Turkistan ’dan Anadolu ’ya gelip İslam ’ın yayılması icin calışan Turk erenlerindendir. İsmi, Muhammed Buhari ’dir. Sarı Saltuk lakabıyla meşhur olmuştur. Doğum ve vefat tarihleri kesin bilinmemekle birlikte 13.Yuzyıl ’ın ikinci yarısında yaşamıştır. Değişik bolgelerde makamları vardır.
Ahmet Yesevi tarafından Anadolu ’ya gonderildi
Hoca Ahmet Yesevi ve talebeleri, Anadolu ’ya gelen Turklere maddi ve manevi yardımda bulundular. Yetiştirdikleri ornek insanlardan bazılarını Anadolu ’ya gonderdiler. Bunlar arasında Hacı Bektaş-ı Veli ve Sarı Saltuk da vardı.
Ahmet Yesevi, Hacı Bektaş-ı Veli ’den sonra Sarı Saltuk ’u Horasan erenlerinden yedi yuz kişi ile ona yardıma gonderdi. Meşhur tahta kılıcını Sarı Saltuk ’un beline kuşatarak şu nasihati verdi: "Saltuk Muhammed'im! Bektaş ’ım seni Rum ’a gondersin. Var git. Leh diyarında Makedonya ve Dobruca ’da yedi krallık yerde nam ve şan sahibi ol.”
Sarı Saltuk ve yanındaki yedi yuz gazi derviş Anadolu'ya geldiler. Hacı Bektaş-ı Veli, Ahmet Yesevi ’nin emrine uyarak Sarı Saltuk ’u Dobruca ’ya gonderdi.
Sarı Saltuk ve arkadaşları, Bizans ucunda derviş gazilerin onculuğunu yaptılar. Gittikleri yerlerdeki yerli ahalinin pekcoğu Sarı Saltuk ve arkadaşlarının ornek yaşayışını gorerek musluman oldular.
Sarı Saltuk Rumeli ’ne gecti
Geldikti bir zaman Sarı Saltuk ’la Asya ’dan,
Bir bir Diyar-ı Rum ’a dağıldık Sakarya ’dan.
Sarı Saltuk, Sakarya boyundan hareketle Dobruca ’ya gecerek Baba Dağı ’nı merkez edindi. Oğuzname ’de; Sarı Saltuk ’un 1263 yılında Dobruca Baba Dağı havalisinde bulunan gazi dervişleri yonettiği bildirilmektedir.
Sarı Saltuk, guzel ahlak ve kahramanlığıyla Batı Turkleri arasında efsaneleşti. Şair Nev ’izade Atai ve Kemalpaşazade onun keramet sahibi bir veli olduğunu bildirir.
Sultan İkinci Beyazıt ’ın ruyası
Turk hakimiyetinin ulaştığı her yerde onun adına turbeler, makamlar ve tekkeler yapılmıştır. Baba Dağı ’ndaki turbesi hakkında Evliya Celebi şoyle demektedir:
Sultan İkinci Beyazıt, Kili ve Akkerman kalelerinin fethine cıktığında, Baba Dağı ’na gelince; salih kimselerden bazıları; “Padişahım! Burada Sarı Saltuk adına nurlu bir turbe vardı. Kafirler yıkıp uzerine taş, toprak, cop dokerek kabrini kaybettiler” diye şikayette bulundular. Sultan Beyazıt-i Veli o mezbeleliğe gitti. Bir seccade uzerinde Kara Şems (Şemseddin Sivasi) ile ikişer rekat namaz kılıp hakikatı oğrenmek uzere o gece istihareye yattı. Hemen Sarı Saltuk, sarı renkli sakallı ve yeşil sarığı ile gorunup; “Ya Beyazıt! Hoş geldin. Akkerman ve Kili kalelerini ve vilayetlerini Boğdan kafirleri elinden harp yapmadan fethedeceksin. Oğulların Mekke ve Medine ’ye hizmet edecek. Beni bu pislikten kurtar.” dedi.
Sultan uyanınca; Kara Şems ’e; “Efendi! Gorduğun ruyayı bir kağıda yaz. Ben de yazayım. Şeyhulislama gonderelim. Bakalım ne cevap verir” dedi.
Herbiri gordukleri istihareyi yazıp muhurlu olarak şeyhulislama gonderdiler. Allahu tealanın hikmeti ikisinin de gorup anlattıkları ruya aynıydı. Şeyhulislam hemen; “Padişahım! O yere buyuk bir turbe yaptırasın” diye haber gonderdi.
Sultan Beyazıt Han, o yeri temizlettirdi. Temizlenirken uzerinde; “Haza Kabr-i Saltuk Bey Seyyid Muhammed Gazi” diye yazılmış bir mermer sanduka gorundu. Mimarlar toplanıp bir turbe ve cami ile diğer hayır yerlerinin inşasına başladılar. Beyazıt Han, Kili ve Akkerman kalelerini savaş yapmadan fethetti. Zaferle Baba Dağı ’na dondu. Bir sene orada kışladı. Etrafı duzene koyup, Baba Dağı ’nı imar etti. Butun hayır yerlerini Baba Sultan ’a vakfetti.
Eviya Celebi, burayı ziyaretten sonra kapısına;
“Hazret-i Sultan Saltuk ’u ziyaret eyledik
Cok şukur şimdi gorup Hakk ’a ibadet eyledik.”
beytini yazdığını haber vermektedir.
Kanuni de Sarı Saltuk turbesini ziyaret eder
Kanuni Sultan Suleyman Han da 1538 senesindeki seferde onun Baba Dağı ’ndaki turbesini ziyaret edip hayır ve hasenatta bulundu.
Saltukname ’yi Cem Sultan yazdırdı
Sarı Saltuk ’un edebiyatımızda da onemli bir yeri vardır. Hayatı destani şekilde Saltukname ’de geniş olarak ele alınmıştır.
Kitabın ortaya cıkışında Cem Sultan ’ın rolu pek buyuktur. Fatih Sultan Mehmet Han, Uzun Hasan uzerine sefere cıkarken Cem Sultan ’ı Edirne ’ye gondermişti. Edirne'den Baba Dağı ’na gecen Cem Sultan, Sarı Saltuk ’un menkıbelerini dinleyip, hayran kalmıştır. Bunun uzerine maiyyetinde bulunan Ebul Hayrı Rumi ’yi gorevlendirerek bu menkıbeleri derlemesini istemiştir. Muellif, Anadolu ve Rumeli ’yi adım adım dolaşıp Saltukname ’yi yedi senede uc cilt halinde yazmıştır.
1) Kamus ul-Alam c.4, s.2916
2) Selcuklular Zamanında Turkiye s.581
3) İbn-i Battuta s.345
4) Evliya Celebi Seyahatnamesi c.3, s.971
5) Saltukname
HAKKINDA YAZILANLAR
ANADOLU VE BALKANLARDA SARI SALTUK
Prof.Dr. Şukru Haluk Akalın
Turk tarihinin ve Turk kulturunun onde gelen simaları yuzyıllar gecse bile milletimizin gonul dunyasında yaşamağa devam ederler. Dede Korkut ’tan Nasrettin Hoca ’ya, Hoca Ahmet Yesevî ’den Yunus Emre'ye, Oğuz Kağan ’dan Fatih Sultan Mehmet ’e, Kanuni Sultan Suleyman ’dan Gazi Mustafa KemÂl Ataturk ’e kadar adları ciltlere sığamayacak kadar cok olan devlet ve kultur adamlarımız sadece yaşadıkları coğrafya parcasında değil, butun Turk dunyasının gonlunde yaşamakta ve saygıyla anılmaktadır.
Bu şahsiyetlerden biri de Sarı Saltuk'tur. Olumunun uzerinden yuzyıllar gecmesine rağmen Sarı Saltuk hÂl Anadolu, Rumeli ve Balkan Turklerinin gunlunde ve hafızasında yaşamaktadır. En doğuda Diyarbakır ve Tunceli'den başlayıp Bor, İznik, İstanbul'dan Romanya, Bulgaristan, Arnavutluk, Makedonya, Bosna Hersek'e kadar uzanan cizgide bulunan Sarı Saltuk'a ait turbe ve makamların buyuk bir saygıyla ziya­ret edilmesi, menkıbelerin anlatılması Sarı Saltuk'un hatırasının canlı bir şekilde yaşamakta olduğunun birer delilidir. Sadece Musluman Turkler arasında değil Ortodoks mezhebine bağlı Hıristiyan dinindeki Gagauz Turklerinin de Sarı Saltuk'u millî hafızalarında yaşatmaları, ondan saygıyla soz etmeleri ve onu bir Turk azizi kabul etmeleri dikkat cekicidir.
Peki kimdir Sarı Saltuk ? Ne zaman yaşamış, neler yapmıştır ?
Sarı Saltuk, Anadolu ve Rumeli'nin fethi esnasında gazalara katılan, kahra­man­lığı ve velayeti ile daha yaşarken efsane­vî bir şahsiyet haline gelen bir Turk kahramanıdır[1]. Hayatı etrafında oluşan menkıbelere diğer gazi ve velilerin menkıbe­le­ri de karışmıştır. Bu sebeple Sarı Saltuk'un gercek hayatı ile ilgili bilgileri elde etmek son derece gucleşmiştir. Tarihî kaynaklarda yer alan Sarı Saltuk ile ilgili bilgiler Sarı Saltuk'un gercek hayatını ortaya koyacak nitelikte değildir. Gercek hayat ile menkıbevî hayat birbirine karışmıştır. Ustelik tarihî kaynakların Sarı Saltuk hakkında verdikleri bu bilgilerin bazan birbiriyle celiştiği de gorulmektedir.
Sarı Saltuk'un destanî şahsiyeti ile ilgili bilgileri ceşitli menakıb-nÂmelerde[2] ve velayet-nÂmelerde[3] bulabilirsek de hic şuphesiz bu konuda en onemli kaynak, doğrudan doğruya Sarı Saltuk ’un hayatını konu alan Saltuk-nÂme adlı eserdir. Ebul­hayr-ı Rûmî adındaki bir yazar Cem Sultan ’ın emri uzerine Anadolu ve Rumeli ’yi adım adım dolaşarak Sarı Saltuk ’a ait menkıbeleri toplamış ve uc ciltlik bir eser haline getirmiştir. Eser tahminen 1480 yılında tamamlanmıştır[4].
Saltuk-nÂme'ye gore Sarı Saltuk'un asıl adı Şerif Hızır'dır[5]. Babasının adı Seyyid Hasan'dır. Şerif Hızır, uc yaşındayken babasız kalır. Şerif'in yetiştirilme­si işini Seravil adındaki bir lala ustlenir[6]. Kısa surede ata binmeyi, ok atmayı, kılıc kul­lan­mayı oğrenen Şerif Hızır, Turk destanlarındaki alp tipinin onemli bir orneğini teşkil eder.
Şerif Hızır'ın Saltuk adını alışı ise bir geleneğe dayanmaktadır. Bu gelenek, kişinin gosterdiği kahramanlık sonucu ad almasıdır. Dede Korkut Kitabı'nda ornekle­ri­ni gorduğumuz ad alma-ad verme olaylarının[7] benzerleri Saltuk-nÂme'de de yer almak­­tadır. Kahramanımıza Saltuk adını, savaşta yendiği Alyon adlı bir duşmanı vermiştir. Musluman olan Alyon'a da Saltuk, İlyas adını verir[8]. Bu ad verme olayı dışında eserde gecen diğer ad verme olayları Saltuk'a yenilerek Musluman olan kişilere Saltuk tarafından bir Turk adı verilmesi ile ilgilidir[9].
Sarı Saltuk, bir destan kahramanında bulunması gereken butun ozelliklere sa­hip­­tir. Son derece gucludur, yureğinde korkunun zerresi bile yoktur. Tek başına duş­man icine yanar od gibi girmekte, duşman kalelerini fethetmektedir. Aman dile­yen duşmanına karşı ise merhametlidir. Saltuk-nÂme'de, yiğitte bulunması gereken ozel­lik­ler ok atmak, yazı yazmak, suda yuzmek ve yigitce gezmek olarak sırala­nır­ken, Sarı Sal­tuk'un bu dort hunerde mahir olduğu ozellikle belirtilir.
Bu ozellikler dışında Sarı Saltuk'un olağan ustu gucleri de olduğu Saltuk-nÂme'de mubalağalı bir şekilde anlatılmaktadır. Cok uzaklarda aleyhinde soylenenleri işitebilmekte, oturduğu yerden bir kılıc darbesiyle bir başka diyardaki duşmanını oldurebilmekte, goz acıp kapayıncaya kadar bir diyardan bir başka diyara gidebilmek­te­dir. Duş­man­ları bir turlu Saltuk'u oldurememektedir; ok atarlar batmaz, kılıc vurur­lar kesmez, buyu yaparlar tesir etmez, suya atarlar boğulmaz, ateşe atarlar yanmaz. Butun cinler ve melekler Sarı Saltuk'un yardımcısıdır. Hatta bu cinlerden birisi ile ahiret kardeşi bile olmuştur. Duşmanları ise kÂfirler, zÂlimler, cadılar, devler, canavar­lar ve kotu cinlerdir. Butun bu ozellikler goz onunde bulundurulduğunda, Sarı Saltuk'un alp-eren kişiliğinin yanı sıra, bazı menkıbelerde bir masal kahramanı kimliğiyle karşımıza cıktığı da gorulmektedir.
Saltuk-nÂme'ye gore Sarı Saltuk 99 yıl yaşamış, sonunda duşmanları tarafından zehirlendikten sonra hancerlenerek şehit edilmiştir. Ancak, son nefesini vermeden once de kendisini zehirleyen ve hancerleyen duşmanını oldurmuştur.
Sarı Saltuk hakkında bilgi veren bir başka onemli kaynak da Evliya Celebi ’nin meşhur Seyahat-nÂme ’sidir. Evliya Celebi'ye gore Sarı Saltuk'un asıl adı Muhammed Buharî'dir. Muhammed Buharî Ahmet Yesevî'nin halifesidir. Ahmet Yesevî, Muham­med Buharî'yi şu sozlerle Hacı Bektaş-ı Veli'ye gonderir:
- Saltuk Muhammedim ! Bektaşım seni Rum'a gondersin, Leh diyarında yoldan cıkmış olan Sarı Saltuk suretine girip o melunu, Dobruca'daki ejderi bu tahta kılıc ile oldur, Makedonya ve Dobruca'da yedi kırallık yerde un sahibi ol.[10]
Dobruca'ya yetmiş adamıyla gelen Muhammed Buharî'nin, Kaligra mağarala­rın­da­ki ejderi oldurmesi uzerine Dobruca kıralı ve halkı Muslumanlığı kabul ederler. Leh ulkesindeki Sarı Saltuk namındaki papazı da oldurup onun kılığına giren Muham­med Buharî Sarı Saltuk adıyla hukum surer ve bolgedeki halkları Muslumanlaştırır[11].
Evliya Celebi, Seyahat-nÂme'nin ikinci cildinde daha ayrıntılı bilgiler vermekte­dir. Muhammed Buharî, Kaligra'dan Kırım'a, oradan Rus ulkesindeki Haşdek kavmi­ne, oradan Leh ulkesindeki Lapka kavmine en sonunda da yine Leh ulkesindeki Dans­ka limanına gelmiştir. Burada Sveti Nikola - Sarı Saltuk adındaki bir papazla oturup epey sohbet etmiş sonra onu oldurup cesedini yok ederek onun kılığına girmiştir. Yıllarca «Ben Sarı Saltuk'um ! » diyerek Sveti Nikola kıyafetinde dolaşmış, binlerce insanı Muslu­manlığa davet etmiştir. Bu ciltte Sarı Saltuk'un Dobruca'daki canavarı oldur­me­si bu defa daha ayrıntılı olarak anlatılmaktadır[12].
Sarı Saltuk'un Anadolu'da Baba Sultan, Sarı Saltuk Sultan, Kilgra Sultan gibi adlarla anıldığını yazan Evliya Celebi, Hıristiyanlar arasında ise Sarı Saltuk'un Sveti Nikola adıyla tanındığını belirtmektedir[13]. Evliya Celebi, Hıristiyanlar uzerinde Sarı Saltuk'un cok buyuk bir etkisi olduğunu yazar. Celebi ’nin doneminde dervişler def ve kudum calarak Sarı Saltuk'un yaşadığı bolgeleri dolaştıklarında Hıristiyanlar Sarı Saltuk'u hatırlayıp dervişlere bol bahşişler vermektedir[14].
Aslında Sarı Saltuk'tan soz eden en eski kaynak İbni Batuta Seyahat-nÂmesi'dir. Tanınmış Arap gezgini İbni Batuta, Sarı Saltuk'un olumunden yaklaşık yarım yuzyıl sonra Baba Saltuk adlı bir yerleşim merkezine gelmiştir. Burada İbni Batuta'ya, Saltuk' un mukaşefe sahibi (Allah'ın sırlarını goren hakikat ehli) olduğu anlatılmıştır. Ancak, İbni Batuta bu anlatılanların İslÂm inanclarına aykırı olduğunu belirtir[15].
Tarih kitaplarında da Sarı Saltuk ile ilgili ceşitli bilgiler bulunmaktadır.
Bun­lar­dan Yazıcıoğlu Ali'nin TevÂrih-i Al-i Selcuk adlı eserinde, II. İzzeddin KeykÂvus ’un maiyetindeki Sarı Saltuk'un Anadolu ’daki Turk aileleri ile birlikte once İznik ’e oradan Uskudar ’a giderek Dobruca ’ya gecişi anlatılmaktadır. Sarı Saltuk ’un Dobruca ’daki Baba Dağı kasabasına yerleşmesi ve Kırım seferinin yanı sıra İzzeddin KeykÂvus ’un Bizans sarayında bulunan oğlunu kurtarması da TevÂrih-i Ali-i Selcuk ’ta yer almaktadır[16]. KemÂl Paşazade ’nin TevÂrih-i Al-i Osman ’ında ve Seyyid Lokman ’ın OğuznÂme ’sinde de bu olaylar benzer şekillerde anlatılmaktadır. Hatta Seyyid Lokman ’ın eserinde yer alan bir dortlukte Sarı Saltuk ’un Dobruca ’ya geciş yılı (662 Hicri) da verilmektedir[17].
Bektaşî velayet-nÂmelerinde yer alan Sarı Saltuk ile ilgili bilgiler coğunlukla menkıbelere dayanmaktadır. Bektaşî şairleri de şiirlerinde Sarı Saltuk ’tan ovguyle soz eder. Bu şiirlerde de Sarı Saltuk ’un gercek hayatına dair bilgiler yoktur. Bu eserlerde Sarı Saltuk bir menkıbevi kişi olarak karşımıza cıkmaktadır.
Tarihî, edebî ve menkıbevî eserlerde yaşayan Sarı Saltuk ’un Turk milleti uzerindeki tesirinin gostergesi turbe ve makamlardır. Yazımızın girişinde de soz ettiğimiz gibi Anadolu ’nun doğusundan başlayıp Balkanlara kadar uzanan coğrafyada Sarı Saltuk ’un turbe ve makamları varlığını surdurmektedir. Bu turbe ve makamların varlığı kaynaklarda da yer almaktadır.
Saltuk-nÂme ’de Sarı Saltuk ’un on iki mezarı olduğu belirtilmektedir. Sarı Saltuk, beylerin ve kralların mezarına sahip cıkmak isteyeceklerini soyleyerek her isteyene verilmek uzere birer tabut hazırlamalarını vasiyet eder[18]. Sarı Saltuk ’un mezarını kendi ulkesinde bulundurmak isteyenler, kendilerine verilecek tabutta Sarı Saltuk ’un vucudunu gorecektir. Vasiyete gore adamları Sarı Saltuk ’u yıkayıp kefenleyip cerağının yanına getirirler. Ayrıca isteyen beylere verilmek uzere on bir tabut hazırlarlar. Cunku Sarı Saltuk olumunden sonra on iki yerde makamının olacağını kendilerine soylemiştir[19]. Cevredeki beylerden ve krallardan her isteyene bir tabut verilir. Tabutu alan, Saltuk ’un cesedinin kendisinde olduğunu gorur ve ulkesine donerek cenazeyi defneder[20]. Saltuk-nÂme ’ye gore Sarı Saltuk ’un tabutunu alarak ulkesine goturen krallar ve beyler şunlardır: Tatar Hanı, EflÂk, Boğdan, Rus, Ungurûs (Macar), Leh (Polonya), Ceh (Cek), Bosin (Bosna), Beravati (? Hırvat), Karnata (?). Baba ’ya ve Edirne ’ye gomulen tabutlarla mezar sayısı boylece on ikiye ulaşmaktadır. Saltuk-nÂme ’de Sarı Saltuk ’un cenazesinin Baba (Babadağ/Roman­ya) ’ya defnedildiği belirtilmekteyse de Sarı Saltuk ’un cesedinin Edirne yakınlarındaki Eski Baba (Babaeski) ’da gomulu olduğu yolunda bir rivayet bulunduğu da anlatılmaktadır[21]. Bu rivayete gore Edirne meliki, Saltuk ’un cesedinin bulunduğu tabutu alarak Edirne ’ye getirmek ister. Bunun uzerine bir tartışma başlar. Tartışma sırasında tabuttan Saltuk ’un narası yukselir:
- Sizi helÂk ederim, benim vasiyetime aykırı iş yapmayın, der. Herkes korkudan ne yapacağını şaşırır. Sonunda tabutu alıp Edirne yakınlarındaki Babaeski ’ye defnederler. Ancak bu rivayetin hemen ardından Ebu ’l-Hayr-ı Rûmî «Ve amm sahîh budur cerağı yanduğı yirde gomdiler.» diyerek Sarı Saltuk ’un asıl mezarının Babadağ ’da olduğunu tekrarlar[22].
Evliya Celebi, Seyahat-nÂme ’sinde Sarı Saltuk icin birden fazla tabut hazırlanması ve isteyen krala verilmesi olayını, kucuk farklılıklarla da olsa benzer şekilde anlatmaktadır. Sarı Saltuk, adamlarına:
- Olunce beni yıkayıp yedi tabut hazırlayın, cunku benim icin yedi kral cenk etmeli, der. Adamları olumunden sonra Sarı Saltuk ’u yıkarlar, yedi tabut hazırlarlar. İlk gelen Mosko (Moskova) kralıdır. Kendisine verilen tabutu acıp bakar ve Saltuk ’un cesedini gorur:
- Bre meded ! Bizim tabutta imiş ! diyerek ulkesine doner ve Mosko diyarına defneder. Daha sonra Leh (Polonya), Ceh (Cek), İşfet ~ İsfec (? İsvec), Edrune (Edirne), Boğdan, Dobruca kralları gelerek birer tabut alıp ulkelerine defnederler. Her kral da kendisine verilen tabutta Sarı Saltuk ’un cesedini gormuş ve asıl tabutun kendisine verildiğine inanmıştır[23]. Seyahat-nÂme ’nin ucuncu cildinde Babadağ ’a gelişini anlatan Evliya Celebi de Sarı Saltuk ’un burada gomulu olması sebebiyle bu şehre Babadağ dendiğini yazmaktadır.
Hacim Sultan Velayet-nÂmesi'nde ise Sarı Saltuk'un vasiyeti uzerine kırk tabut hazırlandığı ve butun bu tabutlarda bedeninin gorulduğu anlatılmaktadır. Dobruca kralı kırk tabutu da kontrol etmiştir. Bunlardan yalnız birindeki cesedin elinin kımıldadığını gorunce Sarı Saltuk'un gercek bedeninin bu tabutta olduğuna inanmıştır. Otuz dokuz tabutu bir daire meydana getirecek şekilde, gercek bedenin olduğu tabutu da bu dairenin ortasına gommuştur[24]. Hacı Bektaş Velayet-nÂmesi ’nde gecen bir rivayette de Sarı Saltuk ’un yerinde (Dobruca ’da) olumunden sonra yedi tabut yaptırıldığı ve bunların Saltuk ’un muridlerince muhtelif şehirlere goturulduğu şu şekilde anlatılmaktadır: Olurken, bana muhip olanlarınız birer tabut yaptırsın, koyup gitsin; birbirinizle cekişmeyin, ben hepinizin tabutunda bulunurum, diye vasiyet etti. Gercekten de hepsi birer tabut alıp gitti ve Sarı Saltuk her tabutta gorundu, hepsi de sevindi, neşelendi. Fakat kale sahibi beye, ben asıl senin tabutundayım, demişti de bey, nereden bileyim deyince, tabut icinden sana elimi sunarım, buyurmuştu, ona da bu kerameti gosterdi [25].
Anlaşılan, daha o yuzyıllarda bile Sarı Saltuk ’un birden fazla yerde makamı bulunmaktadır. Bu makamların varlığı da boyle bir menkıbe ile acıklanmaktadır. Gerek Saltuk-nÂme ’de, gerek Seyahat-nÂme ’de bu ulke/şehir adları icerisinde bugun Sarı Saltuk ’un makamlarının bulunduğu bazı yerlerin adlarının gecmemesi dikkat cekicidir. Ote yandan Saltuk-nÂme ve Seyahat-nÂme ’de adı gecen ulkelerin bazılarında da Sarı Saltuk ’a ait olduğu belirtilen turbe ve makamlar gunumuze ulaşmamıştır.
Sarı Saltuk ’un turbe ve makamları uzerine yapılmış bazı calışmalar bulunmaktadır. F.W. Hasluck Kaliakra (Varna/Bulgaristan), Babaeski (Turkiye), Babadağ (Romanya), Ohri (Makedonya), Kruya ’daki turbe ve makamları araştırmış[26]; Ragıp Onen Bor ’daki turbeyi tanıtmış[27]; Nazmi Sevgen, Sarı Saltuk ile Aiyos Spiridon arasındaki ilgiyi ele aldığı yazı dizisinde Babadağ (Romanya), Tunceli, Diyarbakır, Babaeski, Bor, Rumelifeneri'nde bulunan turbe ve makamları tanıtmış[28]; Machiel Kiel Babadağ ’daki turbeyi ve bu turbenin tarihini incelemiş[29]; Grace M. Smith Babaeski, İznik, Bor, Diyarbakır, Babadağ (Romanya), Blagay (Bosna-Hersek) ’da bulunan turbe ve makamlar hakkında genel bilgiler vermiş[30]; Nimetullah Hafız İpek ’teki[31], Tacida Hafız Blagay ’daki[32] turbeler hakkında bilgiler veren bildiriler sunmuşlardır.
1980 yılında doktora tez konusu olarak Saltuk-nÂme ’yi secip cumle yapısı uzerinde calışmalarımıza başladığımızda eserin metnini ortaya koyarken Sarı Saltuk ’un kişiliği dikkatimizi cekmişti. Alplar cağının onde gelen kişilerinden Sarı Saltuk; olağan ustu gucu, kahramanlığı, merhameti, bilgisi, inancı, fedakÂrlığı, kerametleri ile alp-eren tipinin en guzel bir orneği olarak Ebu'l-Hayr-ı Rûmî'nin kaleminden Saltuk-nÂme'de şekilleniyordu. Sarı Saltuk bazen savaşcı kimliğiyle; bazen keramet gosteren bir veli kimliğiyle; bazen Kaf Dağı'na giden, cadılarla, devlerle savaşan bir masal kahramanı olarak; bazen Osman Gazi, Orhan Gazi, Nasrettin Hoca, Karaca Ahmet, Mevlana gibi kişilerin yanında bir tarihî kişilik olarak karşımıza cıkıyordu. Cem Sultan'ın isteği ile Sarı Saltuk'a ait rivayet ve menkıbeleri derleyerek Saltuk-nÂme'yi yazdığını belirten Ebu'l-Hayr'ın her satırında Sarı Saltuk'a hayranlığı goruluyordu. Elbette bu satırlarda bazen abartılı bir anlatıma da rastlanıyordu. Bazen de başka velilere ait kerametler, başka kişilerin başından gecen olaylar Sarı Saltuk'a mal ediliyordu. Saltuk-nÂme'de dikkatleri ceken bir başka ozellik daha vardı. Ebu'l-Hayr-ı Rûmî, eserinde sıklıkla Turk adını anmakta, Turklerin Anadolu'yu yurt edinme mucadelesine yer vermekte ve Sarı Saltuk'u bir Turk kahramanı ve velisi olarak tanıtmaktadır. Saltuk-nÂme'nin bu ozelliğine dikkat ceken MujgÂn Cumbur, eserin Turk milliyetciliği fikrinin doğuşunun mujdecisi olduğunu belirtmektedir[33]. Ote yandan Sarı Saltuk ’un Turk milleti uzerindeki etkisinin devam ettiği, hatırasının yaşamakta olduğu, ayakta kalan turbe ve makamlarının halkımız tarafından hÂl buyuk bir saygıyla ziyaret edilmesinden anlaşılıyordu. Bu durum bizi Sarı Saltuk ’un turbe ve makamları uzerinde de araştırma yapmağa yoneltti. Yaklaşık on yıldır yurt icindeki ve yurt dışındaki Sarı Saltuk'un turbe ve makamlarını ziyaret ederek araştırmalar yapmaktayız. Bu turbe ve makamların tarihi, kaynaklardaki yeri, yapısı, halk arasında bu turbe ve makamlara bağlı olarak anlatılan rivayetler, menkıbeler ve efsaneler, bunlarla ilgili inanışlar ve diğer ozellikler belirlenmektedir.
Tunceli ’nin Hozat ilcesinin sekiz kilometre kuzeyindeki 2276 rakımlı Sarı Saltuk tepesinde aynı adla anılan bir makam bulunmaktadır. Tepenin guney ve guneybatısındaki Karaca ve Akviran (Akoren) koylerinde Sarı Saltuk soyadını taşıyan bir aile de yaşamaktadır. Sarı Saltuk ’a mal edilen kerametler sonucunda bu makam, bir adak yeri ve Kızılbaşlarca kutsal bir ziyaretgÂh haline gelmiştir. Cevredeki koylu­ler, Sarı Saltuk ’un gercek mezarının burası olduğuna inanmaktadırlar[34]. Akviran (Akoren) koyunde Sarı Saltuk ailesinden birine ait bir turbe ile yuzyıllık bir mezarlık bulunduğunu belirten N.Sevgen, bu mezarlıktaki eski mezar taşlarının yurdumuzun her tarafında bulunan mezar taşlarıyla aynı olduğuna ve bunların yardımıyla Dersim (Tunceli) ’deki mezar taşlarının Turk kultur ve folkloru bakımından aynı değer ve anlamı taşıdığına dikkat cekmektedir[35].
Diyarbakır şehir merkezindeki Urfa Kapısı yakınlarında Gulşeniler Tekkesi olarak adlandırılan tarihî yapılar arasında Sarı Saltuk ’un bir turbesi de bulunmaktadır. Kesme taştan yapılan sekiz koşeli bir yapı olan turbe, iceriden bir kubbe, dışarıdan da yuksek bir kasnak ustunde piramit bicimi catıyla ortuludur[36]. Turbe, dort bir yanı duvarla cevrili kulliyenin icindedir. Kulliyede halen ibadete acık bir mescit bulunmaktadır. Turbe, girişin hemen sağındadır. Turbenin eskiden iki pencereli olduğu anlaşılıyor. Sonradan bu pencerelerden biri orulerek iptal edilmiştir. Mescidin yanında ayrıca iki de mezar bulunmaktadır. Halk, turbede yatan kişiyi Sarı Saltuk, Sarı Sadık, Seyyar Saltuk gibi adlarla anmaktadır. Sarı Sadık Camii imamı Sadık Ozbağlar ’ın anlattığına gore turbede gomulu olan kişi alplar doneminde yaşamış bir alp-eren olan Sarı Saltuk ’tur. Olumu yaklaştığında adamlarına şoyle bir vasiyette bulunmuştur: «Ben olduğum zaman yedi tabut hazırlayacaksınız. Bu tabutlardan birinde ben olacağım, altısı ise boş olacak. Boş olanları kuffar diyarlarına gomeceksiniz. Tabutumun bulunduğu ulkeleri Turkler kuffardan alacak.»[37]. Halk arasında yaşayan başka rivayetler de vardır. Bu rivayetlerden birine gore Sarı Saltuk gezgin bir evliyadır. Gazalara da katılmıştır. İnanışa gore Diyarbakır ’da yaptığı bir savaş sırasında şehit duşmuş ve turbenin olduğu yere gomulmuştur[38]. Turbenin halk inanışlarında onemli bir yeri vardır. Cuma akşamları (perşembeyi cumaya bağlayan akşam) turbeyi yalın ayakla ziyaret eden kadınlar can u gonulden bir dilekte bulunurlarsa bu dileklerinin yerine geleceğine inanmaktadırlar. Sıkıntıya duşen bir kimse Sarı Saltuk ’un adını uc defa anarak yardım isterse, hemen imdada yetişeceğine inanılır[39]. Birinden kotuluk goren kişinin turbeye gelerek kendisine kotuluk yapana kılıc calması icin duada bulunduğu da oluyormuş. Hastası olan, kocası işsiz olan, evlenmemiş kızı bulunan kadınlar turbeye gelip dertlerine deva bulmağa calışırlar, turbeye mum dikerler[40]. Sarı Sadık Camii imamı, kadınların turbeye mum dikmesinin dinimizce uygun bir iş olmadığını soyluyor, ancak buna mani olamadıklarını belirtiyor. Sarı Saltuk ’u ruyasında gorenler gelip adakta bulunurlarmış. Dilekleri gercekleştiği takdirde turbede horoz, koyun, keci gibi hayvanları adak olarak keserlermiş. Cevredeki cami ve binaların duvarlarını sarmaşıkların sarmasına, hatta tamamen kaplamasına rağmen Sarı Saltuk turbesini yıllardır hicbir sarmaşığın sarmaması da Sarı Saltuk ’un manevî gucune bağlanmaktadır[41].
Bor ’daki Sarı Saltuk makamı, Saltuk-nÂme ’nin bir nushasının da bulunduğu Halil Nuri Yurdakul Kutuphanesi ile aynı cadde uzerindedir. Bu kutuphanedeki Saltuk-nÂme nushasını incelemek uzere 1982 yılında Bor ’a gittiğimizde ziyaret etme fırsatı bulduğumuz bu makamın harap durumunu gorerek uzulmuştuk. Daha sonraki yıllarda yaptığımız ziyaretlerde makamın onarıldığını gormek bizleri sevindirdi. Binanın 1732 ’de bir onarım gorduğu turbede bulunan kitabeden anlaşılmaktadır. Bunun gercekte bir makam olduğu Hacı Mahmut Hoca ’nın 1869 ’da basılan Nesayih-i Amme adlı risalesinde belirtilmektedir[42]. Buna karşılık Sarı Saltuk ’un Bor ’daki bu makamının oteden beri bilindiği edebî kaynaklardan anlaşılmaktadır. Ahmet Kuddûsî bir şiirindeki
Belde-i Bor ’daki Saltuk turbesi
Kim ziyaret itse kalmaz kurbesi[43]
dizeleriyle, Konyalı halk şairi Lemi de
Gec Akşehir ’den uğra Nevşehir ’e
Niğde ’de Kesikbaş KemÂl Ummî
Bor ’da Sarı Saltuk punhana yalvar[44]
dizeleriyle Bor ’da Sarı Saltuk ’a ait bir ziyaretgÂh bulunduğunu gostermektedirler. Bu turbenin halk arasında buyuk bir saygı gorduğunu ve kutsal gunlerde ziyaret edildiğini, turbede adaklar adandığını gormuştuk. Turbenin halk arasındaki itibarının gostergesi surekli olarak temiz tutulması, onarılması ve ziyaretcisiz kalmamasıdır.
İznik ’teki Sarı Saltuk turbesi şehir merkezinin dışında, Cevdet Hersekli adlı bir kişinin uzum bağının icerisindedir. 1963 yılındaki tadilata kadar turbenin uzeri acık durumdaydı. C. Hersekli, dedesi Mehmet Hersekli ’den dinlediğine gore, Sarı Saltuk «Turbemin her tarafı acık olsun ruzgÂr alsın, uzeri acık olsun rahmet yağsın !» diye vasiyette bulunmuş. Dort sutun uzerine oturtulmuş bir kubbeden meydana gelen turbenin dort tarafı da acıktır. Turbe, İznik ve cevresindeki halk tarafından saygıyla ziyaret edilmektedir. Hacca gitmeğe niyetlenen hacı adayları­nın ilk ziyaret ettikleri turbelerden biri de Sarı Saltuk ’un turbesidir. Okulların kapan­ma­sına yakın oğrenciler de turbeyi ziyarete gelmektedir. İznik ve cevresinden, ozellikle Bilecik ’ten gelen kadınlar ise hemen her cuma Sarı Saltuk turbesini ziyaret ederler[45]. Halk arasında anlatılanlara gore Sarı Saltuk bir alp-erendir. İznik ’in fethine katılmış, Turkluğu ve İslÂmiyeti yaymak amacıyla Hindistan ’a kadar gitmiştir. Tur­bey­le ilgili bazı rivayetler bulunmaktadır: Bir yaz gunu turbenin golgesinde uyuyan bir kişinin ruyasına giren Sarı Saltuk «Yolumun uzerinde yatma !» diyerek kızmıştır. Sarhoş veya izinsiz olarak bağa girenlerin, gorunmez bir elle cezalandırıldığına dair rivayetler anlatılmaktadır. Bu rivayetler, ulkemizdeki pek cok yatıra ve turbeye bağlı olarak anlatılan cezalandırıcı olma ozelliğini İznik ’teki Sarı Saltuk turbesinin de taşıdığını gostermektedir.
İstanbul boğazının Karadeniz ’e acılan en uc iki noktasından biri olan Rumelifeneri ’ndeki fener binasının icerisinde Sarı Saltuk ’a ait bir ziyaretgÂh vardır. Karadeniz ’e dik inen bir tepenin uzerine yapılmış olan bu fener 147 yaşındadır. Fenerin giriş katında merdiven dairesinin hemen sağındaki sahanlığı kaplayan ziyaretgÂhta bir sanduka bulunmaktadır. Sandukanın baş ucunda duvara dayalı bir şekilde duran yedi satırlık kitabede şunlar yazılıdır: 1Huvel bÂkî 2Kutbu ’l-Ârifîn gavsu ’l-vÂsılîn 3Hazret-i Hacı Bayram-ı Velî kaddese (sırrıhû

Babaeski ’de de Sarı Saltuk ’a ait bir ziyaretgÂh olduğu tarihî kaynaklarda belirtilmektedir. Bu konudaki bilgiyi yukarıda ele almıştık. Ancak, Babaeski ’deki makam gunumuze ulaşamamıştır. İlcenin doğusunda, Cedid Ali Paşa Camii ’nin yakınında bulunan bu makam ve tekke Balkan Savaşı sırasında Bulgarlar tarafından yıkılmıştır. N.Sevgen, bu hareketin Bulgarların Sarı Saltuk ’a besledikleri duşmanlığın onemli bir delili olduğunu belirtmekten kendisini alamaz[49]. 1990 yazında Babaeski ’de yaptığımız araştırmada biz de Sarı Saltuk makamından ve tekkeden en kucuk bir iz bile bulamadık.
Dobruca bolgesinin Romanya'da kalan kısmında Babadağ olarak anılan kucuk bir kasabada Sarı Saltuk turbesi vardır[50]. Burada yatan kişinin gercekten de Sarı Saltuk olduğuna dair kaynakların bulunduğuna yukarıda değinmiştik. Kuzey Dobruca ’daki 9.000 nufuslu bu kasabanın guney kısmındaki Macin sokağında Sarı Saltuk turbesi ve bu turbenin karşısında da yaz kış akan Baba Pınarı bulunmaktadır. Turbe yakın zamanda bir onarımdan gecirilmiştir. Ancak, bu onarım sırasında turbenin tarihî yapısı kısmen kaybolmuştur. Turbe, bugun de kasabadaki ve cevredeki Turkler tarafından ziyaret edilmektedir. Turbeyle Vedat Tairoğlu adlı Babadağlı bir Turk ilgilenmektedir. Babadağ ’ın yaşlıları, eskiden bu turbenin yanında bir bina daha bulunduğunu soyluyorlar. Arif Reyip ’in dedesinden dinlediğine gore bu bina eskiden tekke olarak kullanılıyormuş[51]. Evliya Celebi ’nin Seyahat-nÂme ’de buyuk bir hayranlıkla anlattığı bu turbe ve tekkeden bugun sadece uzeri kapalı bir mezar kalmıştır. Kasabanın en yaşlı kadını Sıdıka Emriye Hanım eskiden beri turbenin ziyaret edildiğini, kadınların adaklar adadığını anlatıyor. Cocukluğunda turbe ziyaretinin buyuk bir toren şeklinde yapıldığını, Hıristiyanların da turbeyi ziyaret ettiğini[52] belirtiyor[53]. Gunumuzde ise Hıristiyanlar artık bu turbeyi ziyaret etmiyor. Kasabadaki bir başka ziyaretgÂh olan Koyun Baba'yı Muslumanların yanı sıra Hıristiyanlar da ziyaret etmektedir. Sarı Saltuk turbesini ziyaret eden kadınlar dileklerinin olması icin turbede dualar okumakta, mum yakmaktadır. Eve dondukle­rin­de koku cıkarma olarak adlandırdıkları kızgın yağda hamur kızartma işini yapmaktadır[54]. Anadolu ’da lokma dokme olarak adlandırılan bu geleneğin Babadağ ’da koku cıkarma olarak adlandırılması dikkat cekicidir. Kokunun ve tutsunun eski Turk inancı icerisinde, ozellikle nazardan, buyuden ve tehlikelerden korunmakta onemli bir yeri olduğu bilinmektedir[55]. Bu hamurlar daha sonra hayır icin uc veya yedi eve dağıtılmaktadır. Bunlar da Turk inanc sistemi icerisinde yeri olan sayılardır.
Makedonya Cumhuriyeti ’ndeki Ohri şehrinin yaklaşık 30 km. guneyinde Ohri golunun guney kıyısı uzerinde kurulmuş olan Sveti Naum Manastırındaki şapelde Hıristiyanların Sveti Naum ’a ait olduğunu duşunerek ziyaret ettikleri ve sesler geldiğine inanarak dilek tutup kulaklarını dayadıkları bu mezar, gecmişte Turkler tarafından da Sarı Saltuk ’un mezarı olarak kabul edilmiş ve saygıyla ziyaret edilmiştir[56]. Tarihte bu mezarın hem Hıristiyanlar hem de Musluman Turkler tarafından ziyaret edildiği, Hıristiyanların mezarda Sveti Naum ’un yattığına inandıkları, Musluman Turklerin ise mezarda Sarı Saltuk ’un yattığına inandıkları araştırmacıların calışmalarıyla ortaya konulmuştur[57]. Daha sonra Turklerin pek coğunun bolgeden ayrılmasıyla mezarın Turk ziyaretcilerinin sayısı gittikce azalmış, zamanla Turkler mezarı ziyarete gitmemeğe başlamıştır. Boylece mezar sadece Hıristiyanların ziyaret ettiği bir yer haline gelmiştir. Buna karşılık Sarı Saltuk ’un bolgedeki Turkler uzerindeki etkisi hÂl surmek­te­dir. Ohri ’deki Halveti Tekkesinin muridleri arasında Sarı Saltuk ’un hatırasının yaşa­dı­ğını, muridlerin mezarda yatanın Sarı Saltuk olduğuna yurekten inandıklarını 1996 yılının yaz aylarında bolgeye yaptığımız araştırma gezisinde gormuştuk. Ohri'deki Halvetî tekkesinde hÂl Sarı Saltuk'un menkıbeleri anlatılıyor. Son derece guclu olmasının yanı sıra keramet gosteren bir velî olduğu da belirtilmektedir. Buradaki muridlerden Sarı Saltuk'un bir rahiple iddiaya tutuşması menkıbesini dinledik. Bu menkıbe aynen Saltuk-nÂme'de de yer almaktadır. Gerek tekke şeyhi Abdulkadir Şeyh, gerek tekkedeki muridler, Turklerin Makedonya'da coğunluğu ve hakimiyeti kaybetmesinden sonra bu mezarın Hıristiyanlar tarafından bir Hıristiyan ziyareti haline getirildiğini belirtiyorlar. Gercekten de gunumuzde bu mezarın Sarı Saltuk'a ait olduğunu gosteren en kucuk bir iz bile kalmamıştır. Oysa daha gecen yuzyılın sonlarında bile burada namaz kılmak icin seccadeler bulunuyordu[58]. Manastırdaki Makedon rahibe, Turklerin bu mezarın Sarı Saltuk'a ait olduğuna inanarak ziyarete gelip gelmediğini sorduğumuzda cok buyuk bir tepki ile karşılaşmıştık.
Ortodoks mezhebine bağlı olan Gagavuz Turkleri arasında Sarı Saltuk'un ozel bir yeri vardır. Bu ilginin sebebi Gagavuz tarihi incelendiğinde ortaya cıkmaktadır. Bilindiği gibi Gagavuzların kokeni ile ilgili tezlerden biri de, Gagavuzların değişik Turk boylarının karışması ve kaynaşması ile oluştuğu duşuncesidir. Tedeusz Kowalski, bu goruşleri değerlendirmiş ve Gagavuzların ust uste uc Turk tabakasından meydana geldiği tezini ortaya atmıştır. T. Kowalski'ye gore en eski tabaka kuzeyden gelen bir Turk topluluğunun kalıntısıdır. İkinci tabaka Osmanlıların Balkanlara gelişinden once guneyden gelen bir Turk topluluğudur. Ucuncu tabaka ise Osmanlı devrinin Turk kolonilerinden ve Turkleşmiş unsurlarından meydana gelmiştir[59]. İkinci tabakayı meydana getiren guneyli Turk topluluğu icerisinde II. İzzeddin KeykÂvus ve Sarı Saltuk kumandasında Anadolu ’dan Balkanlara gecen Turkler de yer almaktadır. Yazımızın girişinde bu konuyu Yazıcıoğlu Ali ’nin TevÂrih-i Al-i Selcuk, Seyyid Lokman ’ın Oğuz-nÂme ’sini kaynak gostererek ele almıştık. TevÂrih-i Al-i Selcuk ’ta Sarı Saltuk ’un olumunden sonra Balkanlarda kalan ve Hıristiyan olan bu Turklerin, Gagavuzların asıl nuvesini teşkil eden Hıristiyan Turklerle karıştığı bilinmektedir[60]. Bu sebeple Gagavuz Turkleri de Sarı Saltuk ’u baba olarak adlandırmakta, tarihî koklerini buldukları bir tarihî kişilik olarak gormektedirler. Gagavuzların yaşadıkları bolgelerde Sarı Saltuk ’a ait bir ziyaret bulunmamaktadır, ancak Gagavuz aydınları Sarı Saltuk ’tan buyuk bir saygıyla soz etmekte, onu bir aziz olarak kabul etmektedirler[61].
Bu yazımızda ele aldığımız Sarı Saltuk ’un turbe ve makamlarıyla ilgili inanmalarda Turk inanc sisteminin izleri gorulmektedir. Bu turbe ve makamlar genellikle tepelik yerlerde, akarsuların ve buyuk ağacların yanlarında bulunmaktadır. Bilindiği gibi bunlar, İslÂmlık oncesi Turk inancı icerisinde kutsallık atfedilen yerlerdir. Yine, bu turbe ve makamların normal mezarlıklar icerisinde bulunmaması da yurdumuzdaki diğer makamlarda gorulen ozelliklerdendir. Bu turbe ve makamlarda adak adama, dilek dileme, ceşitli ibadet şekillerine ve pratiklere bağlanmıştır. Kabir ziyareti, adak, medet umma, dilek dileme, ağaclara bez bağlama gibi uygulamaların atalar kultunun ozellikleri olduğu bilinmektedir. Bu uygulamalar, gunumuzde diğer turbe ve makamlarda olduğu gibi İslÂmî şekillere burundurulerek yaşatılmaktadır. Turbe ve makamların yanındaki akarsunun sağaltıcı olduğu inancı diğer makamlarda da gorulen ortak ozelliklerdendir. Sarı Saltuk menkıbelerinin turbe ve makamların bulunduğu yerlerde hÂl anlatılması da, bu turbe ve makamların kutsallığını yansıtmakta onemli bir unsur olarak kullanıldığını gostermektedir.
Zaman zaman Turkiye ’de bir kultur mozaiği bulunduğunu bilimsel temele dayanmadan ileri surenlerin yanıldığını Sarı Saltuk ’un tarihî kişiliği, turbe ve makamları ortaya koymaktadır. İster Sunnî, ister Alevî, ister Ortodoks; ister Doğu Anadolulu, ister Batı Anadolulu, ister Balkanlardaki Turkler tarafından buyuk bir saygıyla anılan, turbe ve makamları ziyaret edilen Sarı Saltuk birleştirici bir unsur olarak karşımızdadır.
Kaynaklar
[1] Sarı Saltuk hakkında ayrıntılı bilgi icin bkz. Franz Babinger, «Sarı Saltık Dede» maddesi, İslÂm Ansiklopedisi, c. X, İstanbul, 1966, ss. 220-221; KemÂl Yuce, Saltuk-nÂme'de Tarihî, Dinî ve Efsanevî Unsurlar, Kultur ve Turizm Bakanlığı yayını, Ankara, 1987, s.20-100; Şukru Halûk Akalın, «Ebulhayr Rumi» maddesi, TDV İslÂm Ansiklopedisi, c.10, s. 360, İstanbul, 1994
[2] Menakıb-ı Hacı Bektaş-ı Veli Suleymaniye Kutp. 4582, 2627/1
[3] Velayet-nÂme-i Hacı Bektaş-ı Veli, Millet Kutp.1366, 987, 1132, 1076, 1075; Suleymaniye Kutp. 3072 Velayet-nÂme-i Otman Baba, Millî Kutp., K.314
[4] Ebu ’l-Hayr-ı Rûmî ’nin Saltuk-nÂme ’sinin kutuphanelerimizde ceşitli nushaları bulunmaktadır. Muellif nushası ele gecmemiştir. Topkapı Sarayı Kutuphanesi ’ndeki nusha Fahir İz, Şinasi Tekin, Gonul A. Tekin tarafından Amerika ’da tıpkı basım olarak dizinle birlikte yayımlanmıştır. Mevcut nushalardan yararlanılarak hazırlanan tenkidli metin Kultur Bakanlığı yayınları arasında cıkmıştır: Ebu'l-Hayr-ı Rûmî, Saltuk-nÂme I-II-III, hazırlayan Şukru Halûk Akalın, Ankara-İstanbul, 1987-1988-1990
[5] Akalın, Saltuk-nÂme I, s. 3
[6] Akalın, Saltuk-nÂme I, ss. 2-3
[7] Doğan Aksan, Her Yonuyle Dil, TDK yayını, Ankara, 1982, s.121
[8] Saltuk-nÂme I, s.19
[9] Şukru Halûk Akalın, «Saltuk-nÂmedeki Ad Verme Hadiseleri», III. Milli Turk Folkloru Kongresi, Konya, 1989
[10] Evliya Celebi, Seyahat-nÂme,c.I, İstanbul, 1896, sf. 659
[11] Evliya Celebi, Seyahat-nÂme, aynı yer
[12] Evliya Celebi, Seyahat-nÂme, c.II, sf. 133 vd.
[13] Evliya Celebi, Seyahat-nÂme, c.II, sf. 137
[14] Evliya Celebi, Seyahat-nÂme, aynı yer
[15] İbni Batuta Seyahat-nÂme, Haz. İsmet Parmaksızoğlu, 1000 Temel Eser, İstanbul, 1971, s. 102
[16] Yazıcıoğlu Ali, TevÂrih-i Al-i Selcuk, Topkapı Sarayı kutuphanesi, Revan Koşku bolumu no.1391, 233a
[17] Ahmed Tevhid, «Rum Selcukî Devletinin İnkırazı ile Teşekkul Eden Tavaif-I Mulûk ’tan Karahisarî Sahib ’de Sahib Ataoğulları», Tarih-i Osmani Encumeni Mecmuası, cuz 9, Ağustos, 1327, s.5
[18] Akalın, Saltuk-nÂme III, s.298
[19] Akalın, Saltuk-nÂme III, s.301
[20] Akalın, Saltuk-nÂme III, s.302
[21] Akalın, Saltuk-nÂme III, s.299
[22] Akalın, Saltuk-nÂme III, s.300
[23] Evliya Celebi, Seyahat-nÂme II, 70-72
[24] Nazmi Sevgen, «Sarı Saltuk ve Aiyos Spiridon (3)», Tarih Konuşuyor dergisi, S. 35, Aralık, 1966, s.2922
[25] Menakıb-ı Hacı BektÂş-ı Velî “VilÂyet-nÂme”, Hazırlayan AbdulbÂki Golpınarlı, İnkılÂp Kitabevi, İstanbul, 1990, s.47
[26] F.W.Hasluck, Christianity and Islam Under the Sultans, c.II, Oxford, 1929, ss. 429-439
[27] Ragıp Onen, «Bor ’da Sarı Saltuk Turbesi (1-2)», Yeşil Bor gazetesi, yıl 1, S. 12-15
[28] Nazmi Sevgen, « Sarı Saltuk ve Aiyos Spiridon (1-2-3-4)», Tarih Konuşuyor dergisi, S. 33-34-35-36, Ekim 1966-Kasım 1966-Aralık 1966-Ocak 1967, ss.2729-3020
[29] Machiel Kiel, «The Turbe of Sarı Saltık at Babadag-Dobrudja», Guneydoğu Avrupa Araştırmaları Dergisi, S. 6-7, İstanbul, 1977-1978, ss.205-225
[30] Grace M. Smith, «Some Turbes/Maqams of Sarı Saltuq an Early Anatolian Turkish Gazi-Saint» Turcica, XIV, 1982, ss.216-225
[31] Nimetullah Hafız, «Yugoslavya ’da Sarı Saltuk», Renkler, Kriterion yayın evi, Bukreş/Romanya, 1995, ss.212-217
[32] Tacida Hafız, «Blagay ’da Sarı Saltuk Turbesi», Renkler, Kriterion yayın evi, Bukreş/Romanya, 1995, ss.218-220
[33] MujgÂn Cumbur, «Saltuk-nÂme ’nin Turk Milliyetciliğindeki Yerine ve Ucuncu Nushasına Dair», Milli Kultur dergisi, c.1, S.1, Ankara, Ocak 1977, ss. 52-55
[34] Sevgen, agm, s.3018
[35] Sevgen, agm, s.3018
[36] Yurt Ansiklopedisi, c.4, İstanbul, 1982, s.2329
[37] Kaynak kişi: Sadık Ozbağlar, Sarı Sadık Camii imamı, Diyarbakır.
[38] Kaynak kişi: Nevzat Tepe, universite mezunu, 32 yaşında, Diyarbakır.
[39] Kaynak kişi: Nevzat Tepe.
[40] Kaynak kişi: Sadık Ozbağlar.
[41] Kaynak kişi: Sadık Ozbağlar
[42] Sevgen, agm, s.3019
[43] Cumbur, agm, s.55
[44] Sevgen, agm, s.3020
[45] Kaynak kişi: Cevdet Hersekli, ciftci, 68 yaşında, İznik.
[46] Zamanla aşınmış olan kitabenin daha iyi okunması icin yazıların uzerine surulen siyah boya 6. satırı okunamaz hale getirmiştir. Bu yuzden 6. satırı okumamız mumkun olmadı.
[47] Kaynak kişi: Rasim Ucar, Rumelifeneri Koyu Kurtarma İstasyonu gorevlisi, 54 yaşında.
[48] Kaynak kişi: Rasim Ucar.
[49] Sevgen, agm, s.3020
[50] Bu turbe ve Babadağ ’daki Turkler hakkında daha fazla bilgi icin bkz. Şukru Halûk Akalın,«Romanya Turkleri ve Sarı Saltuk», Yesevî dergisi, yıl 2, S.24, İstanbul, Aralık 1995, ss.32-35
[51] Kaynak kişi: Arif Reyip, 64 yaşında, Babadağ kasabası, Romanya.
[52] Hasluck ’un cift taraflı perestişgÂhlar olarak adlandırdığı hem Muslumanların hem de Hıristiyanların ziyaret ettikleri bu yerlerle ilgili bilgi ve sebepleri icin bkz. A. Yaşar Ocak, Turk Halk İnancların­da ve Edebiyatında Evliya Menkabeleri, Kultur ve Turizm Bakanlığı yayını, Ankara, 1984, s.12 vd. Ozellikle 53, 55, 56, 58 numaralı dipnotlardaki acıklamalar ve kaynaklar onemlidir.
[53] Kaynak kişi: Sıdıka Emriye, 87 yaşında, Babadağ kasabası, Romanya. Bu yuzyılın başlarında Hasluck da, Sarı Saltuk turbesinin hem Muslumanlar hem de Hıristiyanlar tarafından ziyaret edildiğini yazmıştı. Bkz. Hasluck, age, s.432
[54] Kaynak kişi: Sabahat Dalip, 64 yaşında, Babadağ kasabası, Romanya.
[55] Şukru Halûk Akalın, «Uzerlik», Karacaoğlan-Cukurova Halk Kulturu Sempozyumu, Bildiriler II, Adana, 1993, ss.247-260
[56] Bu konudaki acıklamalar icin 52 numaralı dipnota bakınız.
[57] Hasluck, age, s.583; Smith, agm, s.223
[58] Von Hahn ’dan aktaran Hasluck, age, s.583
[59] Bu goruş ve diğer goruşler icin bkz. Nevzat Ozkan, Gagavuz Turkcesi Grameri, TDK yayını, Ankara, 1996, ss.10-12
[60] Ozkan, age, s.12
[61]Gagavuz sanatcısı S. Stamatoglu ’nun Gaygauz adlı tarihî cizgi romanında Sarı Saltuk bir aziz olarak resmedilmiştir bkz. S.Stamatoglu, Gaygauz, Komrat, ss.12-13
HAKKINDA YAZILANLAR
'Saltukname ve Turkluk'
Beşir Ayvazoğlu
Zaman 1 Mart 2013
Yahya Kemal ’in “MÂver ’da Soyleniş” şiirindeki şu mısraları universite oğrencilerine okusanız ve acıklamalarını isteseniz, tatmin edici cevap alabileceğiniz kac oğrenci cıkar dersiniz?
Geldikti bir zaman Sarı Saltık ’la Asya ’dan
Bir bir diyÂr-ı Rûm ’a dağıldık Sakarya ’dan
Evliya Celebi ’ye gore, Ahmed Yesevî, Diyar-ı Rum ’a, yani Anadolu ’ya once Hacı Bektaş-ı Veli ’yi, daha sonra ona yardımcı olması icin Sarı Saltuk ’u gonderir. Yesevî ’nin meşhur tahta kılıcını kuşattığı Sarı Saltuk ’un asıl gorevi bu kılıcla Rumeli ’yi fethedip Dobruca ’da, “Yedi-krallık yerde nam ve şan sahibi” olmaktır.
Hacı Bektaş, yedi yuz Horasan ereniyle birlikte Diyar-ı Rum ’a gelen Sarı Saltuk ’u şeyhinin emrine uyarak Dobruca ’ya gonderir. O da bu bolgede bircok yeri fethedip kerametler gostererek halkını Musluman eder ve menkıbeleri dilden dile dolaşmaya başlar. Yine Evliya Celebi ’ye gore, Sarı Saltuk, olduğu zaman yedi kralın tabutunu kendi memleketlerine goturmek isteyeceklerini, bu yuzden savaşmalarını onlemek icin yedi tabut hazırlanmasını vasiyet eder. Anadolu ve Rumeli ’deki cok sayıda Sarı Saltuk turbe ve makamının bulunmasını, bu derviş gazi hakkında yaratılan menakıbname boyle acıklıyor.
Sarı Saltuk menkıbeleri, Fatih ’in oğlu Cem Sultan ’ın emriyle Ebu ’l-Hayr Rumî tarafından derlenmiş, boylece unlu SaltuknÂme ortaya cıkmıştır. Ahmet Yaşar Ocak hocamızın Sarı Saltık: Populer İslÂm ’ın Balkanlar ’daki Destanî Oncusu (2002) adlı cok onemli kitabında tarihî şahsiyetini buyuk olcude aydınlattığı Sarı Saltuk ’un menkıbeleri hakkında cok az calışma yapılmıştır. Şukru Haluk Akalın ’ın uc cilt halinde yayına hazırladığı, Kultur ve Turizm Bakanlığı tarafından yayımlanan Saltukname hakkında bildiğim kadarıyla sadece Kemal Yuce ’nin Saltukname ’de Tarihî, Dinî ve Efsanevî Unsurlar (1987) adlı bir calışması var.
“Kızılelma” idealinin uc verdiği, yani bu kavramın ilk defa kullanıldığı eser olduğu icin ayrı bir onem taşıyan Saltukname, on ucuncu yuzyıldan itibaren Turklukten ne anlaşıldığını tesbit edebilmek icin de bulunmaz bir kaynaktır. Eserde “Turk” kelimesinin -zaman zaman bir kavim adı olarak yerli yerinde kullanılmış olsa da- Muslumanlıkla ozdeşleşerek bir ust kimliği ifade etmeye başladığı gorulmektedir. Birkac ornek vermek isterim:
“Ol havada duran keşiş eyitti: ‘O Muhammed ’dur kim Turklere peygamber gelmişdur, bize değuldur ’ didi.”
“Samadıyya donup eyitti: ‘Bu da Turk ’tur amma Arab, adına Arab dilince Ebu Eyyub-i Ensari dirler, Muhammed ’i bu evine alup konuklamıştur. Sonra Yorgi zamanında gelurler bu hisara Turkler uşerler.”
“Ya Alyon! Sen ne gordun, Mesih dininden dondun, Turk oldun?”
Bilindiği gibi, Avrupa ’da da Muslumanlığı kabul eden Hıristiyanlara “Turk oldu”kları nazarıyla bakılıyordu. Bu, Anadolu ’yu on birinci yuzyıl sonlarından başlayarak Turkiye (Turchia, Turquie), Osmanlı Devleti ’ni de Turk İmparatorluğu (Turcicum Imperium, Turkish Empire) diye adlandıran Avrupalıların Muslumanlığı Turk kimliğinin belirleyici unsuru olarak kabul ettiklerini gostermektedir.
Saltukname ’yi şu sıralarda hararetle tartışılan millet ve milliyetcilik meselesine belki yeni bir acıdan bakılmasına vesile olur diye hatırlattım. Bu eserden iktibas ettiğim, Eyup Sultan ’dan soz edilen cumledeki ifadeye ozellikle dikkatinizi cekmek isterim: “Bu da Turk ’tur, amma Arab...” Bu cumleyi kalıp olarak kullanabilirsiniz: “Mehmed Âkif de Turk ’tur, amma Arnavut... Ahmet Haşim de Turk ’tur, amma Arap...”
On yıl kadar once yine bugunkune benzer abes bir tartışma yaşanıyordu. Yine bu koşede cıkan “Turk” başlıklı yazımda şunları yazmıştım. Goruşlerim değişmediği icin bir paragrafını izninizle aynen iktibas ediyorum:
“Modern Turkiye ’nin tarihi, bir millet yaratamayacak kadar kısadır. Eğer Turkiye ’de Turk diye bir millet varsa, bu en az bin yıllık bir tarihin muhassalasıdır; ustelik bu muhassala, kaduk edilmiş Misak-ı Millî sınırlarına sığmayacak kadar g