Lexus, son yıllarda dunya pazarına kazandırılmış en gozde otomotiv markalarından biri olarak kabul edilir. Aslında markanın gecmişine gittiğimizde cok koklu olmadığını sanırız. Ama bu durum aslında hic de sanıldığı gibi değildir. Lexus, kurulduğunda kendi başına yeni ve de cok sıradışı bir marka olma hedefi ile hareket etmiştir. Bunu başarmıştır da; cunku soz konusu bu marka, […]
Lexus,
son yıllarda dunya pazarına kazandırılmış en gozde otomotiv markalarından biri olarak kabul edilir. Aslında markanın gecmişine gittiğimizde cok koklu olmadığını sanırız. Ama bu durum aslında hic de sanıldığı gibi değildir. Lexus, kurulduğunda kendi başına yeni ve de cok sıradışı bir marka olma hedefi ile hareket etmiştir. Bunu başarmıştır da; cunku soz konusu bu marka, ozellikle de Kuzey Amerika’da her sene bircok ulusal ve de uluslararası odulu alır. Hal boyle olunca, Lexus efsanesi de daha 30’uncu yılını doldurmadan, dunyadaki yerini coktan almayı başarmıştır. Lexus dediğimizde oncelikle aklımıza Japonya gelir, Japonların dunyaca unlu otomobil uretici Toyota’nın bir markası olan Lexus, Toyota’nın vizyonunun biraz dışında kabul edilebilir. Aslında Lexus’un uretim sebebi de tam da budur. Lexus, dolayısıyla onun bir parcası olduğu Toyota, dunya otomobil endustrisi ele alınırsa, Almanların Volkswagen şirketi sonrasında gelen en buyuk otomobil markası olduğu gorulur. Toyota, kendi bunyesinde cok sıkı bir şekilde orta sınıfa mensup vatandaşlara yonelik arac uretimi yapar. Bunun istisnası da işte Lexus markasıdır. Cunku Almanların otomotiv sektorunde ellerinde tuttuğu pazar payları nazara alınırsa, bunda Mercedes ki, bu markanın Lexus’a ilham verdiği savunulur, BMW ve de diğer onemli markalar olan Porsche, Audi gibi otomobillerle mucadele edecek bir marka ve model arayışında olan Toyota, Lexus’u dunya pazarına kazandırmıştır.
Başka bir ifadeyle, Lexus aslında Mercedes’e son derece benzer, hatta bu yuzden aralarında ciddi anlamda hukuki sorunlar da yaşanmıştır. Lexus, Almanların Mercedes’i ne ise, Japonya icin aynı anlamı ifade eder. Soz konusu bu marka, resmi olarak 1989 yılında kurulmuş ve de cok kısa bir surede dunya pazarlarına dağılmıştır. Lexus denildiğinde Turkiye’de yaşayanların aklına pek bir şey gelmese de bu durum başta Kuzey Amerika olmak uzere diğer coğrafyalar icin aynı değildir. Ozellikle, Amerika Birleşik Devletleri nazara alınırsa Lexus, tam anlamıyla bir fenomene donuşmuştur. Ulkenin en sağlam araclarından biri olduğu her senen kendisine verilen odullerle taclandırılan Lexus, Amerikan pazarında en yoğun sipariş ve satış rakamları yakalayan markası olarak yıllardır zirvede yer alır. Başka bir ifadeyle kendisini Amerikalılara son derece sevdiren Lexus, ulkenin vazgecilmez otomobil markalarından biri haline gelmiştir. Lexus denildiğinde sağlamlık ve prestij kelimeleri Amerikalıların aklına gelen ilk sozcukler olarak kabul edilir. Ozellikle guvenlik alanında Mercedes’ten de daha iyi olduğu kabul edilen bu marka, kendisine hayat veren Japonya’da da son 15 yıldır uretilip, piyasaya surulmektedir.
Japonların kafalarında tasarladığı fikir fazlasıyla hayata gecmiş ve de ulke, hem prestij hem de kuresel bir luks arac uretmenin haklı gururuna layık gorulmuştur. Lexus markasını bu denli populer yapan da aslında her yıl neredeyse ambargo koyduğu odullerdir. Marka, aslında bir tek Kuzey Amerika satılmaz, neredeyse dunyanın her kıtasında bolgesinde satışı bulunur.
Yazar:Emir Karasu