Havacılığın 20. yuzyılın başlarında insanlığın hayatını kolaylaştıracağı belki de bu seviyede pek de tahmin edilmemekte idi. Ancak Gustav Weisskopf ilk olarak uctuğunda bunu aslında fark etmiş gibiydi. Kendi ucak tasarımları da bulunan Weisskopf, patent almadığından bunu, Wright Kardeşler, aldıkları patentle ucağın mucidi unvanını kazanmışlardır. Daha sonra Alman Weisskopf’un aslında ilk ucağı bulduğu akademik olarak da […]
Havacılığın 20. yuzyılın başlarında insanlığın hayatını kolaylaştıracağı belki de bu seviyede pek de tahmin edilmemekte idi. Ancak Gustav Weisskopf ilk olarak uctuğunda bunu aslında fark etmiş gibiydi. Kendi ucak tasarımları da bulunan Weisskopf, patent almadığından bunu, Wright Kardeşler, aldıkları patentle ucağın mucidi unvanını kazanmışlardır. Daha sonra Alman Weisskopf’un aslında ilk ucağı bulduğu akademik olarak da ispatlanacaktı. Atılan bu ilk adımlar sonrasında gerek sivil gerekse de askeri havacılık hic olmadığı kadar hızlı bir ivme yakaladı ve bu ivmelenme beraberinde jet motorunun keşfini getirdi. Jet motorunun keşfiyle beraber uretilen yeni model ucakların suratleri saatte ses hızının iki katına dahi ulaştı. Her ne kadar gunumuzde bu suratlere sahip ucaklar sivil havacılıkta kullanılmasa da 30 yılı aşkın bir sure boyunca başta Air France ve British Airways olmak uzere cok sayıda onemli havayolu tarafından kullanılan Concord’lar, sesin iki katına cıkılabileceğini ispatladılar. Havacılıkta yaşanan olumlu gelişmeler, gunumuzde hat safhaya cıkmıştır. Oyle ki, artık ucmak sıradan bir rutin haline gelmiştir. Sivil havacılık alanında gerek ulusal gerekse de uluslararası anlamda gecerliliği bulunan bircok duzenleme yapılmıştır. Bu duzenlemelerin bazıları ulusal bazıları ise uluslararası hukukun gozetiminde olmuştur.
Ucakların iniş kalkış ve de gerekli ikmaller ve de dinlenme sureleri icin kullandıkları hava meydanları, kendi aralarında ikiye ayrılır. Aslında bunun nedeni, soz konusu hava meydanları acısından uluslararası ucuşlara acık olup olmadığıyla ilgilidir. Başka bir ifadeyle eğer bir hava meydanı uluslararası ucuşlara acıksa bunun isimlendirilmesi ”havalimanı” olarak yapılırken eğer uluslararası ucuşlara kapalıysa o takdirde ”havaalanı” şeklinde ifade edilir. Her iki meydan da ucuşlara acık olmasına karşın birisi uluslararası ucuşlara kapalıyken diğeri acıktır. İşte havalimanı ile havaalanı arasındaki temel fark budur. Başka bir ifadeyle anlatacak olur isek, havalimanlarında gumruk bulunur, havaalanlarında gumruk bulunmaz. Bu anlamda uluslararası ucuşlara da acık olan havalimanları, cok daha sıkı denetimlere sahiptir. Havalimanlarının en onemli parametresi, gumruk olarak da kabul edilebilir. Cunku burada gercekleştirilen seyahatlerin yanı sıra aynı zamanda bir malların da dolaşımı soz konusudur ve bunlar yasal olarak cok sıkı bir şekilde denetlenir. Oncelikle, eğer bir ulkeden cıkış yapacak iseniz ve de pasaport kontrolunden gecmişseniz, bu durumda artık yapacağınız alışveriş sizi, bir sonraki durağınız acısından ilgilendirir. Başka bir ifadeyle, gumruk gecilirse, sonraki gumruk sizi yakından ilgilendiren gumruk haline gelir.
Her ulkenin kendi gumruk yasaları vardır ve bunların ihlali durumunda cezai yaptırımlar soz konusudur. Cezai yaptırımların başında gelen husus, mallara el konulmasıdır. Orneğin gumruk gecişi yapacağınız sırada kişisel kullanımınızı aşan bir malla yakalanırsan ve de bunun kişisel kullanımınıza yonelik olduğunu ispat edemezseniz, malınıza el konur. Cunku burada gumruk vergisi kanununu dolanma durumu soz konusudur. Orneğin, cep telefonu, sigara ya da herhangi bir değeri olan eşyadan yasal olarak kişisel kullanımınızdan fazla bir miktarda taşıyorsanız bu sizin kacakcılık yaptığınıza karine teşkil eder ve mallara el konur. Soz konusu uygulama dunyanın her yerinde aynı şekilde uygulanır ancak kriterleri farklılık gosterir. Orneğin serbest dolaşımın aktif olduğu Avrupa Birliği ulkelerinde dahi, gumrukler sıkı bir şekilde denetlenir. Burada serbest dolaşımın olması kacaklığın onunu acmaz.