Gunumuzde kadınlarda en sık rastlanan kanser turu olan meme kanseriyle ilgili ozellikle son yıllarda gercekleştirilen calışma ve gelişmeler, hastalığın kronik bir seyre gecmesini sağladı. Tıbbı Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Bala Başak Oven, son donemde bircok bilimsel araştırmanın meme kanseriyle yapılan mucadelede onemli mevzilerin kazanılmasında yardımcı olduğunu da ifade etti. Prof. Dr. Oven, geriye donuk calışmalardan elde edilen veriler doğrultusunda, 20 bin meme kanserli hastada 15 yıl sonra hastalığın tekrar etme olasılığının yuzde 9 civarında iken bu oranın 25 yıllık takip suresince yuzde 15 olarak gosterildiğini soyledi. Hastalığın tekrar etme riski acısından tumor boyutu ve lenf nodu metastazlarının onemli parametreler olduğuna işaret eden Prof. Dr. Oven, şu sozleri kaydetti: “Tanı anında fazla sayıda koltuk altı lenf nodu metastazı olan, tumor boyutu buyuk olan ileri evre hastalarda, tekrar etme olasılığının daha fazla iken, ozellikle hormon reseptorleri pozitif olan hastalarda gec nuks oranının daha fazla olduğu goruluyor. Hastaların 5 yıllık takip surelerini doldurmuş olmalarına rağmen tıbbi onkolojide yıllık kontrollerini ihmal etmemelerini ve boylece hastaların hastalıklara erken mudahale etme şansını kacırmamaları da cok buyuk onem taşımaktadır.” 
Meme kanserinin tedavisinin kişinin kardiyovaskuler risk faktorlerini de etkilediğinin yeni bir calışmayla ortaya konduğuna dikkat ceken Prof. Dr. Bala Başak Oven, bu konuda hastaların dikkat etmesi gereken noktaları anlattı: “Yapılan bir calışma, 15 bin yeni tanı meme kanseri ve 75 bin sağlıklı kontrol karşılaştırılmış ve meme kanseri olanlarda ikinci yılın sonunda hipertansiyon (yuzde 11 vs yuzde 9) ve diyabet (yuzde 2,1 vs yuzde 1,7) daha fazla gorulmuş. Onuncu yıl takipte ise diyabet varlığı meme kanserli hastalarda halen daha yuksek seviyede olduğu gosterilmiş. (yuzde 9,3 vs yuzde 8,8). Meme kanserli hastalar daha duzenli takip olduklarından kronik hastalıkların tespiti daha fazla olabilir. Bununla beraber kullanılan tedavi yontemleri, hormonoterapiler de menopoza sebep olarak metabolizmayı olumsuz etkileyebilir.”
Bu sonucun da gosterdiği gibi, sağlıklı beslenme ve obeziteyle mucadele ederek meme kanseri tekrarlama riskini azaltmanın mumkun olduğuna işaret eden Prof. Dr. Oven, aynı zamanda kardiyovaskuler hastalıklara karşı korunmada da oneminin arttığını soyledi. Meme kanseri cerrahisi sonrasında ameliyatlı kolun, damar yolu actırma, enjeksiyon gibi invaziv yontemler icin kullanımı konusunda hem hastalarda hem de hekimler arasında kaygıların bulunduğunu soyleyen Prof. Dr. Oven, bu konuda Amerikan Cerrahlar Topluluğu tarafından yeni bir oneri olduğunu soyledi. Koltuk altı lenf damarlarının meme kanseri cerrahisi sonrası alınması nedeniyle o taraf kolda gorulen lenfodemin hastaların hayat kalitelerini etkileyen onemli bir sorun olduğunu belirten Prof. Dr. Oven, yeni acıklamayla ilgili şu yorumda bulundu: “Hastalara intravenoz işlem, tansiyon olcturme, kan alma gibi işlemlerden kacınılması ameliyat sonrası omur boyu yaygın olarak onerilmektedir. Amerikan Meme Cerrahları Topluluğu, koltuk altı ameliyatı yapılmış olan ama lenfodemi mevcut olmayan hastalarda boyle bir onlemin gerekli olmayabileceğini belirtti. Bu noktada ozellikle hastaları hasta bazında değerlendirip, risk faktorlerini belirledikten sonra yapılacak doğru bilgilendirmeler hastaların yaşam kalitesini yukseltecektir.” Prof. Dr. Oven, meme kanseri tedavisi goren kadınların gebe kalmalarının kanserin tekrarlaması uzerindeki etkisinin tartışmalı olduğunu soyledi. Yapılan bir calışmaya gore 112.000 meme kanserli hastayı iceren analiz sonucunda, gebe kalanların sağ kalımının gebe kalmayanlara oranda daha iyi olduğunun gosterdiğini soyledi.
Prof. Dr. Oven, sozlerini şoyle tamamladı: “Hastalarımıza meme kanseri tedavisi aldıktan sonra gebe kalmalarının hastalığı olumsuz etkilemeyeceğini ifade edebiliriz. Ancak ozellikle tekrar riskinin biraz daha yuksek olduğu tanı anından itibaren 2 senelik periyodun beklenmesini tavsiye edebiliriz. Kesin kanıt olmasa da ozellikle hormonal tedaviye en az 3 ay ara verdikten sonra gebe kalınması ilacların bebek uzerinde teratojenik etkilerinden korunmak icin de onemli olur.”

Meme kanserinin tedavisinin kişinin kardiyovaskuler risk faktorlerini de etkilediğinin yeni bir calışmayla ortaya konduğuna dikkat ceken Prof. Dr. Bala Başak Oven, bu konuda hastaların dikkat etmesi gereken noktaları anlattı: “Yapılan bir calışma, 15 bin yeni tanı meme kanseri ve 75 bin sağlıklı kontrol karşılaştırılmış ve meme kanseri olanlarda ikinci yılın sonunda hipertansiyon (yuzde 11 vs yuzde 9) ve diyabet (yuzde 2,1 vs yuzde 1,7) daha fazla gorulmuş. Onuncu yıl takipte ise diyabet varlığı meme kanserli hastalarda halen daha yuksek seviyede olduğu gosterilmiş. (yuzde 9,3 vs yuzde 8,8). Meme kanserli hastalar daha duzenli takip olduklarından kronik hastalıkların tespiti daha fazla olabilir. Bununla beraber kullanılan tedavi yontemleri, hormonoterapiler de menopoza sebep olarak metabolizmayı olumsuz etkileyebilir.”

Bu sonucun da gosterdiği gibi, sağlıklı beslenme ve obeziteyle mucadele ederek meme kanseri tekrarlama riskini azaltmanın mumkun olduğuna işaret eden Prof. Dr. Oven, aynı zamanda kardiyovaskuler hastalıklara karşı korunmada da oneminin arttığını soyledi. Meme kanseri cerrahisi sonrasında ameliyatlı kolun, damar yolu actırma, enjeksiyon gibi invaziv yontemler icin kullanımı konusunda hem hastalarda hem de hekimler arasında kaygıların bulunduğunu soyleyen Prof. Dr. Oven, bu konuda Amerikan Cerrahlar Topluluğu tarafından yeni bir oneri olduğunu soyledi. Koltuk altı lenf damarlarının meme kanseri cerrahisi sonrası alınması nedeniyle o taraf kolda gorulen lenfodemin hastaların hayat kalitelerini etkileyen onemli bir sorun olduğunu belirten Prof. Dr. Oven, yeni acıklamayla ilgili şu yorumda bulundu: “Hastalara intravenoz işlem, tansiyon olcturme, kan alma gibi işlemlerden kacınılması ameliyat sonrası omur boyu yaygın olarak onerilmektedir. Amerikan Meme Cerrahları Topluluğu, koltuk altı ameliyatı yapılmış olan ama lenfodemi mevcut olmayan hastalarda boyle bir onlemin gerekli olmayabileceğini belirtti. Bu noktada ozellikle hastaları hasta bazında değerlendirip, risk faktorlerini belirledikten sonra yapılacak doğru bilgilendirmeler hastaların yaşam kalitesini yukseltecektir.” Prof. Dr. Oven, meme kanseri tedavisi goren kadınların gebe kalmalarının kanserin tekrarlaması uzerindeki etkisinin tartışmalı olduğunu soyledi. Yapılan bir calışmaya gore 112.000 meme kanserli hastayı iceren analiz sonucunda, gebe kalanların sağ kalımının gebe kalmayanlara oranda daha iyi olduğunun gosterdiğini soyledi.
