Turkiye henuz Avrupa Birliği’ne resmi anlamda tam uye olmayı başaramasa da soz konusu bu kurumla cok sayıda ikili anlaşma imzalamıştır. Bu anlaşmalarla beraber, Avrupa Birliği’nin 3. ulke statusunde olan ulkelerle yuruttuğu sureclerin bir parcası olmuştur. Orneğin Turkiye, bir Avrupa Birliği uyesi olmamasına karşın Avrupa Birliği icinde serbest dolaşımın bir parcası olarak lanse edilen ve bu […]
Turkiye henuz Avrupa Birliği’ne resmi anlamda tam uye olmayı başaramasa da soz konusu bu kurumla cok sayıda ikili anlaşma imzalamıştır. Bu anlaşmalarla beraber, Avrupa Birliği’nin 3. ulke statusunde olan ulkelerle yuruttuğu sureclerin bir parcası olmuştur. Orneğin Turkiye, bir Avrupa Birliği uyesi olmamasına karşın Avrupa Birliği icinde serbest dolaşımın bir parcası olarak lanse edilen ve bu sayede Birliğin işleyişini ifade eden Erasmus Oğrenci Programı’na taraftır. Başka bir ifadeyle Turkiye, Birlik dışında olsa da eğitim alanında Avrupa Birliği’yle ve dolayısıyla da Birliğin resmi uyeleriyle cok sıkı bağlar kurmak gayretindedir. Bu bir ajans programı olduğundan Turkiye de diğer Avrupa Birliği uyeleri gibi soz konusu bu programın işleyişi icin belirli miktarlarda fon yatırımı yapmaktadır. Bu sayede gerek Avrupa Birliği’nde gerekse de Turkiye’de ikamet eden yerli ve yabancı oğrenciler fonlardan istifade edebilmekte. Yuksek oğrenim alanında her gecen gun universite sayısını artıran Turkiye, nicelik acısından son derece onemli bir yol kat etse de nitelik ya da başka bir ifadeyle eğitim kalitesi acısından sınıfta kalmıştır. Cok sayıda universiteye sahip olan Turkiye, Dunya Universite Sıralaması olarak da bilinen ”World University Rankings”e sadece bir tek universite sokabilmiştir. Bu kurum Turkiye’nin en eski yuksek oğrenim ve eğitim kurumu olan İstanbul Universitesi’dir. Soz konusu araştırma kurumu dunya uzerindeki ilk 500 universiteyi her yıl yuruttukleri cok sayıda calışmayı referans alarak belirler. Bu anlamda İstanbul Universitesi listeye 16 yıldır giren tek Turk universitesi olarak dikkati ceker. Bu başarıda kurumun tıp ağırlıklı eğitim veren fakulteleri on plana cıkar. Ayrıca hukuk da son zamanlarda ciddi bir katkı sunmuştur.
Dunyada uluslararası şohrete sahip sadece birkac universitemiz var. Bunlar haricinde bircoğu yetersiz akademik kadrolara sahip olması ve de kalitesiz eğitim veriyor oluşu ile bilinmekte. Ozellikle bu durumunda farkında olan entelektuel aileler, cocuklarını yurtdışında okutmak icin ellerinden geleni yapmaktadır. Bir anlamda bu tercih Turkiye’de alınacak eğitimle onun icin harcanacak ucreti kıyasladığınızda son derece mantıklı bir tercih olmaktadır. Devlet ya da vakıf universitesinde okumak artık Turk gencleri icin basit bir hale almıştır. Ancak sonrasında iş bulma safhasına gelindiğinde anadil seviyesinde İngilizcenin ne kadar onemli olduğu ortaya cıkmaktadır. Bu da doğal olarak kurslara ve yurtdışı eğitimlere binlerce avronun doların zerk edilmesine neden olur. Ancak elde edilen sonuc coğu zaman hayal kırıklığıdır. Bu yuzden Turk oğrenciler lise sonrasında yurtdışında universite eğitimi almak konusunda belirli bir gayret icine girmektedir. Ozellikle Avrupa’da bulunan kurumlar son derece cazip gelse de bu eğitim kurumlarına kabul edilmek sanılanın aksine ciddi bir kırtasiye gerektirmektedir. Sahip olduğunuz referanslardan tutun da aldığınız derslere ve yabancı dil seviyenize kadar bircok kriter irdelenerek inceleme yapılmaktadır. Bu yuzden yurtdışında universite hayali kuran cok sayıda genc, bunun icin lise doneminde ciddi anlamda emek harcamak ve ozellikle yabancı dil konusunda kendisini geliştirmek zorundadır. İngilizcenin yanı sıra Almanca ve Fransızca dillerinden birini anadil seviyesinde konuşuyor olmak size bircok uluslararası eğitim kurumunun kapısını acacaktır.
Bu yuzden bircok aile, universite oncesinde cocuklarını kaliteli eğitim veren okullara kabul ettirme konusunda cok caba harcamaktadır. Kaliteli eğitim veren devlet okullarının sayısı son derece az olduğundan rotayı ozel okullara ceviren veliler her yıl binlerce Turk lirası tutarında harcı bu kurumlara yatırmaktadır. Bu yuzden bu alanda da artık cok sıkı bir rekabet yaşandığı soylenebilir. Eğer İspanyolca ya da İtalyanca biliyorsanız, bu durumda İspanya veya İtalya’da eğitim almanız rekabet acısından sizi cok da yormaz. Ama başta Almanya merkezli okullar ele alınırsa burada ciddi bir rekabet soz konusudur ve kontenjanlar da sınırlıdır.

Dunyada uluslararası şohrete sahip sadece birkac universitemiz var. Bunlar haricinde bircoğu yetersiz akademik kadrolara sahip olması ve de kalitesiz eğitim veriyor oluşu ile bilinmekte. Ozellikle bu durumunda farkında olan entelektuel aileler, cocuklarını yurtdışında okutmak icin ellerinden geleni yapmaktadır. Bir anlamda bu tercih Turkiye’de alınacak eğitimle onun icin harcanacak ucreti kıyasladığınızda son derece mantıklı bir tercih olmaktadır. Devlet ya da vakıf universitesinde okumak artık Turk gencleri icin basit bir hale almıştır. Ancak sonrasında iş bulma safhasına gelindiğinde anadil seviyesinde İngilizcenin ne kadar onemli olduğu ortaya cıkmaktadır. Bu da doğal olarak kurslara ve yurtdışı eğitimlere binlerce avronun doların zerk edilmesine neden olur. Ancak elde edilen sonuc coğu zaman hayal kırıklığıdır. Bu yuzden Turk oğrenciler lise sonrasında yurtdışında universite eğitimi almak konusunda belirli bir gayret icine girmektedir. Ozellikle Avrupa’da bulunan kurumlar son derece cazip gelse de bu eğitim kurumlarına kabul edilmek sanılanın aksine ciddi bir kırtasiye gerektirmektedir. Sahip olduğunuz referanslardan tutun da aldığınız derslere ve yabancı dil seviyenize kadar bircok kriter irdelenerek inceleme yapılmaktadır. Bu yuzden yurtdışında universite hayali kuran cok sayıda genc, bunun icin lise doneminde ciddi anlamda emek harcamak ve ozellikle yabancı dil konusunda kendisini geliştirmek zorundadır. İngilizcenin yanı sıra Almanca ve Fransızca dillerinden birini anadil seviyesinde konuşuyor olmak size bircok uluslararası eğitim kurumunun kapısını acacaktır.
