERİ BAKANI OLMAK İCıN KENDİME 10 YIL VERDİM

Nasıl bir cocukluk gecirdiniz?

- Babam emekli amiraldi. Aramızda cok yaş farkı vardı, ben doğduğum zaman emekli olmuştu. Birlikte cok vakit gecirirdik. Politikaya meraklıydı. Evde devamlı Turkiye’yi konuşurduk. Cok sıkı Ataturkcu’ydu. Vatan, millet ve Turkiye Cumhuriyeti sevgisiyle buyutulmuş bir cocuktum.

Siyasete girmeyi duşunuyor musunuz peki?

- Evet, cok duşundum ama tereddutlerim var. Yine de bir gun bu ulkenin dışişleri bakanı olmak isterim. Bunun icin kendime 10 yıl verdim.