UNDERGROUND'IN TARİHİ
UNDERGROUND'U TANIMLAMA DENEMESİ (sozcuk'ten yazın'a)
BATI'DA Kronos'un uc oğlu dunyayı paylaştıkları zaman, kardeşlerin en acımasızı olan Hades, karısı Persephone ile yeraltında hukumranlık kurunca, yeraltının yuzlerce yıl surecek yazgısı da belirlenmiş oldu. Mitosların egemenliğindeki dunyada yeraltının anlamı yuzlerce yıl once şekillendi.
Orası, sert ve zalim bir Tanrı'nın yonetimi altında bulunan, golgeler halindeki olulere terk edilmiş, her gireni kabullenen, ancak insanı bir kez iceriye aldı mı, bir daha dışarıya bırakmayan, acımasızlığın hukum surduğu bir sırlar alemiydi.
Daha sonraları yeraltı bir kacış yoluna donuştu. Yaşadıkları ya da maceraya atıldıkları şehirlerin kanalizasyonları, yeryuzundeki tehlikelerden kacarken roman kahramanlarına yardımcı olmamaya başladı. Yeraltının bir kacış yoluna donuşmesi motifi ozellikle yazında ve daha sonra da sinemada pek cok kahramanın işine yaradı. Kahramanlar şehirlerin kanalizasyonlarında peşlerine duşenlerden kacıyorlardı. Kacarken de, genelde ustleri, başları pisleniyordu. Pisliğe bulaşmış insan ya da pisliklerden kacan insan, bunu gercekleştirebilmek icin pislenmeyi goze alıyor; bu da, sanatın romantik duzdeğişmecelerinden birini okura/seyirciye sunuyordu.
Yeraltı, Graham Greene'in romanından Carol Reed'in sinemaya uyarladığı, 1949 yapımı The Third Man (Ucuncu Adam) orneğinde olduğu gibi, bazen, yeryuzundeki olayların cozumlendiği, kotulerin c***sını bulduğu, adaletin gercekleştiği bir uzam; bazen de, Andrzej Wajda'nın 1956'da cektiği Kanal adlı filminde olduğu gibi kurtuluş umuduyla girilen ve gitgide tuzağa donuşen bir uzam olarak değerlendirilmiştir. Ancak, daha sonra ceşitli korku ve macera filmlerinde yeraltı, tehlikelerle, korkunc, kotucul, gizil guclerle, yırtıcı hayvanlarla veya fantastik yaratıklarla dolu bir uzama donuşturulmuştur.
Amerikan İc Savaşı ise yeraltı sozcuğune farklı bir boyut getirmiştir. İc Savaş sırasında, zenci kolelerin kuzey eyaletlerine kacırılması işine 'Underground Railroad' (Yeraltı Demiryolu) adı verilmiştir. Oysa gercek anlamda ne bir demiryolu soz konusudur, ne de yeraltı. Dolayısıyla, yeraltı sozcuğune kendi dışında bir anlam yuklenmiş ve orgutler tarafından planlı bir şekilde gercekleştirilen gizli kacırmalar icin kullanılmaya başlanmıştır bu sozcuk.
Teknolojik gelişmelerle birlikte, yeraltı da gizemli, korkulan, karanlık bir yer olmaktan kısmen uzaklaşmış ve ulaşımda kolaylık sağlayan, şehir trafiğinin yukunu azaltan, işlevsel bir uzama donuşmuştur. Ancak, teknoloji ile koşut olarak artan iletişimsizlik, sonucta Denys Arcand'ın yonettiği Kanada-Fransız ortak yapımı olan 1989 yılında gercekleştirilmiş Jesus of Montreal (Montrealli İsa) orneğinde de goruleceği gibi, yeraltını iletişim kurulmaya calışılan bir uzama donuşturmuştur. Bu filmde, tiyatroda canlandırdığı İsa rolunu hayatına geciren genc yonetmen, olmeden az once, bir metro istasyonundaki insanlara yonelerek, onlara hayatın bazı değerlerinden soz etmeye, onları uyarmaya ve onlarla iletişim kurmaya cabalamaktadır. Ayrıca gunumuz sinemasında, bazı filmlerde, yeraltı, sapık katillerin dolaştığı, birtakım cıkar hesaplarının cozume ulaştırıldığı, karanlık guclerin egemenliğindeki bir uzam olarak da sunulmaktadır.
Genelde olumsuz ozellikleri on plana cıkarılarak kullanılan yeraltı sozcuğu, İkinci Dunya Savaşı ile birlikte daha cok politik bir icerik kazanmıştır. Yerleşik duzeni, hukumeti veya bir ulkeyi işgal etmiş olan askeri kuvvetleri devirmek, bozguna uğratmak icin oluşturulan orgutlerin faaliyetleri yeraltı sozcuğu ile tanımlanmıştır. Dolayısıyla, yeraltı sozcuğu politik bir icerikle birlikte, var olan egemen guclere karşı yurutulen gizli eylemlerin planlanması ve gercekleştirilmesi anlamını da kapsamıştır. Tıpkı İc Savaş Amerika'sında olduğu gibi, yeraltı sozcuğu bir uzam adı olmaktan cıkarılmış, simgesel bir anlama ulaştırılmıştır.
Yeraltı, tarih boyunca, oluler diyarı, kacışın gercekleştirildiği yer, direnişin nuvesini barındıran yer, yeryuzundeki iki bolge arasında kalan geciş yeri veya gecit, karanlık cıkar hesaplarının gorulduğu bolge gibi ceşitli yuklemelerin yapıldığı bir uzam olagelmiştir.
Zaman icinde, ozellikle de 1950'li yılların ortalarından itibaren, egemen kulturel yapıyı reddeden altkulturlerin tumu yeraltı tanımını ustlenmeye başlamıştır. Boylece, tanımın kapsamı da gitgide genişlemiştir.
Yeraltı sozcuğu sanat olarak değerlendirilmeye başlandığında, bu sozcuk, 'egemen olana karşı durmak' gibi simgesel bir anlamı da ustlenmiştir. Underground sanatın doğuşu da insanların gonullu olarak bulunduklarını kabullenmeleriyle gercekleşmiştir. Onceki donemlerde, yeraltına gidişi Orpheus orneğinde olduğu gibi, yeraltında bulunan bir şeyi elde etmek amacıyla ya da kacış ve direniş icin zorunlu olarak gercekleştiği halde, artık insanlar tamamen gonullu olarak simgesel bir yeraltına inip sanatlarını gercekleştirmeye calışmaktadırlar.
Zamanla underground, bazı totaliter ulkelerde acık acık yayımlanması yasaklanan eleştirel yazıların bulunduğu, el altından dağıtılan dergi ve gazeteleri kapsamına alan; ya da ABD gibi ulkelerde cok sınırlı bir dağıtım ağına sahip dergileri devrim, ırkcı azınlıkların nedenleri ve solcu politikalar uzerine kuran calışmaları bunyesine alan bir yapıya donuşturulmuştur.
Sinema alanında, tecimsel film endustrisinin dışında uretilen ve dağıtım yapılan; genellikle yapımcılığını, yonetmenliğini, senaristliğini, goruntu yonetmenliğini ve kurguculuğunu aynı kişinin yaptığı, yonetmenin sanatsal tutumunu yansıtan ve tecimsel filmlere kıyasla gerek bicim, gerekse teknik ve icerik yonunden daha ozgur filmlere underground film denilmiştir. 16 ve 8 milimetrelik kameralarla gercekleştirilen bu filmler, onlardan onceki filmlere kıyasla cok deneysel, acık veya ezoterik olarak kabul edilen filmlerdir. Andy Warhol'un ceşitli filmleri, Luis Bunuel ile Salvador Dali'nin Un Chien Andalou (Endulus Kopeği-1928) gibi filmleri bu kategoride değerlendirilmektedir.
Muzik alanında, ilk ortaya cıktıkları donemlerde altkulturlere hitap eden, daha sonra yaygınlık kazanan ve genel kabul goren metal, trash, punk gibi muzik tarzları underground kapsamında sunulmaktadır.
Resim ve yontu alanlarında ise pop-art ile koşut olarak değerlendirilen bir underground kavramından soz etmek mumkundur. Tiyatroda ise yerleşik kalıpların dışında kalan, metinden cok harekete ağırlık veren, 'gosteri' ozelliği ağır basan, sınırlı sayıda ve ilgilenen seyircilere yonelen, seyircisini uyaran, irkilten, hatta tiksindirmeye gayret gosteren calışmalar underground kapsamında değrelendirilmektedir.
Yazın alanında, underground ozellikle Beat kuşağı sayesinde hak ettiği ilgiyi gormeye başlamıştır. William S. Burroughs'un 1953'te yazdığı Junky (Canki) adlı roman Beat kuşağının bir onsemesi olarak karşımıza cıkmaktadır. Yazarın eroin konusundaki deneyimlerini aktardığı ve kendini bir denek olarak sunduğu bu roman, her cankiye underground denemeyeceğini gostermesi ve kanıtlaması acısından ilginc bir ornektir. Sonraki donemlerde de Beat kuşağından cıkan ceşitli yazarlar underground yapıtlar vermeyi surdurmuşlerdir. Underground olarak kabul goren yapıtları değerlendirdiğimizde, bu yapıtlarda genel olarak şu ortak ozellikleri saptamamız mumkundur:
1) 'Egemen olan'a 'baskı'ya başkaldırır.
2) 'Yasal olarak kabul gormuş olan'ın otesine gecer.
3) 'İrkiltici olan'ı benimser, icerir.
4) 'Deneysel olan'ı on plana cıkarır.
5) 'Doğaclama', 'eşzamanlılık', 'kesme', 'kolaj' tekniklerinden sık sık yararlanır.
6) 'Ceşitliliği' benimser.
7) 'Yabancılaşma'yı temel alır.
Karizmatik Toplumda egemen olan kultur yapısına başkaldırır.
9) 'Pikaresk oğeler' icerir.
10) Altkulturlere ağırlık verir.
Underground yapıtlar, yazındaki yerleşik kurallara karşı cıkarak başkaldırılarını gercekleştirmişlerdir. Bu karşı cıkışları uc noktada ozetlemek mumkundur:
1) İcerik olarak karşı cıkış:
Uyuşturucu kullanımını, farklı cinsel tercihleri, hayatın coğunluk tarafından gormezden gelinen 'oteki' yuzunu, dışlanmış insanların hayatlarını, yoksulluğun 'oteki' yuzunu, goreceliliğin derin anlamını, totaliter veya kapitalist duzende iyiden iyiye hicleştirilenleri konu edinirler. Bunlardan biri veya birkacı ya da hepsi birden bir yapıtın icinde işlenir, değerlendirilir. Genelde, eleştirel bir bakış acısı soz konusudur.
2) Bicim acısından karşı cıkış:
Klasik ve yerleşik anlatım bicimlerine karşı underground yazarlar, bicim acısından karşı cıkışlarını farklı tekniklerle gercekleştirirler. Doğaclama parcaları akan metnin arasına yerleştirerek anlatıyı kesintiye uğratırlar. Birbirinden farklı ya da birbiriyle pek ilgisi olmayan motifleri peşpeşe dizip anlatının akışını bozarlar. Farklı zaman dilimlerini, gerceklik algılarını ve halusinasyonlara gercekleri icice gecirerek, karıştırarak anlatıda değişik bir boyut yakalamaya cabalarlar. Nesneleri deformasyona uğratıp, okurun bildiği nesneyle kendinin yarattığı ya da kurduğu nesne arasındaki farklılıkları belirgin kılarak okuru yabancılaştırırlar. Kimi underground yazarlar da farklı anlatı tekniklerini birarada kullanıp, yapıtlarını kendilerinin uzerine inşa ederler. Bu tur yontemlerle alışıldık bicimsel kalıpları kırmaya calışan yazarlar genelde cesur deneysel arayışlara girişmişlerdir.
3) Dil acısından karşı cıkış:
Daha onceki donemlerde yazın alanında rahatlıkla kullanılmayan birtakım sozcuklerin ve sokak dilinin yazında onem kazanması, underground yazarlar sayesinde gercekleşmiştir. Ancak bu dil ozellikleri daha sonraki birtakım yazarlar tarafından doğrudan pornografik sahneler yaratmak icin kullanılmış ve asıl amacından saptırılmıştır. Sozcukler 'irkiltici olma' işlevini yitirmiş, 'tahrik etme' amacıyla kullanıldıklarını belli eden bir yapıda 'yoksullaştırılmış'lardır. Sokak dilinin kullanılması ve ceşitli azınlıkların bildik sozcukleri farklı anlamda kullanmaları ozelliklerinden yararlanılması da underground yazına değişik bir ceşni getirmiştir. Underground yapıtların geneline baktığımızda, sık sık duşulen tuzakları da gozardı etmememiz gerekir. Underground kavramı, ilk anda pornografiyi, kitsch'i cağrıştırdığı icin, genelde pornografik urunleri ve kitsch urunleri underground olarak değerlendirmek hatasına sık sık duşulmektedir. Underground, 'pornografik olan'ı icerebilir ya da 'kitsch estetiği'nden veya 'katışıklılık estetiği'nden yararlanabilir. Ancak, bu da, her underground yapıtın pornografik veya kitsch olmasını gerektirmez.
Burada, cok onemli olan ve sık sık karıştırılan bir başka durum da kitsch ve kotu kategorileri arasında ortaya cıkmaktadır. Gunumuzde, kotu urunleri de kitsch diye niteleme eğilimi soz konusudur. Oysa kitsch, cok sık kullanılmış ve alışılmış, basit, sıradan motifleri iceren, mesajını en basit şekilde alıcısına ileten, duşuk duzeyde ve kaba bir estetik anlayışa sahip olan urunlere verilen addır. Kotu ise hoş olmayan ve her turlu estetik tutumu reddeden, iler tutar tarafı olmayan, bayağı urunlere verilen addır. Kotu bir urunle karşılaşıp da, bunu kitsch diye nitelendirmek, kitsch'e yapılan bir haksızlık olarak karşımıza cıkmaktadır. Dolayısıyla, kavramların fazlasıyla icice gectiği, karıştığı gunumuzde bazı kategorileri birbirlerinden ayırırken ve bir yapıtı değerlendirmeye calışırken dikkatli olmamızın gerekliliği ortaya cıkmaktadır.
TURKİYE'DE
Anadolu'da, yeraltı sozcuğu hep karanlıkla, bilinmeyenle, korkuyla ve olumle ozdeşleştirilerek kullanılmıştır. Hititler'de yer altı, sucluların gittiği yerdir. Surgulu yedi kapısı bulunan, acımasız bir devin beklediği karanlıklar ulkesidir. Hititler kimi zaman oluleri yakmışlar ve yeraltı bekcilerine bu olulerin kullerini sunmuşlardır.
Yeraltı, Anadolu'da olumsuz cağrışımlarıyla kullanılmıştır. "Yere batasıca!", "Yerin yedi kat dibine gecesice!" gibi ilenclerin yanı sıra, insan utandığında "Yerin dibine gecmektedir" adeta. İnsan, uzaktaki bir kişiyi ozlediğinde ise, "Yeraltında olmasın da, dağ ardında olsun!" da bulur teselliyi. Bazı masallardaki kimi kotulukler de yeraltından kaynaklanır. Yerin yedi kat dibindekiler masal kişisinin işini zorlaştırırlar, hedefine ulaşmasına engel olmaya calışırlar; ya da c*** olarak masal kişisini diri diri yerin altına gomuverirler.
Genelde kotucul anlamı on plana cıkarılarak kullanılan yeraltı sozcuğunun kapsamı zaman icinde ulkemizde de farklılaşmıştır. Sozcuk, yasadışı faaliyetlerde bulunan orgutleri, ozellikle de cıkar hesaplaşmalarıyla tanınan mafyayı tanımlamak icin kullanılmaya başlanmıştır. Yeraltı, kumar, fuhuş, uyuşturucu ve silah ticareti, adam kacırma, yaralama ve oldurme, harac alma gibi anlamları da icinde barındıran urpertici bir sozcuğe donuşturulmuştur. Yeraltı, aynı zamanda, hapishanelerden kacan suclular icin de bir geciş uzamı olmuştur. Dolayısıyla, şah iken şahbaz olan yeraltı sozcuğu, bir donem ulkemizde sanat kavramından tamamen uzak tutulmuştur.
Gunumuzde Turkiye'de genel dağıtım ağının dışında kalan, genelde bazı kitapcılarda bulunabilen, bazıları baskıyla, bazıları da fotokopiyle coğaltılmış muzik ve yazın dergileri; bazıları da gonulluler aracılığıyla yollarda satılan gazete ve dergiler underground kapsamında değerlendirilmektedir. Yine gunumuzde oncu tarzda doşenmiş, altkultur urunu muzikler calışan uzamlar da underground adı altında sunulmaktadır. Genelde bu uzamlarda gecen hayatlara da underground denilmektedir. Goruleceği uzere, yazın ve muzik dışındaki bu yakıştırmalarda underground politik niteliğinden iyiden iyiye kopartılarak değerlendirilmeye başlanmıştır.
Yazın alanında nispeten politik niteliğini koruyan underground yapıtlarda ise dil acısından, sokağın dilinin yanısıra kabadayı jargonundan ve bıckın ağzından sık sık yararlanıldığı gorulmektedir. Underground olarak değerlendirilmesi mumkun olabilecek bazı yapıtların da, ceşni getirmek işlevinin dışında, neredeyse tamamen kabadayı jargonuyla yazılmış olması nedeniyle underground kategorisinden uzaklaştığı, ancak, yine de ısrarla underground olarak nitelendirilmeye calışıldığı gorulmektedir.
SONUC
Sonuc olarak, gunumuzde undergroundun en net bicimde, toplumda egemen olan kultur yapısına başkaldırması ozelliğini koruduğu gorulmektedir. Ancak, daha bircok ozelliği bulunan undergroundun yalnızca bir ozelliği ile eş tutularak anılması, bu kavramın sığlaştırılması ve rastgele her şeye underground denilmesi sonucunu da beraberinde getirmektedir. Batı toplumlarında yerleşik olan ve duzen tarafından kendini besleyen bir kısırdonguye donuşturulmesi gercekleştirilmiş, bu nedenle de toplumsal yapı acısından 'zararsızlaştırılmış' ve 'evcilleştirilmiş' bir underground kavramından soz etmek mumkundur.
Turkiye'de ise, 1960'ların Amerika'sından odunc alınmış, pek cok kavram gibi ucuşan, karmakarışık, başka kavramlarla karıştırılan ve bircok şey icin rastgele kullanılan, 'başkalarından farklı olarak' anlamınca dilimize pelesenk olmuş underground sozcuğunden bahsetmek mumkundur. Belki de, bu durumda yapılabilecek en iyi şey, 'zararsızlaştırılamayacak' ve 'evcilleştirilemeyecek' bir underground anlayışını yakalamaya cabalamaktır.Birikim
KAYNAKCA
Beckson, K. ve Ganz, A. (1975), Literary Terms-A Dictionary, New York: Farrar, Straus and Giroux.
Eyuboğlu, İ.Z. (1987), Anadolu İnancları-Anadolu Mitolojisi, İstanbul: Gecit Kitabevi.
Maltin, L. (1990), TV Movies and Video Guide, New York: Penguin Books. Ltd.
Necatigil, B. (1988), 100 Soruda Mitologya, İstanbul: Gercek Yayınevi.
Encyclopedia Britannica'nın 'Underground' maddesi.
ALINTIDIR!
[IMG]http://img153.**************/img153/9972/frmtrmuziktimine4pz5av7.jpg[/IMG]
UNDERGROUND'U TANIMLAMA DENEMESİ (sozcuk'ten yazın'a)
BATI'DA Kronos'un uc oğlu dunyayı paylaştıkları zaman, kardeşlerin en acımasızı olan Hades, karısı Persephone ile yeraltında hukumranlık kurunca, yeraltının yuzlerce yıl surecek yazgısı da belirlenmiş oldu. Mitosların egemenliğindeki dunyada yeraltının anlamı yuzlerce yıl once şekillendi.
Orası, sert ve zalim bir Tanrı'nın yonetimi altında bulunan, golgeler halindeki olulere terk edilmiş, her gireni kabullenen, ancak insanı bir kez iceriye aldı mı, bir daha dışarıya bırakmayan, acımasızlığın hukum surduğu bir sırlar alemiydi.
Daha sonraları yeraltı bir kacış yoluna donuştu. Yaşadıkları ya da maceraya atıldıkları şehirlerin kanalizasyonları, yeryuzundeki tehlikelerden kacarken roman kahramanlarına yardımcı olmamaya başladı. Yeraltının bir kacış yoluna donuşmesi motifi ozellikle yazında ve daha sonra da sinemada pek cok kahramanın işine yaradı. Kahramanlar şehirlerin kanalizasyonlarında peşlerine duşenlerden kacıyorlardı. Kacarken de, genelde ustleri, başları pisleniyordu. Pisliğe bulaşmış insan ya da pisliklerden kacan insan, bunu gercekleştirebilmek icin pislenmeyi goze alıyor; bu da, sanatın romantik duzdeğişmecelerinden birini okura/seyirciye sunuyordu.
Yeraltı, Graham Greene'in romanından Carol Reed'in sinemaya uyarladığı, 1949 yapımı The Third Man (Ucuncu Adam) orneğinde olduğu gibi, bazen, yeryuzundeki olayların cozumlendiği, kotulerin c***sını bulduğu, adaletin gercekleştiği bir uzam; bazen de, Andrzej Wajda'nın 1956'da cektiği Kanal adlı filminde olduğu gibi kurtuluş umuduyla girilen ve gitgide tuzağa donuşen bir uzam olarak değerlendirilmiştir. Ancak, daha sonra ceşitli korku ve macera filmlerinde yeraltı, tehlikelerle, korkunc, kotucul, gizil guclerle, yırtıcı hayvanlarla veya fantastik yaratıklarla dolu bir uzama donuşturulmuştur.
Amerikan İc Savaşı ise yeraltı sozcuğune farklı bir boyut getirmiştir. İc Savaş sırasında, zenci kolelerin kuzey eyaletlerine kacırılması işine 'Underground Railroad' (Yeraltı Demiryolu) adı verilmiştir. Oysa gercek anlamda ne bir demiryolu soz konusudur, ne de yeraltı. Dolayısıyla, yeraltı sozcuğune kendi dışında bir anlam yuklenmiş ve orgutler tarafından planlı bir şekilde gercekleştirilen gizli kacırmalar icin kullanılmaya başlanmıştır bu sozcuk.
Teknolojik gelişmelerle birlikte, yeraltı da gizemli, korkulan, karanlık bir yer olmaktan kısmen uzaklaşmış ve ulaşımda kolaylık sağlayan, şehir trafiğinin yukunu azaltan, işlevsel bir uzama donuşmuştur. Ancak, teknoloji ile koşut olarak artan iletişimsizlik, sonucta Denys Arcand'ın yonettiği Kanada-Fransız ortak yapımı olan 1989 yılında gercekleştirilmiş Jesus of Montreal (Montrealli İsa) orneğinde de goruleceği gibi, yeraltını iletişim kurulmaya calışılan bir uzama donuşturmuştur. Bu filmde, tiyatroda canlandırdığı İsa rolunu hayatına geciren genc yonetmen, olmeden az once, bir metro istasyonundaki insanlara yonelerek, onlara hayatın bazı değerlerinden soz etmeye, onları uyarmaya ve onlarla iletişim kurmaya cabalamaktadır. Ayrıca gunumuz sinemasında, bazı filmlerde, yeraltı, sapık katillerin dolaştığı, birtakım cıkar hesaplarının cozume ulaştırıldığı, karanlık guclerin egemenliğindeki bir uzam olarak da sunulmaktadır.
Genelde olumsuz ozellikleri on plana cıkarılarak kullanılan yeraltı sozcuğu, İkinci Dunya Savaşı ile birlikte daha cok politik bir icerik kazanmıştır. Yerleşik duzeni, hukumeti veya bir ulkeyi işgal etmiş olan askeri kuvvetleri devirmek, bozguna uğratmak icin oluşturulan orgutlerin faaliyetleri yeraltı sozcuğu ile tanımlanmıştır. Dolayısıyla, yeraltı sozcuğu politik bir icerikle birlikte, var olan egemen guclere karşı yurutulen gizli eylemlerin planlanması ve gercekleştirilmesi anlamını da kapsamıştır. Tıpkı İc Savaş Amerika'sında olduğu gibi, yeraltı sozcuğu bir uzam adı olmaktan cıkarılmış, simgesel bir anlama ulaştırılmıştır.
Yeraltı, tarih boyunca, oluler diyarı, kacışın gercekleştirildiği yer, direnişin nuvesini barındıran yer, yeryuzundeki iki bolge arasında kalan geciş yeri veya gecit, karanlık cıkar hesaplarının gorulduğu bolge gibi ceşitli yuklemelerin yapıldığı bir uzam olagelmiştir.
Zaman icinde, ozellikle de 1950'li yılların ortalarından itibaren, egemen kulturel yapıyı reddeden altkulturlerin tumu yeraltı tanımını ustlenmeye başlamıştır. Boylece, tanımın kapsamı da gitgide genişlemiştir.
Yeraltı sozcuğu sanat olarak değerlendirilmeye başlandığında, bu sozcuk, 'egemen olana karşı durmak' gibi simgesel bir anlamı da ustlenmiştir. Underground sanatın doğuşu da insanların gonullu olarak bulunduklarını kabullenmeleriyle gercekleşmiştir. Onceki donemlerde, yeraltına gidişi Orpheus orneğinde olduğu gibi, yeraltında bulunan bir şeyi elde etmek amacıyla ya da kacış ve direniş icin zorunlu olarak gercekleştiği halde, artık insanlar tamamen gonullu olarak simgesel bir yeraltına inip sanatlarını gercekleştirmeye calışmaktadırlar.
Zamanla underground, bazı totaliter ulkelerde acık acık yayımlanması yasaklanan eleştirel yazıların bulunduğu, el altından dağıtılan dergi ve gazeteleri kapsamına alan; ya da ABD gibi ulkelerde cok sınırlı bir dağıtım ağına sahip dergileri devrim, ırkcı azınlıkların nedenleri ve solcu politikalar uzerine kuran calışmaları bunyesine alan bir yapıya donuşturulmuştur.
Sinema alanında, tecimsel film endustrisinin dışında uretilen ve dağıtım yapılan; genellikle yapımcılığını, yonetmenliğini, senaristliğini, goruntu yonetmenliğini ve kurguculuğunu aynı kişinin yaptığı, yonetmenin sanatsal tutumunu yansıtan ve tecimsel filmlere kıyasla gerek bicim, gerekse teknik ve icerik yonunden daha ozgur filmlere underground film denilmiştir. 16 ve 8 milimetrelik kameralarla gercekleştirilen bu filmler, onlardan onceki filmlere kıyasla cok deneysel, acık veya ezoterik olarak kabul edilen filmlerdir. Andy Warhol'un ceşitli filmleri, Luis Bunuel ile Salvador Dali'nin Un Chien Andalou (Endulus Kopeği-1928) gibi filmleri bu kategoride değerlendirilmektedir.
Muzik alanında, ilk ortaya cıktıkları donemlerde altkulturlere hitap eden, daha sonra yaygınlık kazanan ve genel kabul goren metal, trash, punk gibi muzik tarzları underground kapsamında sunulmaktadır.
Resim ve yontu alanlarında ise pop-art ile koşut olarak değerlendirilen bir underground kavramından soz etmek mumkundur. Tiyatroda ise yerleşik kalıpların dışında kalan, metinden cok harekete ağırlık veren, 'gosteri' ozelliği ağır basan, sınırlı sayıda ve ilgilenen seyircilere yonelen, seyircisini uyaran, irkilten, hatta tiksindirmeye gayret gosteren calışmalar underground kapsamında değrelendirilmektedir.
Yazın alanında, underground ozellikle Beat kuşağı sayesinde hak ettiği ilgiyi gormeye başlamıştır. William S. Burroughs'un 1953'te yazdığı Junky (Canki) adlı roman Beat kuşağının bir onsemesi olarak karşımıza cıkmaktadır. Yazarın eroin konusundaki deneyimlerini aktardığı ve kendini bir denek olarak sunduğu bu roman, her cankiye underground denemeyeceğini gostermesi ve kanıtlaması acısından ilginc bir ornektir. Sonraki donemlerde de Beat kuşağından cıkan ceşitli yazarlar underground yapıtlar vermeyi surdurmuşlerdir. Underground olarak kabul goren yapıtları değerlendirdiğimizde, bu yapıtlarda genel olarak şu ortak ozellikleri saptamamız mumkundur:
1) 'Egemen olan'a 'baskı'ya başkaldırır.
2) 'Yasal olarak kabul gormuş olan'ın otesine gecer.
3) 'İrkiltici olan'ı benimser, icerir.
4) 'Deneysel olan'ı on plana cıkarır.
5) 'Doğaclama', 'eşzamanlılık', 'kesme', 'kolaj' tekniklerinden sık sık yararlanır.
6) 'Ceşitliliği' benimser.
7) 'Yabancılaşma'yı temel alır.
Karizmatik Toplumda egemen olan kultur yapısına başkaldırır.
9) 'Pikaresk oğeler' icerir.
10) Altkulturlere ağırlık verir.
Underground yapıtlar, yazındaki yerleşik kurallara karşı cıkarak başkaldırılarını gercekleştirmişlerdir. Bu karşı cıkışları uc noktada ozetlemek mumkundur:
1) İcerik olarak karşı cıkış:
Uyuşturucu kullanımını, farklı cinsel tercihleri, hayatın coğunluk tarafından gormezden gelinen 'oteki' yuzunu, dışlanmış insanların hayatlarını, yoksulluğun 'oteki' yuzunu, goreceliliğin derin anlamını, totaliter veya kapitalist duzende iyiden iyiye hicleştirilenleri konu edinirler. Bunlardan biri veya birkacı ya da hepsi birden bir yapıtın icinde işlenir, değerlendirilir. Genelde, eleştirel bir bakış acısı soz konusudur.
2) Bicim acısından karşı cıkış:
Klasik ve yerleşik anlatım bicimlerine karşı underground yazarlar, bicim acısından karşı cıkışlarını farklı tekniklerle gercekleştirirler. Doğaclama parcaları akan metnin arasına yerleştirerek anlatıyı kesintiye uğratırlar. Birbirinden farklı ya da birbiriyle pek ilgisi olmayan motifleri peşpeşe dizip anlatının akışını bozarlar. Farklı zaman dilimlerini, gerceklik algılarını ve halusinasyonlara gercekleri icice gecirerek, karıştırarak anlatıda değişik bir boyut yakalamaya cabalarlar. Nesneleri deformasyona uğratıp, okurun bildiği nesneyle kendinin yarattığı ya da kurduğu nesne arasındaki farklılıkları belirgin kılarak okuru yabancılaştırırlar. Kimi underground yazarlar da farklı anlatı tekniklerini birarada kullanıp, yapıtlarını kendilerinin uzerine inşa ederler. Bu tur yontemlerle alışıldık bicimsel kalıpları kırmaya calışan yazarlar genelde cesur deneysel arayışlara girişmişlerdir.
3) Dil acısından karşı cıkış:
Daha onceki donemlerde yazın alanında rahatlıkla kullanılmayan birtakım sozcuklerin ve sokak dilinin yazında onem kazanması, underground yazarlar sayesinde gercekleşmiştir. Ancak bu dil ozellikleri daha sonraki birtakım yazarlar tarafından doğrudan pornografik sahneler yaratmak icin kullanılmış ve asıl amacından saptırılmıştır. Sozcukler 'irkiltici olma' işlevini yitirmiş, 'tahrik etme' amacıyla kullanıldıklarını belli eden bir yapıda 'yoksullaştırılmış'lardır. Sokak dilinin kullanılması ve ceşitli azınlıkların bildik sozcukleri farklı anlamda kullanmaları ozelliklerinden yararlanılması da underground yazına değişik bir ceşni getirmiştir. Underground yapıtların geneline baktığımızda, sık sık duşulen tuzakları da gozardı etmememiz gerekir. Underground kavramı, ilk anda pornografiyi, kitsch'i cağrıştırdığı icin, genelde pornografik urunleri ve kitsch urunleri underground olarak değerlendirmek hatasına sık sık duşulmektedir. Underground, 'pornografik olan'ı icerebilir ya da 'kitsch estetiği'nden veya 'katışıklılık estetiği'nden yararlanabilir. Ancak, bu da, her underground yapıtın pornografik veya kitsch olmasını gerektirmez.
Burada, cok onemli olan ve sık sık karıştırılan bir başka durum da kitsch ve kotu kategorileri arasında ortaya cıkmaktadır. Gunumuzde, kotu urunleri de kitsch diye niteleme eğilimi soz konusudur. Oysa kitsch, cok sık kullanılmış ve alışılmış, basit, sıradan motifleri iceren, mesajını en basit şekilde alıcısına ileten, duşuk duzeyde ve kaba bir estetik anlayışa sahip olan urunlere verilen addır. Kotu ise hoş olmayan ve her turlu estetik tutumu reddeden, iler tutar tarafı olmayan, bayağı urunlere verilen addır. Kotu bir urunle karşılaşıp da, bunu kitsch diye nitelendirmek, kitsch'e yapılan bir haksızlık olarak karşımıza cıkmaktadır. Dolayısıyla, kavramların fazlasıyla icice gectiği, karıştığı gunumuzde bazı kategorileri birbirlerinden ayırırken ve bir yapıtı değerlendirmeye calışırken dikkatli olmamızın gerekliliği ortaya cıkmaktadır.
TURKİYE'DE
Anadolu'da, yeraltı sozcuğu hep karanlıkla, bilinmeyenle, korkuyla ve olumle ozdeşleştirilerek kullanılmıştır. Hititler'de yer altı, sucluların gittiği yerdir. Surgulu yedi kapısı bulunan, acımasız bir devin beklediği karanlıklar ulkesidir. Hititler kimi zaman oluleri yakmışlar ve yeraltı bekcilerine bu olulerin kullerini sunmuşlardır.
Yeraltı, Anadolu'da olumsuz cağrışımlarıyla kullanılmıştır. "Yere batasıca!", "Yerin yedi kat dibine gecesice!" gibi ilenclerin yanı sıra, insan utandığında "Yerin dibine gecmektedir" adeta. İnsan, uzaktaki bir kişiyi ozlediğinde ise, "Yeraltında olmasın da, dağ ardında olsun!" da bulur teselliyi. Bazı masallardaki kimi kotulukler de yeraltından kaynaklanır. Yerin yedi kat dibindekiler masal kişisinin işini zorlaştırırlar, hedefine ulaşmasına engel olmaya calışırlar; ya da c*** olarak masal kişisini diri diri yerin altına gomuverirler.
Genelde kotucul anlamı on plana cıkarılarak kullanılan yeraltı sozcuğunun kapsamı zaman icinde ulkemizde de farklılaşmıştır. Sozcuk, yasadışı faaliyetlerde bulunan orgutleri, ozellikle de cıkar hesaplaşmalarıyla tanınan mafyayı tanımlamak icin kullanılmaya başlanmıştır. Yeraltı, kumar, fuhuş, uyuşturucu ve silah ticareti, adam kacırma, yaralama ve oldurme, harac alma gibi anlamları da icinde barındıran urpertici bir sozcuğe donuşturulmuştur. Yeraltı, aynı zamanda, hapishanelerden kacan suclular icin de bir geciş uzamı olmuştur. Dolayısıyla, şah iken şahbaz olan yeraltı sozcuğu, bir donem ulkemizde sanat kavramından tamamen uzak tutulmuştur.
Gunumuzde Turkiye'de genel dağıtım ağının dışında kalan, genelde bazı kitapcılarda bulunabilen, bazıları baskıyla, bazıları da fotokopiyle coğaltılmış muzik ve yazın dergileri; bazıları da gonulluler aracılığıyla yollarda satılan gazete ve dergiler underground kapsamında değerlendirilmektedir. Yine gunumuzde oncu tarzda doşenmiş, altkultur urunu muzikler calışan uzamlar da underground adı altında sunulmaktadır. Genelde bu uzamlarda gecen hayatlara da underground denilmektedir. Goruleceği uzere, yazın ve muzik dışındaki bu yakıştırmalarda underground politik niteliğinden iyiden iyiye kopartılarak değerlendirilmeye başlanmıştır.
Yazın alanında nispeten politik niteliğini koruyan underground yapıtlarda ise dil acısından, sokağın dilinin yanısıra kabadayı jargonundan ve bıckın ağzından sık sık yararlanıldığı gorulmektedir. Underground olarak değerlendirilmesi mumkun olabilecek bazı yapıtların da, ceşni getirmek işlevinin dışında, neredeyse tamamen kabadayı jargonuyla yazılmış olması nedeniyle underground kategorisinden uzaklaştığı, ancak, yine de ısrarla underground olarak nitelendirilmeye calışıldığı gorulmektedir.
SONUC
Sonuc olarak, gunumuzde undergroundun en net bicimde, toplumda egemen olan kultur yapısına başkaldırması ozelliğini koruduğu gorulmektedir. Ancak, daha bircok ozelliği bulunan undergroundun yalnızca bir ozelliği ile eş tutularak anılması, bu kavramın sığlaştırılması ve rastgele her şeye underground denilmesi sonucunu da beraberinde getirmektedir. Batı toplumlarında yerleşik olan ve duzen tarafından kendini besleyen bir kısırdonguye donuşturulmesi gercekleştirilmiş, bu nedenle de toplumsal yapı acısından 'zararsızlaştırılmış' ve 'evcilleştirilmiş' bir underground kavramından soz etmek mumkundur.
Turkiye'de ise, 1960'ların Amerika'sından odunc alınmış, pek cok kavram gibi ucuşan, karmakarışık, başka kavramlarla karıştırılan ve bircok şey icin rastgele kullanılan, 'başkalarından farklı olarak' anlamınca dilimize pelesenk olmuş underground sozcuğunden bahsetmek mumkundur. Belki de, bu durumda yapılabilecek en iyi şey, 'zararsızlaştırılamayacak' ve 'evcilleştirilemeyecek' bir underground anlayışını yakalamaya cabalamaktır.Birikim
KAYNAKCA
Beckson, K. ve Ganz, A. (1975), Literary Terms-A Dictionary, New York: Farrar, Straus and Giroux.
Eyuboğlu, İ.Z. (1987), Anadolu İnancları-Anadolu Mitolojisi, İstanbul: Gecit Kitabevi.
Maltin, L. (1990), TV Movies and Video Guide, New York: Penguin Books. Ltd.
Necatigil, B. (1988), 100 Soruda Mitologya, İstanbul: Gercek Yayınevi.
Encyclopedia Britannica'nın 'Underground' maddesi.
ALINTIDIR!

[IMG]http://img153.**************/img153/9972/frmtrmuziktimine4pz5av7.jpg[/IMG]
__________________