siyaset adamı, yazar, duşunur


1913 tarihinde Marsilya ’da doğdu. İlk orta ve yuksek tahsilden sonra felsefe agrejesi (oğretim gorevlisi) oldu. Marksist fikirlerin etkisinde kalarak ateşli savunuculuğunu yaptı. Gizli orgut kurmak sucundan 1940 ’ta tutuklanarak gonderildiği kampta ayaklanmaya elebaşılık yaptığı icin kurşuna dizilmek istendi.

Ancak komutanın “Ateş!” emrine uymayan Cezayirli askerler sayesinde hayatı kurtuldu. Askerlere; “Nicin ateş etmediniz?” sorusuna bir cavuş; “Bir Musluman savaşcı icin, silahsız birine ateş etmek şerefsizliktir!” cevÂbını vermesi Garaudy ’in İslÂm kulturune yonelmesine sebeb oldu. Fakat komunist fikirleri savunmaya devam etti. 1945 ’te Fransız Komunist Parti Merkez Komite uyeliğine getirildi. Her iki Kurucu Mecliste de (1945-1951) Tarn Milletvekili olarak vazife yaptı.

1953 ’te Maddeci Bilgi Teorisi (Théorie Matérialiste de la Connaissance) adlı doktora tezini verdi. Fransız Komunist Partisi siyÂsî buro uyesi secildi. Seine bolgesini Mecliste (1956-1958), sonra Senatoda (1959-1962) temsil etti. Clermont-Ferrand ve Poitiers Universitelerinde oğretim uyeliği yaptı. Fransa ’da komunist sistemin ateşli savunucusuydu. Universiteden siyÂset kursulerine kadar Fransızlara ve batı dunyÂsına Marksizm ’i anlattı. İnsanların kurtuluşunun yalnız bu sistemle olacağını savundu. Fransız komunistlerinin en buyuk rûh mîmÂrı sayıldı. Nerede komunistlerin duzenlediği bir miting, konferans ve seminer varsa oraya koştu. Katoliklik ve Hıristiyanlığa karşı kalemiyle ve hitÂbetiyle buyuk mucÂdele verdi.

Daha sonra Markscı inceleme ve araştırma muduru olarak vazife aldı. Bu vazifesi sırasında Hıristiyanlarla diyaloğu başlattı ve bu konuda ceşitli kitaplar yazdı. Aforozdan Diyaloğa (1965), Yirminci Yuzyıl Markscılığı (1966) adlı eserleri bunlardandır. Roger Garaudy, 1968 Cekoslovakya olaylarından sonra Fransız Komunist Partisi idÂrecilerini Varşova Paktı birliklerinin Cekoslovakya ’ya mudÂhalesini onaylamamalarına rağmen gercekte SSCB ’yi desteklemekle ve Stalinci metodlara başvurmakla sucladı. Şubat 1970 ’te FKP siyÂsî burosundan ve Mayıs 1970 ’te de parti uyeliğinden atıldı. O tÂrihten başlayarak duşuncelerini Markscılıkla Hıristiyanlığın orta noktasında birleştirmeye calıştı.

Bu donemde; Ertelenen Ozgurluk (Liberdé en Sursis), Markscılar ve Hıristiyanlar Karşı Karşıya (Marxistes et Chrétienes Kace á Kace), Sosyalizmin Buyuk Donemeci (Le Grand Tournant du Socialisme), İşte Gercekler (Toute la Vérit&#233, Erkek Sozu(Parole d ’homme), Umut Projesi (Projet Espérance), Yaşayanlara Cağrı (Appel aux Vivants) ve Kadının Yukselişi İcin (Pour l ’avénement de la Femme) adlı eserleri kaleme aldı. Hıristiyanlıkla sosyalizmin ortak noktalarını araştırıp yazmaya calışması sebebiyle geniş kitlelerin ilgisini cekti. Tertiplenen ceşitli konferanslara, panellere ve ilmî toplantılara katılan Roger Garaudy ’in ruhundaki fırtınalar dinmedi.

Seneler once tutuklu bulunduğu sırada, kurşuna dizileceği esnÂda CezÂyirli Musluman askerin; “Bir Musluman savaşcı icin, silahsız birine ateş etmek şerefsizliktir!” diyerek komutanın “Ateş!” emrine uymaması Roger Garaudy ’i İslÂmiyetle ilgili araştırmaya sevk etti. Senelerce yaptığı araştırma, inceleme ve karşılaştırmadan sonra 8 Nisan 1983 gunu Libya ’nın BingÂzi Karyunes Universitesinin konferans salonunda İslÂmiyeti kabul ettiğini acıkladı. Hıristiyan ve komunist dunyÂsında şok tesirine sebeb olan Roger Garaudy ’in Musluman oluşu haberi Batının sanat, edebiyat ve siyÂset cevrelerinde bomba gibi patladı. Haber ajanslarının telekslerinde dunyÂya ulaşan bu haberle Kremlin muthiş sarsıldı. Cunku Garaudy uzun zaman Fransa ’daki komunistlerin en buyuk akıl hocası olarak tanınan bir bilim adamıydı.

Roger Garaudy İslÂm dînini secmekle şereflendiğini şu sozleriyle dunyÂya îlÂn etti: “İslÂm, cağları arkasından surukleyen bir dindir. Diğer dinler ise, cağların arkasında suruklendi. YÂni, İslÂm dışındaki butun dinler zamana uyduruldu. Reforma tÂbi tutuldu. Mukaddes kitaplar zamana gore tahrif edildi, değiştirildi. Kur ’Ân-ı kerîm ise indirildiği gunden beri her zamana hukmetti. O, zamanı değil, zaman onu izledi. Zaman yaşlandıkca o gencleşti. Bu, cağlar ustu bir olaydır. Bugune kadar bunca savaşların bıraktığı korkunc, sosyal, siyÂsî ve ekonomik sarsıntılardan daha buyuk bir olaydır. İslÂm materyalizme de pozitivistlerin goruşune de ekzistansiyalistlere de hÂkimdir. Fakat bunlardan hicbiri, İslÂma hÂkim değildir.

İslÂmın buyuk Peygamberi; «Yarın olecekmiş gibi Âhirete, hic olmeyecekmiş gibi, dunyÂya calışın!» derken, her şeyi anlatmıştır. İslÂm hem maddeye, hem de mÂnÂya hukmetmiştir. Oyle ise, bunların ikisi birbirinden koparılamaz. Nasıl koparılabilir ki, İslÂm: «İlim Cin ’de de olsa gidip bulunuz.» «İlim ve fen muminin kaybolmuş malıdır, ara ve bul.» diyor. İlmin ve calışmanın burada sınırı yoktur. İslÂm, dunyÂyı sarsan bu iki olaya sınır koymadığına gore, dunyÂyı sarsmıştır. İslÂm dînine gore, insan hayÂtının anlamı yuce Allah ’a îmÂndır. İslÂm toplumu, îmÂn esasları uzerine kuruludur. Komunizm ve kapitalizmin insanlara huzur vermediğini bizzat yaşayarak oğrendim. Bir arayış sonrası İslÂmiyetle şereflendim ve şimdi cok mutluyum.

İslÂmiyetin kendinden onceki vahiyleri ve peygamberleri kabul eden cihanşumûlluğunu gordum. Musluman olmaya karar verdim. Medîne ’de hazret-i Muhammed ’in meydana getirdiği toplum, ne kan uzerine kuruldu ne de tarım toplumlarında olduğu gibi toprağa dayalı veya Yunan sitelerindeki gibi pazara dayalı toplum kesimine kuruldu. SÂdece bir îmÂn sevgi toplumu meydana getirdi ve netice îtibÂriyle herkese acık bir toplum meydana getirdi. Allahu teÂlÂyı her şeyden ustun kabul etmezsek, insanı bu şekilde, yÂni kul olarak değerlendiremezsek bir yere varamayız. İşin esas puf noktası da burada. HayÂtın anlamı da, cok şukur benim de kavuştuğum îmÂnlı olmaktır. Bize bugun yeni duny duzeni adı altında empoze edilmek istenen fikir, somurgeciliğin meydana getirdiği şiddet, haksızlık ve adÂletsizlikler duzeninin devamıdır.

Hani İnsan Hakları BeyannÂmesi, hani eşitlik, hani adÂlet? Batının ortaya koyduğu demokrasi, mal, mulk sÂhipleri icin vardır. Zenginler icin vardır. Siyahlara karşı beyazların, kolelere karşı efendilerin demokrasisi vardır. İslÂm insanı, mahlûkların efdÂli ve en şereflisi olarak bildirirken, onun somurulemeyeceğini anlatmıştır. İsrÂfı, gosterişi ve luksu yasaklayan; kazancı alın terindeki damlacıklarda arayan; biriken sermÂyeyi fakire olculu ve ahlÂk hukumleri icinde aktaran; fÂizi, tembelliğe sebeb olduğu icin yasaklayan ve gayrimeşrû serveti boylece imh eden bir sistemler manzûmesidir.

İslÂm, halîfe ile kolenin aynı hakka sÂhib olmasını mecbur kılmıştır. Deve olayı vardır ki, bu kralların kılıclarından daha keskin bir hÂdisedir: Hazret-i Omer ile kolesi bir şehirden bir şehre giderken deveye sıra ile binerler. Zaman zaman, devenin yularını halîfe ceker, zaman zaman da kole... İşte adÂlet ve hukukta İslÂmın devrimidir bu. Marksizm ile kapitalizmin ikisi de, insanı somuren sistemlerdir. İslÂm bunlara karşı, insana prestijini iÂde eden bir semÂvî dindir.”



HAKKINDA YAZILANLAR

FRANSIZ SOMURGECİLİĞİNDEN TİKSİNEN BİR FRANSIZ: GARAUDY
Mustafa Nadir Onay

Dostoyevski ’nin idamdan kurtulma etkileyicidir. Sibirya surgununun sonunda tam idam edilecekken Car ’ın affı gelir ve son anda kurtulur. İşte bu an onun icin bir donum noktası olur. Butun hayatını şekillendirir. Buna benzer bir anı bir başka duşunur yaklaşık yuz yıl sonra Cezayir ’de yaşar ve onun icin de bir donum noktası olur. 2. dunya savaşının ortasında kamu guvenliği icin tehlikeli ve sakıncalı bulunan kahramanımız Cezayir ’de colun ortasına surulur. Bu surgunluğun sonunda onu idam beklemektedir. Her şey hazırlanır. İdam mangası yerini alır. Kahramanımız ve arkadaşları davalarına tam bir inanmışlık ve teslimiyet icinde olumu marşlar soyleyerek beklemektedirler. Ateş emri verilir. İşte tam o sırada beklenmedik bir şey olur. Askerler bir turlu ateş etmezler. Tehdit ve kırbac da fayda etmez. İdamlıklar bu sahne karşısında şaşkındır. Kurşunları beklerken silah atmayı reddeden askerlerle karşılaşırlar. Once bunu bir mucize zannederler. Kahramanımız bu durumu şoyle acıklıyor: ”İlkin bizim gozumuzde, bizi vurmayı boylesine mucizevi bir şekilde reddeden o kimselerle yeni bir insani ilişki kuruluyor. Halbuki bir mucize değilmiş. Onların bu davranışını, birkac gun sonra, Cezayirli bir astsubay bize alelade bir şeymiş gibi izah ettiği zaman anlıyoruz..” Evet onlar Cezayir ’de yaşayan bir Musluman gruptur ve silahsız insanlara ateş etmeyi inanclarına aykırı bulmuşlar ve tehditlere aldırmadan emre uymamışlardı. Sozu yine kahramanımıza verelim :”İşte Allah ’ın bu eğilip bukulmez kulları bizim hayatta kalmamızı sağladılar. Cunku silahlı bir insanın silahsız bir insana ateş etmesi, guneyin bu Musluman savaşcılarının şeref ve haysiyetiyle bağdaşmıyor. Onlar yaşanmış mutealiliğin (aşkınlığın) tecrubesine bizden once sahip olmuşlar.”
Bu sozlerin sahibi unlu Fransız duşunuru Roger Garaudy idi.

Eserleriyle olduğu kadar hayatıyla da yirminci yuzyılın entelektuel seruveninde derin iz bırakan Roger Garaudy ’nin hatıraları “Yuzyılımızda Yalnız Yolculuğum” (cev: Cemal Aydın, Turk Edebiyatı Vakfı Yayınları) adıyla, yayınlanışından 16 yıl sonra Turk okuyucusuna ulaştı.

Turk okuyucusunun ilgisini ceken bu eser aslında birkac dilde eklemelerle yayınlanmıştı. Turkiye ’de onun eserlerinin coğunu ceviren Cemal Aydın da bu ekleri de dikkate alarak birkac dilden bu cevriyi tamamladı. Kendisinin ifadesiyle bu kitap boylece Turkce ’de tekemmul etmiş oldu.

Garaudy, Fransız ve Mağripli karışımı bir ailenin evladı olarak dunyaya geldi. 1913 ’te doğan Garaudy, tanrıtanımaz bir baba ile duyarlı bir annenin kendisine sunduğu dunyadaki celişkilerle buyudu. Genc Garaudy, Kierkegaard ile Marx arasında gidip gelirken, ‘iman ’ın yuceliğini uzaktan uzağa sezdiğini anlatıyor kitabında. Daha sonra komunist oldu. 1940 ’larda, Cezayir ’de surgundeyken, olumle burun buruna geldi. Kurşuna dizilmek uzereyken, ateş etmeyi reddeden Cezayirli askerler sayesinde olmekten kurtuldu.

Cezayirli askerler, bir Musluman ’ın silahsız bir insana ateş edemeyeceği gerekcesiyle komutanlarını dinlememişlerdi. Bu olay, Garaudy ’yi derinden etkiledi ve İslam ’la ilk temÂsını sağladı. gerek Mağripli kokleri gerekse bu gidiş gelişlerler sebebiyle oralardaki Muslumanları tanıdı.Ama bu tanıma hemen tesirini gostermedi. Sovyetler ile ilişkileri vardı ama bu ilişkiler Cekoslovakya ’nın işgaliyle tersine dondu. Komunist partiden milletvekili secildi, parlamentoda gorevler aldı, senatorluk yaptı. Uzun yıllar Fransız siyasetinin on saflarında bulundu. Ozellikle Marksizm uzerine yazdığı kitaplarla butun dunyada kendisinden soz ettirdi.Cağının onde gelen duşunurleriyle değişik konularda tartışmalara girdi.

“Ben sana bu tartışmaya girme, bu adamla munazaraya oturma dememiş miydim? Bak işte, oyuna geldin! Halkın onunde yenik duştun!”
Ozellikle 1950 ’li-1960 ’lı yılların pusulasını kaybetmiş gencliği icin bir idol olan ve yazdığı eserlerle gencleri bunalıma surukleyerek Avrupa ’da kendisini okuyan bircok gencin intiharına sebep olan Jean-Paul Sartre ’dı bu şekilde haşlanan. Haşlayan da o donemin unlu feminist yazarı ve Sartre ’ın nikahsız eşi Simone de Beauvoir. Roger Garaudy Sartre ’a meydan okumuş, o da kendisine olumlu cevap vererek tartışma yapmayı kabul etmişti. Gunlerce suren bir hazırlık safhasının ardından iki dev, seckin bir aydın kesimi ile universite gencliğinin hazır bulunduğu bir salonda ilmî bir tartışma yapmış, salona sığmayıp sokakları dolduran dinleyici kitlesine bu tartışma hoparlorle ulaştırılmıştı. Sonunda Garaudy, Sartre ’ı kendi tezleriyle altetmiş ve bu munazaradan galip cıkmıştı. Beauvoir ’ı deli eden mesele bu idi.

Unlu duşunur, Sorbonne Universitesi ’nden edebiyat dalında, SSCB Bilimler Akademisi ’nden de bilim dalında doktor unvanı aldı. 1956 ’da Komunist Partisi siyasî buro şefi oldu. Marksist Araştırma ve İncelemeler Enstitusu ’nun mudurluğunu yaptı. Garaudy, Marksist estetik ve Marksizm uzerine yazdıklarıyla, onde gelen bir duşunur kabul ediliyordu artık. Bir yandan Marksizmin pratiğine dair, coğunlukla partiyle uyuşmayan goruşler one suruyor, bir yandan da Kafka, Aragon ya da Saint-John Perse uzerine incelemeler kaleme alıyordu. Sert muhalefeti, Fransız Komunist Partisi ’nden atılmasına sebep oldu. Fidel Castro, Stalin, Jean-Paul Sartre, Bachelard, Picasso, Chagall, Pablo Neruda gibi pek cok devlet adamı ve sanatcıyla goruşuyor, tartışmalara katılıyordu. Doneminin bir cok aydını ve siyasetcisi ile tanıştı goruş alışverişinde bulundu. Onlarla yazışmalarını Şahitlerim adlı kitabında topladı.

20. yuzyılın oluşmasına siyasi, dini ve estetik planda katkıda bulunmuş buyuk entellektueller tarafından Garaudy'ye gonderilmiş olan bu mektuplar, cağımızı anlama acısından son derece kıymetli belgelerdir. Kişiye ozel bu mektuplarında Romain Rolland, diyalog ve iman; Sartre, marksizim-varoluşculuk ilişkileri; Levy-Strauss, marksizim ve yapısalcılık konularındaki duşunceleriyle cağımızı iceriden tahlil ediyorlar. Daha pek cok unlunun ceşitli konulardaki değerlendirmelerinin yeraldığı mektuplarda Garaudy'nin fikir cizgisinde ve umut projesinden hicbir sapma olmadığı da gozler onune seriliyor.Garaudy ’nin hayatı arayışlarla gecer.Cunku o yalanlara sarılıp devam etme duşuncesine karşıdır. yalanlarla karşılaştığında “hayır! bu boyle olmamalı..” diyebilen bir insandır. Cekoslavakya ’nın işgali uzerine Sovyetler ’deki gezisini keser ve geri doner.”Bir başka ulkeye zulmeden sosyalist midir? Defolun!” cumlesiyle biten bir bildiriye imza atar. Bu cumle Fransız Komunist Partisi ’yle pamuk ipliğine bağlı ilişkilerini koparır. Şubat 1970 ’teki Fransız Komunist Parti kongresinde bir konuşma yapar. Bu bir veda konuşmasıdır: ”Bu kursude son defa ofkeyle değil, huzunle konuşurken, şunu ifade etmek gereğini duyuyorum: Sorunları ortaya koyanlardan bazıları uzaklaştırılsalar bile, bu sorunlar, hayatın akışı icinde ortaya cıkmaya devam edeceklerdir.” Butun hayatını adadığı Komunist Partisi ’yle bağını koparınca kendini bir kuyuya duşmuş gibi hisseder. Ama sonra bazı mutlu tesaduflerle bu kuyudan cıkmayı başarır. Once bir maskenin ardına duşerek Afrika ’yı tanımaya calışır. Bu tanıma ona ilk defa kabuğunu kırma fırsatını verir. Cunku komunist de olsa o gune kadar Hıristiyan Batı kulturu dışında hicbir şeyi tanımamıştır. Hatıralarında bunu şu şekilde ifade ediyor: ”O ana kadar yalnızca Avrupalıydım. Sadece doğum yeri olarak değil, kultur olarak da, yaşama tarzı olarak da. Bu maske bana hayatımın bir bilancosunu cıkarmamı ihtar ediyor. Felsefe profesoru olarak, butun meslek hayatımı batılı olmayan duşunceyi tanımadan gecirmekte olduğumu fark ettim. Nitekim Cin, Hint, İslam felsefelerini, Afrikalılar ’ın veya Amerika ’nın yerlilerinin dunya goruşlerini hic mi hic bilmiyorum.1973 ’te Afrika ’ya gider. Oradan yepyeni bir insan olarak doner. Buyulu bir alemde yaşadığını belirterek şoyle soyler: ”Beşeri sanat, ilahi sanat ve onun dili olan tabiat sanatı arasındaki ilişki bana hicbir zaman bu denli canlı gorunmemişti. Gunun yuzu, bir sanat eseridir. Aynen bir heykel gibi. Sabahın cıplak yuzu, bir tecellidir tıpkı bir yasemin gibi..”

Bu arayışlar onu 1982 yılında kelime-i şahadet getirerek Musluman olmaya kadar goturur.
Daha onceleri ulkemizde sadece Marksist literaturde yer alan Garaudy bu tarihten sonraki calışmalarıyla daha geniş kitlelerce bilinir hale geldi.. Bunda hem batıya yonelttiği eleştiriler etkili oldu, hem de inanmış bir batılının goruşlerini oğrenme ihtiyacı…

Graudy bu tarihten sonra Turkiye ve İslam dunyasında tanınır ve bilinirken Batıda tam bir unutuluşa terk edildi. Bunda daha cok ABD, İsrail ve Siyonistler ’e yonelttiği eleştirilerle Fransa ’nın Cezayir işgallerine ve soykırımına karşı cıkışı etkili oldu. Daha onceleri onu yere goge koyamayan batı basını bir anda onu gormez hale geldi. Artık hicbir yerde tek cumle yazamıyor, kendisinden tek satırla bile olsa bahsedilmiyor. Kitapları hakkında sozde Ermeni soykırımını inkarını yasaklayan kanun gibi bir kanun yapılmadı. Ancak yazılmamış bir kanunun yururlukte olduğu goruluyor. Tanınmış bir yazar olduğu icin Paris varoşlarındaki gencler gibi olduremiyorlar da. O zaman yapacakları tek şey kalıyor. Yok farzetmek. Onu yapıyorlar.

Graudy ’nin İslamı yeni tanıyan bir kişi olarak okumaları ve gozlemleri bu tarihten sonra artıyor. Onun İslamı tanıması daha cok Cezayir Muslumanları ve Fransız muşteşrikleri sayesinde oluyor. Bu yuzden de butun musteşrikler gibi Turk ve Osmanlı tecrubesi pek yer almıyor değerlendirmelerinde. Ancak tanıdığı kadarıyla Muslumanlarda gorduğu eksikler ve İslamı Batı ’ya anlatma konusunda soyledikleri dikkate değer.

Graudy once sol yayınevlerince sonra Pınar ve Turk Edebiyatı Vakfı Yayınlarınca bir cok eseriyle dilimize kazandırıldı. Bu konuda ozellikle Cemal Aydın ’ın rolu buyuk. Bu cevirileri gerek batıyı tanıma gerekse 20. yuzyıla damgasını vuran bu aydının hayat seruvenini oğrenme acısından son derece değerli cabalar olarak goruyoruz.
Ancak son yıllardaki gelişmelerden sonra Garaudy ’nin eserlerine Turk okuyucusundan cok Batılılar ’ın ve ozellikle Fransızlar ’ın ne kadar ihtiyacı var. Keşke ruhlarına sinmiş somurgecilikten ve jakobenizmden birazcık sıyrılıp onun eserlerine yonelebilseler.

Cemal Aydın ’a rica etsek onu bir de Fransızca ’ya cevirebilir mi?!!!!



HABER

Unlu duşunur Garaudy vefat etti
13 Haziran 2012

Turkiye ’de ve butun dunyada tanınan unlu Fransız duşunuru Roger Garaudy (Roje Garodi), Paris ’te 99 yaşında hayata gozlerini yumdu. Garaudy 18 Haziran Pazartesi gunu Paris ’te toprağa verilecek.

Eserleri kırkı aşkın dile cevrilen Roger Garaudy (Roje Garodi), geride 60 kadar eser ve sayısız makale bıraktı.

Roger Garaudy (Roje Garodi), Fransız Komunist Partisi ’nde en yuksek duzeyde gorev yapan ve dış dunyaya Fransa ’nın yuz akı olarak takdim edilen bir duşunurdu. Charles de Gaulle, Stalin, Castro, Picasso, Aragon, Gaston Bachelard, Jean-Paul Sartre, Romain Rolland gibi dunya capında lider ve sanatcılarla yakından goruştu.

1982 yılında Musluman olan Roger Garaudy (Roje Garodi), İslÂm ’la ilgili olarak da onemli eserler verdi.

Roger Garaudy (Roje Garodi) ’nin “Hatıralar: Yuzyılımızda Yalnız Yolculuğum” ve “İnsanlığın Medeniyet Destanı” başta olmak uzere dilimize 30 kadar eseri cevrilmiş bulunuyor.



ROGER GARAUDY HAKKINDA KISA BİLGİ

17 Temmuz 1913 ’te Marsilya ’da doğdu. 1952 yılında Sorbonne Universitesi ’den edebiyat dalında, 1954 yılında da SSCB Bilimler Akademisi ’nden bilim dalında doktor unvanını aldı. Bir ara Marksist İnceleme ve Araştırmalar Merkezi mudurluğu yaptı.

Fransız ParlÂmentosu ’nda milletvekili, Millet Meclisi Başkan Yardımcısı, Milli Eğitim Komisyonu Uyesi ve Senator olarak gorev yaptı.

Fransız Komunist Partisi ’nde zirveye tırmanmışken yaptığı tenkitlere kulak asılmadığı icin bu kuruluştan koptu.

Universitedeki profesorluğune dondu. Emekliye ayrıldıktan sonra telif calışmalarına hız verdi. Her biri dunya capında yankılar uyandıran eserleri yayınladı, pek cok ulkede konferanslar verdi. Basın yayın kuruluşlarında yayınlanan bildirileriyle milletlerarası siyaset ve yanlış tutumlar konusunda goruşlerini sık sık kamuoyuna duyurdu.

Cağımızın yetiştirdiği dev duşunurlerden biri olan Roger Garaudy (Roje Garodi), İslÂm ’ı secip Filistin halkının haklarını İsrail ’e karşı savunmaya başladıktan sonra, pek coğu İsrail taraflısı sermayenin elinde olan Batı basın-yayın organları ve buyuk yayınevlerince dışlandı. Avrupa ve Amerika kitle iletişim aracları kendisini tam bir sukût ambargosuna tÂbi tuttular. Kendisinden tek satırla, tek kelimeyle dahi bahsetmez ve kendisine soz hakkı vermez oldular.

Roger Garaudy (Roje Garodi), seckin ve cok kulturlu bir kesime hitap etmesine rağmen, kırkı aşkın dile cevrilen eserleriyle, dunya aydınları arasında cok geniş bir kitle tarafından tanınıyor ve okunuyor.

Roger Garaudy (Roje Garodi) Musluman oluşunu “Hatıralar: Yuzyılımızda Yalnız Yolculuğum” kitabında şoyle anlatır:

“Okudukca Kur ’an, bana daha cok yaklaştı. Sanki bugun yazılmıştı ve doğrudan bana sesleniyordu.

Bizzat yerin, Kıyamet gunu, sarsıntısıyla birlikte, insanların eylemlerine ve hatalarına şahitlik edeceğinin anlatıldığı Deprem (Zilzal) sûresini okurken, ayaklarımın altındaki toprağın homurdandığını hissediyorum.

Sorumluluğun bu uyanışını ben, hicbir zaman cok carpıcı bir mesel olan “Gece Yolculuğu” (İsra) ’yı okurkenki kadar guclu yaşamadım. O gece Hz. Peygamber ruyasında, dunyayı ve insanları toptan temaşa etmek uzere, bir insanın cıkabileceği en son nokta olan Yuce Allah ’ın yakınlarına kadar yukselerek butun goklerin katlarını dolaşır. Nitekim bu sure Dante ’ye, onun dinî destanı olan İlÂhî Komedya ’sını ilham etmiştir. Eşi Hz. Ayşe ’nin bildirdiğine gore, Hz. Muhammed bu sureyi her gece okurdu.

Mirac, her ibadetin ruhudur. Cunku o an, eylemlerimizin her birini ferdin bakış acısı olmayan bir bakış acısı icine oturtmayı denemek uzere, gundelik meşguliyetlerden kurtulunduğu andır. Ben merkez değilim. Allah ’tır merkez. O zaman, yer Kıyamet Gunu ’ndeki gibi titrer ve yeni bir mucadelenin saati calar.

Bu yol alışın ana noktalarına, iki kitabımda, L ’Islam habite notre avenir / İslÂm Geleceğimize Yerleşmiş ile Promesses de l ’Islam / İslÂm ’ın Vaad Ettikleri ’nde temas ettim. Daha sonra Musluman ulkeleri dolaştıktan sonra, Mosquées, Miroir de l ’Islam / İslÂm ’ın Aynası Camiler adlı eserimde, Allah ’ın mevcudiyetinin gorunur işaretleri olarak, dunyanın buyuk camilerinin mimarî mekÂnının ve guzelliğinin manevî izahını vermeyi denedim.

Cenevre ’de, 2 Temmuz 1982 ’de, imam Buzuzu ’nun onunde muslumanlığa girişin anahtarı olan “Allah ’tan başka ilÂh yoktur ve Hz. Muhammed O ’nun elcisidir” kelime-i tevhidini soylediğimde demek ki, kendimi bu karara tamamiyle hazır ve bunun butun sorumluluğunu ustlenecek durumda hissediyorum.

O gun, hem ic tedirginliği veren bir kopuş, hem de sukûnet verici bir bağlanış duygusu icindeyim. Bir dunyadan, benimkinden, bundan boyle beni reddedecek olan Batı dunyasından kopuyorum. Ama aynı zamanda, bende her zamanki inancımdaki devamlılık duygusu da var. Bendeki bu iman, Kur ’an ’ın, numunesini Hz. İbrahim ’de ve onun Allah ’a kayıtsız şartsız teslimiyetinin belirtisi olan kurbanında gosterdiği bu iman sade ve guclu, koklu ve ilk imandır.

Yalnızlığım, bana yalnızlık gibi gorunmuyor. Sûfîlerin, yani butun zamanların en buyuk şairi MevlÂna CelÂleddin Rûmî ’den, Musluman İspanya ’nın keşif adamı Mursiyeli İbni Arabî ’ye ve onun aşk destanına kadar, İslÂm ’ın derûnî hayatının manevî efendilerinin varlığıyla dopdoluyum.”



HABER

Garaudy'nin cenaze namazı kılındı
18 Haziran 2012

Fransız duşunur Roger Garaudy icin bugun Paris yakınlarındaki Champigny-sur-Marne mezarlığında bir cenaze toreni duzenlendi.

Cenaze toreniyle Garaudy icin yine aynı mezarlıktaki bir salonda duzenlenen anma toreninde, unlu duşunurun kitapları ve calışmaları hakkında bir video gosterisi izlettirildi.

Garaudy'nin cenazesi daha sonra vasiyeti uzerine yakılırken, yine aynı mezarlıkta, bir grup Musluman, unlu duşunur icin cenaze namazı kıldı.