Once Ezel dizisiyle ekranlara merhaba diyen Bade İşcil Kuzey Guney dizisi ile ekranlara iyice ısındı...Kuzey Guney dizisindeki Banu roluyle izleyenlerin beğenisini kazanan guzel oyuncu Bade İşcil ile yapılan roportajı paylaşıyorum sizlerle melekler...


Bade İşcil, “Ezel” dizisiyle başlayan yukseliş donemini “Kuzey Guney” dizisiyle surduruyor. Gercekteki ağır başlı ve abartıdan uzan tarzına inat şımarık zengin kızı Banu’yu buyuk bir başarıyla canlandıran ışcil, ıstanbul Life’ın sorularını yanıtladı.Bade İşcil, “Ezel” sayesinde birbirinden başarılı işlere imza atan Ay Yapım’la calışma fırsatı yakaladı. “Kuzey Guney” icin yine aynı yapım şirketinden teklif aldığında da soylediğine gore fazla duşunmeye gerek duymayıp “yukselişe devam” dedi:
“Gerek oyuncu kadrosu, gerek senaryosuyla cok heyecan verici bir iş olduğunu duşundum. ızleyicinin beğenisini kazanan bir işe imza attığımıza inanıyorum. ‘Kuzey Guney’, hikaye ve sinematografik yapısıyla diğer işlerden farklı bir yerde bence... Aldığım olumlu tepkiler de beni destekler yonde. Senaryo ilerleyip karakterler belirginleştikce, izleyici icin olduğu kadar bizim icin de heyecan artıyor.”
AYNAYA BAKACAK VAKTİM BİLE YOK
Biraz daha geriye donersek Bade İşcil’in oyunculuk seruveninin “Gulpare” diziyle başladığını hatırlıyoruz. Aslında moda ve tasarım okuyan genc oyuncu, oyunculuğa gecişinin ise yonetmen Andac Haznedaroğlu sayesinde olduğunu anlatıyor:
“Andac Hanım, dizi icin goruşmeye gittiğimde bende o ışığı gorduğunu, bana inandığını soyledi. Eğer o gun beni ikna etmeseydi belki de hayatta en keyif alarak yaptığım bu mesleği hic denememiş olacaktım.”
Ancak oyunculuğa gonulden bağlı olsa bile “cocukluk hayalim” dediği moda ve tasarımla da bağlarını koparmış değil: “Moda asla bir kenara bırakıp unutacağım bir şey değil. Giyim konusunda cok titizimdir, giyinmenin belli kuralları ve ahlakı olduğunu duşunuyorum. Gunluk hayatımda daha cok yaptığım spora uygun kıyafetler tercih ediyorum ancak ozel bir davete giderken yerine ve zamanına gore giyinmeye ozen gosteriyorum. Modayı eğitim donemimdeki kadar yakından takip etme şansım olmuyor maalesef, malum dizi cekimlerinin yoğunluğundan aynaya bakacak vaktim bile yok coğu zaman. Buna rağmen internet ortamından ya da dergilerden devamlı takip etmeye calışıyorum. Bir de Ozgur Masur var hayatımda. Atolyesinde bir araya geldikce, kumaşlara, cizimlerine hayranlıkla bakıyor, modanın geciş donemlerine dair bilgi alıyorum. Modayı en cok Ozgur’le, ozgurce yaşıyorum diyebilirim.”
DIŞ GORUNUŞE DAİR TAKINTILARIM YOK
Karşınızda guzel bir kadın olunca, bunun onu mesleki acıdan nasıl etkilediğini sormak da kacınılmaz hale geliyor. Sonucta guzelliğin -ozellikle de oyunculuk icin- bir avantaj olduğu gercek. Peki hic dezavantajları yok mu?
Bade İşcil, bu soruyu mutevazı bir şekilde pas gecmek istiyor: “Guzellik uzerine konuşmama kararı aldım artık. Beğenen de beğenmeyen de sağ olsun. Benim dış gorunuşe dair takıntılarım yok, onemli olan beden denen mekanizmayı doğru şekilde ayakta tutmak. Sağlıklı ve huzurlu yaşamak en guzeli... Gunumuz teknolojisiyle yapılan cekimlerde, ışık ve makyaj teknikleri sayesinde herkes guzel de cirkin de olabilir. Bana gore oyuncuya duşen gorev, rolune adapte olup canlandırdığı karakteri en iyi şekilde izleyiciye aktarmak. Ayrıca ben daha yolun cok başındayım. şu an ne soylesem gecersiz, cunku henuz cok yeni ve tecrubesizim. Geleceğe yonelik planlarımda başarılı bir oyuncu olabilmek var.”
HİPERAKTİF DENECEK KADAR HAREKETLİYİM
Gunluk hayattaki Bade ışcil’in nasıl biri olduğunu merak ediyoruz. Aslında sade gorunumu az cok ipucu verse de yine de sormadan duramıyor insan: “Kişinin kendini anlatması zordur aslında, ama beni tanıyanların bana hep soyledikleri ozelliklerimle anlatayım kendimi. İyi niyetli, pozitif duşunen, yerinde duramayan, hatta hiperaktif denebilecek kadar hareketli, spor yapmayı seven, uşenmek nedir bilmeyen, hayatla barışık, nadir de olsa sinirlenebilen ama bunu asla dışa vurmayan ve kendi halinde biriyim. Bir de takıntılıyımdır, boş gececek zamana ve haksızlığa asla tahammul edemem.”
İSTANBUL BOĞAZI’NI GOREYİM YETER
Cekimler ve yolculuklar yuzunden hayatı buyuk bir koşturmaca gibi gorunse de, ıstanbul’a oylesine aşık ki, en kucuk zaman dilimini bile kacırmıyor: “Vakit buldukca yuruyuş ve koşu yapıyorum. Bunun icin de mumkun oldukca doğayı, ozellikle ormanlık alanları ya da sahil şeridini tercih ediyorum. Zaman zaman Boğaz’a karşı oturup keyif yaptığım da oluyor. Mekan cok da onemli değil aslında, ıstanbul Boğazı’nı gorsun yeter. Bu muhteşem guzelliği seyre dalınca, zamanı da mekanı da unutup, masal dunyasında yaşıyor gibi oluyorum.”
7 TEMMUZ’DA CENNETTEYDİM
İstanbul’u hic gormemiş birine bu şehri anlatacaksınız. En sık kullanacağınız kelimeler ne olurdu?
- İstanbul’u gormemiş birine ıstanbul’u anlatmak icin “insanoğlu cennete de el atmış” derim. Cunku doğup buyuduğum ve hayran olduğum bu cennet şehrin gunden gune betonarme yapılarla sarılması, kalabalıklaşması, cozumsuz bir trafik sorunu yaşaması, yollarında cop dağlarının oluşması cok uzucu. Yine de her şeye rağmen bu şehri yaşamak, cennette olmak gibi benim icin. Kelimelerle anlatılmaz.
Şehirde şu ana kadar izlediğiniz en etkileyici konser ya da gosteri hangisiydi?
- Ah tabii ki Bon Jovi konseri! Buyulendim, bir kez daha Âşık oldum. Hem ıstanbul hem de Bon Jovi olunca başka alternatif yok! 7 Temmuz 2011’de ben gercekten cennetteydim diyebilirim.
Son donemde size en cok etkileyen olay?
- Cok sevdiğim birinden gelen bir koli dolusu mango.