VURAL CELİK'E YUKLENDİ





'AVRUPA YAKASI'NIN SENARİSTİ VE OYUNCUSU GULSE BİRSEL SON GUNLERDE YAŞANAN VURAL CELİK TARTIŞMALARINA VE DE AHLAKA AYKIRI KARAKTER MAKBULE SUCLAMASINA KOŞESİNDEN YANIT VERDİ...

İşte Gulse Birsel'in Sabah gazetesindeki pazar yazısı:

Makbule Kıral'ın ciğnenen onuru!

Amanın bir muhallebi kıvamındayım ki, sormayın gitsin! İnsan sıkılıyor, sıkılıyor, geriliyor, sonra artık daha fazla gerilemeyeceğini anlayınca kopup gevşiyor demek ki! Ya ondan ya da kedi gırlamasından... Son bilimsel araştırmalar ortaya cıkarmış ki, kedilerin genelde sevildiklerinde cıkardıkları 'Gırr...' sesi, insanlara muthiş faydalı.

Gevşetiyor, uyumaya faydası oluyor, ustelik yaraları, kırık kemikleri bile iyileştiriyor. Kedilerin gırlarken yaydıkları titreşim 25 ila 50 Hertz arasındaymış. Bu frekans da doktorların soylediğine gore kemik yoğunluğunu yuzde 20 artırıyor ve anti enflamatuvar etki gosteriyor. Yani romatizmanız mı var, bacağınız mı kırıldı, moraliniz mi bozuk, alın bir kedi, yanında uyuyun.

Hayat, bizim mesleklerde sadece iş yoğunluğunun stresini getirmiyor.

Gectiğimiz haftalarda, her Allah'ın gunu gazeteci arkadaşların telefonuyla uyandım: 'Gulse Hanım, bilmemkim şoyle demiş, yorumunuz nedir, ne diyorsunuz, hadi bir şey deyin!'

VURAL POLEMİĞi

Misal, bizim Vural Celik 'Gulse'ye teşekkur etmiyorum,' demiş, amanın kıyamet koptu. Aslında soylenmez tabii. Avrupa Yakası'nın setinde, ender de olsa, akla hayale gelmedik problemler yaşadığımız oyuncularla da calıştık, ama hicbiriyle ilgili hicbir zaman olumsuz tek soz soylemedim, soylemem. Zaten iki gun gecince unuturum kotu zamanları. Ahlaki olarak da birlikte calışmış olduğun insanların arkasından ona buna dedikodu yapmazsın, ister muhasebeci ol, ister sanatcı.

Vural kendi deyimiyle 'Duygusallığı ve iş bilmezliği yuzunden, senaryodaki konumundan memnun olmadığı ve onu oyuncu olarak iyi değerlendirmediğimi duşunduğu icin kırgın olduğundan,' bir şeyler dedi. Olabilir. Vural der. O lafın buralara geleceğini hic bilmeden, kotu niyeti olmadan, ekran aracılığıyla bana oyuncu tafrası yapmak icin der.

Bugun oyle der, yarın barışır hediye alıp getirir, istediği bir şey varsa karşı hediye olarak sana ısmarlayabilir, obur gun 'Ekipce Abant gezisine gidelim sponsor buldum,' der, 'Ya boşver,' dersin, yine kusebilir.

Başlıbaşına sit-com karakteridir, bir şey diyemezsin! Esas gurleyip coşanlar, Avrupa Yakası'nın altı yıldır donem donem calıştığımız, yanılmıyorsam 30'a yakın oyuncusundan hakkımda negatif bir ifade kullanan ilk dostumuzun sozune hazine bulmuş gibi atlayan birkac gazeteci arkadaş oldu. Tabii benim hakkımda 'Burnu buyuk,' (ki buradaki mizah oğeleri taşıma cabasıyla dolu iki manalı ifadeyi de anlamadım değil, sizi gidi siziler!) filan gibi şeyler yazıldığında bana ve/veya Avrupa Yakası'na bir şey olmuyor. Biz 'Allah mustahakınızı versin,' deyip işimizi yapıyoruz. O bakımdan hepsinin canı sağolsun.
Ama bitmiyor ki. Ertesi gun, bu sefer Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı'nın yayın organı Aile ve Toplum dergisinde yayımlanan, İnonu Universitesi akademisyenlerinden Dr. Unal Şenturk imzalı yazı ortaya bomba gibi duştu.

Bizim Makbule, ahlaksız yaşam tarzıyla, boşanmış bir kadın olduğu halde eski sozlusuyle aynı evde oturduğu icin, toplumsal tehlike oluşturuyormuş.

Kıyamam Makbule'ye! Arayan herkese soyledim: 'Makbule'ye iftira atılmıştır, onuru ciğnenmiştir. Kendisi eteği belinde, namuslu, orf ve Âdetlerine bağlı bir ev kızıdır. Ayrıca da eski sozlusu Sayın Altıntop'la aynı evde değil yan yana evlerde yaşamaktadırlar!' Konu ve suclama abesle iştigal olunca, savunması da bu kadar sacma oluyor tabii... Ama Dr. Şenturk, bu sefer başka acıklamalar yapmış ve Aslı'yı da toplumsal tehlike olarak kategorize etmiş. Diyor ki: 'Aslı ve Cem de sebebini tam olarak anlayamadığımız bir nedenden dolayı boşanmışlardı, fakat aynı evde yaşıyorlardı!' Dilber Hala'sal bir bakış acısı olduğunu tahmin ettiğim hocamızın anlayamadığı sebebi soyleyeyim: Cem, Aslı'yı aldatmıştı. Boşandıktan sonra da aynı evde değil, aynı apartmanda yaşadılar. Yahu kurgu karakterlerin ahlakını niye savunmak durumunda kalıyorum ki ben?

BAKAN CUBUKCU ARADI

Neyse ki birkac gun once bakanımız Nimet Cubukcu aradı ve bu makalenin resmi bakış acısı veya fikri temsil etmediğini, sadece bir kişinin goruşu olduğunu, o dergide de bircok farklı goruşte makale yayımlandığını anlattı. Yoksa Makbule butun mahalleye rezil olmuştu.

Dediğim gibi, her sabah abuk bir haberle uyanmak geriyor, dolayısıyla boynumdaki kas problemleri ve stres icin son care olarak kedi gırlamasına başvurdum.

Kedi alıp bakmak, veterinere goturmek, eşyaları tırmalamasını seyretmek ayrı bir stres kaynağı olacağından, kaydedilmiş gırlamaları bir cihazdan dinleyerek cozdum durumu. Bu iş oyle yaygınlaşmış ki internette her tur kedi gırlaması kaydı var, tavsiye ederim.

Diyeceğim o ki, zaten hayat zor, her gun şehitler veriyoruz, kriz kapıda, trafik başbelası, insanlar koyu gri tonlarda... Haftada bir gun oturup televizyonun karşısına gulup eğleniyorsunuz işte, nedir bizimle bu alıp veremediğiniz datlular? Bence edinin birer kedi, gırrr gırrr keyfinize bakın. Sakinleştirir, derdi tasayı alır, kemik yoğunluğunu da artırır. Daha ne olsun.