20. yuzyıla damgasını vuran buyuk yazarları roportaj sandalyesine oturtan Paris Review dergisine konuşma sırası ona gelmiştir. Kolombiyalı, ses kayıt cihazlarından hoşlanmadığını belirttiği soyleşinin başında gazetecilik kariyerine dair sorulan bir soruya şu yanıtı verir: "Her zaman gercek mesleğimin gazetecilik olduğuna inandım." Hayatı boyunca yazının peşinde koşan, Kolombiya ’da hukuk fakultesinde okurken oykuler karalayan ve edebiyat cevreleriyle ilişki kurmaya calışan genc Márquez, 1948 ’de gazetecilikle tanışmıştı. Cartagena ’da başlayan kariyeri 1950 ’lerin ortasında onu Bogotá ’ya goturmuştu. Gelecekte romanlarında yer vereceği karakterlerden bazıları ile o yıllarda karşılaşmış, yazı yelpazesini genişletmişti. Film eleştirileri yazıyor, siyasetciler uzerine dosyalar hazırlıyor, gemisi tuzla buz olan denizcilerin hikÂyelerini kaleme alıyordu. O cağlarda bir yandan gazetecilik yapan, bir yandan da romancı olmak isteyen Kolombiyalı ’nın calışma programı cok duzenliydi. Gun boyunca gazetede calışıyor, geceleri herkes gittikten sonra ise romanlarını, hikÂyelerini yazmaya koyuluyordu. İştahlı ve zevkli bir okur olarak William Faulkner ile tanışmıştı ve ilk okuyuşta carpılmıştı. Yine de gazetecilği gecilmesi gereken bir basamak olarak gormuyor, bu mesleğe de en az edebiyat kadar değer veriyordu.
Gabriel García Márquez ’in gazetecilik yıllarında uzerine kalem oynattığı alanlardan biri de spordu. Politikacılar ve denizciler gibi şans onu bisikletcilerin de karşısına oturtuyordu. 1955 ’te Kolombiya Turu ’nu baştan sona takip etmiş, sporcularla ozel soyleşiler yapmıştı. Doneminin unlu bisikletcilerinden Ramon Hayos ile karşılaşması da o yıl gercekleşti. Birazdan okuyacağınız yazı, Gabo ’nun kaleminden cıkmış ve El Espectador gazetesinde 1955 ’te on dort fasikul hÂlinde yayınlanan Ramón Hoyos Vallejo biyografisinin onemli bir parcasını oluşturmuştu. Yazı, Hoyos ’un ağzından kaleme alınmıştı.
