1817'de keşfedilen Parkinson hastalığı hala araştırılıyor ve hala hastalık hakkında cok az şey biliniyor. Sinir sistemini etkileyen Parkinsonun nedeni hala bilinmiyor. Parkinson hastalığı, belirli beyin noronlarının yok olması ve sinir hucreleri icin toksik protein kumelerinin birikmesi ile karakterize, ilerleyici bir norodejeneratif hastalıktır. Hastalık, beynin bircok bolgesinin duzgun işleyişinde rol oynayan ve hucrelerin hayatta kalması icin gerekli olan dopamin adı verilen bir norotransmitter salgılayan az sayıda sinir hucresinin (noron) kaybolması ile ortaya cıkar.
Parkinson hastalığı ileri yaşlarda onemli bir engellilik nedenidir. 45 yaşından once cok seyrek olarak gorulur. Parkinson hastalığının sıklığı ileri yaş gruplarında artar ve 85 ila 89 yaşları arasında en yuksek seviyeye ulaşır. 1. Parkinson hastalığı tam olarak nedir? Parkinson hastalığına oncelikle beyindeki dopamin noronlarının ilerleyici bir dejenerasyonu neden olur. Dopamin hareketler, biliş, motivasyon ve duygulanım gibi bircok işlevin kontrolunde yer alan bir norotransmiterdir. Bu noron olumu uc temel şeyle ilişkilidir Birincisi buyuk olcude protein alfa‑sinukleinden oluşan Lewy cisimcikleri adı verilen kumelerin birikmesidir. İkincisi hucrelerin guc santralleri olan mitokondrilerin anormal aktivitesidir. Ucuncusu ise ceşitli bağışıklık hucresi turleriyle bağlantılı olabilecek beyin dokusu iltihabıdır. Doğuştan gelen bağışıklık hucreleri ve uyarlanabilir bağışıklığın T lenfositleri etkilenir. Alfa‑sinuklein, insanlarda doğal olarak oluşan bir proteindir. Parkinson hastalığı olan kişilerde, hucre fonksiyonuna zararlı bir kumelenmeyi destekleyen anormal uc boyutlu bir yapı kazanır. Anormal bir alfa-sinuklein, yapısı hastalıklı proteinlerde normal olan alfa-sinukleinin donuşumunu tetikleyebilir. Anomali boylece adım adım bir noron icinde, ardından bir norondan diğerine yayılır ve kumelenme ortaya cıkar. 2. Parkinson hastalığından kimler etkilenir? Parkinson hastalığı, Alzheimer hastalığından sonra en yaygın ikinci norodejeneratif hastalıktır. Turkiye'de yaklaşık 150 bin Parkinson hastası olduğu tahmin ediliyor. Bu hastalık genellikle 55 ila 65 yaşları arasında teşhis edilmesine rağmen, hastaların yuzde 5 ila 10'u cok daha genc yaşlarda (30 ila 55 yaş arası) etkilenir. 3. Parkinson hastalığının belirtileri nelerdir? Parkinson hastalığı başlangıcı sinsi olan, yavaş ve ilerleyici kronik bir hastalıktır. Hastalığın klinik oncesi evresi, ilk belirtilerin ortaya cıkmasından once birkac yıl surer. Bu sure zarfında beyin, normal beyin fonksiyonuna izin vererek dopamindeki duşuşu telafi eder. Hastalar, dopamin noronlarının yuzde 50-70'i yok edilene ve beyin artık bunu telafi edemez duruma gelene kadar asemptomatik kalır. İlk semptomların ortaya cıkışı kademelidir. Yoğun bir yorgunluk doneminden sonra Parkinson hastalığı kendini şu şekilde gosterir: - Vucut dinlenirken titreme, - Konuşma sorunları, - Sertlik, - Hareketleri başlatma ve gercekleştirme zorluğu. - Hareketlerin yavaşlaması ve ağrıya neden olması. Bu kontrol bozuklukları coğunlukla dopamin eksikliğinden kaynaklanır. 4. Parkinson hastalığı icin risk faktorleri nelerdir? Yaş, ana risk faktorudur. Bununla birlikte, aşağıdakiler dahil olmak uzere ceşitli faktorler de Parkinson hastalığının tetiklenmesine neden olabilir. - Bazı pestisitlere maruz kalma, - Ağır metallere maruz kalma (kurşun, manganez, cıva, demir, bakır, kobalt vb.), - Metalik olmayan toksinlere maruz kalma (endustriyel toksinler, karbon monoksit, siyanur, egzoz dumanları, yapıştırıcılar, boya, cilalar vb.), - Kafa travması, - Kronik kabızlık, - Antioksidan acısından duşuk bir diyet, - Bazı enfeksiyonlar (suciceği, kızamık, kızamıkcık, kabakulak vb.). Depresyon gibi belirli psikolojik durumlar da ağırlaştırıcı faktorler arasındadır. 5. Parkinson hastalığı kalıtsal mıdır? Hastalıktan birkac nesil etkilenen ailelerin istisnai durumları olmasına rağmen, hicbir calışma sistematik bir kalıtsal gecişin varlığını doğrulamamıştır. Genetik bir yatkınlık vardır, ancak oldukca duşuktur. Bugune kadar hastalıkla ilişkili 21 genetik varyant tanımlanmıştır. Ancak bu varyantların hicbiri bireysel olarak hastalığa neden olacak kadar guclu değildir. 6. Parkinson tanısı nasıl konur? Teşhis kolay değildir, belirtiler ilerleyicidir ve sıklıkla belirsizdir. Romatizmal ağrı, depresyon, yoğun yorgunluk gibi belirtiler ortaya cıkabilir. Hasta bir noroloğa yonlendirilmelidir. Ceşitli testler sayesinde uzman, Parkinson hastalığını teşhis edebilir. Teşhis birkac haftadan birkac aya kadar surebilir, daha sonra giderek daha net hale gelir. Dinlenme sırasında titreme, hareket başlatmada zorluk, hareket yavaşlığı, zayıf hareket ve hareketlerin sertliği tanı kriterleri arasındadır. Ayrıca, dopaminerjik ilaclara (L-Dopa) pozitif yanıt bir tanı kriteridir. 7. Hastalığın evreleri nelerdir? Parkinson hastalığı, hastalığın şiddetini gosteren birkac evreden oluşur: Evre I: Hastalık, etkilenen kişinin gunluk yaşamını etkilemez, ilk tek taraflı belirtilerle kendini gosterir. Evre II: Bu aşamada belirtiler hala tek taraflıdır ancak gunluk hareketlerde rahatsızlık vermeye başlar. Evre III: Hastalığın belirtileri iki taraflı hale gelir, duruş değişebilir ancak otonomi korunur, bu aşamada ciddi bir engel yoktur. Evre IV: Ciddi belirtiler ortaya cıkar, hasta hala yuruyebiliyorsa da hareketleri sınırlı olur. Evre V: Hastalığın en ileri evresidir, kişi otonomisini kaybeder ve yurumesi imkansız hale gelir, tekerlekli sandalye kullanır veya yatalak olur. 8. Parkinson hastalığının tedavileri nelerdir? Şu anda Parkinson hastalığının tedavisi yoktur. Bu nedenle tedavinin amacı semptomları, ozellikle motor semptomları duzeltmek ve bunların hastanın gunluk ve sosyal yaşamındaki sonuclarını hafifletmektir. Kullanılan ilaclar, beyne eksik olan dopamini sağlamayı amaclar. Yaklaşık otuz yıldır ilaclar bu hastalığın en etkili tedavisi olmuştur. Dopamin sentezi acığını geri yukleyerek noronal kayıpların sonuclarını en aza indirir. Ancak ilaclar birkac yıl sonra motor semptomları şiddetlendirebilir. Daha sı-onra dopaminerjik agonistler olarak bilinen diğer maddeler kullanılır. Ancak bu ilaclar daha az etkilidir. Beyin cerrahisi de bazı hastalar icin (hastaların yuzde 5'i) bir alternatif sunmaktadır. Cerrahi mudahale ile beynin belirli bir bolgesi elektrotlarla uyarılır. Bu elektrotlar, deri altı bir kablo ile koprucuk kemiğinin hemen altına yerleştirilmiş kucuk bir stimulasyon kutusuna bağlanır. Bu tedavi beyin pili olarak adlandırılır. beyin pili onemli olcude rahatlama sağlar ve vakaların buyuk coğunluğunda hastaların yaşamlarında gercek bir donuşum sağlar. Bu teknik titreme, sertlik ve hareketleri gercekleştirmede zorluk uzerinde oldukca etkilidir. Ancak bir dezavantajı, derin beyin stimulasyonu sadece 5 yıldan uzun suredir hasta olan ve psikiyatrik bozukluğu olmayan kişilerde kullanılır. Kasları ve eklemleri korumak icin fizyoterapi ve yutmayı, konuşmayı ve yazmayı geliştirmek icin konuşma terapisi de goz ardı edilmemesi gereken tedavi secenekleridir. 9. Parkinson hastalığının gunluk yaşam uzerindeki etkisi nedir? Parkinson hastalarının coğu acık hava aktivitelerine katılamadıklarını bildirmektedir. 3 hastadan 2'sinin, yaşadığı belirtiler nedeniyle acık hava aktivitelerini kısıtladığı bilinmektedir. Aile hayatı da hastalık nedeniyle zayıflar. Yapılan bir araştırmada, 5 hastadan 1'inin eşleriyle olan ilişkilerinin etkilendiği ve arkadaşlarından uzaklaştığı gorulmuştur. Daha da kotusu, Parkinson hastalığı olan kişilerin buyuk bir bolumu etraflarındakilere yuk olduklarını duşunur. 10. Hastalık hakkında araştırmalar devam ediyor mu? Araştırma zorlukları coktur. Noronal dejenerasyonun nedenlerini, mekanizmalarını ve belirtilerin başlangıcını daha iyi anlamak, araştırmacılar icin onemli bir konudur. Czellikle alfa-sinuklein proteinlerinin, onları yok edebilen ve vucutta yayılmasını onleyebilen antikorları keşfetmeye yonelik etkisini anlamak onemlidir. Belirtileri azaltmak, hastalığın ilerlemesini yavaşlatmak ve komplikasyonların başlangıcını sınırlamak icin tedavilerin etkinliğinin artırılması hedeflenmektedir. Yeni ilaclar, gelişmiş cerrahi, hucre tedavisi ve hatta gen tedavisi gibi ceşitli stratejiler geliştirilmektedir. Orneğin noroprotektif ilaclar yoluyla dejenerasyonun yavaşlatılması hedeflenmektedir. Bağırsak florası, bağırsak ve beyin arasındaki kalıcı etkileşimde belirleyici bir rol oynadığından, floradaki bir dengesizlik (disbiyoz) ile Parkinson hastalığının başlangıcı arasındaki bağlantı cok sayıda calışmanın konusudur. Birkac calışma, Parkinson hastalarında flora dengesizliğinin varlığını da tanımlamıştır. Disbiyozun hastalığı iltihaplanma, belirli bir bakterinin varlığı veya alfa-sinukleinin yapısı uzerindeki etkisi yoluyla tetikleyip tetiklemediği şu anda bilinmemektedir. Ancak, hastalığı duşunduren belirtilerin gelişmesi icin disbiyoz ve alfa-sinukleinin birlikte varlığı gereklidir. Bazı araştırmacılara gore, hastalığın başlangıcı koku duyusunda yer alır. Parkinson hastalığında koku alma gercekten sıklıkla ve erken donemde bozulur ve icerdiği sinir hucreleri sinukleinopatiden etkilenir. Calışmalar Parkinson hastalığının koku soğancığından farklı bolgelere yayılabileceğini gostermiştir.
