engin altan duzyatan sevgilisi engin altan duzyatan ve sevgilisi boy boyu boyu kac



En son 'Cesaretin Var mı Aşka' adlı dizi ile izleyicinin karşısına cıkan oyuncu Engin Altan Duzyatan, son yıllarda genc kızların gozdesi. Duzyatan, Harper's Bazaar dergisine kendisini anlattı..

'Ruhsar', 'Yeditepe İstanbul', 'Kocum Benim', 'Kampusistan', 'Kızlar Yurdu' 'Sevgili Dunurum' ve en son 'Cesaretin Var mı Aşka?' gibi dizilerde rol alan, 'Cennet', 'Beyza'nın Kadınları' ve 'Kalbin Zamanı' gibi sinema filmleri ile izleyicinin karşısına cıkan 1979 doğumlu Engin Altan Duzyatan son yıllarda genc kızların gozdesi. Yakışıklılığı, serseri tavırları ve başarılı oyunculuğu ile herkesi kendine hayran bırakan Duzyatan, bir yandan da DOT adlı tiyatroda sahneye cıkıyor...

* Hangi dizide oynarsanız oynayın, uzerinize bir 'sorunlu cocuk' etiketi yapıştırılıyor. Zap yaparken dizilerinden birine rastladığımda, sizi hep bir başkası tarafından azarlanırken buluyorum. Gercek hayatla ne kadar bağdaşıyor bu?
Bunun biraz dış gorunuşle alakası var sanırım. Ben cocukluğumda bile cok normal giyinen, normal davranan biri değildim. Mahallenin fırlaması durumu her zaman vardı. Birine bağımlı yaşamamayı, tek başına yaşamayı seviyorum. Bu bir sure sonra yaşam biciminiz haline gelince, dışarıdan bakıldığında cok da sevimli bir tipleme cizemiyorsunuz. Eli yuzu duzgun, efendi gibi gorunmuyorum. Bu ozelliğinden dolayı, bir yapımcı sana bu yonde bir rol verdiğinde de gerisi geliyor. Sonraki işlerinde, yapımcılar cok fazla duşunmeden sana yine bu rolu veriyorlar.

HOLİGAN DURUMUM VARDI
* Aslında gizliden gizliye romantik yanı da var o rollerin. Oradan kurtarıyor olabilirsiniz...
Evet, o da işin dengeleyici bir tarafı. Hani, serseri mi, ne denir bu tip adamlara... Boyle adamlar romantik olur. İlle de kadına karşı bir romantizmden bahsetmiyorum, yaşama karşı duyulan romantizm bu. Zaten bu bakış acısı onları yalnızlığa ve ozgur yaşamaya iter.

* Kucukluğunuzden itibaren başınız cok belaya girdi mi?
Galiba biraz oyleydim. O zamandan beri Karşıyaka taraftarıyım, hÂl değiştirmedim. O donemlerde de ağır bir holigan durumum vardı yani! O zaman da tribunle ilgilenirdim. Bu bile insanı biraz oyle yaşamaya itiyor. Cok kucuk yaşta yurtdışına cıkınca, daha da rahat oldu benim icin her şey. Bir de ailem beni cok rahat yetiştirdi, bu faktoru de unutmamalıyım. Ailenin en kucuk cocuğu olunca biraz ozgur bırakılıyorsun sanırım. Ailemdeki herkes avukat, işletme, iktisat gibi mesleklerdeyken ben oyuncu oldum.

BİR ZAMANLAR BEN DE İDEALİSTTİM
* İdealist tiyatro oyuncuları televizyon dizilerinde oynamayı reddedip, sadece tiyatro diyorlar ya, siz nasıldınız?
Universite donemlerinde, benim de daha idealist olduğum bir cağ var. Sadece tiyatro, sadece tiyatro yaşantısı... Popart her şeye karşı olma durumu... Populer olan her şey gelişmemize engel olabilir ve sonunda da gelişimimiz durur inanışı vardı.

* Sonra ne oldu?
Sonra gerceklerle yuz yuze geliyorsunuz. Aslında oyunculuk adına ideallerin cok yuksek, ama bu yuksek idealleri sadece tiyatroculuk yaparak gercekleştirmene imkan yok. Nasıl bir idealizm uzerine gidebilirsin ki? İdealist şeyler yapacaksan, ilk once kendini tanıtman lazım. Yine ideallerim var, ama bu sefer tiyatro ideallerim değil, oyuncu ideallerim var.

* Turkiye'nin en farklı tiyatro grubunda oyunculuk yapmanız da bu idealistliğin bir gostergesi olabilir mi?
Okul bittikten sonra cok az tiyatro yaptım, cunku tiyatro yapma konusunda idealisttim (guluyor). Kenter Tiyatrosu'yla klasik anlamda bir şeyler yaptım ve bu sanatı cok ozlediğimi fark ettim. Birkac arkadaş birleşip, tiyatro kurmayı, kendi istediğimiz şeyleri oynamayı duşunduğumuz bir donemde, seyirci olarak DOT'a gittim. 'Bocek' adlı oyunu izledim ve cok etkilendim. Boyle bir grubun olması, Murat Daltaban'ın boyle bir takım kurmuş olması beni şaşırttı. Bir yıl kadar sonra, 'Kurklu Merkur'un senaryosu geldi onume. Arkadaşlarınla grup kurup, ideallerin icin koşturmana gerek yok, cunku bunu senin icin yapan birileri var onunde.

* Bilmeyenler icin, 'Kurklu Merkur' hakikaten cok sert ve cok karanlık bir oyun. Rol icabı birbirinize cok sinirleniyor, hatta kavga derecesine vardırıyorsunuz olayı. Oyun bitince nasıl kendinize gelebiliyorsunuz?
Hicbirimiz makine değiliz, hepimiz cok farklı ruh halleriyle oyuna gidiyoruz ve cok gergin bir oyun oynuyoruz. O yuzden, ilk okuduğumda kendimi toparlamam iki saatimi aldı. Prova surecinde yaklaşık iki ay birbirimizden kopamadık. Sonra da iş bir tempoya oturuyor. Oyun gunu biri daha neşeli, biri daha gergin, biri daha sıkılmış bir şekilde tiyatroya gelebiliyor. İşte oyunculuğun guzel yanı da bu, ne olursa olsun iyi iş cıkıyor.

COK EVCİL BİR HAYATIM YOK
* Hayatınız da devam ediyor tabii ki. Nasıl bir yaşam sizinki? Sizi sabaha karşı bar cıkışlarında mı gormemiz daha muhtemel yoksa aynı saatlerde bir arkadaşınızın evinde kutu oyununu toplarken mi?
İkisi de cok kolay değil. Cok evcil bir durumum yok. Sabahları bar cıkışında gormek de cok mumkun değil. Kendime ayırdığım cok fazla zamanım yok şu sıralar. Sabahları spora gidiyorum. Başka bir şeye vakit kalmıyor. Onun dışında da gormediğim arkadaşlarımın yanına gidiyorum. Arkadaş cevrem neredeyse ben oraya giderim. Gitmeyi ozellikle sevdiğim kulup yok. Hayat o boş gunumde ne getiriyorsa, onu yapıyorum. Cok sistemli değil yani.