akademisyen, yazar


1920 yılında İstanbul'da doğdu. Babası Halid Ziya Bey, annesi Saibe Hanım'dır. İyi bir eğitim gordu. St. Joseph, Galatasaray ve Kabataş liselerinde okuduktan sonra, Ankara Universitesi Hukuk Fakultesi'nden mezun oldu. İstanbul Universitesi'nde master yaptı. Tarih ve Turkoloji dallarında Sorbonne Universitesi'nde, Tecrubî psikoloji dalında ise Columbia Universitesi'nde ihtisas yaptı.

Uzmanlık dalları arasında psikoloji, futuroloji, hukuk, tarih, yazarlık ve yayıncılık (şeref ve surekli basın kartı sahibi) sosyo-etnografya yer almaktadır. 1947-1972 yılları arasında 25 yıl boyunca ABD'de Columbia ve CCNY universitelerinde calıştı. 1975-1976 yıllarında İstanbul Universitesi'nde ve daha sonra da 1996 yılında Ahmet Yesevî Universitesi'nde oğretim uyeliği yaptı.

"Sorularla Programlı Oğrenim" metodunun uc kurucusundan biri olarak ve ABD'deki katkılarından dolayı "WHO'S WHO" ansiklopedisinde yer aldı. ABD hukumeti tarafından 4 eyaletin eğitim planlaması ve Sunrise Acık Universitesi'nin kuruluşunda eğitim teknolojisi danışmanı olarak gorev aldı. 124 okul (4 tanesi hızlı okuma ve bilgisayar uzerine) actı.
Turkiye'de Yay-Kur Acık Oğretim Universitesi'ni kurdu. 1976 yılında NASA'ya danışman olarak Hindistan'daki uydulu eğitim calışmalarını inceledi.

Reha Oğuz Turkkan'ın, yerli ve yabancı basında binlerce makale, dizi ve araştırması yayınlandı. İstanbul Ticaret Odası Gazetesinde "Amerika ve Turkiye'de İş Dunyası" konularında 2 yıl koşe yazarlığı yaptı.

ABD'de bulunduğu sure icinde, "Psikolojinin İş Dunyasında Başarıya Etkisi Ve Uygulanışı", "İkna Psikolojisi Ve Satış Teknikleri" konularında iş dunyasına yonelik eğitimler verdi. Ceşitli şirket ve kuruluşlara danışmanlık ve yonetim kurulu başkanlığı yaptı.

Turkculuk alanında ceşitli sosyal faaliyetlerde bulundu. Bu konuda yazarlık ve yayıncılık yaptı. Gurbetci cocuklar icin ABD'de Ataturk Okulu adıyla bir okul actı. 1997 yılında Orta Asya ve Kafkas Turkleriyle ilgili olarak "Turk Dunyası Parkı" ve "Turkler" adlarıyla ABD'de ve Turkiye'de daimi resim sergileri actı.

Turkiye'de "Cevrecilik Eğitimi Kampları"nın kurucusu oldu.

ABD'de Human Value Vakfı başkanlığı yaptıktan sonra, NEA (Eğitim Sendikası), IPA (Konferanscılar Derneği), Gazeteciler Derneği, Aydınlar Ocağı'nda uyelik ve Turk 2000 Vakfı'nda başkan olarak gorev yaptı. 2010 yılı Ocak ayında İstanbul'da vefat etti.

Ece Zubeyde Hanım ile evli, Aslıhan, Ceylan, Tuğrul ve Alptunga adlarında dort cocuğu vardır.

ESERLERİ:

Reha Oğuz Turkkan'ın İngilizce, Fransızca ve Turkce olarak yayınlanmış 41 kitap, 9 film ve 6 tv senaryosu bulunmaktadır.

Turkculuğe Giriş (İstanbul-1940), Milliyetciliğe Doğru (İstanbul-1943), One America (New York-1954), Talking Turkey (New York-1955), Turkish Literature (New York-1956), Turkish National Character (New York-1971), Tabutluktan Gurbete (İstanbul-1975), Yenilenmiş Turk Destanları ve Hikayeler (1977), Biz Kimiz (İstanbul-1987), Turk Milliyetciliğinin Kısa Tarihi (İstanbul-1992), Yukselen Milliyetcilik, 21. Yuzyıl Milliyetciliği (İstanbul-1995), Kızılderililer ve Turkler (İstanbul-1998) onemli eserleri icinde yer alır.



HAKKINDA YAZILANLAR

Turkeş ’in tırnakları cekilmedi
Cemal A. Kalyoncu Aksiyon Sayı: 405

Yonetenlerin adalete mudahale ettiği sistemlerde hayat ne kadar acı ve cekilmez oluyor, hic duşundunuz mu? Daha sonraki donemlerde de vuku bulmakla beraber, ozellikle cok partili doneme gecinceye kadarki surec, bunun ornekleriyle doludur Turkiye ’de. Sozu şuraya getireceğim. Aralarında Nihal Atsız, Zeki Velidi Togan, Alparslan Turkeş, Reha Oğuz Turkkan ’ın da bulunduğu yuzlerce kişiden ozellikle 23 ’unun tutuklanıp, ceşitli işkencelerin ardından yargılandıktan sonra, ancak 29 Mayıs 1945 ’te beraatleri ile sonuclanan ve tarihe ‘Turkculuk Davası ’ olarak gecen hadisede, haklı olan kim veya kimlerdi acaba?

Olayın baş kahramanlarından biri, işkence gorduğu o yıllarda yaşı henuz 23/24 olan (1920 doğumlu) Reha Oğuz Turkkan ’dır. Olayda adı gecenler, hukumeti de devirerek Turkcu bir devrim yapmakla itham edilirler.

Dilerseniz, olayın aslına gecmeden once, Reha Oğuz Turkkan (bu soyadı bizzat kendisinin teklifi ile babası almıştır) ve ailesini bir tanıyalım. Nufustaki resmi kayda gore 3 Mayıs 1920 ’de, (Aslen 12 Ekim ’de doğmuştur, ama tutuklanıp işkence gorduğu tarihi doğum gunu olarak kayıt yaptırmıştır) buyukamcası Ziya Paşa ’nın Erenkoy ’deki koşkunde dunyaya gelen Turkkan ’ın asıl ismi Reha ’dır. Bunu beğenmeyince, sonra kendisi Oğuz ismini ilave eder Reha'nın yanına.

Reha Oğuz Turkkan, Kastamonu/Taşkopru ’de Hacıkadızadeler olarak bilinen bir aileye mensuptur. Hacıkadızadeler, ulaşılabildiği kadarı ile altı gobektir kadılık yapan bir ailedir. Reha Oğuz ’un Tire ’de doğan babası Halid Ziya Bey ise, haritalara olan merakı yuzunden Tapu Kadastro Genel Muduru olmuş, kadastroyu Turkiye ’ye getirmiş bir kişidir. Reha Oğuz Turkkan, babasının amcaları kolundan Medine Mudafii Omer Fahrettin Paşa ve Sıdıka Hanım ’ın oğulları olan ve 27 Mayıs ’tan sonra Adnan Menderes ’ci diye emekli edilen Orhan Turkkan (13. Donem Kırklareli milletvekilliği yaptı) ve Selim Turkkan paşalarla da, akrabadır. Kavala Holding ’in kurucusu Mehmet Kavala ile bacanak olan Selim Turkkan Paşa ’nın, Kavala Holding ’de ust duzey yoneticilik yapan cocukları Omer ve Zeki Turkkan ise Osman Kavala ile kuzendirler. Reha Oğuz Bey ’in babasının amcaları tarafından bugun tanıdıklarımız arasında 9 Eylul Universitesi rektorlerinden Refet Saygılı da vardır.

Reha Oğuz Turkkan ’ın annesi Saibe Hanım ’ın baba tarafı ise Azerbaycanlı, yine dort gobek oncesine kadar kadılık yapan bir ailedir. Turkkan ’ın dedesi Yunus Bahtiyar Bey de Nafia/Bayındırlık Bakanlığı ’nda mufettişlik yapan bir kişidir. Yunus Bahtiyar Bey, evliliğini Fitnat Hanım ’la yapar. Reha Oğuz Turkkan ’ın anneannesi Fitnat Hanım Bulgaristan fatihi olarak bilinen Aslanpaşazade ailesinin bir ferdidir. Aslanpaşa, o zamanki Sırbistan ’a eyalet valisi tayin edilmiş bir kişidir: “Cok geniş bir ailedir o aile.”

— Rasih Nuri İleri de Aslanpaşa ailesinden değil mi?

“Oyle bir şey duydum ama hic temasım olmadı.”

Turkkan ’ın anneannesi Priştina, annesi de Prizren doğumludur. Aslanpaşazadeler 20—30 kadar koyun ağası halinde iken, I. Dunya Harbi ’nden sonra Yugoslav yonetimi bu koylerin hepsine el koyar ve aile Turkiye ’ye gelir. Saibe Hanım ile Halid Ziya Bey evlenir. Halid Ziya Bey, İsvicre ’de devlet memuru olarak eğitime gonderilir ve Tapu ve Kadastro Genel Muduru olur: “İsmet İnonu ’ye cattı. İnonu, devlet arazisi olan Taşlık ’ta bir yerin tapusunu kendisine cıkartsın diye zorluyordu onu. Ona direndi ama Turkculuk davaları başlayınca da istifaya zorlandı. O zaman da kendisi direndi istifaya. Babam hayatı boyunca istifa mektubunu tarihi acık şekilde cebinde taşıdı.”

Turkculuk nasıl başladı?

İşte boyle bir ailede 1920 yılında dunyaya gelen Reha Oğuz Turkkan, hayatını 25 ’er yıllık uc doneme ayırmıştır. Tabutluklar'da gorduğu işkenceleri de icine alan 1947'de Amerika'ya gidene kadarki donem; Amerika'da eğitimden turizme kadar bir cok alanda işler ortaya koyduğu donem ve 1941 yılında gercekleştirdiği ve yazar Reşat Nuri Guntekin ile bacanak olmasına vesile olan Emire Guntekin ile evliliğini noktalayarak, Amerika ’dan Turkiye ’ye geldiği 1972 ’den sonraki donem. (Turkkan ’ın, Emire Guntekin ile evliliğinden, bugun ikisi de Amerika ’daki universitelerde profesor olan arkeolog Aslıhan ve babası gibi tecrubi psikolog Ceylan adında iki kızı vardır. Reha Oğuz Turkkan, ikinci evliliğini de 1976 yılında, Akşehir ’de yerleşik yoruk bir aileye mensup Zubeyde Ece ile yapar. Turkkan ’ın bu evliliğinden de Tuğrul ve Alptunga adında iki erkek cocuğu vardır.)

Turkkan ’ın babası Halid Ziya Bey, savaşta duşman hucumları ile evlerini kaybedenlere tanınan haktan faydalanarak, Turkiye ’den ayrılan Sisam Prensi Georgiadis ’in Buyukadada ’ki uc katlı 8—10 donumluk arazi uzerindeki koşkunu Hıdiv İsmail Paşa ’nın da yardımı ve bir de yıllarca uğraşıp yaptığı haritaları satarak alır. Aile boylece Buyukadalı olmuştur. Devlet, savaşlarda evleri yıkılanların cocuklarına istedikleri okulda ucretsiz okuma hakkı da tanıdığı icin Reha Oğuz da henuz 5,5 yaşlarında iken Saint Joseph ’e kaydettirilir. Orada dinlerini kaybediyorlar korkusu ile babası tarafından ağabeyi Orhan ’la beraber Kabataş Erkek Lisesi ’ne yazdırılır. Sonrasında ise Galatasaray Lisesi. Ancak babasının Ankara ’da genel mudurluk ile gorevlendirilmesi uzerine Galatasaray ’ın 10. sınıfından ayrılıp Ankara ’da Gazi Lisesi ’ne devam eder Turkkan. Reha Oğuz, ilk okuldan beri cok kitap okuyan bir kişidir. Okuduğu kitapların tesiri ile Kızılderililere merak salar. Sonra Turkler ’i keşfeder kitaplarda: “Bendeki Turkculuğun nedenlerinden biri baba tarafımın oralı oluşu. İki, annemin akrabalarından bir tanesi Namık Kemal ’dir. Namık Kemal, Rodos ’a surgun iken, anneannem onun yanında buyumuş ve onu cok severmiş. İki turlu akrabalık varmış Namık Kemal ’le. Birincisi, Namık Kemal, annemin ailesi tarafından kız almış. Bir de Aslanpaşazadelerden Eşref Paşa varmış. Namık Kemal, onun kardeşinin oğlu imiş. Anneannem onun şiirlerini okurdu bize hep. Sonra babam cok Turkcu idi, ırkcı denebilecek kadar Turkcu. Bir de, babam Damat Ferit Paşa Hukumeti ’ne karşı İmdat diye bir de gazete cıkarmış. Sevr ’i imzaladılar diye ağır yazılar yazarmış onlara orada.”

Turkkan, Gazi Lisesi ’nin Filiz adlı dergisinde yazı hayatına başlar. Orada yazdığı ‘milliyetcilik bir hayat ideali olmalı ’ gibi bir yazı, henuz milletvekili olan ve Ulus ’un Halit Fahri Ozansoy ’la birlikte donuşumlu başyazarlığını yapan Hasan Ali Yucel tarafından cok beğenilir. Ve Turkkan 17 yaşında olmasına rağmen Yucel ’le tanışıp, dost olurlar. Ancak Yucel, zamanla solcu tavır takınınca Turkkan da yazılarında ona catar: “O sırada Ruslar ilerlemeye başlamıştı ve her girdikleri yerde de kendilerine yandaş olanları başa geciriyorlardı. Bunları anladık, Turkiye ’de de gelip, komunistleri oyle yapacaklar diye... Biz de Gazi Lisesi ’nde iken liseden arkadaşlarım Fehiman Altan, Cihat Savaşfer, Muzaffer Eriş ’le birlikte gizli bir teşkilat kurmuştuk, Gurem diye. Gurem aracılığıyla dergiler cıkaracaktık. Ama daha sonra komunistler azmaya başlayınca, Gurem ’i onlarla mucadele şekline soktuk. Sonra fazla da fırsatımız olmadı, hapse girdik.” Turkkan, liseden sonra babasıyla beraber gittiği İtalya ve Almanya ’da kongrelerde Mussolini ’yi tanır, Hitler ’i de yakından dinleme imkanı bulur: “Orada goruştuğum kimselerden anladığım, faşistlerin Turkiye ’de emelleri var ve başka yerlerde yaptıkları gibi Turkiye ’de de 5. Kol ’u kurmaya calışacaklar. Donuşte hemen Ergenekon ’u cıkarmaya başladım (10 Kasım 1938). Ve orada ‘Faşizm tehlikedir ’ diye yazılar yazdım.” Fakat Ergenekon, İnonu tarafından, ‘Almanlar ’la dostluğumuzu bozuyor ’ diye kapatılır. Derginin kapalı olduğu surede Reha Oğuz Turkkan, Turkculuğe Giriş kitabını yazar. Ardından da Gurem ’i resmileştirmek isterler ve Kitap Sevenler Kurumu diye bir kurum kurarlar: “Maksat bir yandan faaliyetleri resmileştirmek bir yandan da eski harflerde kalmış, milli kulturumuzun kitaplarını yeni harflerle yayınlamak.” Hasan Âli Yucel o sırada bugunku adıyla Kultur Bakanı ’dır ama Turk ’e ait eserlerden hic birini basmazken butun Yunan ve Roma klasiklerini basmaktadır.

Turkkan, Ergenekon kapatılınca 1939 ’un başlarında Bozkurt ’u cıkarır, aynı yılın sonlarına doğru ‘Koylu milletin efendisidir palavrası ’ diye bir yazı yazınca o da kapatılır. Ve yargılanmaya başlarlar. (Bozkurt da kapatılınca, Bulent Ecevit ’in milliyetci şiirlerini de bastığı ve yine Bozkurt demek olan Gok—Boru ’yu cıkaracaktır.)

— Hem dergi cıkarıyor, hem kitap yayınlıyorsunuz. Finansal kaynak var mıydı sizde o zaman?

“Var, ama yani buluyorduk. Harcımızdan, şundan bundan rica edip filan. Tabii babamın da tesiri oluyordu. Cunku babamın muthiş tanıdıkları vardı. “Necip Fazıl Kucukağa'dan aldık. Milletvekili idi. Turkculuğe sempati duyan birtakım oğretmenlerden filan alırdık. Gazetecilerden... Yunus Nadiler ’den, onlarla bozuşmuştuk. Neyse hatırlamıyorum.”

“Turkeş ’in tırnakları cekilmedi”

Kitap Sevenler Kurumu, ilk defa Ziya Gokalp ’in eserlerini yeni harflerle basar. Turkkan arka plandadır. Kurum ’un fahri başkanı da Fethi Okyar ’dır: “Fakat Halk Partisi kokusunu aldı. Ancak uc ay dayanabildik. Kapattılar. Tam o sırada beraat ettik, Bozkurt ’u yeniden cıkarmaya başladık. İşte Nihal Atsız o sırada kabul etti yazmayı.” Turkkan, daha sonra Atsız ile yazılar yuzunden bozuşur: “İlk işi benim hakkımda bir kere Ermeni dedi, olmadı, ‘Gurcu imiş ’ dedi, arkasından ‘Arnavut. ’ Sonra Zeki Velidi Togan barıştırdı bizi. Liseden sonra, Paris/Sorbonne Universitesi ’ne gider. İkinci Dunya Savaşı ’nın ateşi yayılıp Almanlar ’ın Paris ’i tehdit eder duruma gelmesi ile Turkkan da, tarih ve antropoloji eğitimini yarıda bırakıp Turkiye ’ye doner. Ankara Universitesi Hukuk Fakultesi ’ne devam eder. 1942 ’lerde burayı bitirir. Ardından İstanbul Universitesi ’nde tecrubi psikoloji tahsili yapar.

Bir yandan da, burada yer darlığından cok fazla değinemeyeceğim fakat Turkkan ’ın Tabutluktan Gurbete kitabında detayları ile yer verdiği meşhur Turkculer Davası gelişir. Nihal Atsız, kendi dergisine yazdığı bir yazı nedeniyle, Hasan Ali Yucel ’in talebiyle Sabahattin Ali tarafından dava edilir. Turkkan'ın da, Atsız ’a destek olmak icin Ankara ’da oğrencileri organize edenlerden olarak, 10 bin kişinin katıldığı yuruyuş tertiplemesi bardağı taşıran son damla olur. İlk aşamada 23 kişi tutuklu kalır, aralarında işkence gorenler olur, mahkemeye verilirler. İddia, hukumeti duşurecek bir Turkcu/ırkcı darbe hazırlığı icinde oldukları yolundadır. Ve o meşhur Tabutluk hadisesi yaşanır. Reha Oğuz Turkkan 3 gun 4 gece ile Tabutluklar ’da en fazla kalan kişi olur: “Alparslan Turkeş ’in tırnağını cekmeye kalkışmışlar, hatta cekmeye bile başlamışlar ama cekmemişler. Otekisi mudahale etmiş, ‘O uniformalı (o zaman piyade usteğmendir), başımıza bela olur ’ demiş, hemen mendille elini silmişler.”

Fakat aralarından bazıları işkenceye dayanamayıp, kendilerinden istenen ifadeyi imza ederler: “23 ’lerin hepsi zannedildiği gibi kahraman değildi. Atsız, sonuna kadar direndi. Cenap Şahabettin ’in oğlu İsmet Rasin Tumturk, ki en az ondan umitliydim, o da gayet cesur cıktı. Onun annesi Kurtcu Bedirhan Paşa'nın kızı idi. Cenap Şahabettin de Arnavutluk ’un Viyola kabilesinden, yani Arnavut. Halbuki İsmet Rasin bizde en azılı ırkcı idi. ‘Her iki taraf da Turk olacak, olmazsa aramıza almayalım ’ diyordu. Tamam dedim, işte faşistlerin 5. Kolu, bu da onlardan. Ona soyleyince bozuldu. Ama en cesurlardan birisi idi. Tabii orada yanılmış oldum. Kendi kendime diyorum ki ‘herşeyin istisnası var. Bunlar da istisnalar, olacak.”

— Başka kimde yanıldınız?

“Hikmet Tanyu, lisenin son sınıfında arkadaşımdı. Annesi Abaza idi. Onu oğrenince aramız bozuldu. Fakat Tabutlukta tabanca dayamışlar ensesine yine imzalamamış. Kabul etmek lazım. Herkesi bir kalıba sokmak doğru değil. Bir de, Hamza Sadi Ozbek. Tabutluktan Gurbete kitabını yazarken de Hamza Sadi Ozbek ’in ismini vermedim ama olayı anlattım. Daha sonra oğrendim ki kendisine işkenceler yapıldığını, işkencelere nasıl davranmış' gibi şeyler soylemiş. Orada bir tepem attı, kızdım.” Sonucta kararlar verilir, cezalar alınır. Turkkan 5 yıl 5 ay ve 2 yıl da Diyarbakır ’da surgun almıştır. Ancak 23 Ekim 1945 ’te Askeri Yargıtay ’ın kararı bozması uzerine ceza alanlar, telgrafla salıverilirler: "Bizi tutukladıkları zaman, resmi yahut klasik sebep olarak ‘Ruslar ’a hoş gorunmek icin biz Turancıları cezalandırıyoruz ’ diye gosteriyorlardı. Peki, işkence ettiğinizi de Ruslar ’a haber verdiniz mi?”

Turkkan, Tabutluk Hadisesi geride kaldıktan sonra Sorbonne Universitesi ’nde tecrubi psikoloji eğitimini tamamlar. 1947 ’nin sonlarında da Amerika ’ya gider. İlk aylarda iş bulamaz. Bir yandan, işkenceler sırasında zedelenen sol gozunun tedavisini yaptırmakla uğraşırken, bir yandan da dil gerektirmeyen işler yapar. Otomatik makinelerle inek sağmadan gubre taşımaya, boya işlerinden dondurma satmaya ve sadece bir gece suren garsonluğa kadar pek cok iş yapar. Columbia Universitesi ’nde tecrubi psikoloji masterini tamamlar, eğitim gorevlisi olur. Altı yıl Columbia Universitesi ’nde ders verir ve profesor olarak buradan emekli edilir. City College of New York adlı başka bir universitede yarım gun calışır ve arkasından kendi işini kurar. Eğitim alanında bir sistem geliştirir ve 1963—64 ’lerde ilk okulunu acar. Başarılı da olur. Daha sonra kullandığı krediyi odeyemediği icin iflasa suruklenir. Sonra universite ve liselere malzeme satışı yapan bir şirketin yuzde 54 ’luk hissesinin kendisine verilmesi şartıyla burada yonetim kurulu başkanı olur. Tekrar cıkışa gecer. Fakat 1969 krizi ile tekrar iflasın eşiğine gelince, genetik, kimya ve biyoloji alanlarında kurduğu şirketleri yok pahasına elinden cıkarmak zorunda kalır.

Turkkan ’ın Amerika ’da yaptıkları bunlarla da sınırlı değildir. Orada değişik goruş ve duşuncelerde olan Turk derneklerini 1950'lerde, Amerikan—Turk Federasyonu catısı altında birleştirir. Turk Evi, Ata Turk Okulu, Turk Merkezi, Dış Turkler Derneği, Columbia Universitesi'nde Turk Etudleri Merkezi'nin acılması Turkkan'ın orada yaptıklarından bazılarıdır. Turkiye'ye kafileler halinde ilk tursit gonderilmesine de onayak olur. Ermeni ve Rumlar ’a karşı numayişler yapanlardan olur: “İnonu gelecekti. Ermenilerle Rumlar birleşmiş numayiş yapacak, belki tartaklayacaklar onu. Konsolos rica etti, ‘Buradaki Turkler ’i toplayıp Ermeni ve Rumlardan daha kalabalık bir organizasyon yapsanız... ’ ‘Peki ’ dedim. Sonra İnonu ’ye dedim ‘Sizi karşılamaya gelmedim, sadece Turkiye ’nin başbakanı olduğunuz icin karşılıyorum ’ dedim. ‘Uh ’ dedi, gecti, gitti.”

Zor gunler geciriyorum

İlk eşinin yakalandığı hastalığın tedavisi icin gerekli olan sureyi de geri bıraktığında, ailesine ‘Turkiye ’ye donelim ’ diyen Turkkan, onlar kabul etmeyince, eşi Emire Hanım ve iki kızını da orada bırakarak Turkiye ’ye kesin donuş yapar. Bu sefer yıl 1972 ’dir. Hayatındaki ucuncu 25 yıllık donem boylece başlamış olur. Calışmalarına burada da devam eder. İstanbul Universitesi (1975—76) ve Ahmet Yesevi Universitesi ’nde (1996) oğretim uyelikleri yapar. 1976 ’da bir acık universite olan Yaykur ’u kurar. NASA ’nın Hindistan'da eğitim alanındaki denemeleri değerlendirmesi icin cağırdığı eğitimciler arasında yer alır. Turkiye ’de ilk defa hızlı okuma kurslarını acar. Amerika ’da iken İnsan Değerleri Vakfı ’nın Yonetim Kurulu Başkanlığı ’nı yapan Turkkan, Dunyanın Geleceği Vakfı ’nın ilk kurucuları arasında da yer alır. 1987 ’de de Turkiye'de Turk 2000 Vakfı ’nın temellerini atar, futuruzimle ilgili calışmalar yapar. Halen Amerika ve Turkiye ’de Eğitim Sendikası, Konferanscılar Derneği, Gazeteciler Cemiyeti, Aydınlar Ocağı, Turk Ocağı uyelikleri olan Turkkan, yarısı yabancı dilde olmak uzere 40 ’ı aşkın kitap, dokuz film ve tv senaryolarına da imza atmıştır bugune kadar.

— Geriye donup baktığınızda hata ettim dediğiniz anlar/işler oldu mu?

“Evet. Bu kadar ceşitli alana dağılmamalıydım. Sadece bir iş adamı olabilir veya tek başına bir dava adamı olurdum. Şimdiki rahatlık sebebiyle romancılığı tercih ederdim belki de.”

Bugun cocukluğunun Buyukadası ’ndaki o gunlerinin ozlemini duyan Turkkan, intiharı bile duşunur: “Hayatımda bir emelim var diyordum. O beni canlı tutuyordu. Şimdi bir itirafta bulunayım size, o kalmadı. Zaman zaman intiharı bile duşunuyorum. ‘Ne diye yaşıyorum ’ diyorum. Boş yere yaşıyorum. Yaptığım şeylerin aynısını yine yapıyorum, bir daha, bir daha.”

— İntihar derken şaka yapıyorsunuz?

“Kendime bazan şaka yapıyorum diyorum ama biraz ciddi tarafı da var. Ama o dereceye gelmedim. Ben psikolog olduğum icin biliyorum ne zaman o adım atılır diye. Ama o duşuncenin akla gelmiş olması da tehlikelidir.”

Turk dunyası ile ilgili yıllar oncesinden soylediklerinin beklediğinden erken gercekleştiğine sevinen Turkkan, bu kardeş ulkelerin aralarında guclu ilişkilerin kurulamamasına da son derece uzulmektedir bugun. Turgut Sunalp ve Suleyman Demirel dahil bir cok partiden siyaset teklifi alan, bu konuda en son teklifin ise Alparslan Turkeş ’ten geldiğini soyleyen Reha Oğuz Turkkan, bugun bir konuda pişmanlık duymaktadır: “Ceşitli goruşlere bir uzlaşma zemini hazırlamak lazımdı. Eğer uzlaştırabilse idik belki daha cok başarılı olurduk. Burada, politik ve ideolojik fikirleri zıt olanları, bir ortak noktada birleştirse idik... Oyle yapmadık da kesin tavır sergiledik. O belki yanlış oldu.”



HAKKINDA YAZILANLAR

Gok-boru (05 11.1942-06.05.1943)

Ergenkon ve Bozkurt dergilerinin kapanmasından sonra Reha Oğuz Turkkan'ın cıkardığı “Turkcu dergi”. 15 gunde bir yayımlanıyordu.

29x21 boyutlu ve 24 sayfa olan derginin kapağı en ustunde, tek satır halinde “Her ırkın ustunde Turk ırkı" soylemi ve onun altında iri harflerle logosu veriliyordu. Logonun altında Turkluğu dile getiren bir cizim, onun altında da “icindekiler” dizimi yer alıyordu. Cıkış gunu ile sayı bildirimi de en altta, tek satırda sunuluyordu. 20 kuruş olan fiyatı ise, arka pakta idi.

Gokboru ’nun sahibi ve yazı işleri muduru Reha Oğuz Turkkan'dı.

Yazarları arasında Mustafa Hakkı Akansel, Nuri Akgun, Mehmet Altunbay, Besim Atalay, Sureyya Aygun, Mehmet Halit Bayrı, Mahmut Esat Bozkurt, Nebil Buharalı, Cihat Savaş Fer, Şevket Raşit Hatiboğlu, Abdulkadir İnan, Kadıoğlu, Hayrettin Karan, Mahmut R. Kosemihal, Akdes Nimet Kurat, Reha Kurtuluş, Tahir Olgac, Sofuoğlu M. Zeki, Ziya Tatac, Tesbihcioğlu, Zeki Velidî Togan, Osman Turan, R. Oğuz Turkkan, M. Şakir Ulkutaşır, Tevfik Zarakol, vb. bulunmakta idi. Cok sayıda şairin şiirlerine yer verilen derginin her sayısında karikatur de yayımlanıyordu.

Dergi, yayımlanışı boyunca dağıtım işlerinden yakındı. Son sayılarında da kÂğıt sağlayamamaktan dolayı belirlenen gunlerde cıkamama durumu ile karşılaştı. Galiba bu durum Gokboru ’nun sonunu getirdi ve 12. (06 Mayıs 1943) sayısı son sayısı oldu.



HAKKINDA YAZILANLAR

Bozkurt - I (05.1939-26.03.1942)


1938'de yayımlanan Ergenekon kapatılınca onun yerine cıkarılmağa başlanan “Turkcu dergi”. Bunun yayın hayatı da, yerine cıktığı dergininkine benzer bir seyir izledi. Bu durum Aralık 1941 'de cıkan 12. sayısında (293. s.) şoyle acıklanmıştı:

“1938'de neşrettikleri Ergenekon dergisi, 10.II.1939 tarihinde kapatılınca, Bozkurtcular Mayıs 1939'da Bozkurt dergisini neşre başladılar.
Bozkurt, Haziran 1939'da, “Turk koylusu” başlıklı yazı dolayısıyla 2'nci sayısında kapatıldı ve mahkemeye verildi. Nisan 1940'da beraat eden Bozkurt 28 Mayıs 1940'da 3'uncu sayısını neşretti. Bozkurt, 9'uncu sayısında “iki yıldonumu” başlıklı yazı sebebiyle , 13.I.1941 tarihinde, icra Vekilleri Heyeti kararıyla kapatıldı. 28/4/941 tarihli icra Vekilleri Heyeti kararıyla, Bozkurtun yeniden intişarına karar verildi ve 6/VI/1941 'de 10'uncu sayısı neşredildi. 11 'inci sayıda butun Turklerin yaşadığı yerleri gosteren harita ve “Turkluk bekliyor” başlıklı başyazı sebebiyle, ilkin Orfî idare Komutanlığı, daha sonra da 25.7.1941 tarihli icra Vekiller Heyeti kararıyla Bozkurt yeniden kapatıldı.

27.XI. 941 tarihli İcra Vekilleri Heyeti kararıyla yeniden intişarına izin verilen Bozkurt, 26 BirincikÂnun (aralık) 941 tarihinde, 12'nci sayısını neşrederek birinci cildini tamamladı”.

32x24 sm. boyutlu 2. hamur kÂğıda basılan Bozkurtun, ayrı kÂğıda basılı ve duzeni sayıdan sayıya değişebilen bir kapağı vardı. Kapakların tepesinde tek satıra yazılı “Herşeyin ustunde Turk ırkı!" soylemi, altında iri harflerle yazılmış logosu, onun altında koşan bir bozkurt resmi vardı. Daha altlarda da icindekiler dizimi, sayı belirteci, cıkış tarihi ve 15 kuruş olan fiyatı yazılı idi. I. cildi oluşturan 12 sayısı aylık yayınlanan derginin II. cilt sayıları haftalık olarak yayınlandı.

Dergiyi, Ergenekon'daki gibi, Reha Oğuz Turkkan ve arkadaşları yayımladı. Sahibi olarak, I. cildin1-6. sayılarında Mustafa Kızılsu, 7-10. sayılarında İsmet Rasin (Tumturk), 11. sayısında Sami Karayel, 12. sayıda ve II. cildin 1-4. sayılarında A. Nurullah Barıman gorunuyordu. Butun sayılarında yazı işleri muduru Sami Karayel'di. Geniş bir yazı ailesi bulunan dergiye, Ârif Nihat Asya, Besim Atalay, Atsız, Yusuf Ziya Ortac, Cemal Oğuz Ocal, Hamza Sadi Ozbek, Sami N. Ozerdim, Ali İhsan SÂbis, Fethi Tevetoğlu, İzzet Yolalan yazı ve şiirleri ile; Vefik Vassaf Akan, Mustafa Hakkı Akansel, Mehmet Sadık Aran, A. Sureyya Aygun, Cihat Baban, Nurullah Barıman, Nebil Buharalı, M. Fahrettin Celik (Kırzıoğlu), Cihat Savaş Fer, Abdulkadir İnan, Sami Karayel, Nusret Koymen, M. Şemsi Kural, Reha Kurtuluş, Necip Ali Kucuka, Tahir Olgac, Orhan Seyfi Orhon, Huseyin NÂmık Orkun, Kemal Ozdeş, Mehmet Ozturk, Peyami Safa, Osman Turan, Nejdet Sancar, Zeki Sofuoğlu, Zeki Velidî Togan, Reha Oğuz Turkkan, İsmet Rasin Uşar (Tumturk), Şakir Ulkutaşır yazıları ile; Osman AttilÂ, Orhan Babaoğlu, Behcet Kemal Cağlar, Orhan Şaik Gokyay, Yusuf Kadıgil, Nuriman Karadağ, Mustafa Kızılsu, KÂzım Feyzi Ozaner, Cemal Oğuz Ocal, Adnan Onelcin, Mehmet Necati Ongay, San'an, Hikmet Tanyu, Muzaffer Yersel, Ali Haydar Yeşilyurt, İ. Hakkı Yılanlıoğlu, İzzet Yolalan, Kerim Yund şiirleri ile, A. Nurullah Barıman, Orhan Turkkan cevirileri ile katkıda bulunanlardandı.

Bozkurt, 2 ’nci cildinin 4 ’uncu sayısında kapandı veya kapatıldı.



HAKKINDA YAZILANLAR

Ergenekon (10.11 .1938-01.02.1939)



“Genclik ve fikir dergisi / İlmî-edebî-ictimaî”.

Unlu Turkculerden Reha Oğuz Turkkan'ın Istanbul'da cıkardığı dergilerin ilki.
10 Kasım 1938'de cıkarılmağa başlandı.
Yayımı dort sayı surdu.

Dergi, 27x20 sm. boyutlu 3. hamur kÂğıda tek renk basılıyordu. Aynı boyutta olan 16 sayfalı bir tanıtım kitapcığının dağıtılmasından sonra yayımlandı.


Ergenekon ’un “sahibi ve neşriyat muduru” Reha Oğuz Turkkan'dı.
Baş yazıları da o yazıyordu.
Felsefe, tarih, ulkeler, edebiyat, spor konularında A. Aksakoğlu, Şukru Murat Alcın, Mahmut Esat Bozkurt, Abbas Gegin, Abdulkadir İnan, Cafer Seydahmet Kırımer, Reha Kurtuluş, İlhan Kut, Necip Ali Kucuka, Huseyin NÂmık Orkun Hasan Ortekin, Halit Fahri Ozansoy, Lutfi Sipahi, Fethi Tevet, Muharrem Feyzi Tokay, A. Mete Turanlı, N. Atill Turkkan, Reha Oğuz Turkkan, yazıyorladı.

R. O. Turkkan'ın, her sayda başka yazıları da yayımlanıyordu.


Ergenekon, 10 Şubat 1939'da cıkan 4. sayısının ardından mahkeme kararı ile kapatıldı. Kapanma gerekcesi, ilk sayıda başlanan “Faşizm tehlikedir!” ve “Turkiye'deki Naziler ve tehlike” başlıklı dizi yazıların “Almanya ile dostluğumuzu tehlikeye duşureceği” bahanesi idi.