'DUZ DUVARA TIRMANIRIM!'


ALTIN PORTAKAL ODULLU BESTE BEREKET, D-SMART DERGİSİNE VERDİĞİ ROPORTAJDA ENERJİSİNİN COK YUKSEK OLDUĞUNU VE BU ENERJİYİ UZAKDOĞU FELSEFESİ YARDIMIYLA DİZGİNLEYEBİLDİĞİNİ ANLATTI....
“Enerjim cok yuksek. Uzakdoğu felsefesi yardımıyla sakinleşmeye calışıyorum. Yoksa duz duvara tırmanabilirim!”
İlk filmi “Turev”le “En iyi kadın oyuncu” dalında Altın Portakal kazanan Beste Bereket şu aralar ekranda “Parmaklıklar Ardında” dizisiyle ayrıca BKM’de “Surmanşet” isimli oyunla seyirci karşısına cıkıyor. Diğer yandan da “Buruşuk Omer Destanı” adlı sinema filminde oynamaya hazırlanan Bereket, D Smart dergisine verdiği roportajda enerjisinin cok yuksek olduğunu belirtti, “Duz duvara tırmanabilirim” dedi.
Beste Bereket’le BKM’de buluştuk. Yaklaşık bir saat sonra “Surmanşet” isimli oyunda sahne alacaktı. Hayatında değiştirmek istediği tek şeyin, enerjisini biraz daha aşağıya cekmek olduğunu soyleyerek şaşırttı bizi. “Enerjim cok yuksek. Biraz daha sakin olmaya calışıyorum. Enerjimi biraz daha tutup, daha fazla harcamam gereken şeylere kullanmaya calışıyorum” diyor ve ekliyor: “Hatalarla doğruları birbirinden ayırmıyorum. Doğru tercihlerimden cıkan iyi sonucları kendime mal ettiğim gibi, yanlış tercihlerimden cıkan kotu sonucları da kendime mal ediyorum. Hatalarımla barışığım”
SIRADAN BİRİ VAR MI Kİ?
Seyirci karşısına ilk kez ilkokul birinci sınıfta cıkan Bereket, her oyuncunun mutlaka tiyatro sahnesine cıkmasını oneriyor. Başarısının arkasındaki sır perdesini aralarken tiyatronun oyuncuya guc kazandırdığını savunuyor ve “Tiyatro, insanı daha antrenmanlı yapıyor. Ama hic tiyatro yapmadan kamera onu oyunculuğu da yapabilirsin. Bu bir tercihtir” diye ekliyor. Kendi sınırlarını zorlamayı seven oyunculardan.
Kişisel ozelliklerinin dışında, fiziksel ozelliklerini de tamamen değiştiren bir rol istiyor. “En cok hangi karakterin icine girmek istersiniz?” sorusunu yonelttiğimizde, “Biraz ac gozluyum, her şeyi oynamak istiyorum” diyerek enerjisinin boyutunu hissettiriyor.
Oyunculuğuna o kadar guveniyor ki, roller arasında secim dahi yapmak istemiyor. “Benim icin bir akıl hastasını veya sıradan bir insanı oynamak arasında bir fark yok. Sıradan bir insanı oynamak daha zor. Sıradan biri var mı ki?”
HUKUKCU BİR AİLEDENİM
Beste Bereket, hukukcu bir ailede yetişmiş. Dedelerinden biri savcı, diğeri ise hÂkim. “Parmaklıklar Ardında” dizisinde rol almaya başlayan genc oyuncunun cekim mekÂnlarından biri de hapishane olacak gibi gozukuyor. Kardeşi de hukukcu olan oyuncuya ceza kavramına nasıl baktığını soruyoruz. “Cezalandıran insanların, cezalandırılanlardan daha geniş bir bakış acısına, daha yuksek bir algıya, doğru değerlendirmeye ve doğru birikime sahip olması gerektiğini duşunuyorum. Başka bir alternatif uretemediğimiz icin caydırıcı tek etken ceza” diyor ve birine yaptırım uygulayabilmek icin biraz daha ust basamakta durabilmenin onemini vurguluyor. Tam bu sırada “Surmanşet”in yazarı Sinan Tuzcu sohbetimize ortak oluyor. Sahneye cıkma vakti yaklaştı ne de olsa. “Oyuncumu meşgul ettiğiniz yeter” der gibi tatlı sert atışıyorlar Beste Bereket’le. Ama sohbetimizin henuz sona ermediğini anlayınca, oyuncusunu biraz daha bizimle baş başa bırakmaya razı oluyor Sinan Tuzcu.
DERİNLİKLERİN PEŞİNDE
Ceşitli kısa film senaryoları yazan Beste Bereket’in senarist tarafına donuyoruz “Senaristlik mi, oyunculuk mu?” sorusuna verdiği cevap, “Hepsini bir arada yapma şıkkını ekleyebilir miyim oraya? Yazsam, yonetsem ve oynasam mesela?” oluyor.
Uretkenliği sadece yazı ve oyunculukla kalmıyor. Yağlı boya tablolar da yapan başarılı oyuncu, fırca darbelerinin tuvalde aldığı şekillerle kendini rehabilite edebiliyor.
Hayatta en cok neyin resmini cizmek istediğini soruyoruz. “Sevdiğim insanların yuzlerini cizmek isterim. Belki adı ‘İstanbul’da bir surrealist’ olur” diye cevaplıyor gulerek.
İki yıldızlı bir dalgıc ayrıca... Belki bir iskeleden veya yuksek bir kayadan atıyor kendini mavi sulara. Ne fark eder ki? Tek isteği; derinlerdeki guzellikleri gorebilmek. En cok Kızıldeniz’e dalmak istiyor.“Kızıldeniz’de kopek balıklarını izlemek istiyorum” diyor.
Sakinlikle Uzakdoğu felsefesi sayesinde tanışmış. Uzakdoğu’nun tazeliği, beynindeki gereksiz sesleri temizlemiş, kendine hÂkim olabilmeyi oğretmiş. Bir Uzakdoğu sporu olan Wing-cu ile ilgilenen oyuncu, belirli bir guce sahipken onu kullanmamanın nasıl bir maharet orneği olduğunu acıklıyor: “Fiziksel ve beyinsel olarak sahip olduğun gucu uygulamanın ne kadar doğru olduğunu tartışmayı oğreniyorsun. Zihinsel idman yapıyorsun bir bakıma.”
“Uzakdoğu felsefesi sizi sakinleştirdi mi?” diye sorduğumuzda ise “Evet, bunu yapmaya calışıyorum yoksa duz duvara tırmanabilirim” yanıtını veriyor.