Makedonya Anayasa Mahkemesi Uyesi
hukukcu
1966 yılında Vrapcişte doğdu. İlk oğrenimini Vrapcişte İlkokulu'nda, Orta oğrenimini Gostivar Lisesi'nde yaptı. Belgrad Universitesi Hukuk Fakultesi Uluslararası Hukuk Bolumu'nu 1991 yılında birincilikle tamamladı. Makedonya barolarına bağlı tanınmış bir Turk avukatı. Uluslararası Hukuk, İlişkiler ve Kulturler Arası Diyalog alanında calışmalar yaptı. Bu konularda onlarca yerli ve uluslararası konferansa katıldı. Değişik konularda yuzlerce makale sahibi.
Dunya Musluman Hukukcular Birliği Yonetim Kurulu uyesi. Strazburg İnsan Hakları Konsey uyesi. SDA-Hak Yol Partisi'nin kurucularından. Vrapcite Genclik Vakfı kurucularından ve eski başkanı. ADEKSAM Eğitim, Kultur ve Sanat Merkezi'nin kurucularından ve Genel Sekreteri. MATUSİTEB kurucularından ve 3 donem Genel Sekreteri. Değişik sivil toplum kuruluşlarında ust duzey gorevli ve danışmanlık gorevlerinde bulunmakta. Turkce, Arnavutca, Makedonca ve Sırpca biliyor. Evli ve dort cocuk babası.
Yugoslavya ve Makedonya Cumhuriyeti doneminde Anayasa Mahkemesi ’nde gorev yapan ilk Turk. Makedonya Anayasa Mahkemesi Uyesi.
HABER
Anayasa Mahkemesinde Turk Uyesi Değişti
ZAMAN MAKEDONYA 18 Mayıs 2012
Makedonya Meclisi gecen hafta icerisinde duzenlediği oturumunda Elena Goşeva, Nikola İvanovski ve Salih Murat ’ı Anayasa Mahkemesi uyeliğine atadı.
Boylece, Salih Murat Anayasa MahekemesiAnayasa Mahkemesine atanan Salih Murat Gostivar ’da avukatlık yapmaktadır. Mahkemenin bir diğer uyesi Nikola İvanovski ise Makedonya Savcılar Konseyi uyeliğini ucuncu uye Elena Goşeva ise Savcılar Konseyi eski başkanı gorevini yapmaktaydı. Ote yandan yargı ve yasama organlarına yapılan diğer atamalar kapsamında Kalkandelenli hukukcu Daşmir Saiti 68 evet oyla Makedonya Cumhuriyeti Savcılar Konsey uyeliğine atandı. Vesna Stoymenovska ise Makedonya Meclisi Genel Sekreter Yardımcılığı gorevine getirildi. Makedonya Meclisinin gecen hatfaki oturumunda Makedonya Radyo ve Televizyonu Ust Kurulu uyeliğine Vasko Petrevski, Antonio Jovanovski ve Seladin Cezairiyi atadı. Meclis oturumu kapsamında Rekabeti Koruma Komisyonuna da başkan ve uyelerinin gorevden azledilmesi ve yeni atamalar yapıldı. Ayrıca Makedonua İstatistik Konseyine de yeni uyelerin atanması gundeme geldi.
Yucel Hepimizin Davası
22.01.2005
Okuyacağınız yazı, bundan yaklaşık dokuz yıl once yazılıp gonderildiği Birlik gazetesinde yayımlanmadı. Yayımlanmamasının haklı gerekceleri vardı belki. Belki cesaretten yoksun beyinlerin gereksiz sansurune uğradı. Bugun bunun icin kimseyi suclamıyorum. İnsan dediğimiz taştan değil ki. Her nasıl olursa olsun yayımlanmaması iyi olmadı ama.
19 - 25 Ocak 1948 tarihleri arasında, Uskup ’te, donemin Yugoslavya Federatif Halk cumhhuriyetinde yaşayan Turklere kurulan komplonun sahnelenmesi anlamına gelen Yucel duruşması yapıldı. 25 Ocak 1948de okunan kararla dort kişi idama, onlarca kişi ağır hapis cezasına gonderildi.
O zamandan 57 yıl gecmiş olmasına rağmen, olayın perde arkası henuz aydınlatılamadı. Yucelcilerin itibarlarının iadesi girişimi maalesef sonucsuz kaldı. Olayın kahramanları hakkında ciddî bir calışma maalesef yapılamadı. Yucel başlattığı haklı davayı sahiplenen cıkmadı. Sonucta Makedonya ve Kosovada yaşayan Turkler, Makedon ve Arnavut milliyetciliğinin kıskacında, olmak ya da olmamak noktasına geldiler.
Boyle olmakla birlikte hÂl hicbir şey icin gec değildir. Her nerede olursak olalım bu yuce dava etrafında birleşelim, kenetlenelim; belli mihrakların bizi birbirimize duşurmek icin one cıkardıkları, aslında doğal gorulmesi gereken aramızdaki mevcut fikir ayrılıklarına yenik duşmeyelim; aklın yolunun bir olduğunu goz ardı etmeksizin asgari muştereklerde buluşup hareket edelim.
Suat ENGULLU'nun yazısı
Yucel Hepimizin Davası
Yazılmamış, yazdırılmamış olmasına bakmayın siz. Bu da, zaaflarımızdan yararlanarak bizi oyuna getirenlerin, yıllar yılı başımıza ordukleri onca coraptan biridir sadece. Oysa gercek olan, Makedonya Turklerinin, her şeye rağmen, her zaman, her yerde gurur duyabilecekleri bir tarihe sahip olduklarıdır.Ne yazık ki verdikleri ulusal ve kulturel kimlik mucadelesinde tarihin (tabiî ki genel tarihimizi değil, Makedonya Turkleri Tarihini kastediyorum) oneminin bilincine maalesef vÂkıf olamayan aydınlarımız, kucuk hesaplar peşinden koşma telÂşı icinde, Makedonya Turkleri icin boylesine hayatî onem taşıyan buyuk meselelerle uğraşmaya vakit ayıramamaktadırlar. Boyle olunca da, bir an once aydınlatılmayı bekleyen onemli tarihi olaylarımız ust uste yığılmaya devam etmektedir.
Kesinlikle itirazım yok! Totaliter rejim yıllarında Makedonya Turklerinin Tarihinin yazılmasını gundeme getirmek, tıpkı ateşle oynamak anlamına gelirdi. Fakat bugun oyle değil artık. Gorulen butun olumsuzluklara rağmen, demokrasi surecinde onemli sayılabilecek bir yolun kat edildiğini gormezlikten gelen, bu yuzden de hÂl olaylara yasakcılık merceğinden bakan totaliter zihniyet sahipleri feryadı basmaya kalksalar bile, hic kimse Makedonya Turklerinin Tarihi ile ilgili calışmalara engel olamaz. Yeter ki aydın gecinen Makedonya Turkleri boylesine onemli ve hayırlı bir işe soyunmayı akıl etsinler. Akıl etsinler de, hÂl karanlığın otesinde aydınlatılmayı bekleyen olaylar, birer birer aydınlığa kavuşabilsinler. Muhakkak ki bi sayısı bir hayli kabarık olan olaylardan biri, totaliter rejimin, ozellikle Makedonya ’da yaşayan Turklere karşı duzenlediği bir komplo olduğunu hic tereddut etmeden iddia edebileceğimiz Yucel Olayıdır.
Hic kuşkusuz yakın tarihlerinde yedikleri en buyuk darbe olan Balkan Savaşları yıllarında maruz kaldıkları, o dehşet verici mezalimden bu yana, Makedonya Turklerinin cansiperane verdikleri ve butun zorluklarına rağmen, bugun de saygılanası bir ozveriyle surdurdukleri ulusal ve kulturel kimlik mucadelesinde, son yıllarda tanık olduğumuz (şimdilik sadece kıyısından koşesinden soz acma şeklinde olsa bile) Yucel Olayını deşme cabaları, ozellikle bu mucadelenin geleceği bakımından, son derece buyuk onem taşımaktadır. Hatta oyle sanıyorum ki bu hic aralıksız devam edip gunumuze ulaşan mucadelenin, onumuzdeki yıllarda yeni aşamalar kaydedip daha başarılı olabilmesi, totaliter rejim tarafından sozun tam anlamıyla ocu hÂline getirilmiş bulunan Yucel TeşkilÂtı ve Yucelcilikin, butun doğruları ve yanlışları, sevapları ve gunahlarıyla, mumkun olduğunca ayrıntılara varana kadar aydınlatılmasına; bu, esas itibarıyla barışcıl ve demokratik olduğu kesinlikle yadsınamayacak ulusal ve kulturel davanın ozunun doğru durust algılanmasına; tarih icinde bayrak ve devlet kompleksi gormemiş Turkluğe has hoşgoru temeline dayalı Yucelcilik coşkusu icinde ulusal ve kulturel değerlerimize sahip cıkılmasına onemli olcude bağlıdır.
Bugune kadar, konuyla ilgili, ister Turkiye ’de yapılan (maalesef oznel yorumların ağır bastığı ve değerlendirmelerin coğu zaman yuzeysel olduğu gozden kacmayan) yayınlar; ister Kosova ve Makedonya ’da, daha cok Yucel Gerceği?nin rahatca konuşulabilmesi zamanının gelip gelmediğinin bir bakıma yoklanması amacıyla kaleme alınanlar, orgutlenme surecini henuz tamamlayamadan meydana cıkarılan Yucel TeşkilÂtı hakkında tatmin edici bilgiler vermekten uzak şeylerdir. Hatta bu yazılanlardan bazıları, oylesine yanlış bilgiler ve yanıltıcı iddialar icermektedir ki Yucel TeşkilÂtının asıl amacına golge duşurmek niyetiyle kaleme alındıkları kanısını uyandırmaktadır. Bunun en bariz orneği, Mehmet Ardıcı imzasıyla yayımlanan Yucelciler 1947 kitabıdır kuşkusuz.
Bazı kaynaklarda bir hareket olarak gosterilen, oysa henuz yolun başındayken onunun kesildiğini bildiğimiz Yucel TeşkilÂtından soz acmaya kalkarken, ayrı ayrı donemlerde bu teşkilÂtla ilgili ortaya atılan asılsız iddia ve suclamaları daha baştan curutebilecek yorumların daha sağlıklı olmasını sağlayacak, kanımca cok onemli bir tespitin yapılması gerekir. Bu da, Yucel TeşkilÂtının, aslında Balkan Savaşlarından, ozellikle de Birinci Dunya Savaşından sonra, Makedonyada başlatılan ve Kosova ile Sancak bolgelerini de icine alan daha geniş bir coğrafyada, Turk ulusal ve kulturel kimliğine sahip cıkmak, bununla birlikte, bu coğrafyada yaşayan Turk-Musluman ahalinin hak ve ozgurluklerini savunmak amacıyla yurutulen barışcıl mucadelenin devamını getiren; farklı koşullar altında ortaya cıkan, fakat ne hikmetse hep aynı kaderi yaşayan (daha yolun başında onlerine set cekilen) İslÂm Muhafaza-i Hukuk Cemiyeti, Cenubî Sırbistan Musluman TeşkilÂtı ve Yardım Cemiyetinin doğal uzantısı olduğudur.
Yucel TeşkilÂtının ortaya cıktığı donem, rejim değişikliğinin beraberinde getirdiği yeni koşullar ve tabiî yeni olanaklar bakımından da, İslÂm Muhafaza-i Hukuk Cemiyeti, Cenubî Sırbistan Musluman TeşkilÂtı ve Yardım Cemiyeti?nin ortaya cıkıp faaliyet gosterdikleri donemlerden cok farklıdır. Azınlıklara, o zamana kadar gorulmemiş olcude geniş hak ve ozgurluklerin tanınacağının taahhut edildiği bu donemde, vaat edilenlerle gercekleştirilenler arasında tam bir ucurumun soz konusu olmasına rağmen, azınlıklardan herhalde eski durumlarını hatırlayıp yeni durumlarına şukretmelerini bekleyen zihniyetin hakim olduğu bir ortamda, vaat edilenlerle gercekleştirilenler arasındaki ucurumun kaldırılmasını sağlamak amacıyla, aslında henuz verilmeden alınan kimi hak ve ozgurluklerin elde edilmesi mucadelesine soyunan Yucel TeşkilÂtı, bilincli olarak cok ağır bir yukun altına girmiştir.
Stalinizmin keyfince at oynattığı yıllarda illegal faaliyete başlayan Yucel TeşkilÂtının kurucu ve yoneticileri, yakayı ele verdikleri takdirde, kendilerini ağır cezaların beklediğini bilerek yola cıkmışlardı. Bunu, 1948 yılının ocak ayı sonlarında yapılan ve hepi topu altı gun suren Yucel Duruşmasında on uc yıl hapis cezasına mahkûm edilen, 1911 yılının Ramazan Bayramında İstanbul ’da goruştuğum matematik profesoru, rahmetli Muzaffer Ahmed Suleyman (Hocaoğlu) bizzat soylemişti. Fakat Yucelcilerin hicbiri, teror ve casusluk sucundan yargılanabileceklerini, kendilerinden eşkıya olarak bahsedilebileceğini; mahkeme salonu ve mitinglerde, dostları ve yakınları tarafından faşist ve vatan haini ilÂn edilebileceklerini, hele hele aralarından bazılarının idama gidebileceklerini tahmin bile etmiş değillerdi. Nedir ki o uzak, calkantılı, tehlike canlarının ayyuka cıktığı 1948 yılında hic tahmin edilmeyenler oldu ve birkac yıl sonra patlak veren, Balkan Savaşlarından sonraki en buyuk Turk gocu ile son bulan o muthiş senaryo gereği, Yucel TeşkilÂtı ve Yucelciler en umulmadık suclamaların hedefi HÂline geldiler. Sonuc, Makedonya Turkleri icin tam bir trajediydi.
Ne hazindir ki 1955 yılında ilÂn edilen aftan yararlanarak ozgurluklerine kavuşan Yucelcilerin dort dava arkadaşlarının haksız idamını, kendilerine yoneltilen haksız suclamaları sineye cekip haklı davalarından vazgecip Turkiyeye goc etmeyi secmişlerdir. Bundan daha acı olan da, Turkiyeye yerleştikten sonra, uygar bir duzeyde Yucel davasının haklılığını dunya kamuoyuna duyurabilecek herhangi bir etkinliğe teşebbus bile etmemiş olmalarıdır. En kotusu ise olen dava arkadaşlarının anısını gelecek kuşaklara taşıyacak bir monografi hazırlatmayı bugune kadar akıl etmemeleridir. Hatta 1992 yılında, Makedonya devleti nezdinde Yucelcilerin itibarlarının iadesi icin gundeme getirdiğim imza toplama kampanyasında da pasif kalmaları beni gercekten de hayrete duşurmuştur. Fakat butun bunları kişisel zaaflar olarak gormek ve kesinlikle 1948 Yucel Ruhuna mal etmemek gerekir. Butun bunları yapmanın artık bizlere kaldığını unutmamak da tabiî ki.
Bircokları henuz erkendir diyebilir ama ben hic oyle duşunmuyorum ve ekliyorum:
1998 Ocağında Yucel Olayının 50. yılı doldu. Bu nedenle, mahkeme kararının Mareşal Tito Meydanına yerleştirilen hoparlorlerden dinletildiği Uskupte, acımasız bir komploya kurban giden Yucel TeşkilÂtı ve Yucelcilerin aklanmaları surecini de başlatmış sayılabilecek bir bilimsel toplantı pek Âl yapılabilir kanısındayım. Umarım boylesine anlamlı ve değerli bir toplantı, totaliter rejimin o unlu gozdağı verme zihniyetine ozenen birileri tarafından, bir zamanlar duzenlenmesi girişiminde bulunulan edebiyat toplantılarının bile onlenmesi icin başvurulan ?Ne o, yoksa Turk kurultayı mı yapıyorsunuz lÂkırdısıyla engellenmeye kalkışılmaz.
TUTUKLANMALARININ YIL DONEMİ
19.09.2004
Bu yıl , Yucelcilerin tutuklanmalarından ve hukum giymelerinden tam 57 yıl ( tutuklamalar 19/09/1947 yıl. gercekleşmiştir) gecti. Bazı gercekler hala sırrını koruyor. Bu gunlerde tam 57 yıl once Makedonya?da yaşayan Muslumanlar yasa boğuldular. Yuzlerce aydın tutuklandı, zindanlarda olume mahkûm oldular. Bunlara karşı buyuk insanlık sucu işlenmiştir. Duzmece Muhakemelerden cıkan sonuc: 4 olum cezası , yuzlerce insana hapis cezası, vatandaşlıkları ellerinden alınması , mal mulklerine el konulması, her turlu ickence ve surgunler uygulanmıştır. Şuayip efendi ve arkadaşları butun hayatlarında eğilmek nedir bilmediler, inandıkları davadan sonuna kadar donmediler ve bu dava icin şehit edildiler.
Salih MURAT
ADEKSAM Genel Sekreteri ve MATUSİTEB Hukuk Baş Danışmanı
Bir Milletin, tarihi yıkıldığı yerden başlar. Biz Makedonya?da yaşayan Musluman Turkler, buralarda ne zaman yıkıldığımızın yollarını ararken, bu yollar bizi hep Yucelciler donemine goturuyor.
1950-den sonra birileri dediler ki:??Onların buralarda hicbir umutları kalmadı . Her şeylerini yok ettik, mahvoldular??. Aldandılar: inanc , azim ve sabır butun umitlerin bittiği yerde bir umit kaynağıdır. İşte 50 yıldan sonra, bizler icin Makedonya?da yeni umit ve bundan sonra toparlanma sureci başlamış bulunmaktadır .
Osmanlının cekilişinden sonra Balkanlarda cok duzenler gelmiş gecmiş, ancak hepsinin ortak ozelliği soykırım ve zulum olmuştur. Bunlar, var olan her şeyi yıkıp , altust eden zihniyetlerdir. Bize karşı yapılan butun bu katliamları ve zulumleri kamuoyuna ve tarihe yansıtacak insanımız maalesef kalmadı (Bize karşı akıl almaz soykırımlar yapılmıştır). Diğer yandan, bizlere zulum edenler kendi bilim akademilerini bizim yıkılan temellerimiz uzerine kurmaya başladılar .
Bir Yucelci bir hatırasında şunu soyluyor : ?Bizleri memlekete turlu mubalağalar ile de olsa hatırlayabilecek kac kişi olacaktır ? Memlekete yeni nesil bizleri tanımadan gelip cağını yaşamaya başladı bile? Hayır, Sizleri Makedonya?da yaşayan ve yaşayacak Musluman Turkler rahmet ve dualarla ebediyen anacaklardır. Yeni nesil insanları, sizleri o zamanın yiğit ve kahraman insanları olarak kalplerinden hicbir zaman silmeyecektir. Sizlere destanlar yazacak. Makamınız Cennet Olsun. Sizleri Rahmetle anmamız boynumuzun borcu sayılmaktadır. Yucelciler ve o zamanda buralarda yaşayan Turkler seslerini duyurabilmiş olsalardı, Turk insanına şunları soyleyeceklerdi:?Biz buralarda hep sizin hicin vurulduk, aşağılandık, yuhalandık, sozlerin en kotusune maruz kaldık ve icimize gomduk. Zindan olduk, oldurulduk. Bunları sizlere, sizi kırmamak, uzmemek ve uzulmemeniz icin yıllarca acığa cıkarmadık. Birileri sizi unutmamızı istediler. Biz, sizi tanımadan, gormeden sevdik?. Uzulerek kaydetmek istiyorum ki bugun tarih adına Yucelciler hakkında yazılanların, pek azı haric, gercek tarihle alakası yoktur. Mutlaka bir gun hakikatlar ve gercekler ortaya cıkacak. Cunku mutlaka hakikatları ve gercekleri bilen biri var. İmam Rabbanînin dediği gibi: ''Allah otelerin otesi , otelerin otesinden da otesi, ondan daha otesi, her otenin otesini biler''. Bu hakikatlar ve gercekler aydınlatıldıktan sonra Makedonya?da ki soykırımı, buralarda yaşayan Musluman Turklerin gercekten cok yiğit ve mert oldukların ve buyuk destanlar yazdıkları ortaya cıkacak .
Not : Uzun zamandır Yucelcilerin hukuku boyutunu araştırıyoruz. Gecen yılda BİRLİK Gazetesinde tefrika halinde ??Yucelcilere Nasıl Kıydılar?? başlığı altında 12 yazımız cıktı. Yakın bir zamanda cok şeylerin aydınlanacağını umuyoruz. Bu calışmamız hepimiz icin hayırlara, faydalı kılmasını ve cumlemizi rızasına erdirmesini Cenabu-ı Hak'tan niyaz ederim.
Salih MURAT
ADEKSAM Genel Sekreteri ve MATUSİTEB Hukuk Baş Danışmanı
hukukcu
1966 yılında Vrapcişte doğdu. İlk oğrenimini Vrapcişte İlkokulu'nda, Orta oğrenimini Gostivar Lisesi'nde yaptı. Belgrad Universitesi Hukuk Fakultesi Uluslararası Hukuk Bolumu'nu 1991 yılında birincilikle tamamladı. Makedonya barolarına bağlı tanınmış bir Turk avukatı. Uluslararası Hukuk, İlişkiler ve Kulturler Arası Diyalog alanında calışmalar yaptı. Bu konularda onlarca yerli ve uluslararası konferansa katıldı. Değişik konularda yuzlerce makale sahibi.
Dunya Musluman Hukukcular Birliği Yonetim Kurulu uyesi. Strazburg İnsan Hakları Konsey uyesi. SDA-Hak Yol Partisi'nin kurucularından. Vrapcite Genclik Vakfı kurucularından ve eski başkanı. ADEKSAM Eğitim, Kultur ve Sanat Merkezi'nin kurucularından ve Genel Sekreteri. MATUSİTEB kurucularından ve 3 donem Genel Sekreteri. Değişik sivil toplum kuruluşlarında ust duzey gorevli ve danışmanlık gorevlerinde bulunmakta. Turkce, Arnavutca, Makedonca ve Sırpca biliyor. Evli ve dort cocuk babası.
Yugoslavya ve Makedonya Cumhuriyeti doneminde Anayasa Mahkemesi ’nde gorev yapan ilk Turk. Makedonya Anayasa Mahkemesi Uyesi.
HABER
Anayasa Mahkemesinde Turk Uyesi Değişti
ZAMAN MAKEDONYA 18 Mayıs 2012
Makedonya Meclisi gecen hafta icerisinde duzenlediği oturumunda Elena Goşeva, Nikola İvanovski ve Salih Murat ’ı Anayasa Mahkemesi uyeliğine atadı.
Boylece, Salih Murat Anayasa MahekemesiAnayasa Mahkemesine atanan Salih Murat Gostivar ’da avukatlık yapmaktadır. Mahkemenin bir diğer uyesi Nikola İvanovski ise Makedonya Savcılar Konseyi uyeliğini ucuncu uye Elena Goşeva ise Savcılar Konseyi eski başkanı gorevini yapmaktaydı. Ote yandan yargı ve yasama organlarına yapılan diğer atamalar kapsamında Kalkandelenli hukukcu Daşmir Saiti 68 evet oyla Makedonya Cumhuriyeti Savcılar Konsey uyeliğine atandı. Vesna Stoymenovska ise Makedonya Meclisi Genel Sekreter Yardımcılığı gorevine getirildi. Makedonya Meclisinin gecen hatfaki oturumunda Makedonya Radyo ve Televizyonu Ust Kurulu uyeliğine Vasko Petrevski, Antonio Jovanovski ve Seladin Cezairiyi atadı. Meclis oturumu kapsamında Rekabeti Koruma Komisyonuna da başkan ve uyelerinin gorevden azledilmesi ve yeni atamalar yapıldı. Ayrıca Makedonua İstatistik Konseyine de yeni uyelerin atanması gundeme geldi.
Yucel Hepimizin Davası
22.01.2005
Okuyacağınız yazı, bundan yaklaşık dokuz yıl once yazılıp gonderildiği Birlik gazetesinde yayımlanmadı. Yayımlanmamasının haklı gerekceleri vardı belki. Belki cesaretten yoksun beyinlerin gereksiz sansurune uğradı. Bugun bunun icin kimseyi suclamıyorum. İnsan dediğimiz taştan değil ki. Her nasıl olursa olsun yayımlanmaması iyi olmadı ama.
19 - 25 Ocak 1948 tarihleri arasında, Uskup ’te, donemin Yugoslavya Federatif Halk cumhhuriyetinde yaşayan Turklere kurulan komplonun sahnelenmesi anlamına gelen Yucel duruşması yapıldı. 25 Ocak 1948de okunan kararla dort kişi idama, onlarca kişi ağır hapis cezasına gonderildi.
O zamandan 57 yıl gecmiş olmasına rağmen, olayın perde arkası henuz aydınlatılamadı. Yucelcilerin itibarlarının iadesi girişimi maalesef sonucsuz kaldı. Olayın kahramanları hakkında ciddî bir calışma maalesef yapılamadı. Yucel başlattığı haklı davayı sahiplenen cıkmadı. Sonucta Makedonya ve Kosovada yaşayan Turkler, Makedon ve Arnavut milliyetciliğinin kıskacında, olmak ya da olmamak noktasına geldiler.
Boyle olmakla birlikte hÂl hicbir şey icin gec değildir. Her nerede olursak olalım bu yuce dava etrafında birleşelim, kenetlenelim; belli mihrakların bizi birbirimize duşurmek icin one cıkardıkları, aslında doğal gorulmesi gereken aramızdaki mevcut fikir ayrılıklarına yenik duşmeyelim; aklın yolunun bir olduğunu goz ardı etmeksizin asgari muştereklerde buluşup hareket edelim.
Suat ENGULLU'nun yazısı
Yucel Hepimizin Davası
Yazılmamış, yazdırılmamış olmasına bakmayın siz. Bu da, zaaflarımızdan yararlanarak bizi oyuna getirenlerin, yıllar yılı başımıza ordukleri onca coraptan biridir sadece. Oysa gercek olan, Makedonya Turklerinin, her şeye rağmen, her zaman, her yerde gurur duyabilecekleri bir tarihe sahip olduklarıdır.Ne yazık ki verdikleri ulusal ve kulturel kimlik mucadelesinde tarihin (tabiî ki genel tarihimizi değil, Makedonya Turkleri Tarihini kastediyorum) oneminin bilincine maalesef vÂkıf olamayan aydınlarımız, kucuk hesaplar peşinden koşma telÂşı icinde, Makedonya Turkleri icin boylesine hayatî onem taşıyan buyuk meselelerle uğraşmaya vakit ayıramamaktadırlar. Boyle olunca da, bir an once aydınlatılmayı bekleyen onemli tarihi olaylarımız ust uste yığılmaya devam etmektedir.
Kesinlikle itirazım yok! Totaliter rejim yıllarında Makedonya Turklerinin Tarihinin yazılmasını gundeme getirmek, tıpkı ateşle oynamak anlamına gelirdi. Fakat bugun oyle değil artık. Gorulen butun olumsuzluklara rağmen, demokrasi surecinde onemli sayılabilecek bir yolun kat edildiğini gormezlikten gelen, bu yuzden de hÂl olaylara yasakcılık merceğinden bakan totaliter zihniyet sahipleri feryadı basmaya kalksalar bile, hic kimse Makedonya Turklerinin Tarihi ile ilgili calışmalara engel olamaz. Yeter ki aydın gecinen Makedonya Turkleri boylesine onemli ve hayırlı bir işe soyunmayı akıl etsinler. Akıl etsinler de, hÂl karanlığın otesinde aydınlatılmayı bekleyen olaylar, birer birer aydınlığa kavuşabilsinler. Muhakkak ki bi sayısı bir hayli kabarık olan olaylardan biri, totaliter rejimin, ozellikle Makedonya ’da yaşayan Turklere karşı duzenlediği bir komplo olduğunu hic tereddut etmeden iddia edebileceğimiz Yucel Olayıdır.
Hic kuşkusuz yakın tarihlerinde yedikleri en buyuk darbe olan Balkan Savaşları yıllarında maruz kaldıkları, o dehşet verici mezalimden bu yana, Makedonya Turklerinin cansiperane verdikleri ve butun zorluklarına rağmen, bugun de saygılanası bir ozveriyle surdurdukleri ulusal ve kulturel kimlik mucadelesinde, son yıllarda tanık olduğumuz (şimdilik sadece kıyısından koşesinden soz acma şeklinde olsa bile) Yucel Olayını deşme cabaları, ozellikle bu mucadelenin geleceği bakımından, son derece buyuk onem taşımaktadır. Hatta oyle sanıyorum ki bu hic aralıksız devam edip gunumuze ulaşan mucadelenin, onumuzdeki yıllarda yeni aşamalar kaydedip daha başarılı olabilmesi, totaliter rejim tarafından sozun tam anlamıyla ocu hÂline getirilmiş bulunan Yucel TeşkilÂtı ve Yucelcilikin, butun doğruları ve yanlışları, sevapları ve gunahlarıyla, mumkun olduğunca ayrıntılara varana kadar aydınlatılmasına; bu, esas itibarıyla barışcıl ve demokratik olduğu kesinlikle yadsınamayacak ulusal ve kulturel davanın ozunun doğru durust algılanmasına; tarih icinde bayrak ve devlet kompleksi gormemiş Turkluğe has hoşgoru temeline dayalı Yucelcilik coşkusu icinde ulusal ve kulturel değerlerimize sahip cıkılmasına onemli olcude bağlıdır.
Bugune kadar, konuyla ilgili, ister Turkiye ’de yapılan (maalesef oznel yorumların ağır bastığı ve değerlendirmelerin coğu zaman yuzeysel olduğu gozden kacmayan) yayınlar; ister Kosova ve Makedonya ’da, daha cok Yucel Gerceği?nin rahatca konuşulabilmesi zamanının gelip gelmediğinin bir bakıma yoklanması amacıyla kaleme alınanlar, orgutlenme surecini henuz tamamlayamadan meydana cıkarılan Yucel TeşkilÂtı hakkında tatmin edici bilgiler vermekten uzak şeylerdir. Hatta bu yazılanlardan bazıları, oylesine yanlış bilgiler ve yanıltıcı iddialar icermektedir ki Yucel TeşkilÂtının asıl amacına golge duşurmek niyetiyle kaleme alındıkları kanısını uyandırmaktadır. Bunun en bariz orneği, Mehmet Ardıcı imzasıyla yayımlanan Yucelciler 1947 kitabıdır kuşkusuz.
Bazı kaynaklarda bir hareket olarak gosterilen, oysa henuz yolun başındayken onunun kesildiğini bildiğimiz Yucel TeşkilÂtından soz acmaya kalkarken, ayrı ayrı donemlerde bu teşkilÂtla ilgili ortaya atılan asılsız iddia ve suclamaları daha baştan curutebilecek yorumların daha sağlıklı olmasını sağlayacak, kanımca cok onemli bir tespitin yapılması gerekir. Bu da, Yucel TeşkilÂtının, aslında Balkan Savaşlarından, ozellikle de Birinci Dunya Savaşından sonra, Makedonyada başlatılan ve Kosova ile Sancak bolgelerini de icine alan daha geniş bir coğrafyada, Turk ulusal ve kulturel kimliğine sahip cıkmak, bununla birlikte, bu coğrafyada yaşayan Turk-Musluman ahalinin hak ve ozgurluklerini savunmak amacıyla yurutulen barışcıl mucadelenin devamını getiren; farklı koşullar altında ortaya cıkan, fakat ne hikmetse hep aynı kaderi yaşayan (daha yolun başında onlerine set cekilen) İslÂm Muhafaza-i Hukuk Cemiyeti, Cenubî Sırbistan Musluman TeşkilÂtı ve Yardım Cemiyetinin doğal uzantısı olduğudur.
Yucel TeşkilÂtının ortaya cıktığı donem, rejim değişikliğinin beraberinde getirdiği yeni koşullar ve tabiî yeni olanaklar bakımından da, İslÂm Muhafaza-i Hukuk Cemiyeti, Cenubî Sırbistan Musluman TeşkilÂtı ve Yardım Cemiyeti?nin ortaya cıkıp faaliyet gosterdikleri donemlerden cok farklıdır. Azınlıklara, o zamana kadar gorulmemiş olcude geniş hak ve ozgurluklerin tanınacağının taahhut edildiği bu donemde, vaat edilenlerle gercekleştirilenler arasında tam bir ucurumun soz konusu olmasına rağmen, azınlıklardan herhalde eski durumlarını hatırlayıp yeni durumlarına şukretmelerini bekleyen zihniyetin hakim olduğu bir ortamda, vaat edilenlerle gercekleştirilenler arasındaki ucurumun kaldırılmasını sağlamak amacıyla, aslında henuz verilmeden alınan kimi hak ve ozgurluklerin elde edilmesi mucadelesine soyunan Yucel TeşkilÂtı, bilincli olarak cok ağır bir yukun altına girmiştir.
Stalinizmin keyfince at oynattığı yıllarda illegal faaliyete başlayan Yucel TeşkilÂtının kurucu ve yoneticileri, yakayı ele verdikleri takdirde, kendilerini ağır cezaların beklediğini bilerek yola cıkmışlardı. Bunu, 1948 yılının ocak ayı sonlarında yapılan ve hepi topu altı gun suren Yucel Duruşmasında on uc yıl hapis cezasına mahkûm edilen, 1911 yılının Ramazan Bayramında İstanbul ’da goruştuğum matematik profesoru, rahmetli Muzaffer Ahmed Suleyman (Hocaoğlu) bizzat soylemişti. Fakat Yucelcilerin hicbiri, teror ve casusluk sucundan yargılanabileceklerini, kendilerinden eşkıya olarak bahsedilebileceğini; mahkeme salonu ve mitinglerde, dostları ve yakınları tarafından faşist ve vatan haini ilÂn edilebileceklerini, hele hele aralarından bazılarının idama gidebileceklerini tahmin bile etmiş değillerdi. Nedir ki o uzak, calkantılı, tehlike canlarının ayyuka cıktığı 1948 yılında hic tahmin edilmeyenler oldu ve birkac yıl sonra patlak veren, Balkan Savaşlarından sonraki en buyuk Turk gocu ile son bulan o muthiş senaryo gereği, Yucel TeşkilÂtı ve Yucelciler en umulmadık suclamaların hedefi HÂline geldiler. Sonuc, Makedonya Turkleri icin tam bir trajediydi.
Ne hazindir ki 1955 yılında ilÂn edilen aftan yararlanarak ozgurluklerine kavuşan Yucelcilerin dort dava arkadaşlarının haksız idamını, kendilerine yoneltilen haksız suclamaları sineye cekip haklı davalarından vazgecip Turkiyeye goc etmeyi secmişlerdir. Bundan daha acı olan da, Turkiyeye yerleştikten sonra, uygar bir duzeyde Yucel davasının haklılığını dunya kamuoyuna duyurabilecek herhangi bir etkinliğe teşebbus bile etmemiş olmalarıdır. En kotusu ise olen dava arkadaşlarının anısını gelecek kuşaklara taşıyacak bir monografi hazırlatmayı bugune kadar akıl etmemeleridir. Hatta 1992 yılında, Makedonya devleti nezdinde Yucelcilerin itibarlarının iadesi icin gundeme getirdiğim imza toplama kampanyasında da pasif kalmaları beni gercekten de hayrete duşurmuştur. Fakat butun bunları kişisel zaaflar olarak gormek ve kesinlikle 1948 Yucel Ruhuna mal etmemek gerekir. Butun bunları yapmanın artık bizlere kaldığını unutmamak da tabiî ki.
Bircokları henuz erkendir diyebilir ama ben hic oyle duşunmuyorum ve ekliyorum:
1998 Ocağında Yucel Olayının 50. yılı doldu. Bu nedenle, mahkeme kararının Mareşal Tito Meydanına yerleştirilen hoparlorlerden dinletildiği Uskupte, acımasız bir komploya kurban giden Yucel TeşkilÂtı ve Yucelcilerin aklanmaları surecini de başlatmış sayılabilecek bir bilimsel toplantı pek Âl yapılabilir kanısındayım. Umarım boylesine anlamlı ve değerli bir toplantı, totaliter rejimin o unlu gozdağı verme zihniyetine ozenen birileri tarafından, bir zamanlar duzenlenmesi girişiminde bulunulan edebiyat toplantılarının bile onlenmesi icin başvurulan ?Ne o, yoksa Turk kurultayı mı yapıyorsunuz lÂkırdısıyla engellenmeye kalkışılmaz.
TUTUKLANMALARININ YIL DONEMİ
19.09.2004
Bu yıl , Yucelcilerin tutuklanmalarından ve hukum giymelerinden tam 57 yıl ( tutuklamalar 19/09/1947 yıl. gercekleşmiştir) gecti. Bazı gercekler hala sırrını koruyor. Bu gunlerde tam 57 yıl once Makedonya?da yaşayan Muslumanlar yasa boğuldular. Yuzlerce aydın tutuklandı, zindanlarda olume mahkûm oldular. Bunlara karşı buyuk insanlık sucu işlenmiştir. Duzmece Muhakemelerden cıkan sonuc: 4 olum cezası , yuzlerce insana hapis cezası, vatandaşlıkları ellerinden alınması , mal mulklerine el konulması, her turlu ickence ve surgunler uygulanmıştır. Şuayip efendi ve arkadaşları butun hayatlarında eğilmek nedir bilmediler, inandıkları davadan sonuna kadar donmediler ve bu dava icin şehit edildiler.
Salih MURAT
ADEKSAM Genel Sekreteri ve MATUSİTEB Hukuk Baş Danışmanı
Bir Milletin, tarihi yıkıldığı yerden başlar. Biz Makedonya?da yaşayan Musluman Turkler, buralarda ne zaman yıkıldığımızın yollarını ararken, bu yollar bizi hep Yucelciler donemine goturuyor.
1950-den sonra birileri dediler ki:??Onların buralarda hicbir umutları kalmadı . Her şeylerini yok ettik, mahvoldular??. Aldandılar: inanc , azim ve sabır butun umitlerin bittiği yerde bir umit kaynağıdır. İşte 50 yıldan sonra, bizler icin Makedonya?da yeni umit ve bundan sonra toparlanma sureci başlamış bulunmaktadır .
Osmanlının cekilişinden sonra Balkanlarda cok duzenler gelmiş gecmiş, ancak hepsinin ortak ozelliği soykırım ve zulum olmuştur. Bunlar, var olan her şeyi yıkıp , altust eden zihniyetlerdir. Bize karşı yapılan butun bu katliamları ve zulumleri kamuoyuna ve tarihe yansıtacak insanımız maalesef kalmadı (Bize karşı akıl almaz soykırımlar yapılmıştır). Diğer yandan, bizlere zulum edenler kendi bilim akademilerini bizim yıkılan temellerimiz uzerine kurmaya başladılar .
Bir Yucelci bir hatırasında şunu soyluyor : ?Bizleri memlekete turlu mubalağalar ile de olsa hatırlayabilecek kac kişi olacaktır ? Memlekete yeni nesil bizleri tanımadan gelip cağını yaşamaya başladı bile? Hayır, Sizleri Makedonya?da yaşayan ve yaşayacak Musluman Turkler rahmet ve dualarla ebediyen anacaklardır. Yeni nesil insanları, sizleri o zamanın yiğit ve kahraman insanları olarak kalplerinden hicbir zaman silmeyecektir. Sizlere destanlar yazacak. Makamınız Cennet Olsun. Sizleri Rahmetle anmamız boynumuzun borcu sayılmaktadır. Yucelciler ve o zamanda buralarda yaşayan Turkler seslerini duyurabilmiş olsalardı, Turk insanına şunları soyleyeceklerdi:?Biz buralarda hep sizin hicin vurulduk, aşağılandık, yuhalandık, sozlerin en kotusune maruz kaldık ve icimize gomduk. Zindan olduk, oldurulduk. Bunları sizlere, sizi kırmamak, uzmemek ve uzulmemeniz icin yıllarca acığa cıkarmadık. Birileri sizi unutmamızı istediler. Biz, sizi tanımadan, gormeden sevdik?. Uzulerek kaydetmek istiyorum ki bugun tarih adına Yucelciler hakkında yazılanların, pek azı haric, gercek tarihle alakası yoktur. Mutlaka bir gun hakikatlar ve gercekler ortaya cıkacak. Cunku mutlaka hakikatları ve gercekleri bilen biri var. İmam Rabbanînin dediği gibi: ''Allah otelerin otesi , otelerin otesinden da otesi, ondan daha otesi, her otenin otesini biler''. Bu hakikatlar ve gercekler aydınlatıldıktan sonra Makedonya?da ki soykırımı, buralarda yaşayan Musluman Turklerin gercekten cok yiğit ve mert oldukların ve buyuk destanlar yazdıkları ortaya cıkacak .
Not : Uzun zamandır Yucelcilerin hukuku boyutunu araştırıyoruz. Gecen yılda BİRLİK Gazetesinde tefrika halinde ??Yucelcilere Nasıl Kıydılar?? başlığı altında 12 yazımız cıktı. Yakın bir zamanda cok şeylerin aydınlanacağını umuyoruz. Bu calışmamız hepimiz icin hayırlara, faydalı kılmasını ve cumlemizi rızasına erdirmesini Cenabu-ı Hak'tan niyaz ederim.
Salih MURAT
ADEKSAM Genel Sekreteri ve MATUSİTEB Hukuk Baş Danışmanı