teoman resimleri teomanın hayat hikayesi teoman hayat hikayesi ın
Rock muziğin unlu ismi Teoman...Coğunlukla gece yaşantısı ile gundemde olan Teoman'ın kendi dilinden hayakt hikayesi...




Cocukken babasını kaybetti. Dershaneye gitmeden Boğazici’ni kazandı. Muzik hayali icin, bulaşıkcılık bile yaptı. En buyuk mucadelesi ise kendisi gibi kalabilmekti... Rock muziğin ‘asi cocuğu’ Teoman, Mumin Sekman’ın “insan isterse: Azmin Zaferi Oykuleri 4” adlı kitabında yaşamının bilinmeyenlerini anlattı. İşte kendi dilinden Teoman’ın hikÂyesi..

Ailenin tek cocuğu olarak İstanbul’da dunyaya geldim. 2,5 yaşındayken babamı kaybettim. Annem, anneannem, teyzemlerle buyudum. Ailemin hep memnun olduğu bir cocuktum. Okul başarımla da onların gurur kaynağı oldum.
Gelecekle ilgili cok net hedeflerim yoktu. Uzun zaman casus olmayı istedim. Ama 11 yaşından itibaren tek hayalim şarkıcı olmaktı. Elvis Presley’in buyuk hayranıydım. Elvis’i model olarak secmiştim. Zaten insan kendine yakın figurleri seciyor.

İLK GİTARIMI KOMŞULAR ALDI
Cocukluğumda maddi durumumuz yeterli olmadığı icin komşular vasıtası ile bir gitara sahip oldum. Yokluğun o donem bir avantajı vardı. Yokluğun farkında değildim, cunku orta alt sınıf, orta sınıf insanlarla yaşıyorduk. Herhangi bir şey istediğimde “Anne bunu bana al” dememem gerektiğini biliyordum.
18 yaş benim icin onemliydi. Kaşe pantolonla okula gitmek zorunda olmayacağım anı istiyordum. Lise bittiğinde bir hedefim yoktu.

BOĞAZİCİ’NİN ORTAMINI BEĞENDİM
Bir arkadaşımın yanında gittiğim dershanenin sınavında iki-uc kez sınıf birincisi olunca kendime guvendim, dershaneye gitmedim. Universite sınavını kazanınca da arkadaşlarım ne yazıyorsa onu yazdım. “ışletme iyi bir şeymiş” diyorlardı. İstanbul ışletme’yi kazandım.
Okulun ilk gunu İstanbul Universitesi yerine Boğazici Universitesi’ne gittim. Ortamı o kadar cezbediciydi ki, ‘Daha fazla calışayım da buraya gireyim,’ dedim. Bir matematik kitabı aldım. Gunde 7-8 saat calışarak Boğazici Universitesi Matematik bolumunu kazandım. Aldığım puan o kadar yuksekti ki TUBıTAK burs verdi! ıki donem ust uste fizikten kalınca, tekrar sınava girip Boğazici Sosyoloji’ye geciş yaptım.
Muzik grubundaki arkadaşlarla haftada 3-4 gun, 7-8 saat prova yapıyorduk. İstediğimiz tarzlarda muzik yapıp da gecinebilen kimse yoktu. Tek orneğimiz o yıllarda Mazhar-Fuat-Ozkan’dı. Bu arada kayıt dondurup bir yıllığına Amerika’ya gittim.

SADOMAZOHİST OYKUSU YAZDIM
Amerika’da ilginc insanlarla tanıştım. San Francisco’da bir kız vardı, sadomazohist kuluplerde insanları kamcıladığını, taraklarla dovduğunu anlatmıştı. Onunla roportaj yapıp, Turkiye’ye donuşte gazeteye verecek, boylece medyaya girecektim. Aktuel Dergisi konuyu beğendi, yazıyı istedi. O donem her yere atlıyordum.
Kız arkadaşım reklam işinde calışırken ıngiliz yonetmenlere tercumanlık yaptım. Oradaki tavrımdan dolayı “Teoman kimseyle gecinemiyorsun. En iyisi bu işe hic başlama” dedi. Tek seceneğim kalmıştı: Muzik.
Boğazici’nde ilk konserimizi vermek icin bir yıl calıştık. şarkı soylerken utanıyordum. Sahnede gozlerimi kapatır, şarkıyı oyle soylerdim. Ama hayallerimde şovlar yapardım! ılk konserime cıktığımda her şey değişti. İlk kez gozlerimi actım, hayallerimdeki gibi atladım zıpladım. O konseri oyle vermeseydim, ben başka birisi de olabilirdim.

KANTİNDE ŞİŞE TOPLAYIP SATTIM
Arkadaş grubumuzda kimsede para yoktu. Boğazici’nin sosyete kantininde sağa sola atılmış şişeleri toplar, depozitolarını harclık yapardık. “Hadi bu akşam yemeğe gidelim” cumlelerini 30’lu yaşlarımda soyledim!
Universite doneminde (mezun olmam 10 yılı buldu!) bir yıl da ıngiltere’de kaldım. Bir kafede bulaşık yıkayıp yerleri sildim. Kazandığım parayla da vokal dersi aldım. Bulaşık yıkarken iyiydim ama servis işinde kotuydum! Bulaşıkta kendimle beraberdim.
şimdiki pozisyonumu hayal bile etmedim. “Bunu başaracağım” demedim. Sadece “Nasılsam oyle kalacağım. ınandığım bir şeyi yapacağım” dedim. Profesyonel olarak Etiler’de gece kulubu Wom’da Alman menajer Eberhar Shulds’un teklifiyle sahneye cıktım. Muzikten ilk kez o işle para kazandım.
ılk albumum cıktığında bir kokteyle gidecektim. Etrafımdakiler “Bu masa ortusu gibi pantolonla mı gideceksin?” dedi. HÂlbuki bana gore şıktım! Anladım ki bir evvelki star ne yaptıysa senden de onu yapman bekleniyor. O pantolonla kokteyle gittim, zaten kimse de ilgilenmedi. O gun kimseyi dinlememem gerektiğini anladım.

SİNEMA FİLMİNDE COK PARA KAYBETTİM
Hicbir zaman aktor olma hayali kurmadım. Zaten oyuncu olarak kendimi hic beğenmedim. Performans olarak iyi olduğum gunlerde ‘yanlışlıkla iyi oynuyorumdur’ diye duşunurum. Gercek aktorleri o kadar iyi buluyorum ki, sette benim yaptığım cok palavra geliyor. Yaptığım sinema filminde cok para kaybettim, ayrıca eleştirmenlerin de gazabına uğradım. Bu tepkileri bekliyordum.
“Balans ve Manevra”yı aşırı bir tutkuyla yaptım. şimdi yine sinema yapmak istiyorum, senaryom hazır. Ama “Balans ve Manevra”yı yaparkenki tutkum şu anda yok. O yuzden biraz ileriye atıyorum.

UNUM BAŞARIMIN ONUNE GECTİ
Bir konuda rahatsızlığım var. Unum muzikal başarımın onune gecmiş durumda. Turkiye’de hemen herkesin tanıdığı bir figurum ama muzikal anlamda o kadar buyuk bir figur olduğumu zannetmiyorum. Genelde takmam ama “Hic saygı duymadığım bu insanların arasında resmimin ne işi var?” diye kızdığım oluyor.
Bugune kadar ne yaptıysam populer olsun diye yapmadım. Zaten bu populerlikten sıkılmış durumdayım. Kendimi geri vitese aldım. Aylardır roportaj vermiyorum, televizyona cıkmıyorum. Bu durum cok hoşuma gitti.

BEN HEP ARIZALIYDIM
Bende hep bir arıza vardı. Oğretmen-oğrenci ilişkisinde sorun yoktu ama insan ilişkisinde veya iş ilişkisinde sorun cıkıyordu. Okulda benim de saygı duyduğum bir kurallar zinciri vardı. Ama iş hayatı veya insan ilişkilerinde herkes birbirinin gururunu kırmak uzere calışıyordu. ış piyasasında herkes rol yapıyor. O tip ortamlara girince kendimi sudan cıkmış balık gibi hissediyordum. Oraya ait olmadığımı biliyordum.