Bipolar Yaşam Derneği ve Bipolar Bozukluklar Derneği, 30 Mart Dunya Bipolar Gunu kapsamında ‘Anlat ki bilinsin… Anlat ki umut olsun ’ sloganıyla duzenlenen ozel programda, bipolar bozukluğu yaşayanlar ve uzmanlarla canlı yayında bir araya geldi. Bu yıl 8 ’incisi duzenlenen forumda hastalar, kendi hikayelerinden yola cıkarak deneyimlerini paylaştı. Ardından uzmanlar hastalığa ve tedavisine yonelik bilgi verdi. Bipolar Yaşam Derneği Yonetim Kurulu Başkanı Ozlem Sarı, şu acıklamalarda bulundu: “Artık bu programımız geleneksel hale geldi ve 8 ’incisini yapıyoruz. 36 yıldır bipolar bozukluk hastasıyım, hastalığı cok iyi biliyorum o nedenle katılımcılara ozellikle teşekkur ediyorum. Bipolar, zor inişleri, yukselişleri olan coğunlukla toplum tarafından damgalanan, anlaşılmakta gucluk cekilen bir hastalık. Fakat hastalığın en iyi tarafı ilacla kontrol altına alınabiliyor. Ben bu hastalığı maraton koşusuna benzetiyorum uzun soluklu ve kronik bir hastalık. Duzenli ilac tedavisi hekim takibi aile ve cevre desteğiyle uzun soluklu stabil yaşamlar surebiliyoruz. Hayat bir sahne hepimiz belli roller bicilerek zaten sahneye atılmış durumdayız. O yuzden rolumuzu en iyi şekilde oynamak zorundayız. ‘Bipolar bozukluk hastasıysam en iyisi olacağım ’ dedim. En iyisi olma yolunda gidiyorum. Hicbirimizin birbirimizden farkı yok. Yaşama sevincimizi kaybetmeyelim her zaman yaşamak adına bir şeyler bulalım. Her duşuşun bir kalkışı olduğunu unutmayalım. Umudumuz yaşasın, yaşasın bahar." Bipolar Bozukluklar Derneği Başkanı Prof. Dr. Sibel Cakır ise el ele olma vurgusu yaparak şu sozleri kaydetti: “Doğru tanı ve tedaviyi alan yanlış inanışları yıkarak tedaviye erişmeyi artırmayı her iki derneğin beraber calışmasına ve toplumsal farkındalığa katkıda bulunan, el veren butun destekcilerimize teşekkur ediyorum. Bu hastalık yaşam boyu devam eden zor bir hastalık bazen de hastalığın şanslı taraflarına yuklenerek zorlukları bir arada aşmamız mumkun. 
Damgalama bipolar bozukluğu yaşayanların ve ailelerinin en onemli sorunu. Bizim de en cok vurguladığımız bu hastalık iyileşebilir, tedavide zaman zaman zorlanılsa bile umudu yitirmemek gerekir. Sadece iyileşme zamanına kadar gecen surede biraz sabırlı olmak ve toplumsal kazanımları sağlamak, işlevsel olma, hayatın icinde olmak gerekiyor. Bu da tabii toplumun damgalayıcı davranışlarını aşmak ve bundan korkmamayı gerektiriyor. Bunu yapabilen kişi sayısı gittikce artıyor. Burada tabii herkesin bir arada olması onemli bir nokta. Bipolar bozukluğu olduğunu soyleyenlerin, hastalığından cekinmeyenlerin sayısı da giderek artıyor. Beraber calışarak o daha iyi gunlere geleceğimizi ve damgalamayı hep beraber aşacağımıza inanıyorum. Koruma tedavisi dediğimiz yeni atakların gelişmesini onlemek icin ilaclar onemli. Tabii bunların en etkili olanı kişiye en az yan etki yapanını bulmamız gerekiyor. Gunumuzde artık seceneklerimiz cok fazla olduğu icin coğu zaman ilacın yan etkilerini ortadan kaldırmak, zaman icinde yan etkileri olmayan ilaclar devam etmek mumkun. Duygu durum dengeleyici yapan ilaclar bağımlılık yapan ilaclar değil. Bipolar bozukluk zor bir hastalık gibi gorunse de tedavisi var. Toplumsal olarak damgalama davranışlarından uzak duralım." Prof. Dr. Timucin Oral da şu ifadeleri kullandı: “Bipolar bozukluk 15-25 yaş arasında başlıyor. Ama tabii daha gec olduğu da oluyor. Daha gec olduğunda iyi tetkik edilmesi gerekiyor. Tanı mutlaka mani atağıyla konuluyor. Cunku kişi ve hekim sadece depresyon yaşanırken bunun tekrarlayan bir depresyon ya da bir kez gecilecek bir depresyon olduğunu bilmiyor. Dolasıyla bazen birkac depresyon bazen cok uzun suren ne olduğunu bilemediği donemin sonrasında yaşanan bir şey bazen de yaşam olayı araya giriyor. Sonucta depresyonu takip eden mani donemi hastalığın tanısının konulmasını sağlıyor. Bazen tanı 1 yılda ya da 5 yılda netleşebiliyor. Bipolar bozukluk hastasıyım diye ilan etmemize gerek yok ama ote yandan bilinmesinde bir sakınca olan bir şey değil cunku bir rahatsızlık, ayıp değil. İnsan migren olduğu icin utanır mı? Ne kadar cok saklanıyorsa ki bu damgalama yuzunden oluyor bunu biliyoruz. Bundan korkmadığımızda ustesinden geleceğiz.” Bir dil okulunda calışan 25 yaşındaki Gozde Topal, hastalığı hakkında şu bilgileri verdi: “Hastalığım 17 yaşımda yoğun bir depresyon atağıyla başladı. 18 yaşıma geldiğimde ilk bipolar tanımı aldım. 8-9 kez hastaneye yatışlarım oldu. İlk başlarda okuduğum kitaplardan kitapları yazan yazarların hayatlarından hastalığa dahil oldum sonrasında daha detaylı araştırınca net bir şekilde oğrendim. İlk başlarda alkol ve ilac dengesini kurmakta zorlandım. Şimdi aldığım alkol oranını azalttım, ilacların kendi başına tedavim icin etkili olduğunu yeterli ve faydalı olduğunu onceliğimin ilaclarımın olması gerektiğinin bilincindeyim. Hastane yatışları da beni zorladı, hala zorlanıyorum. İş, okul gibi bircok şeyi yarım bırakıyordum. Devamlılığım yoktu şu anda calıştığım yerde 7 ’nci ayım gayet guzel bir şekilde calışmaya devam ediyorum.
Sevdiğimiz şeyi bulunca ya da bizi motive edecek insanları cevremizde gordukce bunlar da aşılabiliyor. Cok sıkıştığımda kitap ve ağaclara koşuyorum. Uzun yuruyuşler cok iyi geliyor. ‘Ataklar sonsuza kadar surmuyor, sonunda daha normal bir hale kavuşacaksın ’ duşuncesi beni cok motive ediyor. Gecirdiğim depresyonu ya da mani atağı stabile donuşturmeyi oğrendim. Bu bana cok katkı sağladı. Anlamayı ve empati kurabilmeyi bunu geliştirebilmeyi oğrendim. Yalnız değilim bu hastalık sadece bende yok. Bu surecte cok iyi insanlar tanıdım. Yazdığım en yaratıcı yazıları sanırım mani ataklarımdayken yazdım. İlk bipolar tanısı alan kişilerin sabırlı olması cok onemli. Yapılanlar coğu zaman şımarıklık olarak algılanıyor ama değil. Hic kimse depresyonda ya da mani de yaptıklarını yapmaz. Atak anında ve sonrasında aynı kişi olduğumuzu, bir butun olduğumuzu unutmamak gerekiyor. Atak sonrasında bize o an yaptıklarımızı hatırlatmak yanlış. Bazılarını hatırlamayabiliyoruz bazılarını hatırlıyoruz ama hatırlamak istemiyoruz. Bu konularda biraz daha dikkatli gidilmeli. Hastalığı, atakları tanımak gerekiyor. Kabullenmenin cok onemli olduğunu duşunuyorum. Bir şeyi kabullenmeden onu yaşayamıyorsunuz. Eksiğimiz yok, dunyanın bir parcasıyız. Zamanla panik ve karmaşa azalıyor, korkulacak bir şey yok. İlk gunku panik kalmıyor oyle olsa devam edilemez." Boğazici Universitesi Batı Dilleri ve Edebiyatı Bolumu mezunu 27 yaşındaki Asya Alpay, bir halkla ilişkiler şirketinde kıdemli proje koordinatoru olarak calıştığını belirterek, “Boğazici Universitesi ’nde psikoloji dersler alırken bize bipolar bozukluk diye bir hastalıktan bahsedildi. Ama o kadar uc olarak anlatıldı ki hicbir zaman bende olabileceğini duşunmedim. Yine eğitimim devam ederken anksiyete bozukluğu teşhisi aldım daha sonra depresyon teşhisi aldım. Mani atağı gecirmemle de bipolar bozukluk teşhisi kondu. İlk başlarda bipolar bozukluk teşhisine inanmakta zorlandım. Hatta şimdiki doktoruma ilk gittiğimde gercekten oyle mi diye teyit etmiştim. Ama aslında bize anlatılan kadar uc bir hastalık değil. Hayatın icinde olabilen bir hastalık. Şu anda atak gecirme aralarım acıldı. Doğru tedaviye başlayınca her şey de yoluna girmeye başladı. Hastalığı daha iyi yonettiğimi duşunuyorum.” ifadelerini kullandı. Alpay, sozlerini şoyle surdurdu: “Her depresyonumda kendimi değersiz, işlevsiz ve yalnız hissediyorum. Bana bu duygular cok ağır geliyor. Ne kadar bir şeyleri başarmış olursam olayım cok başarısız bir insanmışım gibi hissediyorum. İlk başlarda daha da zorlanıyordum bu duygunun icine sıkışıp kalıyordum, cıkış yolu goremiyordum. Ama doktorumun soylediği ‘her depresyon bir şekilde bitiyor ’ sozu onemli cunku gercekten bitiyor. Bu duyguların temeli yok, bu surecte kendime bunu hatırlatabilmeyi oğrendim. Bu duyguları hissettiğim anda doktorumla iletişime geciyorum. Muzik dinliyorum, şarkı soyluyorum, resim yapıyorum bana cok iyi geliyor. Yalnız değilsiniz, umut mutlaka var bunu bilmek lazım. Ben hastalıkla ne kadar guclu bir insan olduğumu ve ne kadar gucsuz bir insan olabileceğimi oğrendim. Cunku defalarca duştum ve defalarca kalktım tekrar duştum, tekrar kalktım bu şekilde devam etti. Eminim ki bipolar bozukluğum olmasaydı cabalamayı, ayağa kalkmayı oğrenmeseydim bircok şeyde erken sendeleyip vazgececektim. Artık başaracağıma inanıyorum onumde hicbir engelin durmayacağına inanıyorum. Kişinin kendine, doktoruna ailelerin de kişiye guveni cok onemli.” Reklam ajanslarında 10 yıl kadar metin yazarlığı ile kreatif direktorluk yapan ve şu anda fotoğrafcılıkla uğraşan 35 yaşındaki Cihan Demirel de “Hastalıkla ilişkin Aralık 2017 yılında bir soygunla başladı. Bunun sonrasında ağır bir depresyona girdim. Cunku değerli eşyaların yanında tum calışmalarımı iceren bir hard disk calınmıştı. Benim icin gercek bir travmaydı ve intihar eğilimliydim. Mart 2019 yılında aradan 2 yıl gecip şimdiki doktorumla tanıştıktan sonra bipolar tanısı aldım. Yaklaşık 3 yıl suren depresif bozukluk yaşadım. 2021 yılında bundan ayıldım, 3 yıl boyunca odamda durdum, hic calışamadım, hicbir şey uretemedim. Cok zorlayıcıydı ama bunun icinde bir ışık gordum ve en buyuk tutkum olan fotoğrafa tutundum. Dışarı cıkamıyordum 3 yılımı evde gecirdim. Ama bir gun 1 saat dışarı cıktım, daha sonra 2,3 saat diye bu sure uzadı. Bir hafta cıkamadım sonra tekrar denedim. Tamamıyla fotoğraf cekmek icin dışarı cıktım ve boyle boyle tam bir gunu dışarıda gecirecek hale geldim.” diye konuştu. Ailenin desteğinin onemini vurgulayan Demirel, “Bipoları iyi tanımak muhim, hakkında her şeyi okuyup, oğreniyorum. Bu da bana eşsiz bir guc veriyor. Bir mani atağım yuzunden evimi sattım, 1 ay boyunca odamda yuzlerce fareyle yaşadığımı zannettim. Yani bu hastalığın kitabında yazan ne varsa neredeyse başıma geldi. Ama bu hastalık beni daha bilge biri yaptı. Hastalık sayesinde kız arkadaşımla tanıştım. O da bipolar birbirimize goz kulak oluyoruz, ilaclarımızı takip ediyoruz. Yalnız değilsiniz, ailem 1 yıl boyunca ilaclarımı tek tek icirdi, takip ettiler ve buyuk bir fark yarattı. Cunku depresyondayken ilac icmek gibi kolay bir şey bile cok zor geliyor. Hepsi geciyor, umutsuzluğa kapılmasınlar.” ifadelerini kullandı.

Damgalama bipolar bozukluğu yaşayanların ve ailelerinin en onemli sorunu. Bizim de en cok vurguladığımız bu hastalık iyileşebilir, tedavide zaman zaman zorlanılsa bile umudu yitirmemek gerekir. Sadece iyileşme zamanına kadar gecen surede biraz sabırlı olmak ve toplumsal kazanımları sağlamak, işlevsel olma, hayatın icinde olmak gerekiyor. Bu da tabii toplumun damgalayıcı davranışlarını aşmak ve bundan korkmamayı gerektiriyor. Bunu yapabilen kişi sayısı gittikce artıyor. Burada tabii herkesin bir arada olması onemli bir nokta. Bipolar bozukluğu olduğunu soyleyenlerin, hastalığından cekinmeyenlerin sayısı da giderek artıyor. Beraber calışarak o daha iyi gunlere geleceğimizi ve damgalamayı hep beraber aşacağımıza inanıyorum. Koruma tedavisi dediğimiz yeni atakların gelişmesini onlemek icin ilaclar onemli. Tabii bunların en etkili olanı kişiye en az yan etki yapanını bulmamız gerekiyor. Gunumuzde artık seceneklerimiz cok fazla olduğu icin coğu zaman ilacın yan etkilerini ortadan kaldırmak, zaman icinde yan etkileri olmayan ilaclar devam etmek mumkun. Duygu durum dengeleyici yapan ilaclar bağımlılık yapan ilaclar değil. Bipolar bozukluk zor bir hastalık gibi gorunse de tedavisi var. Toplumsal olarak damgalama davranışlarından uzak duralım." Prof. Dr. Timucin Oral da şu ifadeleri kullandı: “Bipolar bozukluk 15-25 yaş arasında başlıyor. Ama tabii daha gec olduğu da oluyor. Daha gec olduğunda iyi tetkik edilmesi gerekiyor. Tanı mutlaka mani atağıyla konuluyor. Cunku kişi ve hekim sadece depresyon yaşanırken bunun tekrarlayan bir depresyon ya da bir kez gecilecek bir depresyon olduğunu bilmiyor. Dolasıyla bazen birkac depresyon bazen cok uzun suren ne olduğunu bilemediği donemin sonrasında yaşanan bir şey bazen de yaşam olayı araya giriyor. Sonucta depresyonu takip eden mani donemi hastalığın tanısının konulmasını sağlıyor. Bazen tanı 1 yılda ya da 5 yılda netleşebiliyor. Bipolar bozukluk hastasıyım diye ilan etmemize gerek yok ama ote yandan bilinmesinde bir sakınca olan bir şey değil cunku bir rahatsızlık, ayıp değil. İnsan migren olduğu icin utanır mı? Ne kadar cok saklanıyorsa ki bu damgalama yuzunden oluyor bunu biliyoruz. Bundan korkmadığımızda ustesinden geleceğiz.” Bir dil okulunda calışan 25 yaşındaki Gozde Topal, hastalığı hakkında şu bilgileri verdi: “Hastalığım 17 yaşımda yoğun bir depresyon atağıyla başladı. 18 yaşıma geldiğimde ilk bipolar tanımı aldım. 8-9 kez hastaneye yatışlarım oldu. İlk başlarda okuduğum kitaplardan kitapları yazan yazarların hayatlarından hastalığa dahil oldum sonrasında daha detaylı araştırınca net bir şekilde oğrendim. İlk başlarda alkol ve ilac dengesini kurmakta zorlandım. Şimdi aldığım alkol oranını azalttım, ilacların kendi başına tedavim icin etkili olduğunu yeterli ve faydalı olduğunu onceliğimin ilaclarımın olması gerektiğinin bilincindeyim. Hastane yatışları da beni zorladı, hala zorlanıyorum. İş, okul gibi bircok şeyi yarım bırakıyordum. Devamlılığım yoktu şu anda calıştığım yerde 7 ’nci ayım gayet guzel bir şekilde calışmaya devam ediyorum.

Sevdiğimiz şeyi bulunca ya da bizi motive edecek insanları cevremizde gordukce bunlar da aşılabiliyor. Cok sıkıştığımda kitap ve ağaclara koşuyorum. Uzun yuruyuşler cok iyi geliyor. ‘Ataklar sonsuza kadar surmuyor, sonunda daha normal bir hale kavuşacaksın ’ duşuncesi beni cok motive ediyor. Gecirdiğim depresyonu ya da mani atağı stabile donuşturmeyi oğrendim. Bu bana cok katkı sağladı. Anlamayı ve empati kurabilmeyi bunu geliştirebilmeyi oğrendim. Yalnız değilim bu hastalık sadece bende yok. Bu surecte cok iyi insanlar tanıdım. Yazdığım en yaratıcı yazıları sanırım mani ataklarımdayken yazdım. İlk bipolar tanısı alan kişilerin sabırlı olması cok onemli. Yapılanlar coğu zaman şımarıklık olarak algılanıyor ama değil. Hic kimse depresyonda ya da mani de yaptıklarını yapmaz. Atak anında ve sonrasında aynı kişi olduğumuzu, bir butun olduğumuzu unutmamak gerekiyor. Atak sonrasında bize o an yaptıklarımızı hatırlatmak yanlış. Bazılarını hatırlamayabiliyoruz bazılarını hatırlıyoruz ama hatırlamak istemiyoruz. Bu konularda biraz daha dikkatli gidilmeli. Hastalığı, atakları tanımak gerekiyor. Kabullenmenin cok onemli olduğunu duşunuyorum. Bir şeyi kabullenmeden onu yaşayamıyorsunuz. Eksiğimiz yok, dunyanın bir parcasıyız. Zamanla panik ve karmaşa azalıyor, korkulacak bir şey yok. İlk gunku panik kalmıyor oyle olsa devam edilemez." Boğazici Universitesi Batı Dilleri ve Edebiyatı Bolumu mezunu 27 yaşındaki Asya Alpay, bir halkla ilişkiler şirketinde kıdemli proje koordinatoru olarak calıştığını belirterek, “Boğazici Universitesi ’nde psikoloji dersler alırken bize bipolar bozukluk diye bir hastalıktan bahsedildi. Ama o kadar uc olarak anlatıldı ki hicbir zaman bende olabileceğini duşunmedim. Yine eğitimim devam ederken anksiyete bozukluğu teşhisi aldım daha sonra depresyon teşhisi aldım. Mani atağı gecirmemle de bipolar bozukluk teşhisi kondu. İlk başlarda bipolar bozukluk teşhisine inanmakta zorlandım. Hatta şimdiki doktoruma ilk gittiğimde gercekten oyle mi diye teyit etmiştim. Ama aslında bize anlatılan kadar uc bir hastalık değil. Hayatın icinde olabilen bir hastalık. Şu anda atak gecirme aralarım acıldı. Doğru tedaviye başlayınca her şey de yoluna girmeye başladı. Hastalığı daha iyi yonettiğimi duşunuyorum.” ifadelerini kullandı. Alpay, sozlerini şoyle surdurdu: “Her depresyonumda kendimi değersiz, işlevsiz ve yalnız hissediyorum. Bana bu duygular cok ağır geliyor. Ne kadar bir şeyleri başarmış olursam olayım cok başarısız bir insanmışım gibi hissediyorum. İlk başlarda daha da zorlanıyordum bu duygunun icine sıkışıp kalıyordum, cıkış yolu goremiyordum. Ama doktorumun soylediği ‘her depresyon bir şekilde bitiyor ’ sozu onemli cunku gercekten bitiyor. Bu duyguların temeli yok, bu surecte kendime bunu hatırlatabilmeyi oğrendim. Bu duyguları hissettiğim anda doktorumla iletişime geciyorum. Muzik dinliyorum, şarkı soyluyorum, resim yapıyorum bana cok iyi geliyor. Yalnız değilsiniz, umut mutlaka var bunu bilmek lazım. Ben hastalıkla ne kadar guclu bir insan olduğumu ve ne kadar gucsuz bir insan olabileceğimi oğrendim. Cunku defalarca duştum ve defalarca kalktım tekrar duştum, tekrar kalktım bu şekilde devam etti. Eminim ki bipolar bozukluğum olmasaydı cabalamayı, ayağa kalkmayı oğrenmeseydim bircok şeyde erken sendeleyip vazgececektim. Artık başaracağıma inanıyorum onumde hicbir engelin durmayacağına inanıyorum. Kişinin kendine, doktoruna ailelerin de kişiye guveni cok onemli.” Reklam ajanslarında 10 yıl kadar metin yazarlığı ile kreatif direktorluk yapan ve şu anda fotoğrafcılıkla uğraşan 35 yaşındaki Cihan Demirel de “Hastalıkla ilişkin Aralık 2017 yılında bir soygunla başladı. Bunun sonrasında ağır bir depresyona girdim. Cunku değerli eşyaların yanında tum calışmalarımı iceren bir hard disk calınmıştı. Benim icin gercek bir travmaydı ve intihar eğilimliydim. Mart 2019 yılında aradan 2 yıl gecip şimdiki doktorumla tanıştıktan sonra bipolar tanısı aldım. Yaklaşık 3 yıl suren depresif bozukluk yaşadım. 2021 yılında bundan ayıldım, 3 yıl boyunca odamda durdum, hic calışamadım, hicbir şey uretemedim. Cok zorlayıcıydı ama bunun icinde bir ışık gordum ve en buyuk tutkum olan fotoğrafa tutundum. Dışarı cıkamıyordum 3 yılımı evde gecirdim. Ama bir gun 1 saat dışarı cıktım, daha sonra 2,3 saat diye bu sure uzadı. Bir hafta cıkamadım sonra tekrar denedim. Tamamıyla fotoğraf cekmek icin dışarı cıktım ve boyle boyle tam bir gunu dışarıda gecirecek hale geldim.” diye konuştu. Ailenin desteğinin onemini vurgulayan Demirel, “Bipoları iyi tanımak muhim, hakkında her şeyi okuyup, oğreniyorum. Bu da bana eşsiz bir guc veriyor. Bir mani atağım yuzunden evimi sattım, 1 ay boyunca odamda yuzlerce fareyle yaşadığımı zannettim. Yani bu hastalığın kitabında yazan ne varsa neredeyse başıma geldi. Ama bu hastalık beni daha bilge biri yaptı. Hastalık sayesinde kız arkadaşımla tanıştım. O da bipolar birbirimize goz kulak oluyoruz, ilaclarımızı takip ediyoruz. Yalnız değilsiniz, ailem 1 yıl boyunca ilaclarımı tek tek icirdi, takip ettiler ve buyuk bir fark yarattı. Cunku depresyondayken ilac icmek gibi kolay bir şey bile cok zor geliyor. Hepsi geciyor, umutsuzluğa kapılmasınlar.” ifadelerini kullandı.