

Kadınlığımı, Sadettin'le yaşıyorum
Hulya Avşar, evlliliği sırasında kaybettiği kadınsı duyguları şu an birlikte olduğu Sadettin Saran'la tekrar hatırladığını belirtti.
Dort yıla yakın oluyor eski eşinizden ayrılalı. Bunun ilk iki yılı neredeyse sizden sıkılacağımız kadar goz onundeydiniz... Son iki yıldaysa tamamen ortadan kayboldunuz... Ne değişti hayatınızda?
Daha once kendimi dinleme fırsatı hic bulamamıştım hayatta. Son iki senedir aldığım kararlar sayesinde bu fırsatı yakaladım. Dinlendim, dinlendikce kendimi merak ettim ve ne istediğimi, kendimi buldum yani. İnsanlar geri cekilmenin yenilgi olduğunu soyleyebilir, bu cok buyuk bir yanılgı olur. Cunku bu yeni kurduğum duzen o kadar huzurlu olmama ve kaliteli duşunmeme yarıyor ki, bu da bana hayatta başarı ve mutluluk olarak donuyor. Ne aptalmışım daha once o kadar koştururken, ne gereği varmış...
Boşanmak aslında sizi cok yaraladı değil mi? HÂl peşinizi bırakmayan bir acınız var mı bu konuyla ilgili?
Cok yaraladı tabii. Cunku uc dort sene once yaşadıklarımdan yıkılmaya cok da musaitmişim. Dinlenme donemi beni ciddi ciddi guclendirdi, daha taş hale getirdi. Bu saatten sonra beni kolay kolay yıkacak bir şey olmaz. Ne ilişkilerde ne mesleki hayatımda. Kendimi tepeden bakan biri olarak goruyorum. Şimdi hangi acıyı nasıl cekeceğimi biliyorum. Olaylar buyudukce geri cekilmek gerekiyor. Bu yenilmek değil. Daha kucuk bir dunyada insan olduğunu hatırlamak.
İlk iki yılda yaptığınız neleri şimdi yanlış buluyorsunuz?
Gercekten hissettiklerimi saklıyordum. Gucluyum numarası değildi bu. Acı cektim, bunu gostermeyi istemedim. Benim sağlam yerim psikolojimdir ama o donem o kadar suclandım ki..
Felsefe kitabı yazdım, ilk okuyan Ertuğrul Ozkok’un eşi Tansu oldu
Bu aile takıntısı nedir boyle? Ailenin karşıtı ne? Ne olacak diye korkuyorsunuz?
Kitap da boyle başlıyor zaten. Aile olamazsan hicbir şey olamazsın bence. Hayatın insanlardan tek korktuğu şey aile olmak. Oteki turlu yine savaş verirsin ama cok canın yanar, cok uzulursun. Cok yıpranırsın. Şoyle soyleyeyim, hÂl en guzel kadın olduğumu duşunuyorum, hÂl cok zeki ve akıllı olduğumu duşunuyorum, yaşamın kadını olduğumu duşunuyorum ama aile oluşturamazsam ne işime yarayacak bunlar... Her gun anneme gidiyorum. Aile toplantıları yapıyorum. Gelsinler, gitsinler istiyorum.
O halde belki de takıldığınız şey aile değil başarı, başarılı olmak?
Hayattaki tek başarının ya da diğer başarıları getirecek baz başarının aile olduğuna inanıyorum. Zehra babasıyla buyuyemiyor, “Acaba buna ben mi sebep oldum, benim hatalarım yuzunden mi, hangi hatam?” diye duşunerek canımı acıttım o ilk yıllar. Gulmeyi unutmuştum. Sonra bir gun gulen birilerini gorduğumde kıskandım ve tekrar gulmek istedim ben de. Şimdi icim rahat, mutluyum, vicdanım sızlamıyor cunku doğruyu yaptığımı biliyorum. Ama yine de hayat boyu yapamayacağım şeyleri yaptım. Bu da beni icten icten bir sağdan bir soldan tokatlıyor zaman zaman. En mutlu olduğum anlar en icimin yandığı anlar oluyor. Butun hayatımı değiştirdim. Yapmam dediğim her şeyi yaptım. Evimi değiştirdim, bir erkekle beraber yaşamaya başladım. Bu tabii ki Sadettin’e duyduğum sevgiyle ve yaşadıklarımın bedelini odememle ilgili. Şimdi de aynı şeyi duşunuyorum aslında. Sadettin’le ayrılırsak asla bir başkasını istemiyorum. Hayatla bakışıyorum ben. Karı koca gibi kavga ediyorum hayatla. Ama kazanıyorum. İstediğim ailenin yuzde 80’ini kurmuş gibiyim. Bunu hallettik diye duşunuyorum.
Aynı anda o kadar fazla şey soylediniz ki nereden devam edeyim şaşırdım. Sadettinle ilgili devam etmemi tercih eder aslında okuyucu şu anda ama ben felsefe kitabı yazıyorum cumlesine takıldım. Kalabalıklar onunden cekildiniz, sadeleştiniz, hatta sessizleştiniz ama ne zaman kalabalıklara bir şeyler soylemek isteseniz yine buyuk iddialı lafları seciyorsunuz.
Kesinlikle hata yapıyor olabilirim felsefe kitabı diyerek, cok derinden cıkan şeyler oldu da o yuzden. Ben bilirkişi değilim, duygularımı son derece amatorce anlatan biriyim. Ama anlatırken sanki bilirkişinin ağzından cıkıyormuş gibi oldu hatta kendi kendime okurken “haddimi aşıyor muyum ya” dediğim anlar oldu. Beni ben yapan şeyleri anlatıyorum. Ama anılarım ya da yaşadıklarım değil, hissetiklerimin yorumu gibi. O da değil aslında. İcimden geldiği gibi yazdım. Kadınların yuzde 80’inin hoşlanacağı bir kitap olacak. Cunku yaşanarak yazıldılar.
Bir iki paragraf okur musunuz bana, gercekten cok merak ediyorum yazdıklarınızı...
“Gecmişi duşunecek kadar yeni zamanınız var mı?
O zaman ya geri don ya onune bak. İşte hayatın icinde bunu ayırt edemediğiniz zaman savrulup gideriz ve sanırız ki kahpe kader!” Kişisel gelişim kitabı diyebiliriz buna aslında... Benim icin sonuclar cok onemli. Acılar, mutluluklar, sıkıntılar, yaşananlar yani sonucunda geldiğim noktada harabe miyim yoksa hÂl yoluna devam edebilecek gucte miyim? Kitapta bunu anlattım. Yazarken de guclendim.
Okuyan biri var mı şu ana kadar?
İlk okuyan Ertuğrul Ozkok’un eşi Tansu Ozkok oldu. Yemeğe gelmişlerdi bana, bahsettim cok ilgilendi, ben de iki gun sonra gonderdim. Cok guzel şeyler soyledi. Arkasından da Sadettin’in babasına okuttum, o da cok guzel yorumlarda bulundu sağ olsun. Başka da kimse okumadı.
Surekli hayatından memnun olan kuş beyinli bir kadın değilim
Neyle suclandınız?
Beni hep sahte gulmekle sucladı insanlar, icimdekileri soylememek icin numara yaptığımı soylediler. Acı cekmeyi severim. Mazoşistim. Mutsuzluklardan hoşlanıyorum. Benim kahkahalarımın altında uzuntu ve acı yatar coğu zaman. Kesinlikle surekli hayatından memnun bir kuş beyinli değilimdir.
Siz sanki olaylara gulebilme gucunuzden “utanmışsınız” ve bunu cozmeye calışmışsınız...
Tabii ki, icimde bir suru olup biten var ama hic de onların tahmin ettiği şiddette değildi. Ben de bu iki sene icinde kendimi duşunme fırsatı buldum. Neyi, neden yapıyorum, duygularım neler?
Buldunuz mu “gercek” bir şeyler?
Buldum cunku yazmaya başladım. Bir felsefe kitabı yazıyorum. Bitmek uzere. Kasım gibi cıkar herhalde. Yazarken şu cıktı ortaya; problemlerle mutlu ya da mutsuz olmanın bir alakası yok. Cok problem varken mutsuz addederiz ya kendimizi. Bana gore bu boyle değilmiş. O yuzden ben hep gulermişim, onun icin olayları hep rahat goğuslermişim. Bana hep nasıl bu kadar guclu olduğumu sorar insanlar. Guclu muyum, bilmiyorum gercekten. Ama mutlu olmak icin problemsizliği beklemiyorum. Yazdıkca, sadece problemlerle mutluluğu ayırabildiğimi fark ettim. Guluyor olmam guclu olduğumu ya da mutlu olduğumu gostermezmiş, hayatı birbirinden ayırabildiğimi gosterirmiş. Ama yeni buldum bunları.
Tam ne değişti hayatınızda?
Eskiden surekli bir şeyleri kacırdığımı sanırdım. Marka mağazalara gelen şeyleri almam gerektiğini duşunurdum işim icin. Kendimi cok yormuşum boyle. Herkes beni sevsin isterdim. Şimdi hic umurunda değil boyle şeyler. Beni ben olduğum icin seven 10 kişi yeter bana. Olgunlaştım, erdim ama hÂl cok sert ve katı taraflarım var. Cok acımasız taraflarım var. Cok zor bir kadınım. Aslında cok vahşiyim. Giderek daha da vahşileşiyorum. Balta girmemiş ormanlarda tırnaklarını cıkaran hayvanlar vardır, oyleyim ben, ic dunyam oyle. Hayatımda surekli harakiri yapıyorum. Beni uysallaştırabilecek tek şey kapıdan iceri girince karşılaşacağım aile.
Bir ilişkide sorun varsa, kaymağı 3’uncu kişiler yiyiyor
Peki, değişim başlayınca mı Sadettin Saran’a aşık oldunuz yoksa bu aşk mı sizi değiştirdi?
Tam karar aşamasındaydım, ya sağ ya soldu. Ona rastladığım icin cok daha kolay karar aldım. Gucu ondan aldım. Belki de tek başıma yapamayacaktım, o daha kolaylaştırdı ve cabuklaştırdı yapmamı. Cok sevdiğim biriyle beraberim. Bu gercek. Farklı bir şey yaşıyorum. Daha onceki hicbir şeye benzemiyor, bana “boyle de bir şey” varmış diye duşunduruyor yani.
Neyi başardı? Sizi en etkileyen yanı ne oldu?
Ben her şeyi kontrol altına almayı severdim, boyle daha basit gelirdi hayat. Karşımdakinin yerine cok şey yapardım sırf bu yuzden. Ne yoruluyormuşum yarabbim. Şimdi bunun tam tersini yaşıyorum. Biri benim icin bir şeyler yapıyor. Şoyle hissediyorum; yalnız değilim, bir guc, bir kuvvet var yanımda. Daha onceki ilişkimde kaybettiğim kadınsı şeyleri burada fazlasıyla yaşıyorum. Belki onunla da yaşabilirdik fırsat vermemiş olabilirim ya da bana sunulanı gormemiş de olabilirim. Cunku şimdi bu farkındalıktayım, bu olgunluktayım. O koşturmada birileri yanıyor işte. Kimse suclu değil. Herkes herkesin ustune basıyor, birileri de bunun kaymağını yiyor. Herkes icin gecerli bu. Şimdikilerin şansı. Bir ilişki de sorun varsa arkadan gelen ucuncu kişilere cok yarıyor bu.
Son roportajlarınızdan birinde “Kendimi evli bir kadın olarak goruyorum, yurtdışında buna benzer minik bir toren yaptık, yuzuğumuzu taktık” demişsiniz. Evlenmeyi bu kadar cok mu istiyorsunuz? Evliliğe benzer toren ne demek?
Bu aslında “Evlenecek misin?” sorusuna bir tepki cevabıydı. Biz buralardan gectik, bir yuva kurduk, beraber yaşamaya başladık. Muallakta kalmış değiliz ilişkimiz icinde. Şu kurduğumuz şeyin yanında evlilik onemli değil. Zehra da bizimle. Lal de hafta sonları geliyor. Harika bir şey başarıyoruz. Buna hem şukrediyorum hem şaşkınlıklar icerisindeyim. Bunu yapabilmem icin Sadettin gibi biri lazımdı. O guc olmasa olmaz. Zehra’yla ilişkisi benim icin cok onemliydi. Sadettin farklı bir adam. Sadece onda gorduğum cok farklı bir bakış acısı var hayata. Manevi değerleri cok yuksek.
Sizinle daha once yaptığım roportajları cıkardım. Mesela, “Bir erkekten guveneceğim insanı yaratır sonra da ona guvenirim” demişsiniz 2003 yılında yaptığımız roportajda... Sadettin’e guveniyor musunz?
Sen harikasın. İlk defa bir gazeteci bana ona daha once soylediklerimle geliyor, bu super bir şey. Bunda cok ciddiyim, bunları mutlaka yazmanı rica ediyorum. (Bunu yazmakta gercekten zorlandım, utandım ama cok da hoşuma gitti duyduklarım. İşte tum samimiyetimizle karşınızdayız. S.A.) İşte bak şimdi ortaya cıkıyor ne demek istediğim. Bunu bile kendim yapıyordum gercekten. Sade ve guvenmek varken, kendin guveneceğin erkeği yaratıyorsun. Cok yorulmuştum işte bunlardan. İnsanlara kendime guvendiğim kadar guvenirim. Benim de guvenilmez yanlarım var. Ozellikle işimde. İşini hakkıyla yapmayan birini gozunun yaşına bakmam bırakırım. Arkama bile bakmadan terk ederim onu. İşini kotu yapan bana hic guvenmesin. Erkeklere cok guvenmem tabii ama manyak gibi endişelerim de yoktur. Sadettin’in maneviyatı cok yuksek. Ticari bir bakış acısı yok hayata. Sadettin’e guvenirim tabii.
Bu roportajda hic yalan soylediniz mi?
Yalan soylemedim ama bir şeyi itiraf ettim, bilin bakalım ne?
Tayyip Bey urkek kedi gibiydi, icim acıdı
Tayyip Erdoğan’ın Hulya Avşar’ın programına konuk olması gunlerce konuşulmuştu. Avşar, Erdoğan’ı nasıl ikna ettiğini ise şoyle anlattı:
“Rahmetli Osman Yağmurdereli’nin aracı olduğunu soylediler ama hic alakası yok. Hicbir aracı yok gercekten. Bir anda aklıma geldi, telefon numaralarını araştırdım, aradım, adımı bıraktım. İki saat sonra bizzat kendisi dondu bana. Bu cok onemli bir şey benim icin. Hulya Avşar olmamdan dolayı değil, bir bayan olduğum icin, bir insan olduğum icin... Cok hoşuma gitti. Şok oldum kendisi arayınca. Aramaya da bilirdi. Beni cok cok cok şaşırttı. Cunku hayata farklı bakış acısı olduğu icin başka turlu davranabilirdi. Soylediği tarihte, soylediği saatte cok profesyonel bir anlayışla buluşma gercekleşti. Hicbir aksama olmadı. Soruları onceden istediler ama formalite icabı olduğu cok belliydi. Cok uzun zamandır ortaya cıkmamış duyguları var Tayyip Erdoğan’ın. Bir destek verilse belki hungur hungur ağlar. Bunları hissettim. Urkek bir kedi gibi amator bir tarafı vardı. Cocuk tarafı cok fazla. Cok dolu, kendini cok tutuyor. İci oyle dolu ki icim acıdı aslında. Zaman zaman onunla oturup dertlerini dinlemek isterim aslında. Bunları hissettim. Karşıma sert profesyonel bir başbakan oturmadı, bir insan oturdu. Duşuncelerinin bazılarını sonuna kadar destekliyorum. Bazılarına tamamen karşıyım ama bunları hissettiğim icin gonlumdeki yeri cok farklı bir yerde. Tayyip Erdoğan ve Emine Hanım benim icin cok ozeller gercekten. Roportaj sonrası kahve ictik. Zehra’yı sordu, Sadettin’e selam iletti. ”Hadi artık evlenin“ dedi. Bunlar bana cok samimi geldi.
3 Aralık’ta da Hayrinusa Hanım konuğum olacak. Cok sevindim onun da kabul ettiğine. Cumhurbaşkanın eşi olmaktan cok, cok genc yaşta evlenmiş olması beni cok daha fazla ilgilendiriyor. Kadın kadına bir şeyi merak ediyorum.”