araştırmacı, yazar, tarihci

orman muhendisi

Omer Beygua

Şansal Buyuka ’nın Babası


1901 yılında Duzce'nin Efteni Hacı Suleymanbey koyunde doğdu.

İlk tahsiline dini bilgilerle başladı. Muderris İsmail Efendi'den eğitim aldı. Sonra TBMM hukumetinin Duzce'de kurduğu Medari-i İlmiyye'ye girdi. Medaris-i İlmiyye kapanınca tahsiline İdadi Mektebi ’nde devam etti. Sonra ortaokula gitti.

1930 yılında İstanbul Yuksek Orman Mektebi'nden mezun oldu. Ceşitli yerlerde memuriyetlerde bulundu. 1964 yılında emekliye ayrıldı.

Gazete ve dergilerde makaleler yazdı, şiirlerini yayınladı. Abhazca uzerine inceleme ve tezlerini kitaplaştırdı.

1992 yılında Abhazya Cumhuriyeti Hukumeti'nce "Dırmıt Gulya Devlet Odulu" ile mukÂfatlandırıldı. 1991'de hayatı bir belgesele konu oldu.

Turkce ve Abhazca dışında Rusca, Arapca, Farsca, Fransızca ve Almanca biliyordu.

Dort cocuk babasıydı. Cocuklarından biri spor yazarı Şansal Buyuka'dır.

25 Şubat 2001 tarihinde vefat etti. Kabri Uskudar Mihribat Mezarlığı'ndadır.

ESERLERİ:

1.Abhazca Duvar Takvimi (1969)

2.Abhaz Mitolojisi Anac mı? (İstanbul, 1971)

3.Hazreti İbrahimle Awubla ve Kafkaslılar (İstanbul, 1975)

4.Kafkas Kaynaklarına Gore İlk Yaratılışlar -İlk İnsanlık- Kafkas Gercekleri (2 cilt, İstanbul, 1985-1986)

5.İstanbuldaki Abhaz Sesi (Astampıltıy Apsıva Bıjı) (Abhazca şiirler, Sohum, 1992)

6.Kafkas Aahları (Turkce şiirler, İstanbul, 1992)

7.Abhaz Tarihinin İskeleti (İstanbul, 1992)

8.Abhazca İlk Dil mi? (1994)



TEZLERİ:

Omer Buyuka, Hz. İbrahim'in Abhazca konuştuğunu, Abhazca'nın ilk dil olduğunu ve diğer dillere anaclık ettiğini iddia eder.



Omer Beygua Diaspora Muzesi

04.10.2103 tarihinde Omer Beygua diaspora muzesi acıldı Muze uc salondan oluşuyor, bir salonda 14-20 yuzyıl Abhazya tarihi materyalleri, diğerinde Abhazya diasporasının tanımış bilim adamı, siyasetci, sporcu ve toplum adamlarıyla ilgili materyaller bulunuyor. Omer Beygua bustunun bulunduğu ayrı odada ise onun kişisel eşyaları, fotoğrafları, el yazmaları bulunuyor.

Muzede Abhazya Vatan Savaşında hayatını kaybeden Turkiye, Suriye ve Urdun diasporası fertleri icin de ayrı bir stant yer alıyor.





HAKKINDA YAZILANLAR

BEYGUA OMER(BUYUKA)'İN ARDINDAN
AKUŞBA EROL

Acı haber tez ulaşır derler; oyle oldu nitekim. Kafkas ve Kırım halklarının yurtlarından suruluşunun 57'nci yılı vesilesiyle Kafkas Vakfı'nda gercekleştirilen anma toplantısının ardından gelen haber ortalığı derin bir sessizliğe boğdu. İrfan Argun ağabeyimiz, saygıdeğer eyhabımız Beygua Omer'in, yani bizim kendisine hitap ettiğimiz şekliyle sevgili Omer amcamızın ahirete irtihal ettiğini bildiriyordu. Omer Buyuka'yı Turkiye'deki Kafkas diasporası icinde pek az insan bilir belki, ama yaptığı calışmalar ve yazdığı Abhazca şiirlerle Abhazya'da yaşayan herkes onu tanır. Cunku o bedeni burada ama gonlu orada yaşayan bir insandı. Sıradan bir insan değildi, o bir kultur savaşcısıydı. Duşunen, yaşama ve gecmişe dair tezleri olan bir insandı. İnsanlığın bilinmeyen tarihinin sırlarının Abhaz dili icinde gizli olduğuna inanırdı. Bu inancla, omrunu, herşeyine vakıf olduğu anadili Abhazca'nın sırlarını cozmeye adadı. Cok ciddi bir emek vererek yazılı eserler ortaya koydu. Didik didik ettiği Abhaz dilinin dolambaclı yollarından şaşırtıcı iddialarla dondu. Orneğin filolojik ve mitolojik
verilere dayanarak Abhazca'nın yeryuzundeki dil ve kulturlere anaclık ettiği iddiasında bulundu. Ortaya koyduğu veriler bu tezini desteklemekten ote ispat da etti. Ama bu tezleri ilim cevrelerinde sadece bir irkilme meydana getirdi. Uzun boylu tartışılmadı. Unlu tarihci Prof.Dr.M.Altay Koymen'in, bu tezlerini ciddiye aldığına dair kendisine Omer amca farklı bir insandı. Yıllarca, okuduğu ve dinlediği her şeyin kendisinde yaptığı Abhazca cağrışımların peşinden koşturdu durdu. Ve butun cıkarımlarını on yargıya kapılmadan korkusuzca yazdı. Orneğin İbrahim Aleyhisselam'ın Abazaca konuşan bir peygamber olduğunu ilk o soyledi. İlk duyanların dudak bukeceği, mubalağalı bulacağı bu iddiayı, onun "Hz İbrahim'le Awubla ve Kafkaslılar " adlı kitabını okuyanlar ciddiye almak zorunda kaldıklarını goreceklerdir. Hz İbrahim Abazaca mı konuşurdu? Omer amcanın kitabını okuduktan sonra bu soruya "hayır" diye cevap vermek gercekten gucleşiyor.

O bir kultur savaşcısıydı dedik. Abhaz dilinin eriyip gittiğini gormek onu gercekten kahrediyordu. 1982 yılında kendisini ziyarete gittiğimde 80 yaşını coktan aşmıştı. Ama dincti. Calışmalarını heyecanla surduruyordu. Abhazca'nın kaybedilmemesi, uzerinde cok duşunulmesi gereken bir dil olduğunu soyluyordu.

Bilip de kağıda dokemediklerinin kendisiyle birlikte mezara gitmesinden cok korkuyor ve 'Ah" diyordu, "Ah, Allah(cc) bana bir 10 sene daha omur verse de şu kafamın icindekileri bir kağıda dokebilsem." Duası kabul oldu, Allah(cc) ona 20 sene daha omur verdi. O da yaşlılığının musaade ettiği olculerde yazdı ve cizdi. (İnşaalah o yayınlanmamış calışmaları zayi olup gitmez.) Asil bir insandı, insanları cok severdi. Onurluydu da, cemiyete girdiğinde layık olduğu yerde olmak isterdi. Tevazu sahibi idi aynı zamanda, kendinden 60-70 yaş kucuk insanlarla oturur saatlerce milli meseleleri konuşabilirdi.

Halkının problemlerini dert edinmişti kendisine, kafa yorardı. Şair ruhluydu, gercekten guzel şiirler yazardı. Araştırmacıydı, o uzerinde acık bir el olan unutulup gitmiş Abhaz milli bayrağını tarihin tozlu sayfalarından cıkarıp halkına armağan eden o oldu.

Nitekim yukarıda belirttiğimiz gibi Beygua Omer sadece Turkiye'de değil Kafkasya'da da tanınmış bir sanat adamıydı. Yazdığı Abhazca şiirler Abhazya'da değişik sanat dergilerinde yayınlanıyordu. Yazı ve şiirleri kitap haline getirilerek Abhaz milli literaturundeki yerini coktan almıştı. Nitekim Abhazya hukumeti, Abhaz kulturune katkılarını goz onune alarak 1992 Yılı Dirmit Gulya Devlet Odulu'nu ona layık gormuştu. 1982 yılında ses kayıt cihazımı alarak yanına gitmiştim. Kendisine cıkaracağımız dergide biyografisine yer vermek istediğimizi soyledim. "Hay hay" dedi memnun oldu. Hemen teybimi actım ve onune koydum. Daha sorumu sormadan "dur" dedi, "makineyi kapat." Kapattım. "Şimdi ben soyleyeceğim sen yaz, makineyi da gerek yok" dedi. Dediği gibi yaptım. (Bu arada ses kayıt cihazına makine demesi cok hoşuma gitmişti nedense. Bu sozunu o gunden bu yana hic unutmadım ve yeri geldikce ben de onun gibi ses kayıt cihazlarına makine dedim.) Sonra O soyledi, ben yazdım. Fakat yayınlamak nasip olmadı. İşte 7 Şubat 1982 tarihinde kendi sectiği kelimeler ve kurduğu cumlerle Beygualar'ın ve Omer amcanın hikayesi. Beygua Omer ucu erkek, dort cocuk babası idi.
Mekanı Cennet olsun.



KENDİ ANLATIMIYLA OMER BUYUKA'NIN AİLESİ VE HAYATI

"BEN OMER BEYGUA"

"BABAM"

"Babasoyum Beyguadır. 'Dargın bey' anlamındadır. Aslında Osmanlı İmparatorluğu zayıflayıp Rusların guneye, Kafkasya'ya ilerlemeye başladıkları zaman, Kafkasya'da bir cok şef veya halk buyuklerini elde edip Osmanlılar aleyhine ayartıyorlardı. Abhazya'da da Beygua Mamagul'u elde etmişlerdi. Abhazya beyliği Osmanlılar'a bağlı ve sadık idi. Mamagul Osmanlılara sadakatte direnen beylik sarayına 12 silahlı Beygua delikanlısı ile baskın yaparak darbe yapmaya kalkışır. Atik davranan koruyucular karşısında darbeyi başaramayınca koruyuculardan birini oldurerek cekilmek zorunda kalır. Takibata uğrar. O zamanki Batum Valisi Abhaz Acacba Şirvan'ın da yardımıyla yakalanan Mamagul hapsedilir. Bir muddet sonra kacarak -veya affolarak- hapisten cıkar ve evlenir.

Şermet ve Sabatay isminde iki oğlu dunyaya gelir. Şermet'in oğlu Mac Dedem Beygua Hasan'ın babasıdır. Mamagul'un baskın arkadaşlarıda yakalanamıyarak kacmıştır. Bazıları Magrelya'ya; bazıları da Kuzey Kafkasya'ya(Kabardiya'ya) gider. Her iki grupta burada turerler. Magrelya ve Kabardiya o zaman Rusya sempetizanı idiler. Her iki memleketteki Beygualar, cok sonraları, Abhazya'da kalan Beyguaları ziyaret etmeye başlarlar. Kabardiya'dakiler hala da Beygua soyadını bırakmamışlardır.

Yine Turkiye'deki Kabartay Beygualar Abhaz Beygualar'ı ziyaret etmektedirler. İlk hatıra gelenleri Anadolu'da, Yıldızeli İlcesi'ne bağlı Kiremitli Koyu'nde olanlardır.

Kabardiye Beygualar'ından biri Car Sarayı'nca himaye edilerek saraya alınmış, kızı ile Car Muthiş İvan evlenmiş idi. Sarayda yetişen bu Beygua torunları son tarihlerde 'Beygo Cerkeska' ismiyle yazılara gecmişlerdir. Yukarıda adı gecen dedem Beygua Hasan 1878'de Turkiye gocurulenler icersinde en paralı olan idi. Duzce'nin Efteni Hacı Suleymanbey Koyu'nde yerleşerek kendine bağlı 14 aileyi etrafında toplayarak Akhukun (Ahukun) Mahallesi'ni kurmuştur. O muhacirler icinde iki katlı badanalı ilk konağı kurabilen O'dur. Konağı hayal meyal ben de hatırlarım. O zamanki Bolu mutasarrıfı (Valisi) İşkodralı Ali Kemal'in dedemin arada bir ziyaretine gelen dostu olduğunu halk anlatmaktadır. Gercekten de babamı -annesi olup eve uvey ana gelince- Ali Kemal alarak Bolu'ya goturmuş ve O'na Zeynul Abidin Efendi isminde bir hoca tutarak klasik okul metodu ile babama okur yazarlık ile hesap ve basit olcu bilimleri tahsil ettirmiş, bir atelyeye gondererek marangozluk oğretmiştir. Saygıyla andığımız bu Ali Kemal, Arnavutluğun ilk Devlet Reisi olan zattır. Babam o zamanki gocmenler icinde klasik okul metodu ile okuryazar olan tek kişi idi.

"ANNEM"

Annem Abhazlar'ın Şamı ailesinden olup Şamı Huseyin'in kızı idi. Babam Annemle evlenince dedemin Azatlısı Abdullah -kendisine 'Beygua' denmeyip 'Beygualar'ın adamı' denilmesine uzulerek- evini bırakıp Haymana'ya goctuğunden, boş kalan onun evine artık evli bulunan babam yerleşmiş ve ben orada 1317(M 1901) yılında dunyaya gelmişim. Dedemin Kafkasya'da tanıyarak sevdiği Osmanlı Kumandanı Omer Paşa'nın adını da isim olarak takmışlar.

"..VE BEN"

İlk okumayı Kur'an ve İslam dini bilgileri ile yaptım. İlk yazıyı eski Arap harfleri ile oluşturulan Abhazca yazı ile oğrendim. Hocalarım Abhaz kızı Canıpha Hasibe ve kocası Abhazca da konuşan Şapsığ Raşit Efendi idiler. Halkımız hakkında bir cok gayeler taşıyan, o zamana gore aydın olan babam Bayram usta ile cok idealist İslam bilgileri hocası olup Abhazca yazı (alfabe) yapıp yaymaya da calışan ve bir cok Abhazca ahlaki dortluk şiirler de yazan Ckalapuva Şirin Efendi, halkımızı istedikleri yonde aydınlatamadıklarından yakınarak 'hic olmazsa cocuklarımızı kurtaralım' diyerek Duzce İlcesi'ne gocup yerleştiler.

Ben orada ilkin Şapsığ Muderris İsmail Efendi'den Arabiyyat(Araboloji) okudum. Bir muddet sonra TBMM Hukumetince Duzce'de kurulan Resmi Medrese olan Medaris-i İlmiyye'ye girdim. Beni 8 yıl Arapca okuyanlar sınıfına aldılar. Medaris-i İlmiyye kapandı. Acılan İdadi Mektebi'ne (Liseye) girdim. Bir muddet sonra o da kapandı, yerine ortaokul acıldı ise de o idadiye denginde değildi. Onu da bitirdim. Edirne Lisesi'ne gittim. Ancak paralı okuduğum ve parasının da bir muddet sonra cok yukseltilmesi karşısında liseyi bitirmeyerek ayrıldım. O zaman universiteye (darulfununa) ve yuksek okullara imtihanla girilebildiğinden, geri kalan sınıfları hususi olarak okuyup yuksek okullar imtihanına girenlere katıldım. Sonunda İstanbul Darulfunun Konferans Salonu'nda, profesorler kurulu, imtihanları kazananları birer yuksek okula ayırdılar. Beni veteriner fakultesine verdiler. Ancak, ben orman muhendisliği tercihimde ısrar ettim ve o zamanki adıyla Yuksek Orman Mektebi'ne alındım. 1930 yılı Eylul'unde birinci derecede başarılı olaOkuduğum diller Arapca, Farsca, Fransızca ve Almancadır. Ozel olarak biraz Rusca'da okudum. Butun mekteplerdeki hayatımda dilci olarak bilindim. Gercektende hayatta en cok dilcilikle, filoloji ile uğraştım. Resmi olarak okuduğum yukarıda anılan dillerin kurallarını ve en ziyade Turkce kuralları bildiğim ve Arapca ile Fransızca'da bazı mektuplaşmalar da yapmama rağmen ne onlarda ve ne de Almanca'da pratik bakımdan bilgim yetersizdir. Ancak, dilci sıfatıyla her
dilin gramerine meraklı olduğumdan onların da kurallarını ve kısmen lugatlerini bilirim. Kutuphanemde Rusca, İngilizce, Arnavutca, Bulgarca,
Hırvatca, Gurcuce, Ermenice, Abhazca, Adigaca, Yunanca... kitaplar bulabilirsiniz. Ve bunlar uzerinde araştırma yaparım.

Yayınlanmış yazılarım "Abhaz mitolojisi Anac mı?", "Hz.İbrahimle Awubla ve Kafkaslılar" adlı kitaplarım ile bazı dergilerde cıkan bilimsel veya şiir ile Kafkas konulu makalelerdir. Abhazya'daki Alaşara adlı bilim sanat dergisinde de zaman zaman Abhazca şiirlerim cıkmıştır.

Yayınlanacak yazılarım olarak "Yaradılıştan beri Abhazlar", "Varada" adlı 15 bin mısralı Abhazca şiirler, Abhazca Turkce sozluk(Tahminen 200 bin
kelimelik), "Yaradılıştan Bugune Kadarki Abhazca Kelimeler ve Yabancı Dillere Yayılışları", "Abhazca'nın Grameri", v.s."