ODP Kurucu Uyesi
yazar
1944 yılında Mersin ’in Anamur ilcesinde doğdu. 60 ’lı yıllarda Ankara Universitesi Hukuk Fakultesi oğrencisiyken Dev-Genc hareketine katıldı.
Kızıldere oncesinde Mahir Cayan ve arkadaşlarıyla birlikte THKP-C saflarında mucadele etti. Dev-Genc ve THKP-C davalarından yargılandı, ceza aldı. 1974 affıyla birlikte tahliye edildi.
70 ’li yıllarda once Devrimci Genclik, ardından Devrimci Yol hareketinin kurulmasında oncelikli rol oynadı.
12 Eylul 1980 ’den sonra acılan Devrimci Yol ana davasında 1 numaralı sanık olarak yargılandı. 11 yıllık hapis cezası ardından 1991 yılında tahliye oldu.
Toplumsal Araştırmalar Kultur ve Sanat Vakfı, Ozgurluk ve Dayanışma Partisi ve BirGun gazetesinin kuruluşunda yer aldı.
HAKKINDA YAZILANLAR
Bitmeyen Yolculuk
Oğuzhan Muftuoğlu Kitabı
Adnan Bostancıoğlu
Ayrıntı Yayınları
Adnan Bostancıoğlu, 2008 yılında başladığı ve muhtelif fasılalarla yaklaşık uc yıl suren goruşmelerde, Oğuzhan Muftuoğlu ile cocukluğundan başlayarak bugune kadar olan yaşamını konuştu. Muftuoğlunun yaşamı, Turkiyede devrimci hareketin yukseliş ve yenilgi donemlerinin de tarihi... Dolayısıyla soyleşinin eksenini, 60lı yılların Dev-Gencinden 70li yılların Devrimci Yoluna uzanan mucadele sureci ve 12 Eylul sonrası oluşturdu. Doneme damgasını vurmuş olaylar, one cıkmış ya da golgede kalmış insanlar; solun tarihinin ayrılmaz bir parcası olan işkenceler, mahkemeler, cezaevleri Bitmeyen Yolculukun kilometre taşları oldu. Bizim yaşadığımız donem, 1960lardan 2000li yıllara kadar uzanan bir sure. 40 kusur yıl. Bu sure boyunca benim yaşadıklarım, tanık olduklarım, birinci dereceden sorumlu olduğum olaylar sadece bana ait şeyler değil. Bu donem hem ulke acısından hem de devrimci mucadele acısından onemli bir donem. (...) Ben kendi adıma bir anı kitabı yazmayı duşunmuyorum; ama yaşadığım veya tanığı olduğum şeylerin, bir şekilde yazılı hale getirilmesinin gerekli olduğunu da kabul ediyorum. Belki boyle bir soyleşiyle bu ihtiyacı bir olcude karşılayabiliriz diye duşunuyorum. (Oğuzhan Muftuoğlu)
SOYLEŞİ
Ordu, ABD cıkarlarına aykırı bir darbe yapmaz
Gulay Altan
Akşam 5 Mart 2011
12 Eylul oncesinin en buyuk sol hareketi Dev Yol'un lideri Oğuzhan Muftuoğlu anlattı: 'Bitmeyen Yolculuk'
Ayrıntı Yayınları'ndan cıkan nehir soyleşi 'Bitmeyen Yolculuk: Oğuzhan Muftuoğlu' bir doneme ışık tutuyor. Kitapta, 12 Eylul oncesinin en buyuk sol orgutu Dev Yol'un lideri Muftuoğlu, acık yureklilikle 'mucadele' yıllarını anlatıyor...
1980 oncesi doğrudan siyasetin icinde olanların dışında pek az kişinin tanıdığı bir isim Oğuzhan Muftuoğlu. Turkiye'nin en buyuk kitlesel sol orgutu Devrimci Yol'un (Dev Yol) lideriydi. 29 yıl devam eden Ana Dev Yol Davası'nda bir numaralı sanık olarak yargılandı, 11 yıl cezaevinde kaldı, 1991'de tahliye oldu. Daha sonra Ozgurluk ve Dayanışma Partisi (ODP)'nin kurulmasına on ayak olan ekibin icindeydi. Muftuoğlu, BirGun gazetesinin de kurucularından.
Siyasi tarihin boyle onemli bir noktasında yer alan Muftuoğlu ozelinde pek de bilinmeyen 80 oncesi sol hareketi merak edenler icin kendisi de Dev Yol hareketinin icinden gelen gazeteci Adnan Bostancıoğlu'na anlatmış.
- Kitabınız bazı carpıtmalara ve yanlış anlamalara da belki dur diyecek bir kitap... Ne dersiniz?
Kuşkusuz her insan olaylara kendi durduğu yerden bakar, bu bakımdan oznellikten kurtulmak cok kolay bir şey değil. Bu tur hatalar bir yana, gecmişte yaşadıklarımıza dair kasıtlı ve belirli siyasi amaclar doğrultusunda carpıtmalar oluyor, hayata 'karşı taraftan' bakanlar devrimci mucadelenin gecmişini karalamak amacıyla yalan, yanlış iddialar ileri suruyor. Bunları yapanların boyle bir kitap yazıldı diye duracaklarını da pek sanmıyorum ama belki işleri o kadar kolay olmayacaktır.
- 'Turkiye sol tarihinin en buyuk kitlesel hareketi' olarak tanımlanan Devrimci Yol'u siz nasıl tarif edersiniz?
Devrimci Yol 60'lı yıllarda gelişen Devrimci Genclik hareketinin izinden giderek gelişti. Başlangıcta bu kadar kısa bir sure icinde boyle bir kitleselliğe ulaşabileceğini ongorduğumu elbette soyleyemem. Sol hareketlerin geleneksel hatalarından, taklitcilikten, dogmatizmden kopabildiği, bir de 70'li yıllarda Turkiye'de yaşanan olaylar karşısında doğru bir siyasi cizgi izleyebildiği oranda başarılı oldu.
İKTİDARIN CAZİBESİNE KAPILIYORLAR
- Bu hareketin ve sonuclarının sorumluluğunun ne kadarı sizin uzerinizde?
Biz 12 Mart oncesinden kalan bir grup arkadaşla birlikte bu hareketin sorumluluğunu ustlendik. Aramızda bizden daha genc, 70 sonrasındaki genclik hareketinden gelen arkadaşlar da vardı. 12 Eylul sonrasında uzerimize gelen saldırıya karşı yeterince başarılı olamadık, hareketin butunluğunu ve surekliliğini koruyamadık. Bu başarısızlığın sorumluluğunun coğunun bana yuklenmesine itirazım olmaz. Devrimci Yol'un o donemde elde ettiği başarıda en buyuk pay da kuşkusuz bu uğurda hayatını ortaya koyarak mucadele eden on binlerce Devrimci Yol'cuya aittir.
- 'İnancımı yitirmedim' diyorsunuz, peki, inancını yitirenler; onlar icin ne diyorsunuz?
İnancını kaybedenler icin ne diyebilirim ki? Dunya değişik bir donemden geciyor. Bir 'değişim' ruzgarı estiriliyor. Gercek bir devrimci değişim ihtimalinden umudunu kesenler, kimin cıkarına olduğuna bakmadan sermaye duzeninin kendisini 'yenilemesinin', cazibesine kapılıyorlar. Bazıları da yeni iktidar guclerinin elindeki olanakların cazibesine kapılıyor.
- Uğur Mumcu'nun askerle ilişkisi vardı diyorsunuz kitabınızda.
Uğur Mumcu ile hukuk fakultesinde okuduğum yıllardan kalma belirli bir arkadaşlığımız vardı. O Dev Genc'li değildi ama forum ve panellerimize gelir konuşurdu. O donemde Ordu icindeki solcu subaylar tarafından yapılacak bir darbeyle Turkiye'nin sorunlarının cozulebileceğini savunan Avcıoğlu'nun ekibindendi. 9 Mart'ta sol darbe girişimi bastırıldıktan sonra o da tutuklandı. Uğur, 12 Eylul oncesindeki gunlerde yaptığımız bir goruşmede bana eskisi gibi ordudan gelecek sol bir mudahaleye artık inanmadığını soylemişti.
ABD DARBE YERİNE AKP'Yİ DESTEKLİYOR
- Benzeri ilişkiler icinde oldukları Deniz Gezmişler icin de soylenir...
Deniz Gezmiş'in 12 Mart oncesindeki Cunta hareketiyle bir ilişkisi olduğunu bilmiyorum. Buna pek ihtimal de vermiyorum. Cunku onlar da bizim gibi sosyalizmin ancak orgutlu bir halk hareketiyle başarıya ulaşabileceğine inanıyorlardı.
- Bugun solcuların askerle ilişkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Turkiye'de butun askeri darbeler sola karşı ve sermaye sınıflarıyla emperyalist guclerin cıkarları doğrultusunda gercekleştirilmiştir. Bu gercekler ortada duruyorken sol adına bir askeri darbeyi savunmanın kabul edilebilir bir tarafı olamaz. Kaldı ki gecmişte gercekleşen askeri darbeler uzerindeki rolu cok iyi bilinen ABD'de bu gunku koşullarda askeri darbeleri teşvik eden bir politika izlemiyor. Cunku soğuk savaş donemi kapandı ve buna ihtiyacları en azından şimdilik yok. Bu yuzden darbeleri değil AKP tarzı hukumetleri destekliyor. Zaten yakın tarihimizdeki darbe girişimleri bu yuzden başarısız oldu. Bu bakımdan butunuyle ABD kontrolu altındaki NATO'ya bağlı bir Ordu'dan ABD politikalarına aykırı bir mudahale beklemek de boşunadır.
- ODP'nin kuruluşunda on saftaydınız; Turkiye'nin koşullarının artık o donemden cok farklı olduğunu soylemişsiniz, nedir o farklar?
ODP'nin kuruluş doneminde Turkiye kuresel sermayenin yeni politikaları doğrultusunda bir yeniden yapılanma surecine giriyordu. ODP bu surec karşısında emek ve demokrasi gucleri icin bir birleşik direniş mevzii olabilir diye duşunuyorduk. Şimdi artık bu surecin sonuna gelindi. CIA'nin eski Turkiye Masası Şefi Fuller'in deyimiyle 'Yeni Turkiye -Ilımlı İslam- Cumhuriyeti'ne' donuşmuş durumda.
BirGun'den ayrılan bazı yazarlar tetikciliğe soyundu
- Turk medyasında liberaller uzerinden yuruyen tartışmayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Turkiye'de geleneksel anlamına uygun liberallerden soz etmenin pek de doğru olmadığını duşunuyorum. Ergenekon davası olsun, AKP karşısında tavır soz konusu olsun, kendi goruşlerine uymayan devrimcilere karşı, bu ulkenin tarihindeki en kanlı katliamlardan sorumlu olan sağ kesime karşı gosterdikleri hoş gorunun onda birini gosteremiyorlar. Bu gun boyle bir liberalliğin Turkiye'de bu kadar moda haline getirilmesinin nedeni, kuresel kapitalizmin ekonominin liberalleştirilmesine hizmet edecek bir 'liberal demokrasi'ye ihtiyac duymasıdır. AKP duzeni tarafından bu tur bir liberallik bu yuzden besleniyor.
- BirGun'un kurarken duşunduğunuz gazete mi bugun yayınlanan gazete?
Bu soruyu sorarken ne soylemek istediğinizi elbette anlıyorum, bir bakıma haklı bir soru olduğunu da kabul ediyorum ama şimdi başlangıcta benim neyi duşunduğumun artık fazla bir onemi yok. Yapmak istediğinizle gercekleşen arasında her zaman bir makas vardır. Her şeye rağmen BirGun gazetesinin bu gun Turkiye'de yaşanan sağcılaşma karşısında onemli bir misyon ustlendiğini duşunuyorum. Ancak bu onemine uygun bir sahiplenme/destek bulamadığı ve yeni sağcılığın ideolojik hegemonyasına karşı mucadelede yeterli olamadığı da ortada.
- BirGun'de yazmaya başlayan ve başka mecralara gecen yazarları takip ediyor musunuz? Nasıl buluyorsunuz?
O kadar cok oldu ki, doğrusu hepsini takip etmek pek de mumkun olmuyor. Aslında hepsini aynı kategori icinde toplamak da doğru değil. BirGun'de yazan cok beğendiğim arkadaşlardan bazıları anlaşılabilir nedenlerle, gazetemizle nazikce vedalaşarak ayrıldılar. İlginc olan bu arkadaşları 'transfer' eden gazetenin bu arkadaşlarımızı 'Radikal devrimi' olarak takdim etmesiydi! Ozellikle Ozgur (Mumcu) ve Sırrı (Sureyya Onder) BirGun'e cok yakışıyorlardı. Ama sanırım sizin sorunuz daha cok otekilerle, BirGun'un ozgur ortamını bir sıcrama tahtası olarak kullandıktan sonra taşındıkları yerden, karşı tarafın tetikciliğine soyunanlarla ilgili. Onları okumuyorum. Onlar hakkında ne siyaseten, ne ahlaken, ne de insani olarak ne duşunduğum konusunda da hicbir şey soylemek istemiyorum.
Uyanış dalgasının ortasına duştuk
- Politikadan uzak bir cocukluk ve ilk genclik yaşadığınızı anlatıyorsunuz, sizin icin kırılma noktası neydi?
Benim hikayem aslında 60'lı yıllarının gencliğinin hikayesinin bir parcası. Turkiye Cumhuriyeti'nin cok uzun bir sure yaşadığı durgunluk yıllarından sonra 60'lı yıllarda ulkenin her yanını kaplayan bir uyanış dalgasının ortasına duştuk. Boyle bir ortam icinde yaşamak bir genc insan icin kuşkusuz buyuk bir şanstır. Benim icin bu ortamda tek bir kırılma noktası olmadı, kucuk kırılmalarla gelişen bir geciş sureci oldu. Ama sonra birdenbire kendimi her şeyin orta yerinde buldum.
yazar
1944 yılında Mersin ’in Anamur ilcesinde doğdu. 60 ’lı yıllarda Ankara Universitesi Hukuk Fakultesi oğrencisiyken Dev-Genc hareketine katıldı.
Kızıldere oncesinde Mahir Cayan ve arkadaşlarıyla birlikte THKP-C saflarında mucadele etti. Dev-Genc ve THKP-C davalarından yargılandı, ceza aldı. 1974 affıyla birlikte tahliye edildi.
70 ’li yıllarda once Devrimci Genclik, ardından Devrimci Yol hareketinin kurulmasında oncelikli rol oynadı.
12 Eylul 1980 ’den sonra acılan Devrimci Yol ana davasında 1 numaralı sanık olarak yargılandı. 11 yıllık hapis cezası ardından 1991 yılında tahliye oldu.
Toplumsal Araştırmalar Kultur ve Sanat Vakfı, Ozgurluk ve Dayanışma Partisi ve BirGun gazetesinin kuruluşunda yer aldı.
HAKKINDA YAZILANLAR
Bitmeyen Yolculuk
Oğuzhan Muftuoğlu Kitabı
Adnan Bostancıoğlu
Ayrıntı Yayınları
Adnan Bostancıoğlu, 2008 yılında başladığı ve muhtelif fasılalarla yaklaşık uc yıl suren goruşmelerde, Oğuzhan Muftuoğlu ile cocukluğundan başlayarak bugune kadar olan yaşamını konuştu. Muftuoğlunun yaşamı, Turkiyede devrimci hareketin yukseliş ve yenilgi donemlerinin de tarihi... Dolayısıyla soyleşinin eksenini, 60lı yılların Dev-Gencinden 70li yılların Devrimci Yoluna uzanan mucadele sureci ve 12 Eylul sonrası oluşturdu. Doneme damgasını vurmuş olaylar, one cıkmış ya da golgede kalmış insanlar; solun tarihinin ayrılmaz bir parcası olan işkenceler, mahkemeler, cezaevleri Bitmeyen Yolculukun kilometre taşları oldu. Bizim yaşadığımız donem, 1960lardan 2000li yıllara kadar uzanan bir sure. 40 kusur yıl. Bu sure boyunca benim yaşadıklarım, tanık olduklarım, birinci dereceden sorumlu olduğum olaylar sadece bana ait şeyler değil. Bu donem hem ulke acısından hem de devrimci mucadele acısından onemli bir donem. (...) Ben kendi adıma bir anı kitabı yazmayı duşunmuyorum; ama yaşadığım veya tanığı olduğum şeylerin, bir şekilde yazılı hale getirilmesinin gerekli olduğunu da kabul ediyorum. Belki boyle bir soyleşiyle bu ihtiyacı bir olcude karşılayabiliriz diye duşunuyorum. (Oğuzhan Muftuoğlu)
SOYLEŞİ
Ordu, ABD cıkarlarına aykırı bir darbe yapmaz
Gulay Altan
Akşam 5 Mart 2011
12 Eylul oncesinin en buyuk sol hareketi Dev Yol'un lideri Oğuzhan Muftuoğlu anlattı: 'Bitmeyen Yolculuk'
Ayrıntı Yayınları'ndan cıkan nehir soyleşi 'Bitmeyen Yolculuk: Oğuzhan Muftuoğlu' bir doneme ışık tutuyor. Kitapta, 12 Eylul oncesinin en buyuk sol orgutu Dev Yol'un lideri Muftuoğlu, acık yureklilikle 'mucadele' yıllarını anlatıyor...
1980 oncesi doğrudan siyasetin icinde olanların dışında pek az kişinin tanıdığı bir isim Oğuzhan Muftuoğlu. Turkiye'nin en buyuk kitlesel sol orgutu Devrimci Yol'un (Dev Yol) lideriydi. 29 yıl devam eden Ana Dev Yol Davası'nda bir numaralı sanık olarak yargılandı, 11 yıl cezaevinde kaldı, 1991'de tahliye oldu. Daha sonra Ozgurluk ve Dayanışma Partisi (ODP)'nin kurulmasına on ayak olan ekibin icindeydi. Muftuoğlu, BirGun gazetesinin de kurucularından.
Siyasi tarihin boyle onemli bir noktasında yer alan Muftuoğlu ozelinde pek de bilinmeyen 80 oncesi sol hareketi merak edenler icin kendisi de Dev Yol hareketinin icinden gelen gazeteci Adnan Bostancıoğlu'na anlatmış.
- Kitabınız bazı carpıtmalara ve yanlış anlamalara da belki dur diyecek bir kitap... Ne dersiniz?
Kuşkusuz her insan olaylara kendi durduğu yerden bakar, bu bakımdan oznellikten kurtulmak cok kolay bir şey değil. Bu tur hatalar bir yana, gecmişte yaşadıklarımıza dair kasıtlı ve belirli siyasi amaclar doğrultusunda carpıtmalar oluyor, hayata 'karşı taraftan' bakanlar devrimci mucadelenin gecmişini karalamak amacıyla yalan, yanlış iddialar ileri suruyor. Bunları yapanların boyle bir kitap yazıldı diye duracaklarını da pek sanmıyorum ama belki işleri o kadar kolay olmayacaktır.
- 'Turkiye sol tarihinin en buyuk kitlesel hareketi' olarak tanımlanan Devrimci Yol'u siz nasıl tarif edersiniz?
Devrimci Yol 60'lı yıllarda gelişen Devrimci Genclik hareketinin izinden giderek gelişti. Başlangıcta bu kadar kısa bir sure icinde boyle bir kitleselliğe ulaşabileceğini ongorduğumu elbette soyleyemem. Sol hareketlerin geleneksel hatalarından, taklitcilikten, dogmatizmden kopabildiği, bir de 70'li yıllarda Turkiye'de yaşanan olaylar karşısında doğru bir siyasi cizgi izleyebildiği oranda başarılı oldu.
İKTİDARIN CAZİBESİNE KAPILIYORLAR
- Bu hareketin ve sonuclarının sorumluluğunun ne kadarı sizin uzerinizde?
Biz 12 Mart oncesinden kalan bir grup arkadaşla birlikte bu hareketin sorumluluğunu ustlendik. Aramızda bizden daha genc, 70 sonrasındaki genclik hareketinden gelen arkadaşlar da vardı. 12 Eylul sonrasında uzerimize gelen saldırıya karşı yeterince başarılı olamadık, hareketin butunluğunu ve surekliliğini koruyamadık. Bu başarısızlığın sorumluluğunun coğunun bana yuklenmesine itirazım olmaz. Devrimci Yol'un o donemde elde ettiği başarıda en buyuk pay da kuşkusuz bu uğurda hayatını ortaya koyarak mucadele eden on binlerce Devrimci Yol'cuya aittir.
- 'İnancımı yitirmedim' diyorsunuz, peki, inancını yitirenler; onlar icin ne diyorsunuz?
İnancını kaybedenler icin ne diyebilirim ki? Dunya değişik bir donemden geciyor. Bir 'değişim' ruzgarı estiriliyor. Gercek bir devrimci değişim ihtimalinden umudunu kesenler, kimin cıkarına olduğuna bakmadan sermaye duzeninin kendisini 'yenilemesinin', cazibesine kapılıyorlar. Bazıları da yeni iktidar guclerinin elindeki olanakların cazibesine kapılıyor.
- Uğur Mumcu'nun askerle ilişkisi vardı diyorsunuz kitabınızda.
Uğur Mumcu ile hukuk fakultesinde okuduğum yıllardan kalma belirli bir arkadaşlığımız vardı. O Dev Genc'li değildi ama forum ve panellerimize gelir konuşurdu. O donemde Ordu icindeki solcu subaylar tarafından yapılacak bir darbeyle Turkiye'nin sorunlarının cozulebileceğini savunan Avcıoğlu'nun ekibindendi. 9 Mart'ta sol darbe girişimi bastırıldıktan sonra o da tutuklandı. Uğur, 12 Eylul oncesindeki gunlerde yaptığımız bir goruşmede bana eskisi gibi ordudan gelecek sol bir mudahaleye artık inanmadığını soylemişti.
ABD DARBE YERİNE AKP'Yİ DESTEKLİYOR
- Benzeri ilişkiler icinde oldukları Deniz Gezmişler icin de soylenir...
Deniz Gezmiş'in 12 Mart oncesindeki Cunta hareketiyle bir ilişkisi olduğunu bilmiyorum. Buna pek ihtimal de vermiyorum. Cunku onlar da bizim gibi sosyalizmin ancak orgutlu bir halk hareketiyle başarıya ulaşabileceğine inanıyorlardı.
- Bugun solcuların askerle ilişkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Turkiye'de butun askeri darbeler sola karşı ve sermaye sınıflarıyla emperyalist guclerin cıkarları doğrultusunda gercekleştirilmiştir. Bu gercekler ortada duruyorken sol adına bir askeri darbeyi savunmanın kabul edilebilir bir tarafı olamaz. Kaldı ki gecmişte gercekleşen askeri darbeler uzerindeki rolu cok iyi bilinen ABD'de bu gunku koşullarda askeri darbeleri teşvik eden bir politika izlemiyor. Cunku soğuk savaş donemi kapandı ve buna ihtiyacları en azından şimdilik yok. Bu yuzden darbeleri değil AKP tarzı hukumetleri destekliyor. Zaten yakın tarihimizdeki darbe girişimleri bu yuzden başarısız oldu. Bu bakımdan butunuyle ABD kontrolu altındaki NATO'ya bağlı bir Ordu'dan ABD politikalarına aykırı bir mudahale beklemek de boşunadır.
- ODP'nin kuruluşunda on saftaydınız; Turkiye'nin koşullarının artık o donemden cok farklı olduğunu soylemişsiniz, nedir o farklar?
ODP'nin kuruluş doneminde Turkiye kuresel sermayenin yeni politikaları doğrultusunda bir yeniden yapılanma surecine giriyordu. ODP bu surec karşısında emek ve demokrasi gucleri icin bir birleşik direniş mevzii olabilir diye duşunuyorduk. Şimdi artık bu surecin sonuna gelindi. CIA'nin eski Turkiye Masası Şefi Fuller'in deyimiyle 'Yeni Turkiye -Ilımlı İslam- Cumhuriyeti'ne' donuşmuş durumda.
BirGun'den ayrılan bazı yazarlar tetikciliğe soyundu
- Turk medyasında liberaller uzerinden yuruyen tartışmayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Turkiye'de geleneksel anlamına uygun liberallerden soz etmenin pek de doğru olmadığını duşunuyorum. Ergenekon davası olsun, AKP karşısında tavır soz konusu olsun, kendi goruşlerine uymayan devrimcilere karşı, bu ulkenin tarihindeki en kanlı katliamlardan sorumlu olan sağ kesime karşı gosterdikleri hoş gorunun onda birini gosteremiyorlar. Bu gun boyle bir liberalliğin Turkiye'de bu kadar moda haline getirilmesinin nedeni, kuresel kapitalizmin ekonominin liberalleştirilmesine hizmet edecek bir 'liberal demokrasi'ye ihtiyac duymasıdır. AKP duzeni tarafından bu tur bir liberallik bu yuzden besleniyor.
- BirGun'un kurarken duşunduğunuz gazete mi bugun yayınlanan gazete?
Bu soruyu sorarken ne soylemek istediğinizi elbette anlıyorum, bir bakıma haklı bir soru olduğunu da kabul ediyorum ama şimdi başlangıcta benim neyi duşunduğumun artık fazla bir onemi yok. Yapmak istediğinizle gercekleşen arasında her zaman bir makas vardır. Her şeye rağmen BirGun gazetesinin bu gun Turkiye'de yaşanan sağcılaşma karşısında onemli bir misyon ustlendiğini duşunuyorum. Ancak bu onemine uygun bir sahiplenme/destek bulamadığı ve yeni sağcılığın ideolojik hegemonyasına karşı mucadelede yeterli olamadığı da ortada.
- BirGun'de yazmaya başlayan ve başka mecralara gecen yazarları takip ediyor musunuz? Nasıl buluyorsunuz?
O kadar cok oldu ki, doğrusu hepsini takip etmek pek de mumkun olmuyor. Aslında hepsini aynı kategori icinde toplamak da doğru değil. BirGun'de yazan cok beğendiğim arkadaşlardan bazıları anlaşılabilir nedenlerle, gazetemizle nazikce vedalaşarak ayrıldılar. İlginc olan bu arkadaşları 'transfer' eden gazetenin bu arkadaşlarımızı 'Radikal devrimi' olarak takdim etmesiydi! Ozellikle Ozgur (Mumcu) ve Sırrı (Sureyya Onder) BirGun'e cok yakışıyorlardı. Ama sanırım sizin sorunuz daha cok otekilerle, BirGun'un ozgur ortamını bir sıcrama tahtası olarak kullandıktan sonra taşındıkları yerden, karşı tarafın tetikciliğine soyunanlarla ilgili. Onları okumuyorum. Onlar hakkında ne siyaseten, ne ahlaken, ne de insani olarak ne duşunduğum konusunda da hicbir şey soylemek istemiyorum.
Uyanış dalgasının ortasına duştuk
- Politikadan uzak bir cocukluk ve ilk genclik yaşadığınızı anlatıyorsunuz, sizin icin kırılma noktası neydi?
Benim hikayem aslında 60'lı yıllarının gencliğinin hikayesinin bir parcası. Turkiye Cumhuriyeti'nin cok uzun bir sure yaşadığı durgunluk yıllarından sonra 60'lı yıllarda ulkenin her yanını kaplayan bir uyanış dalgasının ortasına duştuk. Boyle bir ortam icinde yaşamak bir genc insan icin kuşkusuz buyuk bir şanstır. Benim icin bu ortamda tek bir kırılma noktası olmadı, kucuk kırılmalarla gelişen bir geciş sureci oldu. Ama sonra birdenbire kendimi her şeyin orta yerinde buldum.