Struma (Sutruma ya da Şutruma), II. Dunya Savaşı devam ederken Nazi Almanyası ’ndan kacan ve o zamanlar Britanya idaresinde olan gunumuzdeki Filistin ’e gitmeye (sığınmaya) calışan bir grup insanı taşıyan ve bu yolculuğunu tamamlayamadan 795 kişiye mezar olan geminin (ya da yuzen tabutun) adı.
Struma hakkında bugune kadar bircok kitap yazıldı, filmlere konu oldu, belgeseller cekildi, araştırmalar yapıldı, tartışıldı, adına şarkılar ve ağıtlar yazıldı ama gelgelelim ardında halen acıklığa kavuşmayan bircok şey bıraktı. Elbette her tarihi olay gibi bu olayı da unutmamak, hatırlamak, ders cıkarmak bizlere duşen pay oldu. Bugun sizlerle bu payı paylaşmak icin beraberiz.
[h=2]Nazi Almanyası ’nın Yahudi vatandaşlar uzerinde artan baskısı[/h]
1940 ’lı yıllarda Nazi Almanyası ’nın Yahudi vatandaşlara karşı olan tutumu iyice sertleşmiş hatta bu donemde toplu katliamların sayısı artmıştı.
Yine bu donemde Nazi Almanyası ’nın orduları ulkemizi de tehdit edebilecek kadar sınırlarımıza doğru yonelmişti. O zamanlarda Nazi Almanyası ’nın tehdit ettiği tek ulke elbette Turkiye değildi. Polonya ’nın ardından Romanya ’da yaşamlarını surduren Yahudi vatandaşlar icin de bir olum – kalım savaşı coktan başlamıştı.
[h=2]Olumden kurtulmanın tek yolu: Filistin ’e kacış[/h]
Kostence'den Filistin'e uzanan yolculuk rotası (yeşil yol tamamlanabilen, kırmızı yol ise tamamlanamayan)
1941 yılında Romanya ’nın Yaş şehrinde 4 bin Yahudi kokenli vatandaşın katledilmesinin ardından, henuz yaşamlarını surdurebilen ve sıranın kendilerine gelmesini istemeyerek kaderlerine razı gelmeyen bir grup Yahudi kokenli insan, tum mal ve mulklerini satarak bir kacış planı hazırladılar.
Plan oldukca basitti; kendilerini o zamanlarda İngiliz Mandası olan Filistin ’e goturebilecek yeterlilikte bir gemi bulacak ve Turkiye uzerinden kendilerince guvenli gorunen Filistin ’e ulaşacaklardı. Pratikte guvenli gorunen bu planın; masum insanların akıllarına bile gelmeyen ihtimallerin hepsinin gercekleşmesiyle son bulacağını hic kimse tahmin etmiyordu.
[h=2]Fırsatcı seyahat acentesinin sahte ilanı[/h]
Yaklaşık 800 kişilik bu grup (surekli etnik koken ya da inanc vurgusu yapmak istemiyoruz artık), kişi başı 1000 dolar odeyerek (o donem icin cok buyuk bir meblağ), gizli yollardan Campania Mediteranea de Vapores Limitada isimli Yunan seyahat acentesinden Queen Marry isimli bir yolcu gemisi kiraladılar. Queen Marry, 800 kişilik bir yolcu grubunu rahatlıkla Filistin ’e ulaştırabilecek potansiyel ve donanımda bir gemiydi. Nitekim yolcu grubu icin her şey planladıkları gibi işliyordu. Ya da onlar oyle duşunuyordu.
Gelgelelim gunumuzde nasıl ki guvenilir olmayan sitelerden sipariş verdiğimizde kargodan hıyar ya da patlıcan cıkma olasılığı varsa; gecmişte de durum tamamen aynıydı. Guvenilir olmayan ve yasa dışı yollardan calışan bu acentenin tahsis ettiği gemi Queen Marry isimli ortalamanın ustundeki bir gemi değil; Struma isimli kohne mi kohne bir gemiydi.
[h=2]Umuda yolculukta ikinci kez dolandırılmak[/h]
Struma; kohne kelimesinin anlamını tam olarak karşılıyordu. Panama bandıralı bir Bulgar komur gemisi olan Struma; 1867 yılında Newcastle (İngiltere) şehrinde uretilmiş, once Balkan Savaşı ’nda ardından da hayvan taşıma aracı olarak kullanılan ahşap bir gemiydi. Hayvan taşıma aracı olarak kullanılan bu gemi nasıl olacak da insan taşıyacaktı? Ayrıca metrekare hesabı yapıldığı zaman iyimser bir hesapla bile Struma 100 kadar insana zor yetebilecek kapasitedeydi. 800 ’e yakın insana nasıl yetecekti?
Grup, gemiye binmek icin limana geldiğinde Struma ’yı gorunce doğal olarak acente ile iletişime gecti. Acente; Struma ’nın bir aldatmaca olduğunu, yolculuk başladıktan birkac saat sonra yolcuları Queen Marry Gemisi ’ne transfer edeceklerini soyledi. Tahmin edeceğiniz uzere yolcuları bekleyen Queen Marry adında bir gemi asla yoktu.
Olumden kacmak zorunda olan insanlar, bir kez daha acentenin sozune inanarak Struma ’ya bindiler. Zaten canı burnunda olan bu insanların ne boş koltuk isteyecek ne de başka bir gemi arayacak luksleri yoktu. Sıkış tıkış bir şekilde de olsa 800 kadar kişi, 100 kişi kapasiteli hayvan taşıma gemisi Struma ’ya binmek zorunda kaldı.
[h=2]Yuzen tabut Struma ile yolculuk başladı: İlk arıza ucuz (!) atlatıldı[/h]
12 Aralık 1941 ’de Romanya ’nın Kostence Limanı ’ndan kalkan gemi, icinde 800 yolcusu ile yola cıktı. Fakat 8 kat fazla kapasiteyle ilerleyen ve zaten canı cıktı cıkacak vaziyette bulunan Struma ’nın motoru henuz İstanbul ’a ulaşamadan catladı. Şansları ilk ve son kez yaver giden Struma yolcularının imdadına, o esnada yanlarından gecen bir gemi yetişti. Komşu gemideki murettebat, Struma ’nın catlayan motorunu onardı. Tabii bu da para ile yapılan bir iyilikti. Filistin ’e gidince ac ve acıkta kalmak istemedikleri icin yanlarına az miktarda da olsa para ve mucevherat alan yolcuların son parası da motor onarımı icin harcanmıştı. Kısa bir molanın ardından yolculuk kaldığı yerden devam etti.
[h=2]Struma ’nın ikinci arızası, sığınabileceklerini umdukları bir yerde gercekleşti[/h]
15 Aralık 1941 ’de Struma bir kez daha motor arızası verdi. Bu kez kimsesiz (!) bir yerde değiller, İstanbul Boğazı ’na kadar gelmişlerdi. Hatta Struma ’nın demir attığı yer icin tarihi belgelerde Sarayburnu Acıkları (Fatih) ifade edilir.
Yolcular umutlu ve mutludur cunku II. Dunya Savaşı ’nda tarafsız bir tutum sergileyen Turkiye ’ye gelmişlerdir. Motor bozulmuş olsa bile sığınabilecekleri bir yerdedirler. Gemi artık calışmasa bile, trenle Filistin ’e gitme imkÂnları vardır. Fakat bu talihsiz yolculukta hicbir şey umdukları gibi gitmemiştir ve gitmeyecektir.
[h=2]Turkiye; Almanya ve Britanya kıskacında sıkışmaya başlıyor[/h]
Struma ’dan haber alan Almanya İstanbul Başkonsolosluğu, Turkiye ile iletişime gecerek “Struma icerisinde salgın hastalık olduğunu, gemiden tek bir yolcunun bile inmemesi gerektiğini” soyler. Tabii bu sadece bir bahanedir. Almanya ’nın tek isteği, Turkiye ’nin Struma ’yı kabul etmemesidir. Hatta bu konuda donemin hukûmetine siyasi baskı da yapar.
Tuhaftır ki İsrail ’in kurulmasına onculuk eden devletlerden biri olan Britanya da bu konuda Almanya ’nın benzeri bir tutum sergiler. O zamanlar Filistin ’de manda yonetimi kuran Britanya; Turkiye ’nin kendisine sunduğu “Struma ’nın motorunun onarılıp Filistin yolculuğuna devam etmesi” yonundeki teklifini, Filistin ’deki Araplar ’ın ayaklanmasından ve olası bir yoğun Yahudi Gocu ’nden sakınmak icin reddeder. Reddederken de şunu ekler: “Geminin geri donmesi yonunde bizler icin herhangi bir sakınca yoktur”.
Yine bu donemde Britanya basınında Struma icerisinde 3 Alman ajanının bulunduğu, bundan oturu geminin Filistin ’e ulaşmasının tehlike icerdiği yazılmıştır.
[h=2]Almanya taraftarı Romanya, iadeyi kabul etmedi[/h]
İkinci Dunya Savaşı ’nda Almanya yanlısı bir tutum sergileyen Romanya, geminin geri donmesine asla izin verilmeyeceğini acıkladı. Bu surecte Turkiye eli kolu bağlı bir şekilde duşunmeye başladı. Nitekim Turkiye, II. Dunya Savaşı ’na girmek istemiyordu. Bu konuda atacağı herhangi bir adım, tarafsızlığına golge duşurebilir ve kendisini bir anda savaşın icerisinde bulabilirdi. Yorgun olan Turk Milleti ’nin, yeni bir savaşa hazır olmadığı da bir gercekti.
[h=2]Yahudi Gocleri ’ni engellemek icin cıkarılan kararname[/h]
2/9498 sayılı kararname resmi olarak yayımlanmadığı icin biz de sizlerle paylaşamıyoruz
Dar bir ekonomi ile boğuşan ve kendisine zor yeten yeni cumhuriyet; Ağustos 1938 ’de, dunyada artan Yahudi Gocleri ’nden nasibini almamak icin 2/9498 sayılı bir kararname (Museviler ’in Turkiye ’de ikametinin yasaklanması ile ilgili bir kararname) cıkarmıştı. Bu kararname ile yolcuların Turkiye ’ye sığınması zaten imkÂnsız hale geliyordu. Buna rağmen Almanya ’nın izin vermesi durumunda Turkiye, bu yolcuları karaya alabileceğini bildirdi. Fakat Almanya ’dan asla bu yonde bir adım gelmedi.
[h=2]Motorun sokulmesi ve cozum yollarının aranması[/h]
Daha once hic gormemiş olanlar icin eski tip bir gemi motoru
Turkiye; bu surecte yolcuları gemiden indirmeden, sadece motorun sokulerek onarılması yonunde karar alabildi. Tıpkı II. Dunya Savaşı ’nda izlediği oyalama taktiği gibi, motor onarım suresini de oldukca ağırdan alıyordu. Nitekim bu surecte daha ılımlı bir tavır gosteren Britanya ile muzakere edilmeye calışılıyor ve Struma ’nın Filistin ’e gonderilmesi planlanıyordu.
[h=2]Her donemin sorunu: Siyasilerin sadece kendi adamlarına gosterdiği ayrıcalıklar[/h]
Tum bu gelişmelerle birlikte 800 kişi adeta kendi kaderlerine terk edilmişti. Tabii kaderleri de onları şuphesiz acı bir olume goturmek uzereydi. Her devirde olduğu ve olacağı gibi bazı kişiler kaderin kamcısından kacabilecek ayrıcalıklara sahipti. Struma ’nın icerisinde de bu ayrıcalıklara sahip birkac kişi elbette vardı.
Martin Segal ve ailesi, Struma ’nın icerisinde bulunup, bu ayrıcalığa sahip olan kişilerdi. Segal, Standard Oil Company of New York ’un Romanya muduruydu. Aynı şirketin Turkiye temsilcisi Vehbi Koc, Britanya Hukûmeti, ABD Hukûmeti ve Turkiye Hukûmeti (Turkiye Hukûmeti ’ni bu goruşmelerde donemin İcişleri Bakanı Mustafa Faik Ozt(ı)rak ve İstanbul Emniyet Muduru İhsan Sabri Cağlayangil temsil etti) arasında birkac goruşme gercekleştirildi. Tum bu diplomatik girişimlerin ardından Struma ’dan Segal Ailesi (3 kişi) indirildi.
Bu tahliye işlemi sırasında doğum sancısı başlayan bir kadın (Medea Salamovici) da tahliye edildi. Doğum sancısından oturu hastaneye kaldırılan kadının durumu hakkında bir daha asla resmî acıklama yapılmadı.
[h=2]Britanya ’nın cocuklara gosterdiği ayrıcalık ve Turkiye ’nin reddi[/h]
Gelişmeler devam ederken, oluşan kamuoyuyla birlikte en azından cocukların tahliyesi gundeme geldi. Britanya ile Turkiye arasında gercekleşen diplomasi trafiğinden sonra yaşları 11 ile 16 yaşlarında değişen 28 cocuğun Filistin ’e gitmesi icin ozel izin verilebileceği kararı cıktı. Bu kararın alınmasında Simon Brod ve Rifat Karako ’nun cabaları etkili oldu. Fakat ne acıdır ki; Turkiye alınan bu kararı bile “Almanya ’nın tehditleri uzerine” uygulayamadı.
[h=2]"Yerli Schindler" Simon Brod ve Rifat Karako ’nun cabaları[/h]
Simon Brod, sağda
Cocukların olası kurtarılma kararında etkili olan ve daha once bircok Yahudi Multeci ’nin hayata tutunmasını sağlayan, gosterdiği cabalar ile Oskar Schindler ’e benzetilen Simon Brod; Turkiye Yahudi Cemaatleri ’nin onderlerindendi ve bircok onemli gorevi ustlenmişti.
Rifat Karako da yine tıpkı Brod gibi Yahudi Multeciler ’in transit gecişlerini organize eden ve onların hayatta kalmasını sağlayan onemli isimlerden biriydi.
[h=2]Kıyıdan dua eden Muslumanlar ve Struma ’ya gıda yardımları[/h]
Yaşanan gelişmelerle birlikte Struma tam 9 hafta (63 gun) demir atmış bir şekilde bekledi. Surec o kadar katı işliyordu ki, Turkiye Struma ’ya bir sure gıda ve ilac yardımı konusunda bile kararsız kaldı. Turkiye; Brod - Karako ve Britanya arasında yapılan goruşmelerden sonra Struma ’ya gıda ve ilac gibi insani gereksinimlerin ulaştırılması kararını aldı. Yardımları Turkiye Cumhuriyeti adına Kızılay ve Yahudi Toplumu adına da Simon Brod ve Rifat Karako ustlendi. Yardımları insanlara, Struma ’ya cıkmak icin ozel izin alan Brod ve Karako ulaştırdı. Gıda yardımından once insanlara gunluk olarak sadece birer portakal ve birer avuc fıstık ile şeker verildiği acıklandı. Yardımlar sayesinde insanlar artık sıcak yemek tuketip, ilac kullanabilir olmuştu.
Struma, caresiz bir şekilde beklerken; donemin belgelerinde Musluman halkın, karadan dua etmek haricinde bir şey yapamadığı da yazıyordu.
[h=2]Turkiye siyasi baskılara daha fazla dayanamadı ve Struma ’yı kara sularından cekti[/h]
Kılavuz gemi kaptanının acıklaması
Olayın icindeki devletler ile bir cıkış yolu arayan Turkiye, cozum bulamadığı icin Struma ’yı 23 Şubat 1942 ’de kılavuz gemi yardımıyla Şile acıklarına cekmek zorunda kaldı ve ardından burada motorsuz bir şekilde Struma ’yı kaderine terk etti. Burada bir sure suruklenen Struma (suruklenme sebebi resmî olarak belli olmadığı icin buraya iddialar kısmında değindik); bir gun sonra, 24 Şubat sabahı devasa bir patlama sonucunda battı.
[h=2]Hırcın mavilik, masumiyet kırmızısına burundu...[/h]
Patlama sonucunda 103 ’u cocuk olmak uzere toplamda 795 kişi yaşamını yitirdi. David Stoilar isimli bir yolcu ve Ivanov Diko (geminin ikinci kaptanı) mucizevi şekilde yaralı olarak kurtulmuştu. Fakat patlamadan sonra bolgeye yardım gelene kadar Diko ve Stoilar başlarının caresine bakmak zorunda kaldı. Soğuktan da etkilenen Diko, daha fazla dayanamayarak tutunduğu tahta parcasını bıraktı ve akıntıya karıştı. Stoilar ise caresiz bekleyişin ardından bu vahşeti kaldıramadı. Soğuktan donmak uzereyken bileklerini keserek intihar etmeye kalkıştı ama donmuş elleri bıcağı bile tutamadı. Bu esnada Stoilar 12 kişilik (evet 12 kişi) Turkiye ’ye ait bir arama- kurtarma “sandalı” ile kurtarıldı.
Her ne kadar kulağa şu an garip gelse de Stoilar, tedavisi tamamlandıktan sonra Turkiye'ye izinsiz(?) giriş yaptığı icin 6 hafta hapis yatmak zorunda kaldı. Ardından Filistin'deki protestolar ve Brod'un girişimleri ile ozgurluğune kavuşan Stoilar; Britanya'nın izniyle trenle Filistin'e gecti.
Tarihe gecen bu facianın ardından bircok gelişme yaşandı. İşte iddiaları ve gercekleriyle Struma Faciası ’nın ardından yaşananlar:
[h=2]Facianın ardından Filistin'den suikast haberi geldi[/h]
Harold MacMichael
Filistin ’deki Yahudi toplumu, Struma Faciası ’ndan baş sorumlu olarak Britanya ’yı tuttu. Facianın ofkesiyle LEHI (Filistin ’deki Britanya mandasına karşı Yahudi genclerden oluşan bir orgut), Britanya ’nın bolgeye tayin ettiği yonetici Harold MacMichael ’e suikast duzenleyerek infaz etti.
[h=2]Struma ’nın resmî olarak nasıl patladığı yıllar sonra ortaya cıktı[/h]
Cankaya'nın vurulma haberini yayımlayan gazete haberi
Olayın ardından uzunca bir sure “Struma ’nın nasıl patladığının” cevabı arandı. 1960 yılında Sovyet Arşivleri ’nden cıkan bir belgede ise bu soru resmi olarak aydınlatılmış oldu.

Sovyet Belgesi ’ne gore Sovyet denizaltısı “Shch-213”, Karadeniz ’deki tum tarafsız ve Nazi Almanyası taraftarı gemileri sorgu sualsiz vurma emri almıştı. Hatta aynı denizaltı, aynı gun Turkiye ’ye ait Cankaya isimli kargo gemisini de batırmıştı. Sovyet Arşivleri ’nde Struma ’ya ait acı ama bir o kadar gercek şu not duşulmuştu:
“24 Şubat 1942 sabahı Teğmen Denejko ve Siyasi Komiser Rodimatzav komutasındaki Shch-213 denizaltısı, 7 bin ton ağırlığında ve korumasız vaziyetteki duşman gemisi Struma'ya rastladı. Denizaltıdan 1118 metreden atılan torpido hedefini vurdu ve gemiyi batırdı. HarekÂt sırasında Astsubay Başcavuş Cernov, takım komutanı Cavuş Nusov ve torpido operatoru Er Filtov ustun cesaret orneği sergilemişlerdir.”
[h=2]Kıyı emniyetinin yolcuları darp ettiği iddiası[/h]
Bazı iddialara gore Struma yolcuları, caresiz beklerken; yatak carşaflarına imkÂnları dahilinde buyuk harflerle “BİZLERİ KURTARIN” yazmıştı. Bu olay uzerine 200 kadar kıyı polisi, gemiye cıkarak yolcuları darp etmiş ve carşafları toplamıştır. İddialara gore geminin artık gitme vaktinin geldiği kararı bu surecte alınmıştı. Struma, kılavuz gemi yardımıyla Şile acıklarına cekilirken, Struma ’ya bir kez daha carşaflar asıldı, bu kez carşaflarda “Yaşasın Turkiye Cumhuriyeti, kurtarın bizleri” yazılmıştı. Bu son cırpınış da maalesef fayda etmedi.
[h=2]İshak Alaton ’un Turkiye hakkında yaptığı acıklamalar[/h]
İshak Alaton
Turkiye ’deki Yahudi toplumunun onemli temsilcilerinden biri olan İshak Alaton (Alarko Holding ’in de kurucusu) ’un, Struma Faciası hakkında birkac soylemi mevcuttur. Struma Faciası ’nın yaşandığı donemde 15 yaşında olan ve Brod ’un her daim yanında olan Alaton; “Kızılay ’ın Struma ’ya yaptığı yardımların temsilî duzeyde ve yetersiz olduğunu; esas yardımı Brod ve Karako ’nun onderliğindeki grubun yaptığını” acıklamıştır.
Yine aynı roportajda Alaton; Turk yetkililerin Struma ’yı cektikten sonra halatları kestiğini ve Struma ’yı olume gonderdiğini de acıklamıştır. Alaton ’a gore Turkiye ’nin bunu yapmasının ardında diğer devletlerden gelen yoğun baskılara care bulamaması vardı. Alaton ayrıca, yolculara polis mudahalesinden de bahsetmiştir.
[h=2]Death on the Black Sea ’de gecen bir anekdot[/h]
Faciadan bahseden bir gazete
Struma ile ilgili bir araştırma kitabı (Death on the Black Sea) yayımlayan Douglas Frantz ve Catherine Collins; bu faciadan oturu Britanya, Sovyet Rusya ve Turkiye ’nin de en az Almanya ve Romanya kadar suclu ve ellerinin kanlı olduğunu yazmıştır.
[h=2]Faciadan kurtulan tek kişi olan Stoilar ’ın acıklamaları[/h]
Stoilar'ın bilet ve kimlik bilgileri
İsrailli gazeteci Malkin ve olaydan sağ kurtulan Stoilar ’a gore Sovyet raporları doğruları soylemiyor. Cunku Stoilar ’ın ifadesindeki patlama vakti ile Sovyet Belgesi ’ndeki raporlar zıt yondedir. Ayrıca Sovyet raporlarında Struma gemi bandırasının doğru şekilde yazılmadığı da ayrı bir noktadır. Stoilar ’ın iddiasına gore Struma, Sovyet saldırısından sağ kurtulmuştur. Stoilar ’ın anlattıklarına gore; “kohne bir gemi olan Struma ’ya Sovyetler ’den yapılan ilk atış isabetsiz olmuş; ikinci atış sırasında radara başka bir gemi takılmış ve Sovyetler bu geminin peşine duşmuştur. Bu başarısız saldırının ardından Turk hucum botlarından ateş edilmiş ve Struma bu şekilde patlamıştır.”.
[h=2]Donemin Başbakanı Refik Saydam ’ın Struma Faciası ’ndan sonra yaptığı ilk acıklama[/h]
Refik Saydam'ın Anadolu Ajansı'na verdiği beyanat
Donemin Başbakanı Refik Saydam, patlamanın ardından:
“Biz bu hususta elimizden gelen her şeyi yaptık. Maddî, manevî en ufak mesuliyetimiz yoktur. Turkiye, başkaları tarafından arzu edilmeyen insanlara mecl olamaz. Turkiye, başkaları tarafından arzu edilmeyen insanlar icin vatan hizmeti goremez. Bizim tuttuğumuz yol budur. Kendilerini bu sebepten İstanbul ’da alıkoyamadık.” şeklinde bir acıklama yapmıştır.
[h=2]Seyahat acentesi, bu faciadan oturu yargılandı ama...[/h]
Stoilar'ın "Bizi Turkler vurdu" acıklamasını haber olarak yayımlayan bir gazete
Struma Faciası ’nda yaşamlarını kaybeden yolculara Queen Marry gemisi yerine, bu vasıfsız gemiyi tahsis eden kişilere daha sonra dava acılsa da, gemi vurularak imha edildiği icin seyahat acentesi yoneticileri hakkında beraat kararı verildi.
[h=2]Gec de olsa Turkiye Cumhuriyeti, Struma Faciası ’nı resmî olarak andı[/h]
Omer Celik, Turkiye Cumhuriyeti adına anma toreninde denize celenk bırakıyor
Turkiye Cumhuriyeti, bu acı olayın ardından ilk resmî anma torenini, faciadan 73 yıl sonra, 2015 yılında gercekleştirdi. Bu anma toreninde Turkiye Cumhuriyeti adına taziye konuşmasını donemin Kultur ve Turizm Bakanı Omer Celik gercekleştirdi.
[h=2]Ozel Teşekkur[/h]
İsrail'de bulunan bir Struma Anıtı
Keşke yaşanmasaydı dediğimiz bu insanlık dramını olumsuz bir esere donuşturerek “Serenad” ile genc kuşaklara aktaran Zulfu Livaneli ’ne teşekkuru bir borc bilmekteyiz.
Şuphesiz, bizlerin payına duşen, bu acı olayı unutmayıp; tarihten ders ve dersler cıkarmak. Bu uzun ve huzunlu hikÂyemizi; sadece Serenad ’ı okumuş olan takipcilerimizin anlayabileceği bir soz ile tamamlamak istedik.
İmza: En buyuk ajan, Max
Not: Faciada hayatını kaybeden kişilerin detaylı kimlik bilgilerine buradan ulaşabilirsiniz.
Kaynaklar: 1 / 2 / 3 / 4 / 5 / 6 / 7 / 8 / 9 / 10 / 11 / 12 / 13 / 14 / 15 / 16 / 17 / 18 / 19 / 20 / 21 / 22 / 23 / 24 / 25 /
Struma hakkında bugune kadar bircok kitap yazıldı, filmlere konu oldu, belgeseller cekildi, araştırmalar yapıldı, tartışıldı, adına şarkılar ve ağıtlar yazıldı ama gelgelelim ardında halen acıklığa kavuşmayan bircok şey bıraktı. Elbette her tarihi olay gibi bu olayı da unutmamak, hatırlamak, ders cıkarmak bizlere duşen pay oldu. Bugun sizlerle bu payı paylaşmak icin beraberiz.
[h=2]Nazi Almanyası ’nın Yahudi vatandaşlar uzerinde artan baskısı[/h]

1940 ’lı yıllarda Nazi Almanyası ’nın Yahudi vatandaşlara karşı olan tutumu iyice sertleşmiş hatta bu donemde toplu katliamların sayısı artmıştı.
Yine bu donemde Nazi Almanyası ’nın orduları ulkemizi de tehdit edebilecek kadar sınırlarımıza doğru yonelmişti. O zamanlarda Nazi Almanyası ’nın tehdit ettiği tek ulke elbette Turkiye değildi. Polonya ’nın ardından Romanya ’da yaşamlarını surduren Yahudi vatandaşlar icin de bir olum – kalım savaşı coktan başlamıştı.
[h=2]Olumden kurtulmanın tek yolu: Filistin ’e kacış[/h]

Kostence'den Filistin'e uzanan yolculuk rotası (yeşil yol tamamlanabilen, kırmızı yol ise tamamlanamayan)
1941 yılında Romanya ’nın Yaş şehrinde 4 bin Yahudi kokenli vatandaşın katledilmesinin ardından, henuz yaşamlarını surdurebilen ve sıranın kendilerine gelmesini istemeyerek kaderlerine razı gelmeyen bir grup Yahudi kokenli insan, tum mal ve mulklerini satarak bir kacış planı hazırladılar.
Plan oldukca basitti; kendilerini o zamanlarda İngiliz Mandası olan Filistin ’e goturebilecek yeterlilikte bir gemi bulacak ve Turkiye uzerinden kendilerince guvenli gorunen Filistin ’e ulaşacaklardı. Pratikte guvenli gorunen bu planın; masum insanların akıllarına bile gelmeyen ihtimallerin hepsinin gercekleşmesiyle son bulacağını hic kimse tahmin etmiyordu.
[h=2]Fırsatcı seyahat acentesinin sahte ilanı[/h]

Yaklaşık 800 kişilik bu grup (surekli etnik koken ya da inanc vurgusu yapmak istemiyoruz artık), kişi başı 1000 dolar odeyerek (o donem icin cok buyuk bir meblağ), gizli yollardan Campania Mediteranea de Vapores Limitada isimli Yunan seyahat acentesinden Queen Marry isimli bir yolcu gemisi kiraladılar. Queen Marry, 800 kişilik bir yolcu grubunu rahatlıkla Filistin ’e ulaştırabilecek potansiyel ve donanımda bir gemiydi. Nitekim yolcu grubu icin her şey planladıkları gibi işliyordu. Ya da onlar oyle duşunuyordu.
Gelgelelim gunumuzde nasıl ki guvenilir olmayan sitelerden sipariş verdiğimizde kargodan hıyar ya da patlıcan cıkma olasılığı varsa; gecmişte de durum tamamen aynıydı. Guvenilir olmayan ve yasa dışı yollardan calışan bu acentenin tahsis ettiği gemi Queen Marry isimli ortalamanın ustundeki bir gemi değil; Struma isimli kohne mi kohne bir gemiydi.
[h=2]Umuda yolculukta ikinci kez dolandırılmak[/h]

Struma; kohne kelimesinin anlamını tam olarak karşılıyordu. Panama bandıralı bir Bulgar komur gemisi olan Struma; 1867 yılında Newcastle (İngiltere) şehrinde uretilmiş, once Balkan Savaşı ’nda ardından da hayvan taşıma aracı olarak kullanılan ahşap bir gemiydi. Hayvan taşıma aracı olarak kullanılan bu gemi nasıl olacak da insan taşıyacaktı? Ayrıca metrekare hesabı yapıldığı zaman iyimser bir hesapla bile Struma 100 kadar insana zor yetebilecek kapasitedeydi. 800 ’e yakın insana nasıl yetecekti?
Grup, gemiye binmek icin limana geldiğinde Struma ’yı gorunce doğal olarak acente ile iletişime gecti. Acente; Struma ’nın bir aldatmaca olduğunu, yolculuk başladıktan birkac saat sonra yolcuları Queen Marry Gemisi ’ne transfer edeceklerini soyledi. Tahmin edeceğiniz uzere yolcuları bekleyen Queen Marry adında bir gemi asla yoktu.
Olumden kacmak zorunda olan insanlar, bir kez daha acentenin sozune inanarak Struma ’ya bindiler. Zaten canı burnunda olan bu insanların ne boş koltuk isteyecek ne de başka bir gemi arayacak luksleri yoktu. Sıkış tıkış bir şekilde de olsa 800 kadar kişi, 100 kişi kapasiteli hayvan taşıma gemisi Struma ’ya binmek zorunda kaldı.
[h=2]Yuzen tabut Struma ile yolculuk başladı: İlk arıza ucuz (!) atlatıldı[/h]

12 Aralık 1941 ’de Romanya ’nın Kostence Limanı ’ndan kalkan gemi, icinde 800 yolcusu ile yola cıktı. Fakat 8 kat fazla kapasiteyle ilerleyen ve zaten canı cıktı cıkacak vaziyette bulunan Struma ’nın motoru henuz İstanbul ’a ulaşamadan catladı. Şansları ilk ve son kez yaver giden Struma yolcularının imdadına, o esnada yanlarından gecen bir gemi yetişti. Komşu gemideki murettebat, Struma ’nın catlayan motorunu onardı. Tabii bu da para ile yapılan bir iyilikti. Filistin ’e gidince ac ve acıkta kalmak istemedikleri icin yanlarına az miktarda da olsa para ve mucevherat alan yolcuların son parası da motor onarımı icin harcanmıştı. Kısa bir molanın ardından yolculuk kaldığı yerden devam etti.
[h=2]Struma ’nın ikinci arızası, sığınabileceklerini umdukları bir yerde gercekleşti[/h]

15 Aralık 1941 ’de Struma bir kez daha motor arızası verdi. Bu kez kimsesiz (!) bir yerde değiller, İstanbul Boğazı ’na kadar gelmişlerdi. Hatta Struma ’nın demir attığı yer icin tarihi belgelerde Sarayburnu Acıkları (Fatih) ifade edilir.
Yolcular umutlu ve mutludur cunku II. Dunya Savaşı ’nda tarafsız bir tutum sergileyen Turkiye ’ye gelmişlerdir. Motor bozulmuş olsa bile sığınabilecekleri bir yerdedirler. Gemi artık calışmasa bile, trenle Filistin ’e gitme imkÂnları vardır. Fakat bu talihsiz yolculukta hicbir şey umdukları gibi gitmemiştir ve gitmeyecektir.
[h=2]Turkiye; Almanya ve Britanya kıskacında sıkışmaya başlıyor[/h]

Struma ’dan haber alan Almanya İstanbul Başkonsolosluğu, Turkiye ile iletişime gecerek “Struma icerisinde salgın hastalık olduğunu, gemiden tek bir yolcunun bile inmemesi gerektiğini” soyler. Tabii bu sadece bir bahanedir. Almanya ’nın tek isteği, Turkiye ’nin Struma ’yı kabul etmemesidir. Hatta bu konuda donemin hukûmetine siyasi baskı da yapar.
Tuhaftır ki İsrail ’in kurulmasına onculuk eden devletlerden biri olan Britanya da bu konuda Almanya ’nın benzeri bir tutum sergiler. O zamanlar Filistin ’de manda yonetimi kuran Britanya; Turkiye ’nin kendisine sunduğu “Struma ’nın motorunun onarılıp Filistin yolculuğuna devam etmesi” yonundeki teklifini, Filistin ’deki Araplar ’ın ayaklanmasından ve olası bir yoğun Yahudi Gocu ’nden sakınmak icin reddeder. Reddederken de şunu ekler: “Geminin geri donmesi yonunde bizler icin herhangi bir sakınca yoktur”.
Yine bu donemde Britanya basınında Struma icerisinde 3 Alman ajanının bulunduğu, bundan oturu geminin Filistin ’e ulaşmasının tehlike icerdiği yazılmıştır.
[h=2]Almanya taraftarı Romanya, iadeyi kabul etmedi[/h]

İkinci Dunya Savaşı ’nda Almanya yanlısı bir tutum sergileyen Romanya, geminin geri donmesine asla izin verilmeyeceğini acıkladı. Bu surecte Turkiye eli kolu bağlı bir şekilde duşunmeye başladı. Nitekim Turkiye, II. Dunya Savaşı ’na girmek istemiyordu. Bu konuda atacağı herhangi bir adım, tarafsızlığına golge duşurebilir ve kendisini bir anda savaşın icerisinde bulabilirdi. Yorgun olan Turk Milleti ’nin, yeni bir savaşa hazır olmadığı da bir gercekti.
[h=2]Yahudi Gocleri ’ni engellemek icin cıkarılan kararname[/h]

2/9498 sayılı kararname resmi olarak yayımlanmadığı icin biz de sizlerle paylaşamıyoruz
Dar bir ekonomi ile boğuşan ve kendisine zor yeten yeni cumhuriyet; Ağustos 1938 ’de, dunyada artan Yahudi Gocleri ’nden nasibini almamak icin 2/9498 sayılı bir kararname (Museviler ’in Turkiye ’de ikametinin yasaklanması ile ilgili bir kararname) cıkarmıştı. Bu kararname ile yolcuların Turkiye ’ye sığınması zaten imkÂnsız hale geliyordu. Buna rağmen Almanya ’nın izin vermesi durumunda Turkiye, bu yolcuları karaya alabileceğini bildirdi. Fakat Almanya ’dan asla bu yonde bir adım gelmedi.
[h=2]Motorun sokulmesi ve cozum yollarının aranması[/h]

Daha once hic gormemiş olanlar icin eski tip bir gemi motoru
Turkiye; bu surecte yolcuları gemiden indirmeden, sadece motorun sokulerek onarılması yonunde karar alabildi. Tıpkı II. Dunya Savaşı ’nda izlediği oyalama taktiği gibi, motor onarım suresini de oldukca ağırdan alıyordu. Nitekim bu surecte daha ılımlı bir tavır gosteren Britanya ile muzakere edilmeye calışılıyor ve Struma ’nın Filistin ’e gonderilmesi planlanıyordu.
[h=2]Her donemin sorunu: Siyasilerin sadece kendi adamlarına gosterdiği ayrıcalıklar[/h]

Tum bu gelişmelerle birlikte 800 kişi adeta kendi kaderlerine terk edilmişti. Tabii kaderleri de onları şuphesiz acı bir olume goturmek uzereydi. Her devirde olduğu ve olacağı gibi bazı kişiler kaderin kamcısından kacabilecek ayrıcalıklara sahipti. Struma ’nın icerisinde de bu ayrıcalıklara sahip birkac kişi elbette vardı.
Martin Segal ve ailesi, Struma ’nın icerisinde bulunup, bu ayrıcalığa sahip olan kişilerdi. Segal, Standard Oil Company of New York ’un Romanya muduruydu. Aynı şirketin Turkiye temsilcisi Vehbi Koc, Britanya Hukûmeti, ABD Hukûmeti ve Turkiye Hukûmeti (Turkiye Hukûmeti ’ni bu goruşmelerde donemin İcişleri Bakanı Mustafa Faik Ozt(ı)rak ve İstanbul Emniyet Muduru İhsan Sabri Cağlayangil temsil etti) arasında birkac goruşme gercekleştirildi. Tum bu diplomatik girişimlerin ardından Struma ’dan Segal Ailesi (3 kişi) indirildi.
Bu tahliye işlemi sırasında doğum sancısı başlayan bir kadın (Medea Salamovici) da tahliye edildi. Doğum sancısından oturu hastaneye kaldırılan kadının durumu hakkında bir daha asla resmî acıklama yapılmadı.
[h=2]Britanya ’nın cocuklara gosterdiği ayrıcalık ve Turkiye ’nin reddi[/h]

Gelişmeler devam ederken, oluşan kamuoyuyla birlikte en azından cocukların tahliyesi gundeme geldi. Britanya ile Turkiye arasında gercekleşen diplomasi trafiğinden sonra yaşları 11 ile 16 yaşlarında değişen 28 cocuğun Filistin ’e gitmesi icin ozel izin verilebileceği kararı cıktı. Bu kararın alınmasında Simon Brod ve Rifat Karako ’nun cabaları etkili oldu. Fakat ne acıdır ki; Turkiye alınan bu kararı bile “Almanya ’nın tehditleri uzerine” uygulayamadı.
[h=2]"Yerli Schindler" Simon Brod ve Rifat Karako ’nun cabaları[/h]

Simon Brod, sağda
Cocukların olası kurtarılma kararında etkili olan ve daha once bircok Yahudi Multeci ’nin hayata tutunmasını sağlayan, gosterdiği cabalar ile Oskar Schindler ’e benzetilen Simon Brod; Turkiye Yahudi Cemaatleri ’nin onderlerindendi ve bircok onemli gorevi ustlenmişti.
Rifat Karako da yine tıpkı Brod gibi Yahudi Multeciler ’in transit gecişlerini organize eden ve onların hayatta kalmasını sağlayan onemli isimlerden biriydi.
[h=2]Kıyıdan dua eden Muslumanlar ve Struma ’ya gıda yardımları[/h]

Yaşanan gelişmelerle birlikte Struma tam 9 hafta (63 gun) demir atmış bir şekilde bekledi. Surec o kadar katı işliyordu ki, Turkiye Struma ’ya bir sure gıda ve ilac yardımı konusunda bile kararsız kaldı. Turkiye; Brod - Karako ve Britanya arasında yapılan goruşmelerden sonra Struma ’ya gıda ve ilac gibi insani gereksinimlerin ulaştırılması kararını aldı. Yardımları Turkiye Cumhuriyeti adına Kızılay ve Yahudi Toplumu adına da Simon Brod ve Rifat Karako ustlendi. Yardımları insanlara, Struma ’ya cıkmak icin ozel izin alan Brod ve Karako ulaştırdı. Gıda yardımından once insanlara gunluk olarak sadece birer portakal ve birer avuc fıstık ile şeker verildiği acıklandı. Yardımlar sayesinde insanlar artık sıcak yemek tuketip, ilac kullanabilir olmuştu.
Struma, caresiz bir şekilde beklerken; donemin belgelerinde Musluman halkın, karadan dua etmek haricinde bir şey yapamadığı da yazıyordu.
[h=2]Turkiye siyasi baskılara daha fazla dayanamadı ve Struma ’yı kara sularından cekti[/h]

Kılavuz gemi kaptanının acıklaması
Olayın icindeki devletler ile bir cıkış yolu arayan Turkiye, cozum bulamadığı icin Struma ’yı 23 Şubat 1942 ’de kılavuz gemi yardımıyla Şile acıklarına cekmek zorunda kaldı ve ardından burada motorsuz bir şekilde Struma ’yı kaderine terk etti. Burada bir sure suruklenen Struma (suruklenme sebebi resmî olarak belli olmadığı icin buraya iddialar kısmında değindik); bir gun sonra, 24 Şubat sabahı devasa bir patlama sonucunda battı.
[h=2]Hırcın mavilik, masumiyet kırmızısına burundu...[/h]

Patlama sonucunda 103 ’u cocuk olmak uzere toplamda 795 kişi yaşamını yitirdi. David Stoilar isimli bir yolcu ve Ivanov Diko (geminin ikinci kaptanı) mucizevi şekilde yaralı olarak kurtulmuştu. Fakat patlamadan sonra bolgeye yardım gelene kadar Diko ve Stoilar başlarının caresine bakmak zorunda kaldı. Soğuktan da etkilenen Diko, daha fazla dayanamayarak tutunduğu tahta parcasını bıraktı ve akıntıya karıştı. Stoilar ise caresiz bekleyişin ardından bu vahşeti kaldıramadı. Soğuktan donmak uzereyken bileklerini keserek intihar etmeye kalkıştı ama donmuş elleri bıcağı bile tutamadı. Bu esnada Stoilar 12 kişilik (evet 12 kişi) Turkiye ’ye ait bir arama- kurtarma “sandalı” ile kurtarıldı.
Her ne kadar kulağa şu an garip gelse de Stoilar, tedavisi tamamlandıktan sonra Turkiye'ye izinsiz(?) giriş yaptığı icin 6 hafta hapis yatmak zorunda kaldı. Ardından Filistin'deki protestolar ve Brod'un girişimleri ile ozgurluğune kavuşan Stoilar; Britanya'nın izniyle trenle Filistin'e gecti.
Tarihe gecen bu facianın ardından bircok gelişme yaşandı. İşte iddiaları ve gercekleriyle Struma Faciası ’nın ardından yaşananlar:
[h=2]Facianın ardından Filistin'den suikast haberi geldi[/h]

Harold MacMichael
Filistin ’deki Yahudi toplumu, Struma Faciası ’ndan baş sorumlu olarak Britanya ’yı tuttu. Facianın ofkesiyle LEHI (Filistin ’deki Britanya mandasına karşı Yahudi genclerden oluşan bir orgut), Britanya ’nın bolgeye tayin ettiği yonetici Harold MacMichael ’e suikast duzenleyerek infaz etti.
[h=2]Struma ’nın resmî olarak nasıl patladığı yıllar sonra ortaya cıktı[/h]

Cankaya'nın vurulma haberini yayımlayan gazete haberi
Olayın ardından uzunca bir sure “Struma ’nın nasıl patladığının” cevabı arandı. 1960 yılında Sovyet Arşivleri ’nden cıkan bir belgede ise bu soru resmi olarak aydınlatılmış oldu.

Sovyet Belgesi ’ne gore Sovyet denizaltısı “Shch-213”, Karadeniz ’deki tum tarafsız ve Nazi Almanyası taraftarı gemileri sorgu sualsiz vurma emri almıştı. Hatta aynı denizaltı, aynı gun Turkiye ’ye ait Cankaya isimli kargo gemisini de batırmıştı. Sovyet Arşivleri ’nde Struma ’ya ait acı ama bir o kadar gercek şu not duşulmuştu:
“24 Şubat 1942 sabahı Teğmen Denejko ve Siyasi Komiser Rodimatzav komutasındaki Shch-213 denizaltısı, 7 bin ton ağırlığında ve korumasız vaziyetteki duşman gemisi Struma'ya rastladı. Denizaltıdan 1118 metreden atılan torpido hedefini vurdu ve gemiyi batırdı. HarekÂt sırasında Astsubay Başcavuş Cernov, takım komutanı Cavuş Nusov ve torpido operatoru Er Filtov ustun cesaret orneği sergilemişlerdir.”
[h=2]Kıyı emniyetinin yolcuları darp ettiği iddiası[/h]

Bazı iddialara gore Struma yolcuları, caresiz beklerken; yatak carşaflarına imkÂnları dahilinde buyuk harflerle “BİZLERİ KURTARIN” yazmıştı. Bu olay uzerine 200 kadar kıyı polisi, gemiye cıkarak yolcuları darp etmiş ve carşafları toplamıştır. İddialara gore geminin artık gitme vaktinin geldiği kararı bu surecte alınmıştı. Struma, kılavuz gemi yardımıyla Şile acıklarına cekilirken, Struma ’ya bir kez daha carşaflar asıldı, bu kez carşaflarda “Yaşasın Turkiye Cumhuriyeti, kurtarın bizleri” yazılmıştı. Bu son cırpınış da maalesef fayda etmedi.
[h=2]İshak Alaton ’un Turkiye hakkında yaptığı acıklamalar[/h]

İshak Alaton
Turkiye ’deki Yahudi toplumunun onemli temsilcilerinden biri olan İshak Alaton (Alarko Holding ’in de kurucusu) ’un, Struma Faciası hakkında birkac soylemi mevcuttur. Struma Faciası ’nın yaşandığı donemde 15 yaşında olan ve Brod ’un her daim yanında olan Alaton; “Kızılay ’ın Struma ’ya yaptığı yardımların temsilî duzeyde ve yetersiz olduğunu; esas yardımı Brod ve Karako ’nun onderliğindeki grubun yaptığını” acıklamıştır.
Yine aynı roportajda Alaton; Turk yetkililerin Struma ’yı cektikten sonra halatları kestiğini ve Struma ’yı olume gonderdiğini de acıklamıştır. Alaton ’a gore Turkiye ’nin bunu yapmasının ardında diğer devletlerden gelen yoğun baskılara care bulamaması vardı. Alaton ayrıca, yolculara polis mudahalesinden de bahsetmiştir.
[h=2]Death on the Black Sea ’de gecen bir anekdot[/h]

Faciadan bahseden bir gazete
Struma ile ilgili bir araştırma kitabı (Death on the Black Sea) yayımlayan Douglas Frantz ve Catherine Collins; bu faciadan oturu Britanya, Sovyet Rusya ve Turkiye ’nin de en az Almanya ve Romanya kadar suclu ve ellerinin kanlı olduğunu yazmıştır.
[h=2]Faciadan kurtulan tek kişi olan Stoilar ’ın acıklamaları[/h]

Stoilar'ın bilet ve kimlik bilgileri
İsrailli gazeteci Malkin ve olaydan sağ kurtulan Stoilar ’a gore Sovyet raporları doğruları soylemiyor. Cunku Stoilar ’ın ifadesindeki patlama vakti ile Sovyet Belgesi ’ndeki raporlar zıt yondedir. Ayrıca Sovyet raporlarında Struma gemi bandırasının doğru şekilde yazılmadığı da ayrı bir noktadır. Stoilar ’ın iddiasına gore Struma, Sovyet saldırısından sağ kurtulmuştur. Stoilar ’ın anlattıklarına gore; “kohne bir gemi olan Struma ’ya Sovyetler ’den yapılan ilk atış isabetsiz olmuş; ikinci atış sırasında radara başka bir gemi takılmış ve Sovyetler bu geminin peşine duşmuştur. Bu başarısız saldırının ardından Turk hucum botlarından ateş edilmiş ve Struma bu şekilde patlamıştır.”.
[h=2]Donemin Başbakanı Refik Saydam ’ın Struma Faciası ’ndan sonra yaptığı ilk acıklama[/h]

Refik Saydam'ın Anadolu Ajansı'na verdiği beyanat
Donemin Başbakanı Refik Saydam, patlamanın ardından:
“Biz bu hususta elimizden gelen her şeyi yaptık. Maddî, manevî en ufak mesuliyetimiz yoktur. Turkiye, başkaları tarafından arzu edilmeyen insanlara mecl olamaz. Turkiye, başkaları tarafından arzu edilmeyen insanlar icin vatan hizmeti goremez. Bizim tuttuğumuz yol budur. Kendilerini bu sebepten İstanbul ’da alıkoyamadık.” şeklinde bir acıklama yapmıştır.
[h=2]Seyahat acentesi, bu faciadan oturu yargılandı ama...[/h]

Stoilar'ın "Bizi Turkler vurdu" acıklamasını haber olarak yayımlayan bir gazete
Struma Faciası ’nda yaşamlarını kaybeden yolculara Queen Marry gemisi yerine, bu vasıfsız gemiyi tahsis eden kişilere daha sonra dava acılsa da, gemi vurularak imha edildiği icin seyahat acentesi yoneticileri hakkında beraat kararı verildi.
[h=2]Gec de olsa Turkiye Cumhuriyeti, Struma Faciası ’nı resmî olarak andı[/h]

Omer Celik, Turkiye Cumhuriyeti adına anma toreninde denize celenk bırakıyor
Turkiye Cumhuriyeti, bu acı olayın ardından ilk resmî anma torenini, faciadan 73 yıl sonra, 2015 yılında gercekleştirdi. Bu anma toreninde Turkiye Cumhuriyeti adına taziye konuşmasını donemin Kultur ve Turizm Bakanı Omer Celik gercekleştirdi.
[h=2]Ozel Teşekkur[/h]

İsrail'de bulunan bir Struma Anıtı
Keşke yaşanmasaydı dediğimiz bu insanlık dramını olumsuz bir esere donuşturerek “Serenad” ile genc kuşaklara aktaran Zulfu Livaneli ’ne teşekkuru bir borc bilmekteyiz.
Şuphesiz, bizlerin payına duşen, bu acı olayı unutmayıp; tarihten ders ve dersler cıkarmak. Bu uzun ve huzunlu hikÂyemizi; sadece Serenad ’ı okumuş olan takipcilerimizin anlayabileceği bir soz ile tamamlamak istedik.
İmza: En buyuk ajan, Max
Not: Faciada hayatını kaybeden kişilerin detaylı kimlik bilgilerine buradan ulaşabilirsiniz.
Kaynaklar: 1 / 2 / 3 / 4 / 5 / 6 / 7 / 8 / 9 / 10 / 11 / 12 / 13 / 14 / 15 / 16 / 17 / 18 / 19 / 20 / 21 / 22 / 23 / 24 / 25 /