İspanyolca bir sozluk aldım, Halep Pasajı'nın girişindeki kitapcıdan, Ses Tiyatrosu' nun ustundeki Beyoğlu Pub'a cıktım, terasta bir masaya coreklendim . Benden başka muşteri yok. Papyon takmaktan hic hoşlanmayan, arasıra gomleğinin yakasını genişletmek isteyen bir el hareketini tik edinmiş kıdemli garson, barın girişinde, surekli orada durmasından oturu zemini aşınmış asal noktasında dikilmekte . Sozluğu karıştırıyorum. Sıfıruc yılı kasımının son gunleri, ikindi suları .Hava serin, ama guneşli. Arkamdan geliyor gun ışığı. Beyaz masa ortu sunde sigara iciyor golgem . Yakın ceki mlerimde, hatta butun cekimlerimde yuzume yansıtıcı tutulması gerekiyor, ışık alamıyorum, diye duşundum, sanki bir filmde oynuyormuşum gibi.
Alıntıdır. Duzenleme bana aittir